İNSANDAN bilerek veya bilmeyerek, iradeli veya iradesiz olarak bazı kusur ve hataların ortaya çıkması, her vakit mümkündür. İnsanoğlunun fıtratının gereğidir bu. Toplum içinde işlenen bu gibi hataların bazıları çok küçük ve basit olur, üzerinde durmaya bile değmez. Farkına varılsa bile, görmezliğe gelinerek geçiştirilir. Bazı hatalar da vardır ki, gizlenmeyecek şekilde ortaya çıkar; işleyeni mahcup, başkalarını da rahatsız eder.
Bu gibi hataların, hata sahibinin onurunu ve toplumdaki itibarını zedelemeden giderilmesi yoluna gidilmelidir. İslamın şefkat, müsamaha ve nezaket kaideleri bunu icabettirmektedir.
İslam tarihinden güzel bir misal...
.Hz.Ömer, hilafeti zamanında sahabeden seçkin bir toplulukla birlikte bir mecliste oturmuş sohbet ediyordu. Cemaatın içinde Cerir bin Abdullah da vardı. Birden bir yellenme kokusu duyuldu. Toplulukta biri, herhalde iradesine hakim olamayarak yellenivermişti. Kokuyu duyanların canları sıkılmış, "kim bu işi yapan münasebetsiz" dercesine yüzlerini buruşturmuşlardı. Hz.Ömer'in de canı sıkılmıştı. Kızgın bir sesle:
"Koku kimden geliyorsa, kalksın abdest alsın" dedi.
Fakat Hz.Ömer'in bu dediğini yapmak çok zordu. Yellenen kimsenin o kadar insan arasından kalkıp abdest almaya gitmesi, bütün şimşekli bakışları üzerine toplaması, itibarını zedelemesi ve insanlar önünde kendini mahcup düşürmesi demekti. Cerir bin Abdullah, bu hususları düşünecek duruma müdahale etti ve Hz.Ömer'e şu teklifi yaptı:
Ey müminlerin emiri! Acaba hepimiz birden abdest alamaz mıyız?1"
Hz.Ömer, Cerir'in bu ince düşünüşünü, hatayı hata sahibini küçük düşürmeden tamir edici fikrini çok beğendi. Kendisine hitaben:
Hay sen çok yaşa... Müslüman olmadan önce de ariftin. şimdi de arifsin, diye iltifatlarda bulundu.
BÖYLECE toplumu rahatsız eden şahsî bir hata, en güzel şekilde giderilmiş, hiç kimse mahcup ve rezil olmadan iş tatlıya bağlanmış oldu...
Bu gibi hataların, hata sahibinin onurunu ve toplumdaki itibarını zedelemeden giderilmesi yoluna gidilmelidir. İslamın şefkat, müsamaha ve nezaket kaideleri bunu icabettirmektedir.
İslam tarihinden güzel bir misal...
.Hz.Ömer, hilafeti zamanında sahabeden seçkin bir toplulukla birlikte bir mecliste oturmuş sohbet ediyordu. Cemaatın içinde Cerir bin Abdullah da vardı. Birden bir yellenme kokusu duyuldu. Toplulukta biri, herhalde iradesine hakim olamayarak yellenivermişti. Kokuyu duyanların canları sıkılmış, "kim bu işi yapan münasebetsiz" dercesine yüzlerini buruşturmuşlardı. Hz.Ömer'in de canı sıkılmıştı. Kızgın bir sesle:
"Koku kimden geliyorsa, kalksın abdest alsın" dedi.
Fakat Hz.Ömer'in bu dediğini yapmak çok zordu. Yellenen kimsenin o kadar insan arasından kalkıp abdest almaya gitmesi, bütün şimşekli bakışları üzerine toplaması, itibarını zedelemesi ve insanlar önünde kendini mahcup düşürmesi demekti. Cerir bin Abdullah, bu hususları düşünecek duruma müdahale etti ve Hz.Ömer'e şu teklifi yaptı:
Ey müminlerin emiri! Acaba hepimiz birden abdest alamaz mıyız?1"
Hz.Ömer, Cerir'in bu ince düşünüşünü, hatayı hata sahibini küçük düşürmeden tamir edici fikrini çok beğendi. Kendisine hitaben:
Hay sen çok yaşa... Müslüman olmadan önce de ariftin. şimdi de arifsin, diye iltifatlarda bulundu.
BÖYLECE toplumu rahatsız eden şahsî bir hata, en güzel şekilde giderilmiş, hiç kimse mahcup ve rezil olmadan iş tatlıya bağlanmış oldu...