Ahmed Muhammed
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 8 May 2010
- Mesajlar
- 861
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 30
Kaza borcu olanın Hem sünnete hem kazaya niyet ederek nemazını kılması sahihtir
İşte mesnedleri:
Hicri 14.asrın müceddidi 4 mezhebin fıkıh bilgilerinde mütehassıs(uzman),derin alim,mürşidi kamil olan Seyyid Abdulhakim Arvasi rahmetullahi teala aleyhi bari hazretleri;
'' Yıllarca kaza borcu olan,sünnetleri kılarken,kaza namazına niyet ederek kılmalıdır.Böyle niyet etmek, dört mezhepte de gerekir.'' buyuruyor.
Ruh-ul-beyân’da En’am suresinin 165. âyetinin tefsirindeki hadis-i şerifte bildiriliyor ki:
Kıyamette helal yoldan kazanan kimseye denir ki:
- Bu malları kazanırken ve sarf ederken farz namazları vaktinde kıldın mı? Namazın rükuunu, secdesini ve abdestte farzları tam yaptın mı?
- Ya Rabbi, helalden kazanıp helal yerlere harcadım, hiçbir farzı kaçırmadım.
- Helal kazanırken bazı yanlışların olmadı mı?
- Ya Rabbi, helal yollardan kazandım ve helal yollarda harcadım, hiçbir farzı zayi etmedim, farzları yerine getirirken ihlasıma halel getirmedim. (Ruh-ul-beyân 3/132)
Âlimler sözbirliği ile bildirdiler ki:
Regaib ve revatib ameller ile vacibler, sevapta, hükümde ve üstünlükte farza ulaşamaz. Sünnetler, kılınmış olan farzların eksiklerini tamamlar. Nafileler ise sünnetlerin eksiklerini tamamlar. Hiçbir nafileyle farz borcu ödenmiş olmaz. Bazı avamın [cahillerin] iddia ettiği gibi, farzı bırakıp da nafileyle uğraşmalarının, mesela Evvabin namazının farz kazaların yerine geçeceğini iddia etmelerinin dinde yeri yoktur. (Ruh-ul-beyân 3/127)
Farzlara önem verip, tembellikle yapmayanın imanı gitmez, fakat bir farzı yapmayan müslüman, iki büyük günaha girer:
Birincisi, o farzın vaktini ibadetsiz geçirmek, yani farzı geciktirmek günahıdır. Bunun affolması için tevbe etmek, yani pişman olmak gerekir.
İkincisi, bu farzı terk etmek günahıdır. Bu büyük günahın affolması için, bu farzı hemen kaza etmek gerekir. Kazayı geciktirmek de, ayrıca büyük günah olur. Kaza geciktikçe, günahlar, katlanarak artar, sayılamayacak kadar çoğalır. Hadis-i şerifte, (Bir namazı, bilerek, özürsüz kılmayan, seksen hukbe [1 hukbe=80 yıl] Cehennemde kalacaktır) buyuruluyor. Bu müthiş günahların altından kurtulabilmek için, farz namazları bir an önce kaza etmek gerekir. (Tergib-üs-salat)
İbni Nüceym hazretleri buyuruyor ki:
Farz namazları vaktinden sonraya bırakmak büyük günah olup, ancak tevbe etmekle affolur. Tevbe ederken, kılmadığı namazları kaza etmesi gerekir. Kaza etmeye gücü varken kaza etmezse, ayrıca büyük bir günah daha işlemiş olur. (Kebair ve segair)
Bütün fıkıh kitaplarında, kaza namazı anlatılırken faite yani kaçırılmış namaz deniyor, çünkü bir Müslüman namazlarını terk etmez. Ancak uyumak, unutmak gibi geçerli bir özürle kaçırabilir. Bu bakımdan kaçırılan namaz sayısı az olur. Bugün terk edilmiş namaz sayısı çoktur. Bir özürle kaçırılmış namazla özürsüz, kasten terk edilmiş namazın hükmü aynı değildir. Namazları, yukarıda bildirilen bir özürle fevt ederek kazaya bırakmak günah olmadığı için, bunların kazalarını, sünnetleri ve diğer nafileleri kılacak kadar geciktirmek de günah olmaz. Uyumak, unutmak gibi bir özürle kılınamayan yani fevt edilen [kaçırılan] namazların hükmü şöyledir:
Fevt olan namazları kaza etmek, nafile kılmaktan iyi ise de, beş vakit namazın sünnetlerini ve hadis-i şerifte övülen Duha, Tesbih, Tehıyyat-ül-mescid gibi belli namazları kılmak böyle değildir. Vaktin sünnetleriyle bu nafileleri kılmak, kaza kılmaktan evladır. (Redd-ül-muhtar, Halebi, Hindiyye)
Terk edilmiş namazın hükmü ise şöyledir:
Büyük âlim İbni Nüceym’e soruldu ki, kaza namazı olan kimse, sünnetleri kılarken kazaya niyet ederek kılsa, sünnetleri terk etmiş olur mu? Cevabında, (Sünnetleri terk etmiş olmaz, çünkü o vakit içinde farzdan başka, [nafile olsun, kaza olsun] herhangi bir namaz kılınınca, sünnet de yerine getirilmiş olur) buyurdu. (Nevâdir-i fıkhiyye fi mezheb-il-eimmet-il Hanefiyye s. 36) Mesned:
Hamza Efendi hazretlerinin Bey’ ve Şir’a risalesinin şerhinde, (Yolculuğa çıkmadan önce iki rekât namaz kılmalıdır! Kazaya kalmış namazı varsa bir, iki veya üç vakit namazını kaza etmelidir! Çünkü kaza borcu varken, nafile kılmak ahmaklıktır) buyuruluyor. (s.6) Mesned:
Sünnet kılarken kazaya da niyet edince kaza da sünnet de kılınmış olur. (Necat-ül müminin s. 90) Mesned:
Beş vakit namazın sünneti demek, Resulullahın kıldığı namaz demektir. Bu namazlara sünnet ismi sonradan verilmiştir. Resulullah, beş vakit namazın sünnetlerini kılarken, yalnız (Allah rızası için namaz kılmaya) derdi. (Sünnet kılmaya) diye niyet etmezdi. Her vakit içinde böyle kılınan herhangi bir namaz, sünnet ismi verilen namaz olur. (Redd-ül muhtar, Uyun-ül besair, Halebi)
Sünnetleri kılarken kaza namazına da niyet etmek gerektiği, Trablus Fetva emini Ramiz-ül-mülk'ün, Eşşihab'daki fetvasında da
bildirilmektedir.
Tatarhaniyye'de,''Sünnet kılarken kaza namazına da niyet etmek daha iyidir.'' deniyor. (Uyun-ül-besair s. 103)
Sünnetleri kılarken, kazaya niyet edilirse, sünnetler de kabul olur. (Fetava-i kübra)
Niyetin ve Nasıl Kılınacağını Aşağıda Bildiriyoruz:
Kaza namazlarını kılıp bir an önce farz borcundan kurtulmak lazımdır. Fırsat buldukça kaza namazı kılmalıdır. Hesabın kolay olması için, sünnetleri kılarken kazaya da niyet edilirse ve aşağıda bildirildiği gibi kılınırsa, bir günlük kaza namazı kılınmış olur.
Sabah namazının sünnetine vacib diyen âlimler de olduğu için sabah namazının sünnetine sünnet diye niyet etmelidir.
Öğle namazının ilk dört rekat sünnetini kılarken, (İlk kazaya kalmış öğle namazının farzını ve öğlenin ilk sünnetini kılmaya) diye niyet edilir. Aynen farz gibi kılınır. Son iki rekatta zamm-ı sure okunsa da olur, okunmasa da olur. Çünkü dört rekatlı farz namazların son iki rekatında zamm-ı sure okumakta mahzur yoktur.
Öğle namazının son sünnetini kılarken, (İlk kazaya kalmış sabah namazının farzını ve öğlenin son sünnetini kılmaya) diye niyet edilir.
İkindi namazının sünnetini kılarken de, (İlk kazaya kalmış ikindi namazının farzını ve vaktin sünnetini kılmaya) diye niyet edilir.
Akşam namazının sünnetini kılarken, (İlk kazaya kalmış akşam namazının farzını ve vaktin sünnetini kılmaya) diye niyet edilir ve [akşam namazı gibi] üç rekat kılınır. Üç rekat nafile olmadığı için, böyle niyet uygun olmaz sananlar var. Peygamber efendimiz, akşamın farzından sonra 2, 4, 6 rekat sünnet kılmıştır. Bir kimse de akşamın farzından sonra herhangi bir namaz kılarsa, bu sünneti yerine getirmiş olur.
Yatsı namazının ilk sünnetini kılarken, (İlk kazaya kalmış yatsı namazının farzını ve vaktin sünnetini kılmaya) diye niyet edilir.
Yatsının son sünnetini kılarken de, (İlk kazaya kalmış vitir vacibi ve yatsının son sünnetini kılmaya) diye niyet ederek üç rekat vitir namazı kılınır. Burada da farzdan sonra, bir namaz kılındığı için sünnet yerine gelmiş olur.
Böylece bir günlük kaza namazı kılınmış olur, sünnetler de terkedilmiş olmaz. Bir kişi, böyle kaza kılarken vaktin sünnetine diye niyet etmese de yine sünneti terk etmiş olmaz. Çünkü sünnet, vaktin farzından başka bir namaz kılmak demektir. (N. Fıkhıyye)
Kaza namazı her zaman kılınır. Sadece akşama 45 dakika kala, güneş doğduktan sonra 50 dk geçinceye kadar ve öğleye 20 dk kalınca kaza kılınmaz. Bunun haricinde her zaman kaza kılınır.
Cumanın sünnetlerini ve teravih namazını, kuşluk, evvabin, teheccüd gibi nafile namazları kılarken de aynı şekilde niyet edilir. Mesela gece kalkan kimse, abdest aldıktan sonra, (İlk kazaya kalan … namazının farzını ve teheccüd namazı ve sübha namazı kılmaya) diye niyet edebilir.
İstihare namaz, hacet namazı gibi nadiren kılınan istisna nafile namazlarda, küsuf ve husuf namazları cemaatle kılındığı zaman, kazaya niyet edilmez. Bunlar ne namazı ise o niyetle, yani nafile niyetiyle kılınır.
Kaza kılarken erkeklerin ezan ve ikamet okuması sünnettir. Birden fazla kaza namazı kılarken, her defasında ezan okunmasa da olur. İkameti okumalıdır.
Cumanın ilk sünnetini kılarken, (Cumanın sünnetini ve ilk kazaya kalmış öğle [ikindi veya yatsı] namazının farzını kılmaya) diye niyet edilir. Cumanın farzından sonra 10 rekat namaz kılınır. Bunun ilk dört rekatını kılarken, (Cumanın son sünnetine ve ilk kazaya kalmış öğle [ikindi veya yatsı] namazının farzını kılmaya) diye niyet edilir. İkinci dört rekatı kılarken, (Vaktine yetişip kılmadığım son öğle namazının farzını kılmaya) diye niyet edilir ve farz gibi kılınır. Buna zuhr-i ahir namazı denir, mutlaka kılmalıdır. Cuma namazı kabul olmazsa, bu namaz o günün öğle namazı yerine geçer. Sonra iki rekat daha kılınır, buna da (Vaktin son sünnetini ve ilk kazaya kalmış sabah namazının farzını kılmaya) diye niyet edilir.
Teravih namazını cemaatle kılmak, sünnet-i kifayedir. Yani, cemaatle kılanlar varsa, bu sünnet yerine gelmiş olur. Teravih kılarken, kazaya da niyet etmelidir. (İlk kazaya kalan … namazına ve teravih namazına) diye niyet edilir. Teravih namazı da, bir günlük kaza namazı da, 20 rekat olduğu için, bir günlük kaza kılan, teravihi de kılmış olur. Kaza kılarken, teravih dualarını da bunların arasında okuyabilir.
Camide veya evde, cemaat ile teravih kılındığı zaman, kaza borcu olan veya imamın namazının sahih olduğuna güvenmeyen kimse, namaza yeni başlayanlara önayak olup, onları namaza alıştırmak ve dedikodu, fitne çıkmasını önlemek için, cemaat ile teravih kılar. Fakat, bu imama uymaz. Niyet etmiş görünür. Kendisi, yapabilirse kaza kılar. İmam, iki rekatta bir selam veriyorsa, sabah namazı farzlarını, dört rekatta bir selam veriyorsa, diğer farzları kaza etmeğe de niyet eder. Kaza namazına da niyet edince, imamın hareketlerine uyamaz ise, yalnız teravih kılmaya niyet ederek böyle imama da uyar. Fakat, imama uymaya niyet etmeden, imamla birlikte hareket ederek kaza kılmak zor olduğu için, camiye gitmek zorunda kalan, yalnız teravih kılmaya niyet ederek imama uyar. Şafii’de ise, başka namaz kılan imama uymak caiz olduğu için, teravih kılan imama uyarak kaza namazı kılabilir; fakat bunun için Şafii mezhebi taklit edilmez. Ancak Şafii olan, böyle kılabilir..
Sual: Diğer sünnetleri kılarken kazaya niyet ettiğimiz halde sabahın sünnetini kılarken niye kazaya da niyet etmiyoruz?
CEVAP
Sabahın sünneti, diğer sünnetlere göre çok kuvvetlidir. Bazı âlimler vacib olduğunu bildirmişlerdir. Bunun için özür yokken sabahın sünnetini oturarak veya hayvan üzerinde kılmak caiz değildir. (Dürr-ül-muhtar)
Nafileleri özürsüz oturarak kılmak caizdir. Yalnız sabah namazının sünneti bundan müstesnadır. (Merakıl-felah)
Nihaye, Hazain ve diğer kitaplara göre, sabah namazının sünnetinin vacip olduğunu bildiren âlimler vardır. (Redd-ül-muhtar)
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Sizi atlılar kovalasa da, sabahın iki rekat sünnetini bırakmayın.) [Ebu Davud]
(Vitir ile sabah namazının sünneti bana farzdır.) [İ. Ahmed, Taberani]
(Sabah namazının iki rekat sünneti dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.) [Müslim, Tirmizi, İ.Ahmed]
Hazret-i Aişe validemiz, (Resulullah, sabah namazının iki rekat nafilesine [yani sünnetine] diğer nafilelerden daha çok önem verirdi) buyurdu. (Buhari)
Resulullahın, sabahın farzından önce iki rekat nafileden sonra, öğlenin farzından önce de dört rekat nafile namaza da önem verdiği bildirildi. (Buhari)
Yukarıda bildirilen sebeplerden dolayı, sabah namazının sünneti yerine kaza kılınmamaktadır.
İlk veya son sünnet demeden hepsini farz diye niyet ederek kılanın namazı sahih olur. Çünkü, sünnete, farz diye niyet edilirse, sünnet sahih olur. İlk kıldığı farz, sonraki sünnet olur. (Fetava-i kübra)
Resulullah, beş vakit namazın sünnetlerini kılarken, yalnız, (Allah rızası için namaz kılmaya) derdi. Sünnet demezdi. Farzdan başka namaz kılınca sünnet de kılınmış olur. (Halebi-yi kebir)
Sünnet kılarken kazaya da niyet gerekir. (Ramiz-ül-mülk Trablus Fetva emini)
Din kitaplarında deniyor ki:
Düşman karşısında, bir farz namazı kılma imkânı varken, terk etmenin cezası, yedi yüz büyük günaha bedeldir. (Cami-ül-fetâvâ, Umdet-ül İslam)
Farz namazları kazaya bırakmak büyük günahtır. İmkânı varken kaza etmezse, ayrıca büyük bir günah daha işlemiş olur. (Kebair ve segair)
Farz borcu olanın nafileyle meşgul olması, farzı tehir ettiğinden dolayı günahtır. Hazret-i Ali’nin rivayet ettiği hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Farz namaz borcu olanın nafile kılması, doğurmak üzere olan hamileye benzer. Doğumu yaklaşmışken, çocuğu düşürür. Artık bu kadına, hamile de, ana da denmez. Bu kimse de böyle olup, farz namazlarını ödemedikçe, nafile namazları kabul olmaz.) [Fütuh-ul-gayb, Zahire-i Fıkh]
Hanefî âlimlerinden Abdülhak-ı Dehlevî hazretleri, bu hadis-i şerifi şöyle açıklıyor:
Bu hadis-i şerif gösteriyor ki, farz borcu olanın, sünnetleri de kabul olmaz, çünkü sünnetler de nafiledir. (Fütuh-ul-gayb şerhi)
Seyyid Abdülkadir-i Geylani hazretleri buyurdu ki:
(Farz namaz borcu olanın nafilesi kabul olmaz) hadis-i şerifi gösteriyor ki, farz borcu varken nafileyle meşgul olmak ahmaklıktır. Kaza borcu olanın nafile kılması, alacaklıya borçlunun hediye götürmesine benzer ki, elbette kabul olmaz. Mümin bir tüccara benzer, farzlar sermayesi, nafileler ise onun kazancıdır. Sermaye kurtarılmadan, kâr olmaz. (Fütuh-ul-gayb m. 48)
Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer’e yaptığı vasiyette buyurdu ki:
Allah’ın gece yapman gereken hakkını gündüz yapsan ve gündüz yapman gerekeni de gece yapsan kabul etmez. Üzerine farz olan ibadetleri ödemeden nafile ibadetini kabul etmez. (Kitab-ül Harac)
Denizde damla gibidir
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Farzın yanında nafileler kıymetsizdir. Sünnetlerin farzlar yanındaki kıymeti de, deniz yanında bir damla su gibi bile değildir. Melun şeytan, müminleri aldatarak, farzları küçük gösteriyor, nafileyi teşvik ediyor. Hâlbuki bir altın zekât vermek, yüz bin altın sadaka vermekten daha sevabdır. (Mektubat-ı Rabbani 1/29, 1/260, 3/17)
Yıllarca farz kaza namazı borcu olana sünnetleri bırakma demek, koca denize değil, bir damlaya itibar et demek gibi çok abes ve cahilce bir sözdür. Seyyid Abdülhakim Arvasî hazretleri buyurdu ki:
Yıllarca kaza borcu olanın, sünnetleri kılarken, kaza namazına da niyet etmesi, dört mezhepte de lazımdır. (S. Ebediyye)
Sünnet yerine kaza kılan, sünneti terk etmiş olmaz. (Eşbah)
Hiç kazası olmayanın da kaza namazı kılması caizdir. (Redd-ül-muhtar, Hindiyye)
Âlimlerin söz birliği
Ruh-ul-beyân’da En’am suresinin 165. âyetinin tefsirindeki hadis-i şerifte bildiriliyor ki:
Kıyamette helal yoldan kazanan kimseye denir ki:
- Bu malları kazanırken ve sarf ederken farz namazları vaktinde kıldın mı? Namazın rükuunu, secdesini ve abdestte farzları tam yaptın mı?
- Ya Rabbi, helalden kazanıp helal yerlere harcadım, hiçbir farzı kaçırmadım.
- Helal kazanırken bazı yanlışların olmadı mı?
- Ya Rabbi, helal yollardan kazandım ve helal yollarda harcadım, hiçbir farzı zayi etmedim, farzları yerine getirirken ihlasıma halel getirmedim. (Ruh-ul-beyân 3/132)
İşte mesnedleri:
Hicri 14.asrın müceddidi 4 mezhebin fıkıh bilgilerinde mütehassıs(uzman),derin alim,mürşidi kamil olan Seyyid Abdulhakim Arvasi rahmetullahi teala aleyhi bari hazretleri;
'' Yıllarca kaza borcu olan,sünnetleri kılarken,kaza namazına niyet ederek kılmalıdır.Böyle niyet etmek, dört mezhepte de gerekir.'' buyuruyor.
Ruh-ul-beyân’da En’am suresinin 165. âyetinin tefsirindeki hadis-i şerifte bildiriliyor ki:
Kıyamette helal yoldan kazanan kimseye denir ki:
- Bu malları kazanırken ve sarf ederken farz namazları vaktinde kıldın mı? Namazın rükuunu, secdesini ve abdestte farzları tam yaptın mı?
- Ya Rabbi, helalden kazanıp helal yerlere harcadım, hiçbir farzı kaçırmadım.
- Helal kazanırken bazı yanlışların olmadı mı?
- Ya Rabbi, helal yollardan kazandım ve helal yollarda harcadım, hiçbir farzı zayi etmedim, farzları yerine getirirken ihlasıma halel getirmedim. (Ruh-ul-beyân 3/132)
Âlimler sözbirliği ile bildirdiler ki:
Regaib ve revatib ameller ile vacibler, sevapta, hükümde ve üstünlükte farza ulaşamaz. Sünnetler, kılınmış olan farzların eksiklerini tamamlar. Nafileler ise sünnetlerin eksiklerini tamamlar. Hiçbir nafileyle farz borcu ödenmiş olmaz. Bazı avamın [cahillerin] iddia ettiği gibi, farzı bırakıp da nafileyle uğraşmalarının, mesela Evvabin namazının farz kazaların yerine geçeceğini iddia etmelerinin dinde yeri yoktur. (Ruh-ul-beyân 3/127)
Farzlara önem verip, tembellikle yapmayanın imanı gitmez, fakat bir farzı yapmayan müslüman, iki büyük günaha girer:
Birincisi, o farzın vaktini ibadetsiz geçirmek, yani farzı geciktirmek günahıdır. Bunun affolması için tevbe etmek, yani pişman olmak gerekir.
İkincisi, bu farzı terk etmek günahıdır. Bu büyük günahın affolması için, bu farzı hemen kaza etmek gerekir. Kazayı geciktirmek de, ayrıca büyük günah olur. Kaza geciktikçe, günahlar, katlanarak artar, sayılamayacak kadar çoğalır. Hadis-i şerifte, (Bir namazı, bilerek, özürsüz kılmayan, seksen hukbe [1 hukbe=80 yıl] Cehennemde kalacaktır) buyuruluyor. Bu müthiş günahların altından kurtulabilmek için, farz namazları bir an önce kaza etmek gerekir. (Tergib-üs-salat)
İbni Nüceym hazretleri buyuruyor ki:
Farz namazları vaktinden sonraya bırakmak büyük günah olup, ancak tevbe etmekle affolur. Tevbe ederken, kılmadığı namazları kaza etmesi gerekir. Kaza etmeye gücü varken kaza etmezse, ayrıca büyük bir günah daha işlemiş olur. (Kebair ve segair)
Bütün fıkıh kitaplarında, kaza namazı anlatılırken faite yani kaçırılmış namaz deniyor, çünkü bir Müslüman namazlarını terk etmez. Ancak uyumak, unutmak gibi geçerli bir özürle kaçırabilir. Bu bakımdan kaçırılan namaz sayısı az olur. Bugün terk edilmiş namaz sayısı çoktur. Bir özürle kaçırılmış namazla özürsüz, kasten terk edilmiş namazın hükmü aynı değildir. Namazları, yukarıda bildirilen bir özürle fevt ederek kazaya bırakmak günah olmadığı için, bunların kazalarını, sünnetleri ve diğer nafileleri kılacak kadar geciktirmek de günah olmaz. Uyumak, unutmak gibi bir özürle kılınamayan yani fevt edilen [kaçırılan] namazların hükmü şöyledir:
Fevt olan namazları kaza etmek, nafile kılmaktan iyi ise de, beş vakit namazın sünnetlerini ve hadis-i şerifte övülen Duha, Tesbih, Tehıyyat-ül-mescid gibi belli namazları kılmak böyle değildir. Vaktin sünnetleriyle bu nafileleri kılmak, kaza kılmaktan evladır. (Redd-ül-muhtar, Halebi, Hindiyye)
Terk edilmiş namazın hükmü ise şöyledir:
Büyük âlim İbni Nüceym’e soruldu ki, kaza namazı olan kimse, sünnetleri kılarken kazaya niyet ederek kılsa, sünnetleri terk etmiş olur mu? Cevabında, (Sünnetleri terk etmiş olmaz, çünkü o vakit içinde farzdan başka, [nafile olsun, kaza olsun] herhangi bir namaz kılınınca, sünnet de yerine getirilmiş olur) buyurdu. (Nevâdir-i fıkhiyye fi mezheb-il-eimmet-il Hanefiyye s. 36) Mesned:
Hamza Efendi hazretlerinin Bey’ ve Şir’a risalesinin şerhinde, (Yolculuğa çıkmadan önce iki rekât namaz kılmalıdır! Kazaya kalmış namazı varsa bir, iki veya üç vakit namazını kaza etmelidir! Çünkü kaza borcu varken, nafile kılmak ahmaklıktır) buyuruluyor. (s.6) Mesned:
Sünnet kılarken kazaya da niyet edince kaza da sünnet de kılınmış olur. (Necat-ül müminin s. 90) Mesned:
Beş vakit namazın sünneti demek, Resulullahın kıldığı namaz demektir. Bu namazlara sünnet ismi sonradan verilmiştir. Resulullah, beş vakit namazın sünnetlerini kılarken, yalnız (Allah rızası için namaz kılmaya) derdi. (Sünnet kılmaya) diye niyet etmezdi. Her vakit içinde böyle kılınan herhangi bir namaz, sünnet ismi verilen namaz olur. (Redd-ül muhtar, Uyun-ül besair, Halebi)
Sünnetleri kılarken kaza namazına da niyet etmek gerektiği, Trablus Fetva emini Ramiz-ül-mülk'ün, Eşşihab'daki fetvasında da
bildirilmektedir.
Tatarhaniyye'de,''Sünnet kılarken kaza namazına da niyet etmek daha iyidir.'' deniyor. (Uyun-ül-besair s. 103)
Sünnetleri kılarken, kazaya niyet edilirse, sünnetler de kabul olur. (Fetava-i kübra)
Niyetin ve Nasıl Kılınacağını Aşağıda Bildiriyoruz:
Kaza namazlarını kılıp bir an önce farz borcundan kurtulmak lazımdır. Fırsat buldukça kaza namazı kılmalıdır. Hesabın kolay olması için, sünnetleri kılarken kazaya da niyet edilirse ve aşağıda bildirildiği gibi kılınırsa, bir günlük kaza namazı kılınmış olur.
Sabah namazının sünnetine vacib diyen âlimler de olduğu için sabah namazının sünnetine sünnet diye niyet etmelidir.
Öğle namazının ilk dört rekat sünnetini kılarken, (İlk kazaya kalmış öğle namazının farzını ve öğlenin ilk sünnetini kılmaya) diye niyet edilir. Aynen farz gibi kılınır. Son iki rekatta zamm-ı sure okunsa da olur, okunmasa da olur. Çünkü dört rekatlı farz namazların son iki rekatında zamm-ı sure okumakta mahzur yoktur.
Öğle namazının son sünnetini kılarken, (İlk kazaya kalmış sabah namazının farzını ve öğlenin son sünnetini kılmaya) diye niyet edilir.
İkindi namazının sünnetini kılarken de, (İlk kazaya kalmış ikindi namazının farzını ve vaktin sünnetini kılmaya) diye niyet edilir.
Akşam namazının sünnetini kılarken, (İlk kazaya kalmış akşam namazının farzını ve vaktin sünnetini kılmaya) diye niyet edilir ve [akşam namazı gibi] üç rekat kılınır. Üç rekat nafile olmadığı için, böyle niyet uygun olmaz sananlar var. Peygamber efendimiz, akşamın farzından sonra 2, 4, 6 rekat sünnet kılmıştır. Bir kimse de akşamın farzından sonra herhangi bir namaz kılarsa, bu sünneti yerine getirmiş olur.
Yatsı namazının ilk sünnetini kılarken, (İlk kazaya kalmış yatsı namazının farzını ve vaktin sünnetini kılmaya) diye niyet edilir.
Yatsının son sünnetini kılarken de, (İlk kazaya kalmış vitir vacibi ve yatsının son sünnetini kılmaya) diye niyet ederek üç rekat vitir namazı kılınır. Burada da farzdan sonra, bir namaz kılındığı için sünnet yerine gelmiş olur.
Böylece bir günlük kaza namazı kılınmış olur, sünnetler de terkedilmiş olmaz. Bir kişi, böyle kaza kılarken vaktin sünnetine diye niyet etmese de yine sünneti terk etmiş olmaz. Çünkü sünnet, vaktin farzından başka bir namaz kılmak demektir. (N. Fıkhıyye)
Kaza namazı her zaman kılınır. Sadece akşama 45 dakika kala, güneş doğduktan sonra 50 dk geçinceye kadar ve öğleye 20 dk kalınca kaza kılınmaz. Bunun haricinde her zaman kaza kılınır.
Cumanın sünnetlerini ve teravih namazını, kuşluk, evvabin, teheccüd gibi nafile namazları kılarken de aynı şekilde niyet edilir. Mesela gece kalkan kimse, abdest aldıktan sonra, (İlk kazaya kalan … namazının farzını ve teheccüd namazı ve sübha namazı kılmaya) diye niyet edebilir.
İstihare namaz, hacet namazı gibi nadiren kılınan istisna nafile namazlarda, küsuf ve husuf namazları cemaatle kılındığı zaman, kazaya niyet edilmez. Bunlar ne namazı ise o niyetle, yani nafile niyetiyle kılınır.
Kaza kılarken erkeklerin ezan ve ikamet okuması sünnettir. Birden fazla kaza namazı kılarken, her defasında ezan okunmasa da olur. İkameti okumalıdır.
Cumanın ilk sünnetini kılarken, (Cumanın sünnetini ve ilk kazaya kalmış öğle [ikindi veya yatsı] namazının farzını kılmaya) diye niyet edilir. Cumanın farzından sonra 10 rekat namaz kılınır. Bunun ilk dört rekatını kılarken, (Cumanın son sünnetine ve ilk kazaya kalmış öğle [ikindi veya yatsı] namazının farzını kılmaya) diye niyet edilir. İkinci dört rekatı kılarken, (Vaktine yetişip kılmadığım son öğle namazının farzını kılmaya) diye niyet edilir ve farz gibi kılınır. Buna zuhr-i ahir namazı denir, mutlaka kılmalıdır. Cuma namazı kabul olmazsa, bu namaz o günün öğle namazı yerine geçer. Sonra iki rekat daha kılınır, buna da (Vaktin son sünnetini ve ilk kazaya kalmış sabah namazının farzını kılmaya) diye niyet edilir.
Teravih namazını cemaatle kılmak, sünnet-i kifayedir. Yani, cemaatle kılanlar varsa, bu sünnet yerine gelmiş olur. Teravih kılarken, kazaya da niyet etmelidir. (İlk kazaya kalan … namazına ve teravih namazına) diye niyet edilir. Teravih namazı da, bir günlük kaza namazı da, 20 rekat olduğu için, bir günlük kaza kılan, teravihi de kılmış olur. Kaza kılarken, teravih dualarını da bunların arasında okuyabilir.
Camide veya evde, cemaat ile teravih kılındığı zaman, kaza borcu olan veya imamın namazının sahih olduğuna güvenmeyen kimse, namaza yeni başlayanlara önayak olup, onları namaza alıştırmak ve dedikodu, fitne çıkmasını önlemek için, cemaat ile teravih kılar. Fakat, bu imama uymaz. Niyet etmiş görünür. Kendisi, yapabilirse kaza kılar. İmam, iki rekatta bir selam veriyorsa, sabah namazı farzlarını, dört rekatta bir selam veriyorsa, diğer farzları kaza etmeğe de niyet eder. Kaza namazına da niyet edince, imamın hareketlerine uyamaz ise, yalnız teravih kılmaya niyet ederek böyle imama da uyar. Fakat, imama uymaya niyet etmeden, imamla birlikte hareket ederek kaza kılmak zor olduğu için, camiye gitmek zorunda kalan, yalnız teravih kılmaya niyet ederek imama uyar. Şafii’de ise, başka namaz kılan imama uymak caiz olduğu için, teravih kılan imama uyarak kaza namazı kılabilir; fakat bunun için Şafii mezhebi taklit edilmez. Ancak Şafii olan, böyle kılabilir..
Sual: Diğer sünnetleri kılarken kazaya niyet ettiğimiz halde sabahın sünnetini kılarken niye kazaya da niyet etmiyoruz?
CEVAP
Sabahın sünneti, diğer sünnetlere göre çok kuvvetlidir. Bazı âlimler vacib olduğunu bildirmişlerdir. Bunun için özür yokken sabahın sünnetini oturarak veya hayvan üzerinde kılmak caiz değildir. (Dürr-ül-muhtar)
Nafileleri özürsüz oturarak kılmak caizdir. Yalnız sabah namazının sünneti bundan müstesnadır. (Merakıl-felah)
Nihaye, Hazain ve diğer kitaplara göre, sabah namazının sünnetinin vacip olduğunu bildiren âlimler vardır. (Redd-ül-muhtar)
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Sizi atlılar kovalasa da, sabahın iki rekat sünnetini bırakmayın.) [Ebu Davud]
(Vitir ile sabah namazının sünneti bana farzdır.) [İ. Ahmed, Taberani]
(Sabah namazının iki rekat sünneti dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.) [Müslim, Tirmizi, İ.Ahmed]
Hazret-i Aişe validemiz, (Resulullah, sabah namazının iki rekat nafilesine [yani sünnetine] diğer nafilelerden daha çok önem verirdi) buyurdu. (Buhari)
Resulullahın, sabahın farzından önce iki rekat nafileden sonra, öğlenin farzından önce de dört rekat nafile namaza da önem verdiği bildirildi. (Buhari)
Yukarıda bildirilen sebeplerden dolayı, sabah namazının sünneti yerine kaza kılınmamaktadır.
İlk veya son sünnet demeden hepsini farz diye niyet ederek kılanın namazı sahih olur. Çünkü, sünnete, farz diye niyet edilirse, sünnet sahih olur. İlk kıldığı farz, sonraki sünnet olur. (Fetava-i kübra)
Resulullah, beş vakit namazın sünnetlerini kılarken, yalnız, (Allah rızası için namaz kılmaya) derdi. Sünnet demezdi. Farzdan başka namaz kılınca sünnet de kılınmış olur. (Halebi-yi kebir)
Sünnet kılarken kazaya da niyet gerekir. (Ramiz-ül-mülk Trablus Fetva emini)
Din kitaplarında deniyor ki:
Düşman karşısında, bir farz namazı kılma imkânı varken, terk etmenin cezası, yedi yüz büyük günaha bedeldir. (Cami-ül-fetâvâ, Umdet-ül İslam)
Farz namazları kazaya bırakmak büyük günahtır. İmkânı varken kaza etmezse, ayrıca büyük bir günah daha işlemiş olur. (Kebair ve segair)
Farz borcu olanın nafileyle meşgul olması, farzı tehir ettiğinden dolayı günahtır. Hazret-i Ali’nin rivayet ettiği hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Farz namaz borcu olanın nafile kılması, doğurmak üzere olan hamileye benzer. Doğumu yaklaşmışken, çocuğu düşürür. Artık bu kadına, hamile de, ana da denmez. Bu kimse de böyle olup, farz namazlarını ödemedikçe, nafile namazları kabul olmaz.) [Fütuh-ul-gayb, Zahire-i Fıkh]
Hanefî âlimlerinden Abdülhak-ı Dehlevî hazretleri, bu hadis-i şerifi şöyle açıklıyor:
Bu hadis-i şerif gösteriyor ki, farz borcu olanın, sünnetleri de kabul olmaz, çünkü sünnetler de nafiledir. (Fütuh-ul-gayb şerhi)
Seyyid Abdülkadir-i Geylani hazretleri buyurdu ki:
(Farz namaz borcu olanın nafilesi kabul olmaz) hadis-i şerifi gösteriyor ki, farz borcu varken nafileyle meşgul olmak ahmaklıktır. Kaza borcu olanın nafile kılması, alacaklıya borçlunun hediye götürmesine benzer ki, elbette kabul olmaz. Mümin bir tüccara benzer, farzlar sermayesi, nafileler ise onun kazancıdır. Sermaye kurtarılmadan, kâr olmaz. (Fütuh-ul-gayb m. 48)
Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer’e yaptığı vasiyette buyurdu ki:
Allah’ın gece yapman gereken hakkını gündüz yapsan ve gündüz yapman gerekeni de gece yapsan kabul etmez. Üzerine farz olan ibadetleri ödemeden nafile ibadetini kabul etmez. (Kitab-ül Harac)
Denizde damla gibidir
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Farzın yanında nafileler kıymetsizdir. Sünnetlerin farzlar yanındaki kıymeti de, deniz yanında bir damla su gibi bile değildir. Melun şeytan, müminleri aldatarak, farzları küçük gösteriyor, nafileyi teşvik ediyor. Hâlbuki bir altın zekât vermek, yüz bin altın sadaka vermekten daha sevabdır. (Mektubat-ı Rabbani 1/29, 1/260, 3/17)
Yıllarca farz kaza namazı borcu olana sünnetleri bırakma demek, koca denize değil, bir damlaya itibar et demek gibi çok abes ve cahilce bir sözdür. Seyyid Abdülhakim Arvasî hazretleri buyurdu ki:
Yıllarca kaza borcu olanın, sünnetleri kılarken, kaza namazına da niyet etmesi, dört mezhepte de lazımdır. (S. Ebediyye)
Sünnet yerine kaza kılan, sünneti terk etmiş olmaz. (Eşbah)
Hiç kazası olmayanın da kaza namazı kılması caizdir. (Redd-ül-muhtar, Hindiyye)
Âlimlerin söz birliği
Ruh-ul-beyân’da En’am suresinin 165. âyetinin tefsirindeki hadis-i şerifte bildiriliyor ki:
Kıyamette helal yoldan kazanan kimseye denir ki:
- Bu malları kazanırken ve sarf ederken farz namazları vaktinde kıldın mı? Namazın rükuunu, secdesini ve abdestte farzları tam yaptın mı?
- Ya Rabbi, helalden kazanıp helal yerlere harcadım, hiçbir farzı kaçırmadım.
- Helal kazanırken bazı yanlışların olmadı mı?
- Ya Rabbi, helal yollardan kazandım ve helal yollarda harcadım, hiçbir farzı zayi etmedim, farzları yerine getirirken ihlasıma halel getirmedim. (Ruh-ul-beyân 3/132)