Kalb-i selim
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 29 Ağu 2006
- Mesajlar
- 822
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 36
On bir aya sultan seçilen Ramazan ayı evimize misafir olduğundan beri, ayrı bir huzur dolmuştu içime. Hele Mirza dedem ve Refia ninemin bizimle Ramazan'ı geçirmesi benim için mutlulukların en güzeli oldu.
Refia ninem, Kadir Gecesi’ne kadar hatmetmeye çalıştığı Kur'ân-ı Kerîm'i okuyor, okudukları yüreğimizin en güzel köşesine değiyordu. İçimizi ısıtan Kur'ân'ın meâlini de dinliyorduk ninemden. Sonrasında bizi kucağına oturttu. Önce Burak'ı öpüp sevdi ardından beni sevdi "meleğim" diyerek. Halkaları gittikçe büyüyen sevgi atmosferinden güç alarak:
- Sizin Ramazan'larınız nasıl geçerdi nineciğim, diye sordum.
- Madem merak ediyorsunuz anlatayım biricik torunlarıma. Hiç unutmam, bir yaz sıcağında tuttuğum ilk orucu babam satın almıştı. Yani akşam olup da iftarı açtığımızda, oruç tuttuğumuz için bize para vermiş ve bunu da bize orucunuzu satın aldım diyerek anlatmıştı. Eskiden çocuklar böyle ısındırılırdı oruca. İçimde heyecan kümesi vardı ilk orucumu tuttuğumda. Allah ne verdiyse der, soframızda olanı kaşıklardık. Ama hiçbir zaman şikâyet etmek aklımıza gelmez, Ramazan'ı çok severdik. Camiler, gönüller, minareler o zamanlar da ışıl ışıldı. Komşuyu, açta açıkta kalanı sevindirmek çok sevaptır. İftara gelenleri doyurmakla kalmaz, gelen misafirlerin ellerine giderken erzak verirdik. Ramazan'ı, âdetlerden çok ibadetlerle geçirmeye çabalardık. Ramazan'ın sonuna doğru bayramın gelişini heyecanla beklerdik. Kim istemez ki bayramların gelmesini!
Ninem haklıydı, bayramın gelmesini iple çekiyordum. Mahallede bayram hareketliliği başlamıştı.
Bayrama yakın bizim evde "dargınlık" konuşuluyordu. Akrabalarımızın dargınlığı babamın canını çok sıkıyordu. Babam ne yaptıysa ne ettiyse fayda etmiyordu. Barıştıramıyordu küskün aileleri. Babam aile meclisini topladı. Konuyu gündeme getirdi. Dargın akrabaları bayram vesilesiyle barıştıralım, diyordu. Akraba arasında Mirza dedemin sözü geçerdi. Babam, dedemden yardım istedi. Dedem seve seve kabul etti bu teklifi.
Bayram günü gelmişti. Babamla dedem küskün aileleri yemeğe davet etti. İki aile önce birbirlerini görmezlikten geldi.
- Üç günlük dünya için birbirinizden alıp veremediğiniz çok önemli şey ne olabilir? Üç günden fazla küs durmamak lâzımdır, üç yıl olmuş sizin dargınlığınız. Bayramımız, bayram olsun. Haydi bırakın şu kuru inadı!
Dedemin bu sözleri ortamı yumuşatmaya yetti. Neticeyi merakla bekliyorduk. Dargın aileler barışacak mıydı? Yoksa küslük, kırgınlık devam mı edecekti? Dedem, aile reislerini yanına çağırdı. İkisini barıştırdı. Sonra da diğerlerini… Herkes birbiriyle kucaklaşıyor, bayramlaşıyordu. Sevinçten havalara uçuyordum. Kardeşim ellerini çırpıyordu.
Bayram geldi. Bayramda yeni elbiselerim oldu, el öptüm, lunaparka gidip atlıkarıncaya bindim. Hepsi çok güzeldi, ama hiçbiri dargın ailelerin barışması kadar küçük yüreğimi pırpırlarla dolduramamıştı.
(Melek Altuğ)
Sayın müslüman mü'min kardeşlerim. Ramazan Bayramınızı kutlar, Yüce Allah(cc)'ımdan hayırlı ve mübarek olmasını dilerim. Hayırlı Bayramlar B)
Allah'a emanet olunuz. B)
B)B)B)
Refia ninem, Kadir Gecesi’ne kadar hatmetmeye çalıştığı Kur'ân-ı Kerîm'i okuyor, okudukları yüreğimizin en güzel köşesine değiyordu. İçimizi ısıtan Kur'ân'ın meâlini de dinliyorduk ninemden. Sonrasında bizi kucağına oturttu. Önce Burak'ı öpüp sevdi ardından beni sevdi "meleğim" diyerek. Halkaları gittikçe büyüyen sevgi atmosferinden güç alarak:
- Sizin Ramazan'larınız nasıl geçerdi nineciğim, diye sordum.
- Madem merak ediyorsunuz anlatayım biricik torunlarıma. Hiç unutmam, bir yaz sıcağında tuttuğum ilk orucu babam satın almıştı. Yani akşam olup da iftarı açtığımızda, oruç tuttuğumuz için bize para vermiş ve bunu da bize orucunuzu satın aldım diyerek anlatmıştı. Eskiden çocuklar böyle ısındırılırdı oruca. İçimde heyecan kümesi vardı ilk orucumu tuttuğumda. Allah ne verdiyse der, soframızda olanı kaşıklardık. Ama hiçbir zaman şikâyet etmek aklımıza gelmez, Ramazan'ı çok severdik. Camiler, gönüller, minareler o zamanlar da ışıl ışıldı. Komşuyu, açta açıkta kalanı sevindirmek çok sevaptır. İftara gelenleri doyurmakla kalmaz, gelen misafirlerin ellerine giderken erzak verirdik. Ramazan'ı, âdetlerden çok ibadetlerle geçirmeye çabalardık. Ramazan'ın sonuna doğru bayramın gelişini heyecanla beklerdik. Kim istemez ki bayramların gelmesini!
Ninem haklıydı, bayramın gelmesini iple çekiyordum. Mahallede bayram hareketliliği başlamıştı.
Bayrama yakın bizim evde "dargınlık" konuşuluyordu. Akrabalarımızın dargınlığı babamın canını çok sıkıyordu. Babam ne yaptıysa ne ettiyse fayda etmiyordu. Barıştıramıyordu küskün aileleri. Babam aile meclisini topladı. Konuyu gündeme getirdi. Dargın akrabaları bayram vesilesiyle barıştıralım, diyordu. Akraba arasında Mirza dedemin sözü geçerdi. Babam, dedemden yardım istedi. Dedem seve seve kabul etti bu teklifi.
Bayram günü gelmişti. Babamla dedem küskün aileleri yemeğe davet etti. İki aile önce birbirlerini görmezlikten geldi.
- Üç günlük dünya için birbirinizden alıp veremediğiniz çok önemli şey ne olabilir? Üç günden fazla küs durmamak lâzımdır, üç yıl olmuş sizin dargınlığınız. Bayramımız, bayram olsun. Haydi bırakın şu kuru inadı!
Dedemin bu sözleri ortamı yumuşatmaya yetti. Neticeyi merakla bekliyorduk. Dargın aileler barışacak mıydı? Yoksa küslük, kırgınlık devam mı edecekti? Dedem, aile reislerini yanına çağırdı. İkisini barıştırdı. Sonra da diğerlerini… Herkes birbiriyle kucaklaşıyor, bayramlaşıyordu. Sevinçten havalara uçuyordum. Kardeşim ellerini çırpıyordu.
Bayram geldi. Bayramda yeni elbiselerim oldu, el öptüm, lunaparka gidip atlıkarıncaya bindim. Hepsi çok güzeldi, ama hiçbiri dargın ailelerin barışması kadar küçük yüreğimi pırpırlarla dolduramamıştı.
(Melek Altuğ)
Sayın müslüman mü'min kardeşlerim. Ramazan Bayramınızı kutlar, Yüce Allah(cc)'ımdan hayırlı ve mübarek olmasını dilerim. Hayırlı Bayramlar B)
Allah'a emanet olunuz. B)
B)B)B)