EbuRudeyha
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 5 Eki 2008
- Mesajlar
- 179
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 41
- Konum
- İstanbul-Eyüp
- Web Sitesi
- ilyasucar.com
Hamd Alemlerin Rabbine, salât ve selam onun elçisi biricik Efendimiz (s.a.v.) üstüne olsun.
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla...
Bugüne kadar hiç bu soruyu kendime sormamıştım, oysa kendimi çok fazla sorgu suale çeken biriydim, nasıl oldu da bu soru aklıma gelmedi bilmiyorum. Herşeyin bir sırası ve zamanı olduğunu iyi biliyordum ama nisyânı da yakamızdan düşüremiyoruz işte. Efendim şimdiden bana deli diyebilirsiniz nitekim delilik ile velilik arasındaki köprüde sekr halinde sallanıyoruz zaten, düşmeye ramak var. Neden diye sorduğunuzu duyamasam da hissediyorum ama ne yazık bunun cevabını ben de bilemiyorum şimdilik. Derinlere iniyorum çok derinlere...
Okumanın cezbesinde bir meczûb olduğumuz aşîkâr, nice latîf cümlelerle mücehhez olduğumuz da zâhir amma ve lâkin iş dönüp dolaşıp kendi halimizden başlayıp kainatı temaşaya başlayınca bir ürperti beliriyor içimizde. Aşırı hassas mı oldum yoksa farklı birşeyler mi öğreniyorum bilmiyorum ama gün geçtikçe yaşam, ölüm, sevgi, hüzün, aşk kavramlarım değişiyor. Hayvanlar hayvan değil sanki benle konuşuyorlar ben anlamıyorum ama ısrarla bana birşeyler demeye çalışıyorlar hiç olmadığı kadar insanların tavırları, konuşmaları, duruşları farklı geliyor bana. Sanki önümde çözülmesi zor bir bulmaca ve binlerce ip ucu var. Ve dönüp dolaşıp bu soru geliyor aklıma, ısrarlar yerleşiyor bilinçaltıma.
Sâhi! Sadece kitaplarda mı yaşar iyiler? Hep uzaktan mı seslenecekler bize? Hep onların özlemi ile mi kavrulacağız ve yanacağız alev alev? Satırların arasından canlanmalarını mı bekleyeceğiz ömür boyu? Bizim hayatımız da bir harf kadar kıymet taşıyor mu? Neden, nasıl geldik? Nereye, nasıl gidiyoruz? Yaralanmış bizlerimizi vahşi, azılı, kana susamış benlerden kurtarabilecek miyiz? Koruk iken üzüm, üzüm iken pekmez, pekmez iken helva olabilecek miyiz? İnsanların dillerine, gönüllerine, yüzlerine bir tatlılık verebilecek miyiz? Yoksa hep tapusu koltuğumuzun altındaki cennetin kokusuyla ve mutluluğuyla vur patlasın çal oynasın yaşamaya devam mı edeceğiz?
Sâhi! Biz ne zaman dirileceğiz? Ne zaman öldük? Ne zaman yaşadık? Nasıl yaşadık? Edebe, ahlaka, saygıya, merhamete, şefkate kaç kez yer verdik hoyratça yaptığımız işlerimizde?
Sâhi! Bunların hepsinin cevabı Kitabımızda vardı değil mi? Zaten hep okuyorduk değil mi? Hayat düsturumuz, yaşam kaynağımız o idi değil mi?
Pardon ama! Ya ben körüm, deliyim akıl fonksiyonum durdurulmuş ya da yalancı bir baharda toz pembe hayallerden göz gözü görmüyor. Nasıl bir beşeriyyet, nasıl bir ümmet bu var olan? Evet sen, evet ben, evet biziz o yakındığımız, bağırdığımız, hakaret ettiğimiz toplum; biziz beğenmediğimiz, küfürler yağdırdığımız, yerden yere vurduğumuz idareciler. Biz öğretmenleriz, biz imamlarız, biz doktorlarız, biz dua dua yardım isteyen dilencileriz, biz açlıktan karnına taşlar bağlıyan fakirleriz, biz tokluktan kıpırdayamayacak hale gelen zenginleriz. Herşey biziz, ne varsa bizimle ne varsa bizim yüzümüzden.
Son olarak yine O'na muhtacız:
"İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır." (Rum, 30/41)
"Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez."(R'ad, 13/11)
"Peygamber, “Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi” dedi. (Furkan, 25/30)"
Yazının kaynağı: Hep kitaplarda mı yaşar iyiler? - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi
İlyas Uçar - Evvâh - Ebu Rudeyha
29.04.2009 - 00:12