Muhtazaf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 9,591
- Tepki puanı
- 957
- Puanları
- 113
- Yaş
- 66
- Web Sitesi
- www.aydin-aydin.com
Helal mi haram mı?
Abdurrahman DİLİPAK
"Helal böcek" var mı?
Mesela çekirge..
Çekirge yeniyorsa, buna benzer daha bir sürü böcekten söz edebiliriz.
Türkiye'de Şafiler, deniz mahsüllerine genel olarak "helal" gözü ile bakarlar. Hanefilere göre, vahşi mi, görüntüsü nasıl, insan üzerinde menfi etkisi var mı, bir sürü kritere bağlıdır.
Mesela Türkiye'deki Şafiler, timsah ya da su yılanını yemez. Ama Etiyopya'daki Şafiler, suda yaşadığı için, karada da yaşasa bile timsahı da yiyiyorlar. Su aygırını da.. Su yılanını da.. Nas ile sabit helal ve haramlar sınırlıdır. Geri kalanı kıyas ve içtihad yolu ile verilmiş kararlardır..
Tür*ki*ye'de ne Ha*ne*fi*si*ne, ne Şa*fi*si*ne ke*ler ye*di*re*mez*si*niz ama Arap*lar için böy*le bir so*run yok.. Hu*mey*ni'ye ka*dar İran*lı*lar hav*yar bi*le ye*mi*yor*du..
Ne, na*sıl ve ni*çin ha*ram?
Ha*ne*fi bu ko*nu*yu çok in*ce*ler. Ha*ram olan yi*ye*cek*le*rin hep*si ay*nı za*man da pis mi?
Me*se*la do*muz*dan post ol*maz da, ayı*nın eti*ni ye*me*sek de de*ri*si post ol*maz mı?
Üze*ri*ni*ze ero*in dö*kül*se ya da için*ce si*zi sar*hoş et*se de, üs*tü*nü*ze ben*zin dö*kül*se el*bi*se*niz pis mi olur? Şa*ra*bın ha*ram olu*şu ile, es*ra*rın ha*ram olu*şu ay*nı ku*ra*la mı bağ*lı..
Ba*zı ha*ram*lar var*dır, ken*di*li*ğin*den ha*ram*dır, ba*zı*la*rı il*le*tin*den, et*ki*sin*den do*la*yı ha*ram*dır. Pe*ki o et*ki*yi iza*le ede*rek ha*ra*mi*ye*tin*den kur*tul*muş olur mu*su*nuz?
Bu ve bu*na ben*zer da*ha bir sü*rü so*ru sor*mak müm*kün.
So*ru*yo*rum: He*lal ser*ti*fi*ka*sı ve*ren han*gi ku*ru*luş si*ga*ra*ya he*lal ser*ti*fi*ka*sı ve*re*bi*lir.. Ve si*ga*ra*ya he*lal ser*ti*fi*ka*sı ve*ri*lir*se, eşi*ni*ze ço*cu*ğu*nu*za bu rı*zık*tan rı*zık*lan*ma*la*rı için des*tek ve*rir mi*si*niz? [/FONT][/COLOR]Me*se*la He*lal ser*ti*fi*ka*lı bir Co*la ya da Bull içe*ce*ği*ne ne der*si*niz?
He*lal ser*ti*fi*ka*sı mal ve hiz*me*ti kap*sı*yor*sa, me*se*la der*nek ve par*ti*le*re bu an*lam*da "Ko*şer ser*ti*fi*ka*sı" ve*re*bi*lir mi*si*niz? Yok*sa on*lar he*lal ve ha*ram kav*ram*la*rı*nın dı*şın*da mı de*ğer*len*di*ril*me*li.. Bu so*ru*la*rın ce*va*bı*nı ver*mek zor ol*du*ğu için, "He*lal" ve "Ha*ram" hük*mü*nü alim*le*re ve tü*ke*ti*ci*ye bı*rak*mak, ama bel*li di*sip*lin*ler çer*çe*ve*sin*de mal ve hiz*met*le*rin ka*li*te ve ni*te*lik*le*ri*nin ta*nım*lan*ma*sı da*ha doğ*ru ola*cak*tır.. Alim*le*rin hük*mü de ken*di*le*ri*ni ve onu tak*lit eden*le*ri bağ*la*ya*cak*tır. Yok*sa ge*nel bir hü*küm ha*li*ne gel*me*me*si esas*tır. İc*ma dı*şın*da alim*ler ara*sın*da ih*ti*laf ol*ma*sı ha*lin*de yi*ne ki*şi ken*di ter*ci*hi*ni ken*di*si ya*pa*cak ve so*nu*cu*na da ra*zı ola*cak*tır.. En iyi*si mi siz şüp*he*li olan şey*ler*den sa*kı*nın. Bir ürü*nün üze*ri*ne "He*lal" ya*zıl*mış ol*ma*sı si*zin onu tü*ket*me*niz için ye*ter*li de*ğil. Onun na*sıl ka*za*nıl*dı*ğı da önem*li. Te*miz mi, da*ha*sı, için*de*ki kat*kı mad*de*le*ri tek ba*şı*na nor*mal bir in*san için nor*mal ka*bul edi*le*bi*lir ama ama si*zin için ya da gün için*de tü*ke*ti*len top*lam mik*tar*da, gı*da ürün*le*rin*de*ki risk*li kat*kı mad*de*le*rin*de li*mit aşı*mı ol*muş ola*maz mı? Şe*ker has*ta*sı için şe*ker de ha*ram ola*bi*lir.. Ya da aşı*rı tü*ke*tim de ha*ram.. Ya*ni ha*ram ya da he*lal kav*ram*la*rı*nı kul*la*nır*ken dik*kat*li ol*ma*mız ge*rek.. Ku*lak*tan dol*ma di*ni bil*gi*ler*le zi*hin*ler bu*lan*dı*rı*lı*yor.. İşin bil*gi bo*yu*tu, kay*nak bo*yu*tu, te*fek*kür bo*yu*tu ih*mal edi*li*yor. Bil*me*di*ği*niz şe*yin pe*şi*ne düş*me*yin..
İf*tar, sa*hur, ko*nu*sun*da yıl*lar*dır bir tak*vim kar*ma*şa*sı ya*şa*nır.. Göz*lem*di, he*sap*tı. Ko*nu bu ka*dar ba*sit de*ğil.. Göz*lem*le bi*lim çe*li*şi*yor*sa, iki*sin*den bi*rin*de sa*kat*lık var*dır, ya da he*sap for*mü*lün*de bir fark*lı*lık söz*ko*nu*su*dur.. Yo*rum fark*lı*lı*ğı*na da*ya*lı iki fark*lı gö*rüş de ola*bi*lir, par*ma*ğı ka*na*ya*nın ab*des*ti*nin bo*zu*lup bo*zul*ma*dı*ğı tar*tış*ma*sın*da ol*du*ğu gi*bi. Bir*bi*ri*mi*zi ma*zur gö*rü*rüz olur bi*ter. Kim*se ken*di ka*na*ati*ni, yön*te*mi*ni din ola*rak baş*ka*sı*na da*ya*ta*maz.. Be*nim yo*ru*mu*mum bu der. Di*le*yen ka*bul eder, di*le*yen et*mez.
Önem*li olan kay*nak, ni*yet ve yön*tem. Bu üçü sa*hih*se, so*run yok de*mek*tir..
Biz*de yıl*lık iba*det*ler ay'a, gün*lük iba*det*ler gü*ne*şe gö*re ya*pı*lır. Kim*se na*maz için gü*ne*şe bak*maz, oy*sa her gün gü*ne*şin açı*sı ve na*ma*zın sa*ati gü*ne*şe gö*re de*ği*şir. Her*kes tak*vi*me ve sa*ate ba*kar. Bu "usul" bay*ram*la*ra ge*lin*ce terk edi*lir ve bil*dik tar*tış*ma*lar baş*lar..
As*lın*da iş sa*nı*lan*dan da*ha kar*ma*şık. "İs*tan*bul'da if*tar sa*ati" de*di*ği*niz*de, İs*tan*bul mer*ke*zi*ni esas ala*rak, de*niz se*vi*ye*sin*de bir kes*tir*me ya*pı*yor*su*nuz.
İs*tan*bul bir uç*tan bir uca 80-90 km. Bu*nu ge*çe*lim. Me*se*la Me*ci*di*ye*köy'de*ki Sa*fir'in te*pe*sin*de otu*ran adam*la, gi*riş ka*pı*sın*da*ki ada*ma gö*re gü*ne*şin do*ğuş ve ba*tış sa*at*le*ri ay*nı mı? Sa*hil*de otu*ran*la, Çam*lı*ca te*pe*sin*de otu*ra*nın if*ta*rı ay*nı mı?
Sa*nı*rım bu ko*nu*da bi*ri*le*ri*nin çı*kıp, "bu böy*le*dir" de*me*sin*den çok, top*lu*mun bu an*lam*da da*ha bil*gi*li ve di*sip*lin*li ol*ma*sı ge*rek. Bu He*lal ser*ti*fi*ka*sı tar*tış*ma*sı dün*ya*ya Ya*hu*di*le*rin Ko*şer ser*ti*fi*ka*sı ile ya*yıl*dı. Hol*lan*da da Su*ri*nam*lı*lar ve Ame*ri*ka*lı Müs*lü*man*lar tü*ke*tim*le*rin*de bir ala*me*ti fa*ri*ka ola*rak bu*na ih*ti*yaç duy*du*lar. Ya*ni ayırt edi*ci bir özel*lik ola*rak önem*li bir du*rum. Ama he*men be*lir*te*lim ki, Ya*hu*di*ler açı*sın*dan du*rum çok da*ha cid*di. Me*se*la di*ni ver*gi*si (Bi*ze gö*re ze*ka*tı) öden*me*miş, Al*lah adı*na, di*ni ku*ral*la*ra uy*gun üre*tim sö*zü ye*min*le ka*yıt al*tı*na alın*ma*mış hiç*bir ürün Ko*şer sa*yıl*maz..
Ha bu an*lam*da söy*le*ye*yim, li*be*ral dü*şün*ce ve de*mok*ra*si de bir*çok özel*li*ği ile bi*zim işi*mi*zi ko*lay*laş*tı*rı*yor ol*sa da "Ko*şer/He*lal" sa*yıl*maz. Ya*ni her gör*dü*ğü*nüz sa*kal*lı*yı ba*ba*nız san*ma*yın. Ve di*ni tar*tış*ma ko*nu*su yap*ma*yın lüt*fen. İt*ti*fak et*ti*ği*niz*de bir*lik*te ha*re*ket eder, ku*ra*lı*na uy*gun bir ih*ti*laf ha*lin*de ise bir*bi*ri*ni*zi ma*zur gö*rür*sü*nüz. Si*ze ha*yır gi*bi ge*len*de şer, şer gi*bi ge*len*de ha*yır ola*bi*le*ce*ği gi*bi, bu dün*ya*da tar*tı*şıp dur*du*ğu*nuz şey*le*rin ha*ki*ka*ti*ni Al*lah si*ze öbür dün*ya*da gös*te*re*cek*tir.. Kim*se ka*na*ati*ni, din, ken*di ön*de*ri*ni ilah edin*me*sin.
Hem "He*lal ve Ha*ram"dan çok, bi*zim gün*lük ha*ya*tı*mız*da "Mü*bah"lar da*ha çok yer tu*tar.. As*lo*lan ise Mü*ba*hat*tır.. "Mü*bah ser*ti*fi*ka*sı" ve*ren var mı? Se*lâm ve dua ile..
http://www.habervakti.com/?page=articles&id=9083
Abdurrahman DİLİPAK
"Helal böcek" var mı?
Mesela çekirge..
Çekirge yeniyorsa, buna benzer daha bir sürü böcekten söz edebiliriz.
Türkiye'de Şafiler, deniz mahsüllerine genel olarak "helal" gözü ile bakarlar. Hanefilere göre, vahşi mi, görüntüsü nasıl, insan üzerinde menfi etkisi var mı, bir sürü kritere bağlıdır.
Mesela Türkiye'deki Şafiler, timsah ya da su yılanını yemez. Ama Etiyopya'daki Şafiler, suda yaşadığı için, karada da yaşasa bile timsahı da yiyiyorlar. Su aygırını da.. Su yılanını da.. Nas ile sabit helal ve haramlar sınırlıdır. Geri kalanı kıyas ve içtihad yolu ile verilmiş kararlardır..
Tür*ki*ye'de ne Ha*ne*fi*si*ne, ne Şa*fi*si*ne ke*ler ye*di*re*mez*si*niz ama Arap*lar için böy*le bir so*run yok.. Hu*mey*ni'ye ka*dar İran*lı*lar hav*yar bi*le ye*mi*yor*du..
Ne, na*sıl ve ni*çin ha*ram?
Ha*ne*fi bu ko*nu*yu çok in*ce*ler. Ha*ram olan yi*ye*cek*le*rin hep*si ay*nı za*man da pis mi?
Me*se*la do*muz*dan post ol*maz da, ayı*nın eti*ni ye*me*sek de de*ri*si post ol*maz mı?
Üze*ri*ni*ze ero*in dö*kül*se ya da için*ce si*zi sar*hoş et*se de, üs*tü*nü*ze ben*zin dö*kül*se el*bi*se*niz pis mi olur? Şa*ra*bın ha*ram olu*şu ile, es*ra*rın ha*ram olu*şu ay*nı ku*ra*la mı bağ*lı..
Ba*zı ha*ram*lar var*dır, ken*di*li*ğin*den ha*ram*dır, ba*zı*la*rı il*le*tin*den, et*ki*sin*den do*la*yı ha*ram*dır. Pe*ki o et*ki*yi iza*le ede*rek ha*ra*mi*ye*tin*den kur*tul*muş olur mu*su*nuz?
Bu ve bu*na ben*zer da*ha bir sü*rü so*ru sor*mak müm*kün.
So*ru*yo*rum: He*lal ser*ti*fi*ka*sı ve*ren han*gi ku*ru*luş si*ga*ra*ya he*lal ser*ti*fi*ka*sı ve*re*bi*lir.. Ve si*ga*ra*ya he*lal ser*ti*fi*ka*sı ve*ri*lir*se, eşi*ni*ze ço*cu*ğu*nu*za bu rı*zık*tan rı*zık*lan*ma*la*rı için des*tek ve*rir mi*si*niz? [/FONT][/COLOR]Me*se*la He*lal ser*ti*fi*ka*lı bir Co*la ya da Bull içe*ce*ği*ne ne der*si*niz?
He*lal ser*ti*fi*ka*sı mal ve hiz*me*ti kap*sı*yor*sa, me*se*la der*nek ve par*ti*le*re bu an*lam*da "Ko*şer ser*ti*fi*ka*sı" ve*re*bi*lir mi*si*niz? Yok*sa on*lar he*lal ve ha*ram kav*ram*la*rı*nın dı*şın*da mı de*ğer*len*di*ril*me*li.. Bu so*ru*la*rın ce*va*bı*nı ver*mek zor ol*du*ğu için, "He*lal" ve "Ha*ram" hük*mü*nü alim*le*re ve tü*ke*ti*ci*ye bı*rak*mak, ama bel*li di*sip*lin*ler çer*çe*ve*sin*de mal ve hiz*met*le*rin ka*li*te ve ni*te*lik*le*ri*nin ta*nım*lan*ma*sı da*ha doğ*ru ola*cak*tır.. Alim*le*rin hük*mü de ken*di*le*ri*ni ve onu tak*lit eden*le*ri bağ*la*ya*cak*tır. Yok*sa ge*nel bir hü*küm ha*li*ne gel*me*me*si esas*tır. İc*ma dı*şın*da alim*ler ara*sın*da ih*ti*laf ol*ma*sı ha*lin*de yi*ne ki*şi ken*di ter*ci*hi*ni ken*di*si ya*pa*cak ve so*nu*cu*na da ra*zı ola*cak*tır.. En iyi*si mi siz şüp*he*li olan şey*ler*den sa*kı*nın. Bir ürü*nün üze*ri*ne "He*lal" ya*zıl*mış ol*ma*sı si*zin onu tü*ket*me*niz için ye*ter*li de*ğil. Onun na*sıl ka*za*nıl*dı*ğı da önem*li. Te*miz mi, da*ha*sı, için*de*ki kat*kı mad*de*le*ri tek ba*şı*na nor*mal bir in*san için nor*mal ka*bul edi*le*bi*lir ama ama si*zin için ya da gün için*de tü*ke*ti*len top*lam mik*tar*da, gı*da ürün*le*rin*de*ki risk*li kat*kı mad*de*le*rin*de li*mit aşı*mı ol*muş ola*maz mı? Şe*ker has*ta*sı için şe*ker de ha*ram ola*bi*lir.. Ya da aşı*rı tü*ke*tim de ha*ram.. Ya*ni ha*ram ya da he*lal kav*ram*la*rı*nı kul*la*nır*ken dik*kat*li ol*ma*mız ge*rek.. Ku*lak*tan dol*ma di*ni bil*gi*ler*le zi*hin*ler bu*lan*dı*rı*lı*yor.. İşin bil*gi bo*yu*tu, kay*nak bo*yu*tu, te*fek*kür bo*yu*tu ih*mal edi*li*yor. Bil*me*di*ği*niz şe*yin pe*şi*ne düş*me*yin..
İf*tar, sa*hur, ko*nu*sun*da yıl*lar*dır bir tak*vim kar*ma*şa*sı ya*şa*nır.. Göz*lem*di, he*sap*tı. Ko*nu bu ka*dar ba*sit de*ğil.. Göz*lem*le bi*lim çe*li*şi*yor*sa, iki*sin*den bi*rin*de sa*kat*lık var*dır, ya da he*sap for*mü*lün*de bir fark*lı*lık söz*ko*nu*su*dur.. Yo*rum fark*lı*lı*ğı*na da*ya*lı iki fark*lı gö*rüş de ola*bi*lir, par*ma*ğı ka*na*ya*nın ab*des*ti*nin bo*zu*lup bo*zul*ma*dı*ğı tar*tış*ma*sın*da ol*du*ğu gi*bi. Bir*bi*ri*mi*zi ma*zur gö*rü*rüz olur bi*ter. Kim*se ken*di ka*na*ati*ni, yön*te*mi*ni din ola*rak baş*ka*sı*na da*ya*ta*maz.. Be*nim yo*ru*mu*mum bu der. Di*le*yen ka*bul eder, di*le*yen et*mez.
Önem*li olan kay*nak, ni*yet ve yön*tem. Bu üçü sa*hih*se, so*run yok de*mek*tir..
Biz*de yıl*lık iba*det*ler ay'a, gün*lük iba*det*ler gü*ne*şe gö*re ya*pı*lır. Kim*se na*maz için gü*ne*şe bak*maz, oy*sa her gün gü*ne*şin açı*sı ve na*ma*zın sa*ati gü*ne*şe gö*re de*ği*şir. Her*kes tak*vi*me ve sa*ate ba*kar. Bu "usul" bay*ram*la*ra ge*lin*ce terk edi*lir ve bil*dik tar*tış*ma*lar baş*lar..
As*lın*da iş sa*nı*lan*dan da*ha kar*ma*şık. "İs*tan*bul'da if*tar sa*ati" de*di*ği*niz*de, İs*tan*bul mer*ke*zi*ni esas ala*rak, de*niz se*vi*ye*sin*de bir kes*tir*me ya*pı*yor*su*nuz.
İs*tan*bul bir uç*tan bir uca 80-90 km. Bu*nu ge*çe*lim. Me*se*la Me*ci*di*ye*köy'de*ki Sa*fir'in te*pe*sin*de otu*ran adam*la, gi*riş ka*pı*sın*da*ki ada*ma gö*re gü*ne*şin do*ğuş ve ba*tış sa*at*le*ri ay*nı mı? Sa*hil*de otu*ran*la, Çam*lı*ca te*pe*sin*de otu*ra*nın if*ta*rı ay*nı mı?
Sa*nı*rım bu ko*nu*da bi*ri*le*ri*nin çı*kıp, "bu böy*le*dir" de*me*sin*den çok, top*lu*mun bu an*lam*da da*ha bil*gi*li ve di*sip*lin*li ol*ma*sı ge*rek. Bu He*lal ser*ti*fi*ka*sı tar*tış*ma*sı dün*ya*ya Ya*hu*di*le*rin Ko*şer ser*ti*fi*ka*sı ile ya*yıl*dı. Hol*lan*da da Su*ri*nam*lı*lar ve Ame*ri*ka*lı Müs*lü*man*lar tü*ke*tim*le*rin*de bir ala*me*ti fa*ri*ka ola*rak bu*na ih*ti*yaç duy*du*lar. Ya*ni ayırt edi*ci bir özel*lik ola*rak önem*li bir du*rum. Ama he*men be*lir*te*lim ki, Ya*hu*di*ler açı*sın*dan du*rum çok da*ha cid*di. Me*se*la di*ni ver*gi*si (Bi*ze gö*re ze*ka*tı) öden*me*miş, Al*lah adı*na, di*ni ku*ral*la*ra uy*gun üre*tim sö*zü ye*min*le ka*yıt al*tı*na alın*ma*mış hiç*bir ürün Ko*şer sa*yıl*maz..
Ha bu an*lam*da söy*le*ye*yim, li*be*ral dü*şün*ce ve de*mok*ra*si de bir*çok özel*li*ği ile bi*zim işi*mi*zi ko*lay*laş*tı*rı*yor ol*sa da "Ko*şer/He*lal" sa*yıl*maz. Ya*ni her gör*dü*ğü*nüz sa*kal*lı*yı ba*ba*nız san*ma*yın. Ve di*ni tar*tış*ma ko*nu*su yap*ma*yın lüt*fen. İt*ti*fak et*ti*ği*niz*de bir*lik*te ha*re*ket eder, ku*ra*lı*na uy*gun bir ih*ti*laf ha*lin*de ise bir*bi*ri*ni*zi ma*zur gö*rür*sü*nüz. Si*ze ha*yır gi*bi ge*len*de şer, şer gi*bi ge*len*de ha*yır ola*bi*le*ce*ği gi*bi, bu dün*ya*da tar*tı*şıp dur*du*ğu*nuz şey*le*rin ha*ki*ka*ti*ni Al*lah si*ze öbür dün*ya*da gös*te*re*cek*tir.. Kim*se ka*na*ati*ni, din, ken*di ön*de*ri*ni ilah edin*me*sin.
Hem "He*lal ve Ha*ram"dan çok, bi*zim gün*lük ha*ya*tı*mız*da "Mü*bah"lar da*ha çok yer tu*tar.. As*lo*lan ise Mü*ba*hat*tır.. "Mü*bah ser*ti*fi*ka*sı" ve*ren var mı? Se*lâm ve dua ile..
http://www.habervakti.com/?page=articles&id=9083