Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

haydi gonuller hacca (1 Kullanıcı)

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Bugün farklı bir heyecan yaşıyordu... Neden mi? Akşamdan beri bu anı bekliyordu. Dersini anlattıktan sonra 28 kişilik sınıfındaki öğrencilere şu teklifte bulunacaktı:

–Çocuklar ister misiniz hep beraber hacca gidelim. Gözlerinizi kapatın demiyorum üstelik hayal bahçenizin bütün kapılarını açın bugün hacca gidelim. Çocuklar neşe ve sevinçle:

–Biz hazırız öğretmenim. Hadi başlayalım. Çocukların koro halinde yüreklerinin derinliklerinden gelen sesler öğretmeni daha da etkilemişti.

Haydi öyleyse “gönüller hacca aksın”.

Öğretmen elindeki tebeşirle tahtaya bir harita çizdi. Mekke şehrini, Kabe’yi, Arafat dağını ve Medine’yi gösteren yönler çiziyordu. Dönüp öğrencilere hazır mısınız, dedi. Çocuklar hep bir ağızdan hazırız deyince:

–Tamam o zaman. Sınıf başkanınız aynı zamanda kafile başkanınızdır. Aman ha sözünden çıkmayın.

–Tamam öğretmenim!

Başlıyoruz öyleyse.

“Yola çıkmadan önce annemiz ve babamız hayatta iseler onların elini öpüp dualarını alıp, yakın akraba ve dostlarımızı, komşularımızı dolaşıp helallik alıyoruz. Peki herkes yol masraflarını hazırladı mı? Öğrenciler içerisinden biri ayağa kalkarak:

–Öğretmenim kardeşim de gelebilir mi? O da çeyizi için biriktirdiği paralarıyla hacca gelmek istiyor!..

–Tamam o da gelsin.

Öğrenci:

–Sağolun öğretmenim!

“Çocuklar bu yolculuğa çıkmadan önce sabırlı davranmayı, kimseyi incitmemeyi sadece Allah’ın rızasını kazanmak için, O’nun sevgisine, emrine koşmak için yola çıkacağımızı da unutmayalım.

İhramlarımızı giymeden önce; “Tırnaklarımızı kesiyoruz, gerekli vücut temizliğini yapıp, mümkünse gusül abdesti veya abdest alıyoruz. Erkekler giydikleri bütün elbiseleri çıkararak (adeta dünyevi bütün düşüncelerden sıyrılıp Allah yoluna, Allah’ın emrine, takva elbisesi giyinmek olan) “izhar” ve “rida” denilen iki parça örtüye bürünüyoruz. Şunlara bak Allah’ım!.. Ayak ve başları açık beyaz güvercinler gibi kanatlanıp, gökyüzüne uçan uçurtmalar gibi masum yavrular yüzü suyu hürmetine bizlerin de haccını kabul eyle...

Hanımlar, normal elbise ve kıyafetleriyle ihrama girdiler. Başlarını örttüler..

Çocuklar “Mikat” sınırında “ihramın sünneti” niyetiyle iki rekat namaz kılıyoruz ve hacca (biz ifrat haccı yapacağız” niyet ederek hep bir ağızdan telbiyeye başlıyoruz.

–Abdullah hadi sen söyle biz de tekrar edelim telbiyeyi. Abdullah oturduğu yerden ayağa kalkarak okumaya başladı.

–Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke la şerîke leke lebbeyk. İnne’hamde vennimete leke ve’l–mülk. Lâ şerike lek.

Abdullah bundan sonra elindeki not defterinden şu sözleri aktarmasın mı?

“Rabb’im, davetine sözüm ve özümle tekrar tekrar icabet ettim, emrine boyun eğdim. Buyur Allah’ım buyur. Rabb’im senin davetine icabet, boynumun borcudur. Senin eşin ve ortağın yoktur. Rabb’im bütün varlığımla Sana yöneldim. Hamd Senin, nimet Senin, mülk de Senin. Bütün bunlarda eşin ve ortağın yoktur Senin.”

Arkadaşlar telbiyeyi ihramla bulunduğumuz sürece ayakta, otururken, yürürken her halde, yokuşta, inişte, namazlardan sonra, seher vakitlerinde, kafileye rastlandığında okuyacağız unutmayın.

Abdullah’ın bu konuşması yanında oturan Mehmet’i duygulandırmış çocuk ağlamaya başlamıştı!

Öğretmen devam etti: “Gördünüz mü Kabe’yi. O öyle bir mekân ki: Allah Kur’an–ı Kerim’de övdü (Al–i İmran: 96–97). Habib–i Ekrem (sav) ve mü’minler yüzlerini sürdüler. Göklere dek melekler kucaklayıp tavaf ettiler. Sanı ve şerefi kutsal mekân Kabe ve Mekke...

Kalacağımız eve eşyalarımızı bırakıyoruz. Gusül abdestlerimizi alıp vakit geçirmeden Harem–i Şerif’e gideceğiz. Abdullah bir müddet durduktan sonra: “Herkes hazır öğretmenim” dedi. Öğretmen:

–İşte karşımızda “Kabe”. Burada tekbir, tehlil (Lailahe illallahu vahdehu le şerikeleh...) ve salavat–ı şerife okuyacağız.

Hacer–i Esved’i istilam ederek (selamlayarak) tavafa başlıyoruz. Bu bizim kudum tavafımızdır. Ardından iki rekat namaz kılıp Safa ve Merve arasında sa’y yapacağız. Bu arada Abdullah yine söze girdi: “Tavaf namazını kılıp dua edeceğiz” dedi. Öğretmen bir müddet suskun kaldı. Sonra çocuklar Sa’yı eda ettik. Bundan sonra Terviye gününe (8 Zilhicce) kadar Harem–i Şerif’te kalacağız. Burada bulunduğumuz sürede namazlarımızı Harem–i Şerif’te kılalım, fırsat bulursak nafile tavaflar yapıp kendimiz, ailemiz, milletimiz için dualar edelim.

Bu arada Hasan söze girdi:

–Hocam Terviye günü geldi hadi ne duruyoruz hacılarla birlekte Mekke’den ayrılıp Arafat’a gidelim.

–Haydi gidiyoruz. Bugün Arefe günü (9 Zilhicce) güneş batıncaya kadar buradayız. Aman Allah’ım şu maşeri kalabalığı görüyor musunuz? (Salih biraz neşeyle öğretmenin haritada gösterdiği Arafat dağına bakarak “görüyoruz görüyoruz” deyince bütün sınıfa gülücükler yayıldı.

Burada öğle ve ikindi namazlarını cemaatle öğle vaktinde kılıyoruz. Ne deniyordu buna:

–“Cem’i takdim” öğleden sonra, sınıf hep bir ağızdan:

–Vakfedeyiz.

–Aferin. Güneş battıktan sonra akşam namazı kılınmadan “Müzdelife’ye” hareket ediyoruz. Müzdelife’de akşam ve yatsı namazları cemaatle yatsı vaktinde birlikte kılınır. Buna ne denirdi?

–Cem’i Tehir.

–Aferin geceyi Müzdelife’de geçiriyoruz. Bundan sonra şeytan taşlamak için kullanacağımız taşları topluyoruz.

Salih yine “Öğretmenim ben şu kayayı atayım da şeytan bir daha doğrulamasın” deyince “Biz iman ve ibadetlerimize, ahlâkımıza sarılır doğrularla beraber oldukça şeytan bize çelme atamaz evladım” dedi. Sözüne şöyle devam etti:

“Bayramın ilk günündeyiz. Bayram namazını Müzdelife’de kıldıktan sonra ortalık aydınlanıncaya kadar “Müzdelife vakfesi” yapıyoruz. Burada dua, istiğfar ediyoruz. Ortalık aydınlanınca doğru Mina’ya... Yolda giderken telbiye, zikir ve duaya devam. Abdullah istersen sen söyle şimdi ne yapacağız?

–Akabe Cemresine (Büyük şeytan) yeti taş atıyoruz. Saçlar tıraş edilip ihramdan çıkılarak (İfrat haccı yapanlara kurban kesmek vacip olmadığından, Akabe cemresine taş attıktan sonra ihramdan çıkıyoruz. Temettu veya Kıran haccı yapanlar Akabe Cemresi’ne taş atıp kurban kestikten sonra traş olur ve ihramdan çıkarlar.) Bir de vakit ve imkân bulunursa aynı gün Mekke’ye gidilerek farz olan ziyaret tavafı yapılır.

–Abdullah teşekkür ederim.

“Çocuklar bundan sonra bayramın ikinci günü küçük, orta ve akabe cemresine yedişer taş atıyoruz. Bayramın üçüncü günü yine küçük, orta ve akabe cemrelerine yedişer taş daha atılır. Aynı gün Mina’dan Mekke’ye dönülünce “veda tavafı” yapıyoruz.

Artık ayrılık zamanı geldi. Doya doya, Beytullah’a bakalım. Kana kana zemzemden içelim: “Öğretmenim bakın Receb üzerine bile döküyor.”

–Şifa olur inşallah... Öğretmen geçip masasına oturdu. Hep beraber yüzümüzü ve göğüslerimizi Kâbe’ye döndük. Kadife örtüsüne yapıştık. Niyaz ediyoruz...

“Allah’ım, bu senin âlemler için feyizli ve ayn–ı hidayet kıldığın beytindir. Rabb’im, O’nu ziyaret için bana hidayet verdiğin gibi, benim bu ziyaretimi de kabul eyle. Bunu, beytini son ziyaretim kılma. Ey merhametlilerin en merhametlisi Allah’ım rahmetinle benden râzı oluncaya kadar O’na tekrar tekrar gelmeyi bize nasip eyle.”

Öğretmen duasını tamamlayınca öğrenciler hep bir ağızdan “amin, amin” dediler.

Sonra öğretmen hüzünle yerinden kalkarak çocuklar şimdi yolumuz Medine’ye...

Alemlere Rahmet olan, Ravza–i Mutahhara’da misafir bulunan Peygamberimizi ziyarete. Hicretten sonra yerleştiği, vefat ettiği İslam’ın cihana yayıldığı mekâna Medine’ye, Peygamber Şehri’ne, Medine–i Münevvere’ye...

Resûlullah’ın (sav) Medine’de bulunan “Hücre–i Saadet’i” Kâbe dahil, yeryüzünün her noktasından, göklerden ve arş’tan daha üstün ve şerefli sayılmıştır.” (Reddu’l Muhtar 2/257).

Ravza’ya koşuşumuz “Kim beni vefatımdan sonra ziyaret ederse, hayatımda ziyaret etmiş gibidir” müjdesine koşmaktır.

Huzurdayız. Ya Resûlallah!.. Bize bıraktığın Kur’an ve Sünnete sımsıkı sarılıp ashabının yoluna bakarak sana layık “ümmet” olmaya çalışıyoruz. Boynumuz bükük, kalbimiz gül cemaline hayran olarak buradayız. Bize nazar kıl. Senin aşkınla şu minik goncalar gül bahçene koştu. Sevgide, merhamette, saygıda, İslam’ı yaşamada seni örnek alacaklar.

Ruz–i cezada bize imdad eyle. Şimdi cesetlerimiz buradan ayrılacak. Gönüllerimiz salat–ü selamlarla Senden hiç kopmayacak Ya Şefial Müznibin. Ya Seyyide’l Evvelin’e ve’l Ahirin.”

Artık haccın manevi boyasına boyanan hacılar yufka yüreklerle son adımlarını atıyorlar.

İşte Kûba Mescidi. “Kur’an–ı Kerim’de takva üzere yapıldığı bildirilen (Tevbe: 108) mescid.

İşte Mescid–i Cuma: İlk Cum’a namazı kılınan mescid.

İşte, Mescid–i Kıbleteyn: “Seni elbette hoşlanacağın kıbleye döndüreceğiz. O halde yüzünü Mescid–i Haram’a çevir” Ayet–i Kerime’sinin nazil olduğu mekân ve kıbleteyn mescidi.

İşte Cennetü’l Baki. İşte Uhud şehitleri ve Hz. Hamza... Yıllar sonra bir yol inşaatından dolayı kabri açılmak istenmiş işçilerden birinin Hz. Hamza’nın mübarek tenine değen sivri uçlu aletine sımsıcak kanı bulaşmıştı.

İşte Resûllah’ın (sav) doğduğu ev, Hz. Hatice annemizin medfun bulunduğu “Cennetü’l Muallâ”, İşte “Hira Nur Dağı”, Sevr mağarası...

İşte, işte...

Biz Allah’ın şan ve şeref verdiği mukaddes, muazzez, münevver beldelere uçup geldik. Allah’ın emrini yerine getirme mutluluğu ve hayaliyle anlattık, hatırlattık.

Öğrenciler içerisinden biri kendisini bu yolculuğa öylesine kaptırmış ki “Hadi dönüyoruz” elveda sözlerinden minik yüreği doldu doldu ve çocukluk gözyaşının en manalı, en sıcak, en berrak damlaları inci inci dökülmeye başladı.

Kimbilir melekler o miniklerin dünyasındaki hayal bahçelerine nice ak güller gibi rahmetler bıraktılar da öğretmenlerine de gösterdiler.

Her şeyin en iyisini Allah bilir. Kullar isteyip koşarlar.

Gittiğiniz yerlere bizden selam götürün.

Unutmayın konduğunuz dallarda dualarınızla bizim için de sızlayın.


Gönlünüz hac sevgisiyle dolsun.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt