Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hatice(ra)Kadınların en iyisidir... (1 Kullanıcı)

Nadas06

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Ocak 2012
Mesajlar
4,313
Tepki puanı
7
Puanları
0
Rasulullah (sav): “Hatice (ra) kadınlarının en iyisidir”


Hz.Aişe (ra): “Hatice’yi kıskandığım kadar Hz.Peygamber (sav)’in hanımlarından hiçbirini kıskanmadım. Halbuki ben (evlendiğimde) kendisini görmemiştim, ama Hz.Peygamber (sav) onu sıkça anardı. Bazen koyun kesip, parçalara ayırıp Hatice’nin samimi dostu kadınlara gönderirdi. Bazen de ben kendisine: “Sanki dünyada Hatice’den başka kadın yok” demişimdir. O da: “Hatice şöyle idi, şöyle şöyle idi, benim ondan çocuğum var”, buyurdu, demiştir.


HzAişe (ra) anlatır: “Hatice’nin kızkardeşi Hale Bintu Huveylid, Rasulullah (sav)’ın yanına girmek için izin istedi. O da (sesinin benzerliğinden dolayı) Hatice’nin izin istemesini hatırladı, heyecenlandı ve “Aman ALLAH’ım (ama bu Hatice değil) Hale’dir” dedi. Benim de kıskançlık damarım tuttu: “Dişleri dökülmüş, mazide kalmış kureyş’in kocakarılarından bir ihtiyar kadının nesini anarsın ki, hâlbuki ALLAH sana ondan daha iyisini bahşeylemiştir” dedim.


Ebu Hureyre (ra) (Cebrail (as) Hatice’nin Hira dağına yiyecek getirdiğini şöyle anlatır) : “Cebrail Hz.Peygamber (sav)’e geldi ve “Ey ALLAH’ın Rasulü, şu gelen Hatice’dir, yanında katık vardır (yiyecek, içecek). Kendisi yanına geldiğinde ona Rabbinden ve benden selam söyle ve cennete kendisi için, içerisinde ne gürültü patırtı ne de yorgunluk bulunan inciden bir köşk müjdele” dedi.

(Rivayetler Buhari’den)


Aşk mıdır ki, “Hatice (ra) kadınlarının en iyisidir”, dedirten.

Aşk mıdır ki, Hatice’nin dostlarını hatırına unutturmayan.

Aşk mıdır ki, Hatice’nin Hale’sinin sesine Aman ALLAH’ım dedirten.

Aşk mıdır ki, Hatice’yi dağlara Muhammed diye düşüren.

alıntı
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,591
Tepki puanı
957
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Kitap tavsiye...

Hazreti Hatice'nin bilinmeyen 40 yılı!

Allah’ın selam gönderdiği ve peygamberin unutamadığı tek kadının hayat serüveninde hep 40 yaşından sonrası duyduk öğrendik. Peki ya öncesi. İşte Hazreti Hatice'nin modern evliliklere örnek olacak yaşam öyküsü



Yaşar İliksiz'in söyleşisi
'Aşka Adanmış Bir Ömür! Hazreti Hatice' kitabının yazarı Nurdan Damla, Hazreti Hatice'nin 40 yaşından önceki yaşamını araştırarak yalnız edebiyat alanına farklı bir eser kazandırmakla kalmadı aynı zamanda ilahihyat sahasının ihmal edilen noktasını da doldurmuş oldu.
Bize Hz. Hatice’yi nasıl tarif edebilirsiniz?

Hz. Hatice’nin hayatı, Allah’a ve Resulüne adanmış bir aşk öyküsüdür.

Bizler Hz. Hatice’yi hep vahiy seramonisiyle biliriz. Resulün yanında, ona destek olmuş ve ilk şehadeti getirmiş bir anne olarak tanırız.
Oysa onun bütünsel aritmetiğini çıkarabilmemiz için hayatının her karesini gözlem altına almamız gerekir.

Elbette bu çok önemlidir. Fakat bundan daha önemli bir olgu vardır ki; o da Hz. Hatice o anlayışa, o kavrayışa ve o donanıma nasıl sahip oldu. Nedense bu noktayı hep es geçeriz.

Allah’ın selam gönderdiği ve peygamberin unutamadığı tek kadının hayat serüveni bizi hiç ilgilendirmez. Oysa günümüz insanının yılgın, depresif ve mutsuz şablonu onu tanımanın ne kadar önemli olduğunu bize bildiriyor.

Günümüzün mutsuz evliliklerinin çaresiz bireyleri evlilikte rol model olmuş Hz. Peygamberi ve ilk eşi Hz. Haticeyi daha yakından incelemelidir. Hayat mücadelesi içinde olanlar onun hayat öyküsünü iyi bilmeli. Günümüz müslümanı için harika prototipler çizmiş annemizin hayatında herkese ayrılmış hisseler vardır.

O’nun hayatını okurken güçlü, kararlı ve özverili bir yüreğin şefkatli adımlarını duyarsınız. Allah aşkı ve sevgisiyle örülü bir ömür yumağının ipuçlarını yakalarsınız. O şevkle ilahi aşkla geçirilmiş bir ömrün libasını kuşanırsınız.
Kararlı, edilgen,aksiyoner, mücadeleci ve hassastır. Evrensel bir duyuşa sahip olduğunu anlarsınız. Vurdumduymaz ve hoyrat bir toplumun kız çocukları toprağa gömülürken, yetimler itilip horlanırken, köleler dövülüp kırbaçlanırken bir kadın yüreğinin ritmini duyarsınız.
İzin vermez hiç birine devrinin bütün hoyratlıklarına karşı ülfetle perdelenmemiştir. Tam aksine diriliş ve duyuş öyküsüdür onun ki. O devirde bu kadar cesur atılımcı başka bir kadın daha göremezsiniz. Gelmiş geçmiş adanmışlar silsilesinde adını hep ön saflarda görürüz.
En zor, en sıkıntılı en çaresiz dönemde o vardı. Kur’an-ı Kerim’de “Öncülerin En Öncüsü” olarak tarif edilen zirve noktada onu görmek mümkündür. Ömrünü Allah’a, Peygambere ve vahye adamış bir kutlu sima Hz. Hatice.
Devrinin çetin şartlarını imanı ve şahsiyetiyle eritmiş kutlu bir kadın. Oldukça bilgili, görgülü, medeni ve donanımlı bir kadın. Çağdaşı kadınlardan çok farklı. O devirde bile çok modern. Erkek egemen bir toplumda devrinin en büyük başarısını ortaya koyuyor.
790720100507094129587.jpg

Kadın patron olmak gibi bir misyonu üstlenmiş. Ve korkmadan, çekinmeden ilerliyor. O çağın medeniyetine onun gibi kaç kadın başarısı gösterebiliriz ki? Bizans, Fars, Hindistan gibi yerlerde kadının insan olup olmadığı tartışılırken o değme tüccarlara taş çıkarıyor.
En büyük kervan katarları onun kapısında toplanıyor. Öte yandan okuma yazma bilen, Varaka’nın dizi dibinde ayrılmayan bir kadın. Bir peygamberin geleceğini hissetmiş. Ama bu kim ve nereden gelecek? Daha peygamber gelmeden peygamberimizin geleceğini bir kadın duyuşuyla sezmiş ve keşfetmiş bir kadın.
Böyle bir kadın kaç kez dünyaya gelir? ‘’Aşka Adanmış Bir Ömür’’ bu eşsiz kadının en özel, en nahif, en beşeri hallerinin bir bölümünü biyografi romanı tadında bize hoş bir buket gibi koklatıyor.

Çünkü o Allah’ın selam gönderdiği ve peygamberin unutamadığı kadın. Cebrail onu methediyor. İnsanlık onu örnek alıyor. Adı Cennettin dört büyük kadını arasında zikredilmiş.

Bakınız; dönemin şartlarında bir yanda Kureyş’in onu dışlamışlığı söz konusu. Öte yandan ev, iş, çocuk vs,
yüklenmiş olduğu her türlü sorumluluk var. Bunun yanı sıra inzivaya çekilmiş bir eş.
Çevrenin dedikodusu, şartların ağırlığını da buna kelersek bir insan bünyesinin kolay kaldıramayacağı bir yükümlülük söz konusu. Buna bağlı olarak onun kıyısı olmayan okyanuslar gibi geniş ve engin yüreği var. Sevgi dolu, şefkat dolu, incelik ve anlayış dolu bir yaklaşımla eşini destekliyor. Bir an bırakmıyor.
Üstelik o devirde eşi peygamber değil. Kimse tarafından keşfedilmiş değil. Sadece ve sadece ‘doğruluğuyla ‘ sayılıp sevilen bir insan var. “Neden bizim gibi çok mallar ve çok oğullar sahibi zengin liderleri değil de kimsesiz bir yetimi seçti,” diyenlerin sayısı bir hayli fazla.
Her olaydan ve her sözden çabuk etkilenen kadın kimliği üzerinden bu mücadeleyi vermiş birisi. Böylesi bir şahsiyeti tanıma çabası, onu araştırmak ve günümüz imgeleri üzerinden tanımlamak zor ve bir o kadar zevkliydi. Onu tanıma ve tanıtma yolculuğum noktalanmış değil.

Ona dair önemli ipuçları yakaladığınızı söylediniz. Bu ipuçlarından en önemlisini bizimle paylaşır mısınız?

Tabii ki memnuniyetle. Kaynaklara dayalı olay ve söz örgüsünden onun önemli derecede bilgi birikimine sahip olduğunu anlıyoruz. Yüce Allah Anne Sultan’ı sevip, razı olduğunu bildirerek Hz. Cebrail ile selam gönderiyor. Orada Hz. Hatice’nin tavrı dikkat çekicidir. Herhangi bir taşkınlık yapmıyor. Selama karşı verdiği cevap insanın iliklerine dek işliyor.

“ Selam O’dur . Şeytan dışında selamı işiten herkese selam olsun. Ve selam Cebrail’in üzerine olsun. " diyor.

Allah’ın selam gönderdiği ve Peygamberimizin unutamadığı ‘’Anne Sultan’’ın hayatı bir romana sığmaz . Çünkü çok zengin bir hayatı var.Okyanusu testiye sığdırmak gibi bir şey bu!Bizim yaptığımız deryadan parmaklarımızla bir damla almaya çalışmak.

Uzun yıllardır yoğunlaştığınız bu araştırmadan sonra hala onun merak ettiğiniz yönleri var mıdır?

Bu soru hakikaten taze yaraya tuz basmak gibi geldi bana. Onun her halini yakinen bilmek isterdim. O bilgeliğe nasıl ulaştı? Varaka vardı ama ondan ne kadarını öğrendi? Evliliklerinden elde ettiği tecrübeleri ve daha bir çok gizemli yönünü merak etmişimdir.
Cahili bir toplumda nasıl temiz kaldı? Nasıl korundu? Bunların hepsi soru işareti benim için. Yaşayışını, giyinişini, gülüşünü çok merak etmişimdir. Hz. Hatice’nin yol gözlerken damda söylediği şiirleri, nağmeleri çok merak etmişimdir.
Acaba ne derdi? O’nu nasıl yad ederdi? Sevgisini hangi dizelere dizerdi? Bilmediğimiz , keşfedemediğimiz ne acılar çekti? Nasıl güçlüklerle savaştı? Sevgiyi ve şefkati böylesine incelikle kullanan bir kadın nasıl ve ne şekilde bu donanımı yakaladı?
Bunların hepsi üzeri açılmadık sırlar yumağı. Nahif, kırılgan ve ince bir zarla örtülü bir yanı var. Gizemli gerçeklerle örülü bir ömür. Onu aşkın ve muhabbetin örtülemez şualarıyla tanımak mümkün.
O şuaların gösterebildiği her konu incelikli ve ayrıcalıklı bence. Sanırım tutkuya dönüşmüş bu merak bende ömür boyu hep var olacak ve hiç bitmeyecek.


Minicik yavruların dipdiri çığlıklarını duymuş biridir o. Hiçbir zaman yılmamış, yıkılmamıştır. Sürekli geleceğe umutla bakmış ,devrinin isi ve pasıyla meşgul olmamıştır.

Size ilginç gelebilir belki ama ben bu ‘’Aşka Adanmış Bir Ömür’’ ile “365 Günde Sevgili Peygamberim” eserimin hazırlanış aşamasında tanıştım. Efendimizin o çok zor ve yorucu şartlarda çilesini çocukları incitmeden hazmettirirken ve o yoğunlukla yazarken Hz. Hatice hep ışık tuttu.

Peygamberimizin incinmesine gönlümüz razı olmazken hep Hz. Hatice’nin ana kucağına koşarız. En olmadık zamanlarda efendisine olduğu gibi biz evlatlarına da hala kucak açmakta. Şefkat etti. Kucaklayıp sarmaladı.

O’nun sevgisi ve şefkati bizi de rahatlatıyor. Düşününüz araya yüz yıllar giriyor ve siz o zor mücadele yıllarını andıkça Hz. Hatice koşup geliyor O’nu sahipleniyor. O’na inanıyor, O’na güveniyor ve O’nu benimsiyor.

Bunun için Kutlu Nebi: ‘’Herkes beni terk ederken o yanımdaydı, en zor günlerde beni o destekledi, onun yerini kimse tutamaz’’. buyuruyor.Hatta Peygamberimiz(s.a.v) Hz. Hatice annemizin dostlarına bile ayrı sevgi gösterirdi. Çölde çiçek açar mıydı? Açmıştı.

Onu en ince, en hassas yönleriyle mercek altına alıp incelediğimizde görürüz ki o devrinin çorak topraklarında açmış harikulade bir çöl çiçeği. Bizler uzay ve teknoloji çağının devasa dürbünleriyle göremiyoruz ama ruhi ve akli boyutta gerçekleştirdiğimiz taramalarımızda bu gerçeği çok net görebiliyoruz.
S- Bu kitabı yazmaya sizi ne sevk etti?

C- Günümüzde gençlerin zihinlerini bulandırmayacak ‘model şahsiyetler’i sunmaya ihtiyaç var. Bu işi de sıkmadan ve bunaltmadan yapmamız gerekiyor pek tabii. Okuyucu, kuru biyografi yerine akıcı biyografik roman tarzı edebi metinleri seviyor.

Beni bu yöne ilk teşvik eden Hz. Hatice’ni son peygambere olan kadim sevdasının yanında bazı dış etkenler oldu.Sayın Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof Dr. Mehmet Görmez Bey, bir panelde bayan yazarlardan rica etmişti:

“Hz. Hatice gibi muhteşem bir şahsiyeti araştırıp yazmanız ne kadar önemli bir iştir. Bir an önce bu işe girişecek kalemlere ihtiyacımız var.”

Özellikle bayan yazarların kadın gözüyle araştırıp yazmaları ve onu topluma tanıtmaları konusunda bir hayli yoğun mesajlar vermişti. İlk katalizatorlerden biri oydu benim için.

İkincisi dış faktör ise Danimarka Roskilde Universitesi’nden bir öğretim üyesi bayan, Dr. Lotte Begglid Mortensen. Sanırım yabancılar bu işi bizden önce tespit etmiş olacaklar ki ülkemizde katıldığı bir sempozyumda:

Siz Müslümanlar, neden hep Hz. Aişe’yi anlatıyorsunuz, sizin peygamberinizin başarılı iş kadını olan bir eşi vardı. O öyle böyle bir kadın değildi. Doğunun katı tutum ve kültürüne baş kaldırmış bir kadındı. Bu direnişiyle önemli işler başarmıştır. Döneminin önemli bir iş kadınıdır. Kendinden on beş yaş küçük biriyle evlendi ve kimseyi umursamadı. Üstelik o zaman ve o ortamda oluşan bu direniş hayret vericidir. Neden onu anlatmıyor ve yazmıyorsunuz?” demişti.
.
Dr. Lotte’nin bu sözleri böyle büyük bir projeyi hızlandırmamda bana yön tayin etti.

Malumunuz Hz. Hatice hakkında yazılan eser sayısı on beş yirmiyi geçmiyor. Bu alanda biyografik roman yok denecek kadar az. Olanlar da maalesef çok derine inilmeden anlatılmış eserler.

Bu bağlamda Hz. Hatice’yi geçmişin gizleri arasında unutulmuş ve garip buldum. Yaklaşık on yıl içerisinde iki yüzü aşkın yerli ve yabancı kaynağı taradım. Sahih kaynaklara inmeye çalıştım. Yurt içi ve yurt dışından birçok destek aldım. Bunun için günler geceler boyu çalıştım. En eski, el değmemiş orijinal kaynaklara indim. ‘Hz. Hatice sevdalısı’ bir grup gönüllünün duası hep benimleydi. O’nu merak eden ve tanımak isteyen insanlar vardı. O yüreklerle birlikte araştırmalarımı sürdürdüm. Eski Arap kaynaklarından, Mısır’dan İslami Araştırmalar Vakfından destek alarak hazırlanmış bu çalışma umarım yeni bir ses ve nefes getirir.

Çalışma bittikten sonra Lotte Hanımefendi’ye gönderdim. Kendisi çalışmamı okuyarak çok olumlu bir rapor hazırladı. Ayrıca kitap için bir de arka kapak yazısı gönderdi.

Kitabınız çıkmadan edebiyat eleştirmenlerine okuttuğunuzu biliyoruz,aldığınız tepkileri paylaşırmısınız?

‘’Aşka Adanmış Bir Ömür’’ çok ince eleklerden süzülerek geçti. Kitabın ilk aşaması,susuz bir yolcunun suya kavuşması heyecanıyla yazıldığı için oldukça dili ağırdı. Bu sebeple bir çok elden ve elekten geçti. Emeği geçen arkadaşlara teşekkür ederim.

Elden ele, dilden dile yayıldı ve nihayet okuyucuyla buluştu. Zor ve zahmetli süreç yerini çiçekli kırlara bırakır inşaallah. Çölün çorak toprağı yerini engin vahalara terk eder.
Romanı okuyan edebiyat eleştirmenlerin geri bildirimleri oldukça olumlu gelmişti. Hatta onlardan birisi dosyama bir not düşmüştü. Çok etkilenmiştim:

‘’İyi bir roman okunduğunda aradan ne kadar zaman geçse de insanın ağzında unutulmaz bir tat bırakır. Amin Maalof’un Semerkant’ında bunu yaşarız. Aşka Adanmış Bir Ömür’de özellikle Şib Vadisi’nde geçen olaylar harika anlatılmış.

Ambargoya rağmen inananların bir sarmaşık gibi birbirine sarıldığını görürüz. Bu ideal bir direniş tablosudur. Modern çağın insanları bu durumu incelemeli.

Hayat- memat savaşı ve yine de fire yok. Bu olay müthiş bir tablo. Göz yaşartıcıydı. Bu tadı yıllar geçse de unutamam.

Örneğin ’Şib Vadisi’bölümü ,acıkan birisinin bir acı yemeği yutamayıp boğazına düğümlenmesi gibi bir şey.Yutamıyorsun ama vazgeçemiyorsun da! Acıda lezzeti tatmak bu olsa gerek.

Kendimi o bölgede olayları birebir yaşamış gibi hissettim. Romanda öyle bir metafor var ki kendinizi koparıp alamıyorsunuz. Farklı bir çekimin içine alıyor sizi. Anafor gibi aniden giriveriyorsunuz.”
Hz. Hatice nasıl bir eşti?

O Resulün hem gülü hem çiçeği, hem miski hem amberi, hem eşi hem yardımcısıydı. Hem patronu hem öğrencisi, hem koruyucusu hem inananıydı. Hem destekleyen hem destekleneni, hem seven hem sevilendi. Hem veren hem alandı…

Hem hem hem. Bu ‘hem’lerin sonu gelmez. O’na inanç, güç, cesaret, umut ve aşk verdi. İlim, irfan terbiye ve nur aldı. Hiç unutulmadı çünkü o son resulün en çok sevdiği eşiydi. Unutulmayacak kadın, cennetin hanımefendisiydi.

Kavminin görkemli köşklerini, ibrişim ipeklerini, süslü mücevherlerini elinin tersiyle itmiş, Şib Vadisi’nin taşlık zemininde yıpranmış eskimiş elbisesi içinde ruhunu vermişti. Tüm bunları Allah’ın peygamberi için yapmıştı. O’nun aşkı ,O’nun sevgisi ve O’nun davası için.

Ebü Süfyan’ın eşi Hind’in savaş çığlıklarına karşı o hep şefkat kıvılcımları saçmıştı. Kıyamete kadar nesli devam edecek Ehl-i beytin ve tüm müminlerin annesi olarak tüm müslümanları etrafına topladı. Adeta sığınılan bir kale oldu.

Merhum Ali Ulvi Kurucu Ağabeyimiz asırlar sonrası sanki Hz. Hatice annemizi şiiriyle tarif ediyor:
‘’Tarihe şerefler veren erler anılırken,
Yükselmede ruh, en geniş âlemlere yerden.
Bin rayihanın feyzi sarar ruhu derinden,
Geçmiş gibi Cennetteki gül bahçelerinden. ‘’

Kitabınızın günümüze yansımaları nelerdir?

Günümüzde evlilikler neden hemen bitiyor? Çünkü şefkati bilmiyoruz. Çileyi tanımıyoruz. Gurur denen sanal dağların tepesinden aşağıya inemediğimizden muhatabımızı tanımıyoruz.

Ama Hz. Hatice öyle değil. Zorluklara karşı direnmeyi hayatın özü olarak benimsemiş bir şahsiyet. Aslında mis gibi konağında pekala yaşayabilirdi. Hayat standartları fevkalade yüksekti. Fakat o zora talipti. Zira biliyor ki kışın karı ve fırtınası renkli bahar çiçeklerini tahrik etmek için yaşanır iken gelecek nesillere ‘örnek insan’modelini sunmuştu.

Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?

Aşkın da kendine has bir dokusu ve kokusu vardır. Mecazi mi ilahi mi? Analiz edebilmemiz için bizde uyandırdığı etkiye bakarız. Hz. Hatice’nin aşka dönüşmüş hayat öyküsü bize gerçek bir inanç erinin cesur öyküsünü anlatır. Bir yanıyla yakarken öte yanıyla serin şerbetler yudumlatır.

Çölün, çorağın, taşın kayanın rağmına yemyeşil vahalardan hoş kokular estirir. Misk u amber kokulu alemler de dolaşırsınız. Sevgi Peygamberi’nin ellerini koklarsınız. Hz. Hatice’nin O’nun üzerine konuşlanmış şefkat dolu yüreğine dokunursunuz.

Aşkın, umudun, gerçeğin amber dolu kokusunu yudumlarsınız. ‘’Aşka Adanmış Bir Ömür’’ işte böyle bir eser. Okuyucularımdan ricam ‘’365 Günde Sevgili Peygamberim’’e gösterdikleri duyarlılık ve ilgiyi ‘’Aşka Adanmış Bir Ömür’’e de göstermeleridir. Çölde çiçek açar mı? Açar ve çöl çiçekleri çok dayanıklı olurlar.

“Aşka Adanmış Bir Ömür” Hz. Hatice’yle bütünleşmiş bir metafor. Onu özümsemiş bir isim. Yaylada çiçek olmak kolaydır ama çölde çiçek olmak çok zordur. İse, toza, sıcağa ve geceye direnmektir .

Begonviller ,şakayıklar, hibisküsler ve kaktüsler bunun en güzel örneğidirler. Toza, sıcağa, geceye direnirler. Ama ortaya renk renk kokularını ve şekillerini bırakarak yüz güldürür ve öyle giderler. Biz bu kitabın satırlarından lirik bir anlatımla ümmetin annesini tanımaya ve tanıtmaya çalıştık.

Hz. Hatice, Arab’ın sert, kaba, hoyrat ve çorak çölünde bilgisi, şefkati, sadakati ve hanımefendiliğiyle çöle çiçek olmuş, misk u amber sunmuştur. Resule hoş kokular sunmuş. O’na inanmış. O’na koşmuş. Evlatlarının annesi olmuş. O’nun hiç unutmadığı ilk eşi, ilk sevinci, ilk ümmeti olmuş.

Böylesi bir şahsiyet bizlere de örnek olmalı. Ne mutlu onu hakkıyla bilen ve sevenlere.

Okuyucularımızın desteği ve duasıyla Hz. Hatice’yi daha yakın ve en ince merceklerimizle tanıyalım istiyorum. Tanıyan, sever. Seven yaşar. Yaşayan hayat bulur.

O inancını kendi şahsi potasında içselleştirmiş, özümsemiş ve bunu destansı hayatında da göstermiş bir zirve şahsiyettir. Ayrıntıları romanımıza bırakalım. Her kitabın bir kaderi vardır. ‘’Aşka Adanmış Bir Ömür’’de yayın aşamasında bir çok serüvenden geçti. Acı tatlı bazı engeller yaşadık. Roman sonunda Hayat Yayınları’nın mümbit zemininde ‘’hayat’’ buldu.

Dizgiden pazarlamaya bütün yönetim kademesinde kitaba emeği geçen tüm personele binlerce teşekkür ediyorum.Onlar böylesi kritik ve hassas alanda bana cesaret verdiler. Onlar olmasaydı çok zorlanırdım. Kusurlar bana güzellikler Hz. Hatice annemize aittir.

Rabbim hepimizi komşu eylesin. ‘Aşka Adanmış Bir Ömür’’benzeri Hz. Haticeler yetişmesi dileğimizdir. Okuyucuyu Resulün gönül incisiyle buluşturmak oldukça huzur vericiydi.

Bu güzelliği yaşattığı için Rabbime sonsuz şükürler ediyorum. Bu dünya çölünde daha nice çiçekler yetiştirmek ümidi ve duasıyla. Sizlere de ayrıca teşekkür ederim.

Sizi en çok etkileyen yönü ne idi?

Annemizin şahsiyeti beni çok etkiledi. Ümmetin annesi olabilme vasfını elde edene kadar yaşamış olduğu gerçeklik asla yadsınamaz. Bir kere son derece modern ve öngörülü bir insan. Aynı derecede atılımcı, araştırmacı, mana ilimleriyle hemhal, dik duruşlu bir şahsiyet oluşu bize çok şey anlatıyor.

Onun kadim hayatı yeniden yapılanmamız adına bize çok şey katacaktır. Onun kadim öyküsü çağlar boyu insalığa çok şey anlattı ve anlatmaya devam edecek. Ahirzaman ümmetleiolarka Hz. Hatice’yi daha ince eleklerden geçirerek tanımak ve modellemek durumundayız.

Bu yol karmaşasında bize çok geniş ufuklar açacağını ve eğrilerle doğruları analiz etme öngörümüzü yükselteceğine inanıyorum.

Bizim kitabımıız ayrıcalıklı kılan Hz.Hatice’nin onunla karşılaştığı kırk yıla kadar geniş mercekler altına alınabilmiş olmasıdır. Biyografik bir etkileşim ağı içinde gerçekleştirilen bu çalışmada annemi,zin hayatının her safhası ayrı bir dil ve ayrı bir yaklaşımla kaleme alındı.

Umarız okurumuzun yürek dilini yakalayabilme güzelliğini yakalayabiliriz. Aşka Adanmış Bir Ömür bu manada bir ilki gerçekleştirecektir.
(Haber 7)
 

Çeşm-i Bülbül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2009
Mesajlar
13,384
Tepki puanı
6
Puanları
0
ALLAH Celle Celalühü razı olsun abicim..
İlk defa size ait bir konu gördüm ve inanın çok mutlu oldum...
Açıkçası en kısa zamanda sizden bunu rica edecektim... :)
 

Nadas06

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Ocak 2012
Mesajlar
4,313
Tepki puanı
7
Puanları
0
ALLAH Celle Celalühü razı olsun abicim..
İlk defa size ait bir konu gördüm ve inanın çok mutlu oldum...
Açıkçası en kısa zamanda sizden bunu rica edecektim... :)

Adı güzel kardeşim :)
Allah celle celaluhu razı olsun :)
Devamını nasip eyler inşaALLAH rabbim konuların :)
 

Nadas06

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Ocak 2012
Mesajlar
4,313
Tepki puanı
7
Puanları
0
Hz. Hatice Validemiz

Hz. Hatice Validemizin, Efendimiz'in (s.a.s) nezdinde çok büyük değer ve kıymeti vardır. Çünkü o, Efendimiz'in (s.a.s) ilk zevcesi olmanın yanında, daha başka birçok meziyete de sahiptir ki, bunları şöylece sıralayabiliriz:

1) Peygamber Efendimiz'in (s.a.s) kıyamete kadar devam edecek olan nesl-i pâki Hz. Hatice Validemizden gelmektedir. Efendimiz'in (s.a.s) diğer ezvâc-ı tahirattan -Hz. Mariye hariç -ki ondan doğan İbrahim de sonradan vefat etmiştir- çocukları olmamıştır. Hz. Hatice Validemizden, Efendimiz'in (s.a.s) 6 tane çocuğu olmuştur. Bunların en birincisi, Efendimiz'in (s.a.s) de soyunu devam ettirecek olan Analar Anası Hz. Fatıma'dır ki, ondan da, kıyamete kadar gelecek olan velilerin efendileri Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin dünyaya gelmiştir.

2) Hz. Hatice Validemiz, vahye mazhar olduğu ilk sıkıntılı günlerinden vefatına kadar İnsanlığın İftihar Tablosu'nu hiçbir zaman yalnız bırakmamıştır. Onun bu vefası tabiî ki Efendimiz'in nezdinde onu kıymetler üstü kıymetlere ulaştırmıştır.

3) Hz. Hatice, vahyin ilk muhataplarındandır. Nitekim Nebiler Serveri (s.a.s) peygamberlikle serfiraz kılındığı zaman, kadınlardan ilk iman eden o olmuştur.

4) Bir kadın olarak da ömrünün sonuna kadar Efendimiz'e (s.a.s) karşı hep sadakat içinde kalmıştır. Efendimiz'le bizzat kendi isteğiyle evlenmiş ve O'ndan başkasına da iltifat etmemiştir.

5) Son olarak, Allah'ın onu hususî yaratmış olabileceğini söyleyebiliriz ki, o, en büyük insana en büyük eş olmuş ve Âl-i Beytin en başındaki kadın olma şerefiyle şereflendirilmiştir. Zira Âl-i beytin başında Hz. Fatıma, onun başında da Hz. Hatice vardır.

-alıntı-
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,591
Tepki puanı
957
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
RAB'bim Sizlerdende razı olsun. Layık olduğumuz gibi olmayı nasip eylesin.
 

Nadas06

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Ocak 2012
Mesajlar
4,313
Tepki puanı
7
Puanları
0
Avluda bir erkekle bir kadın neşeli neşeli konuşuyorlardı.Üç yaşını çoktan aşmış bir kız çocuğu da sabırla sevgiyle onlara bakıyor,kımıldamıyordu.Konuşanlar Hz Muhammed(sav) ile Hz Hatice idiler,çocuk ise Hz Fatıma’ydı.
Nihayet konuşma kesildi.O zaman Hz Muhammed(sav),Fatıma’aya dönüp gülümsedi,bununla da yetinmeyip,önünde çömeldi.Başını,yüzünü ,saçlarını okşadı.Tatlı tatlı sualler sorup,aynı tatlılıkla cevaplar aldısonra Hz Fatıma’nın yüzünü yanaklarını öptü,kokladı,sonunda kucaklayıp bıraktı.Veda ederek avludan sokağa çıktı.

Hz Hatice,Hz Fatıma’nın elinden tuttu,birlikte kapıya çıktılar Hz Muhammed(s.a.v) kaybolana kadar arkasından baktılar.Artık görünmez olunca,Hz Fatıma ,Hz Hatice’ya dönüp sordu:
“Ey güzel annem ; Babam ,bu sabah ne kadar değişmiş öyle! Eskiden pek yumuşaktı.Şimdi sertleşmiş”
“Canın mı acıdı kızım?”
“Hayır Babam hiç benim canımı acıtır mı? Pek sevinçliydi.Sen de öylesin ey annem.Bir türlü açmak bilmeyen çiçeklere benzerken,şimdi mahzunluğunuz geçti,açıldınız…İkinizi seyre doyamadım”
Bunları üç buçuk yaşında bir çocuk söyler miydi? Belki başka bir çocuk söyleyemezdi ama, işte Hz Fatıma söylüyordu.HzHatice onu okşadı ve hükümünü verdi:
“İlerde sen iyi bir şair olacaksın ey Fatıma”
Tabii Hz Fatıma,bunu anlamadı.Aklına takılanı sordu”Ne oldu ki sevindiniz,değiştiniz böyle?”
“Sonra öğrenirsin,hele büyü de ey kızım”
“Artık üzülmeyeceksiniz,gözleriniz nemlenmeyecek değil mi?”
“Hayır,üzülmeyeceğiz”
“Neden ama?”
“Ey Fatıma!Sana inciyi göstermiştim”
“gördüm”
“sen de bir incisin.Lakin diğer insanlar değil,anlattığım masallardaki denizlerin kıyılarında,kumsallar vardır.Bizim şehrin,hatta bütün yeryüzünün insanları,balçık haline gelmiş kumsalların kirli taneleridir…Artık baban,Allah’ın(cc)emri ile,onları senin gibi birer inci yapacak bu vazifeyi aldı…”
Hz Fatıma el çırptı:”Ne güzel! O halde sokaktaki çocuklara babamın yapacaklarını anlatayım…Onlar da sevinsinler.Çünkü bana ne kadar güzel olduğumu söyler,benim gibi olmak isterlerdi”
Hz Hatice,ciddileşti ve kesin emrini verdi:”Ey Fatıma! Ey kumsaldaki inci!Sakın baban veya ben haber vermeden,bu anlattıklarımı kimseye açma”
“Peki…”
“Haydi eve girelim”
Avluda Fatıma yine öğrenmek istedi”Ağabeyim Zeyd’e?”
“hiç kimseye dedim ya”
“Ne fena! Halbuki ben çok sevineceğim,Görenler de sebep soracaklar”
“Sabretmelerini söylersin…O zaman yalan olmaz konuştuğun”
“Peki…”
“Haydi bahçeye git.Ben az sonra kuzularını yollarım,oynarsın”
Hz Fatıma annesinin dediğini yaptı,koşarak bahçeye geçti.Hz Hatice ise, bir köleye kuzuları bahçeye götürmesini söyledikten sonra odasına çıktı,kapıyı kapatıp oturdu.
Hemen ellerini semaya kaldırdı,gözlerinden yaş boşanarak:
“Sana binlerce şükür olsun ey Yüce Allah’ım…”dedi” Niyahet buyurdun,Hz İsa’nın doğumundan 612 yıl sonra,Muhammed’imi vazifeye başlattın…Üç yıl süren bekleyiş günleri,nihayet son son buldu…Ne bahtiyar bir kulunmuşum ki,insanlara memur ettiğin son elçine ilk şehadet eden,ilk inanan ben oldum”
Sustu Hz Hatice…Çok şeyler konuşmak istiyordu ama,çekiniyor ve sık sık kapıya bakıyordu.Çünkü Hz Muhammed(sav) ona,her şeyi gizli tutmasını tembihlemişti.Başka türlü davranması mümkün değildi,ikinci bir emre kadar”
Tekrar odadan çıktı.Sofaya geçip,bahçeye baktı.Hz Fatıma,kölenin getirip bıraktığı iki kuzuyla oynuyordu”Kumsaldaki inci…” diye mırıldandı Hz Hatice…

-alıntı-
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
67
Peygamber Efendimiz A.S. 'in eşleri Hz.Hatice R.A. 'annemiz için bir sayfa hazırlamanız dan dolayı size çok teşekkürler ederim...
Muhammed Mustafa A.S. Efendimizi ,Muhterem Eşlerini ,Çocuklarını,Anne ve Babalarını kısaca onlarla bağlantısı olan herkesi çok ama çok seviyoruz...
Allah'ım ''C.C'' bizi onlara komşu nasip et...Selamlar...
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Hz. Hatice (r. anhuma) ilk iman eden kişidir. Bu bakımdan onun iman etmediği varsayımına gidilemez. Peygamberimizin bütün hanımları kendisine iman etmişlerdir.

Hazret-i Hatice-yi Kübra (r.a)

Müminlerin Annesi...

Dört hatunun faziletleri bütün dünya hatunlarının faziletlerinden üstündür.


Meryem Bint-i İmran, Firavun'un karısı Asiye, Hatice bint-i Huveyled ve Fatma bint-i Muhammed"

Hz. Hatice, iki cihan serveri, Peygamber Efendimizin, temiz, iffetli, yüce ahlak sahibi hanımlarından ilki, müminlerin annesi.

Kureyş kavminden, babası Huveylid, annesi Fatıma. Baba ve anne tarafından soyu Peygamber efendimizin soyu ile birleşmekte.

Hz.Hatice ilk önce Varaka ibn-i Nevfel'e nişanlanmış ancak nikah yapılmamıştır. İkinci kez künyesi Ebu Hale ve ismi İbn-i Nebbaş olan bir zat ile nikahlanır. Ebu Hale'nin vefatından sonra Atik ibn-i Abid ile evlenir. Atik'in de vefatından sonra amca oğlu Sayfi ibn-i Umeyye ile evlenir. O'nunda ölümü üzerine dul kalır.

Hz.Hatice, ticaretle uğraşan zengin, haysiyetli, şerefli bir kadındı. Ücretle tuttuğu adamlarla Şam'a ticaret kervanı düzenlerdi. bunlar O'nun işlerini idare eder ve ticaretini yürütürlerdi .Hak teala Hz.Hatice'ye bol dünya malı vermişti. Fakat ardı arkasına geçirdiği sıkıntılı ve üzüntülü hadiseler onju dünyaya karşı soğutmuştu.

O zamanlar Zati saadetleri s.a.v.'in pak ve temiz ahlakı, namus ve haysiyeti dillere destan olmuş, bunun için de "EMİN" lakabı
ile anıla gelmekkteydi. Hz.Hatice bütün bunları hesaba katarak, büyük bir istekle, kendilerini, ticaret işlerini idare etmek hususunda vazifelendirmek için haber salar,
"Benim mallarımı Şam'a götürmek ve benim ticari işlerime bakmak istersen, kendi kölem Meysere'yi senin yanına katarım ve Şam'a gidersiniz. Ne kazanırsanız, başkalrına verdiğim haktan size daha fazlasını veririm" der.

Zatı saadetleri kabul eder, ticaret mallarını yükletip Basra tarafına doğru yola çıkar. Az bir müddet içinde mallarını iyi bir fiyatla satar. Mekke'ye dönüp hesap görüldüğünbde her defasınınkinin iki misli kazanç elde edildiğ i görülür. Hz.Hatice memnun olur o da konuşmuş olduğunun iki misli ni verir.

Zatı Saadetleriyle Evlenmesi

Hz.Hatice, etraflıca bir araştırma daha yapar. Kendilerinde evlenme arzusu başgösterir. Nefise isminde cariyesi ile haber gönderip, isteğini iletir, alınan cevap üzerine haberi amcası Amr İbn-i Esed'e ulaştırır.

Babası Ficar savaşında ölmüş bulunan Hz.Hatice'nin velisi bu amcasıydı ve onun işlerinide o görürdü. Hazret-i Resul-i Ekrem s.a.v. amcası Ebu Talib ve Amr İbni-i Esed her iki ailenin ileri gelenlerindendi. Aileler o zamnın örf ve adetleri gereğince Hz.Hatice'nin evinde toplanır. Nikahı Ebu Talib kıyar. Mehir olarak 500 altın mehir tesbit edilir. Hz.Hatice o sıralar 40, Resulullah 25 yaşlarındaydı.

İslamiyet

Allah Resulüne ilk vahiy nazil olduğu zaman, korkarlar, gelip durumu Hz.Haticeye anlatırlar. Hz.Hatice.
"Sen doğru konuşursun, sılayı rahmi gözeten kimsesin, emanete dikkat edersin, misafirperversin, halkın sıkınt8ılı ve üzüntülü zamanlarında yardıma koşarsın, Hak Teala seni yalnız bırakmayacaktır."

Hz.Hatice (r.a), amcası Veraka İbn-i Nevfel'e gider, meseleyi anlatır. Devrin meşhur Hristiyan alimlerinden olan Veraka anlatılanları dinledikten sonra şöyle der.
"İşte bu Musa'ya görünen hususdur ki, şimdi de bunda zuhur etmiştir. Keşki benim kudretim ve imkanım olsa da O kavminin arasında ortaya çıktığı zaman kendisinin yardımına yetişebilsem. Keşki imkan olsa da sizin kavminiz onu yerinden ettikleri zaman kendisine yardım edebilsem."

Veraka bu sözleri söyledikten kısa bir zaman süre sonra vefat eder. Resulullah'ın uzun bir müddet yardımcısı Hz.Hatice (r.a) olur. Derdini yalnız o dinler. Birlikte gizli gizli ibadet ederler. Bütün imkanını ona sunar, eline koluna kuvvet olur.

Sevgisi

Böyle bir bağlılıkla kocasına yönelen kadın elbetki onun rızasını alıp, ona itaat eder, onun rahat etmesini, huzura kavuşmasını düşünür. Bu bir yana Hz.Hatice (r.a.) öyle bir kadındı ki, dirayeti, zekası ve aklı ile kocasına karşı yönelen her türlü fenalığın önüne geçmesini bilmiş, kocasına muhalif bulunan müşriklere hadlerini bildirip, onların şerrinden korumayı başarmıştı.

Vefatlarından sonra bile Resulullah daima onu övgüyle anardı. Bu konuda Hz.ayşe (r.a) şöyle der.
"Hz.Haticeye ne kadar gıpta ederim. Başka hiç bir kadına gıpta etmem. Bir gün Resulullah'ın yanında Hz.Hatice'den bahis geçmişti. Bu benim damarıma dokundu. Döndüm dedim ki, o yaşlı bir kadındı. Şimdi Hak Teala sana daha iyisini ve daha güzelini vermiştir. Resulullah bu sözü duyunca kederlendihatta kızdı. Kızgınlıktan tüylerinin diken diken olduğunu hissettim. Şöyle buyurdular:
'Yemin ederim ki böyle değil. ben ondan daha iyi bir kadına kavuşmadım. o iman getirmiş bir hatun idi. Onun iman getirdiğ i zaman halk bütün bütün kafir idi. O beni kabul etti, beni teşvik etti, kendi malı ve serveti ile bana yardım etti. Diğer karılarımdan çocuğum olmadığı halde Hak Teala bana ondan evlat verdi."

Evet, Peygamberimiz Hz.Hatice haytta iken O'nun üstüne başka bir hanım almamıştı.

Ahlak ve Adetleri

Evlatlarına karşı çok şefkatli idi. Ev işlerini de hakkiyle bilen bir hatundu. Peygamberimize karşı büyük hürmeti ve sevgisi vardı. Hem peygamberliğinden önce hem sonrasında Resulullah ne buyurursa itiraz etmeden kabul eylerlerdi.

Faziletleri ve Menkibeleri

Hz.Ebu Hureyr (r.a) rivayet eder, Allah Resulu buyurdu:
"Dört hatunun faziletleri bütün dünya hatunlarınınfaziletlerinden üstündür. Meryem Bint-i İmran, Firavun'un karısı Asiye, Hatice bint-i Huveyled ve Fatma bint-i Muhammed"

Bir ara Hz.Hatice Resulullah'ı aramak için dışarıya çıkmıştı. o sıra bütün Araplar Zatı saadetlerine düşman idiler. Cebrail (a.s), kendine bir adam kiyafetinde görünür. Acaba bu adam düşmanmıdır, değilmidir diye Peygamberimizi ona sormaktan çekinir. Eve döndüğünde, Resulullah dönmüştür, olayı anlatır. Zatı saaadetleri buyururlar:
"Senin gördüğün ve beni sormak istediğin o zatın kim olduğunu biliyormusun? O Cebrail Aleyhisselam idi. Bana dönüp onun selamını sana bildirmemi söyledi ki, cennette senin için incilerden yapılmış bir bina hazırlanmıştır. Tabii orada böyle üzüntülü, sıkıntılı ve zahmetli külfetli şeyler bulunmayacakır."

Bir ara Cebrail (a.s) Peygamberimizin huzuruna gelip:
"Hak Teala Haticeye selam eder. Sen bunu Hatice'ye ulaştırasın" Resulullah ulaştırır. Hz.Hatice:
"İnnallahe hüve's-selam. Hak Teala selamın ta kendisidir. Cebraile de Selam olsun. Sana da Selam olsun Ya Resulallah"

Bu vaka Hz.Haticenin dini ferasetine delalet eder. Burada cevabında "Ve Aleyhisselam" (O'na da selam olsun dememiştir.)

Sahabiler ilk başta namazda teşehhüd okudukları zaman Et-Tahiyyatü Lillah demezler ve "es-selamü Al'llah" derlerdi. Peygamber efendimiz böyle söylenmesini men ettiler ve buyurdularki; "Allah Teala'nın esasen "Selam" ismidir. Bunun yerine "Ettahiyyatü lillah" deyiniz"

Bir ara Resul-i Ekrem (s.a.v) hasta olan kızı Hz.Fatime (r.a)'ı ziyaret eder. Buyurur:
- Kızım nasılsın?" Hz.Fatime arz eder:
- İyi değilim, hastayım, işin fena tarafı şu ki, evde yiyecek hiçbir şey de yok. Peygamberimiz buyurur:
- Kızım sen istemezmisin ki, dünyanın bütün kadınlarının hanımı olasın? Hz.Fatime arz eder:
- Babacığım, Meryem bint-i İmran ne idi? Peygamberimiz buyurur:
- O kendi devrinin kadınlarının hanımı idi, sen de kendi devrinin kadınlarının hanımısın. Hatice de son devrin kadınlarının en iyisi ve hanımıydı.

Evlatları

Hazret-i Hatice birbiri ardına üç kere evlenmek zorunda kalmış. Resul-i Ekrem dördüncü beyleri olmuştu. Bu evliliklerinden aşağıdaki çocukları doğmuştu:
1. Ebu Hale'den Hind isiml oğlan çocuğu.
2. Atik'den yine Hind isimli kız çocuğu
3. Sayfi'den Muhammed isimli oğlan çocuğu.

Hz.Hatice'nin iki çocuğunun ismininde Hind olmasına binaen künyeside Ümm-i Hind olmuştur.

Resul-i Ekrem (s.a.v)'den de Kasım ve Abdullah isimli iki oğulları olmuştur . Lakapları Tahir ve Tayyib idi ikiside İslam devrinde dünyaya gelmişlerdi. Dört kızının ismleride; Zeyneb, Rukayye, Umm-i Kulsum ve Fatime (r.a) dır. Kızların hepside İslamiyetten önce doğmuşlardır. Erkek evladı Kasım emekleme devrinden kurtulmuş yürürken vefat etti. Abdullah ise daha küçük vefat etti.

Vefatı

Hz.Hatice Resulullah (s.a.v) ile nikahlandıktan sonra 24 sene bir arada yaşadı. Nübuvvetin sekizinci senesi, Hicretten üç sen önce, Ramazan ayının başında vefat etti. O zaman daha namaz farz olmamıştı. Kendisine Cenaze namazı kılınmamıştır. Çünkü bu hüküm nazil olmamıştır. Haccun mezarlığına defn edildi Dünyada göremedik. Allah (C.C.) Cennetde görmek nasip etsin. Bizi ona misafir etsin. Resulullah misafiri severdi O'da Resulullah'ın sevdiğini severdi Şefaaatinden bizide nasiplendirsin.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
ALLAH razı olsun böyle güzel bir konuyu bizimle paylaştığınız için...
bende bişeyler katmak istedim...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt