.jpg)
Peygamberler insanlığa rehber ve önder olmuş, müstesna fertlerdir. Peygamberler silsilesinin en son ve en mükemmel halkası şüphesiz ahir zaman peygamberi ve “Hatemü’l-Enbiya” Hz. Muhammed Mustafa (sav)dır. ....
O bütün peygamberlerin güzel vasıflarını kendisinde toplamıştır. Getirmiş olduğu Allah’ın yüce kitabı Kur’an-ı Kerimde de tüm mukaddes kitaplardaki ilahi mesajların hepsini kendisine cem etmiştir. Artık başka bir kitaba ve peygambere gerek kalmamıştır. O yüce peygamberin irşadı ile yolundan giden, O’nun terbiyesi ile kemal bulan milyonlarca evliya, asfiya ve Salih alimler, insanlara önder, rehber ve muallim olmuş ve nice toplulukları yüceltmiş, yükseltmişlerdir.
Peygamberimiz (sav)’ın gelmesinden önce dünyamız sanki bir yas içindeydi. Varlıklar birbirine yabancı ve düşman, tüm mevcudat birer cenaze tüm insanlık yokluğa mahkum, ahlak ve faziletten yoksun, vahşi canavarlar hükmünde idiler. Hak-hukuk çiğnenir, ahlak ve fazilet ayaklar altına alınırdı. Kız çocukları diri diri gömülür, fakir ve zayıflar ezilir, güçlüler güçsüzleri kökleştirirdi.
Onun getirdiği nur ile kainat birden şenlendi. Tüm varlıklar Allah’ın mahluku ve onun zikri ile meşgul birer askeri olduğu anlaşıldı. Yeryüzü zikir ve şükür meclisine dönüştü. Mevcudat birbirine kardeş oldu. Yaratılanlar, yaratandan ötürü sevilir, sayılır oldu. İnsanlar ölümün ürkütücü karanlığından kurtuldu. Cennete ebedi saadete giden birer misafir oldukları bilindi. Ölümün ürkütücü yüzü rahmete dönüştü.
Kısacası O alemlere rahmet olarak geldi. İnsanlığın gecesini gündüze, kışını bahara sevdirdi. Getirdiği iman-ilim ve ahlak ile 23 sene gibi kısa bir sürede Arap yarımadasını aydınlattı.
Vefatından sonra Onun izini takip eden mümtaz sahabeleri 25 sene içinde 3 kıtaya İslamın nurunu yaymaya muvaffak oldular. 50 sene içinde tüm dünya O’nun ilmiyle aydınlandı. İman-ilim-ahlak ve fazileti tüm dünyayı kuşattı. Dünyaya barış, huzur hakim oldu. İlim-teknikte büyük ilerlemeler kaydedildi. “Cahiliye” dönemi, “Asr-ı Saadete” dönüştü.
O öyle bir nur ile dünyamızı aydınlattı ki, O’nun dersinden ve irşadından mahrum ilim ve fikir adamları vesvese ve şüphelerden kurtularak hak ve hakikati bulamaz. Kendisi gibi çoklarını da dalalete sürükler.
O’nun Kur’an ahlakını kendisine rehber edinmeyen bir insan kötü huylardan kurtulamaz, bir yanlıştan diğer bir yanlışa düşer.
O’nu kendisine rehber edinmeyen bir idareci, haksızlık ve zulümden kendisini kurtaramaz.
O’nun irşadından hariç insanlara yol gösteren mutlaka dalalete düşer.
Elhasıl, O’nun gösterdiği yolun dışındaki hiçbir yol, hiçbir meslek, hiçbir metot, insanlığa huzur ve saadet getiremez.
O’nu anlamadıkça, O’nu sevmedikçe, O’nun nurani prensiplerini rehber edinmedikçe, insanlığın sıkıntı ve buhranları bitmeyecek; anarşi ve terör sona ermeyecektir. İnsanlık O’na muhtaç, O’nu anlamaya mecburdur.
Peygamberimiz (sav)in insanlığa ve bilhassa çağımıza Yüce Allah (cc) tarafından getirdiği mesajlardan bazıları şunlardır:
1. Kainat ve insan başıboş değillerdir. İlim, irade ve kudret sahibi bir yüce yaratıcının eseridir. Kainatı ve insanı kendisini tanıtmak için yaratmıştır. Bunun için her şeyi, varlığına delil kılmıştır. Siz de İMAN ile O’nu tanıyınız.
2. "Kainatta her şey, canlılar ve cansızlar, “O’nun namına hareket ederler, O’nu över, O’nu tesbih ederler.” Siz de onların tesbihatına kulak veriniz ve onlarla birlikte Allah’ı zikir ve tesbih ediniz. Yani ibadetin envaını cami olan namazınızı kılınız.
3. İlimlerin şehadet ve tasdiki ile görüyorsunuz ki, mevcudatta her şey birbirine yardım etmekte ve varlıkların böylece devam ettirmektedirler. Birbirinin imdadına koşmaktadırlar. Hayat yardımlaşma ile devam eder. Siz de bundan ibret alınız ve zekat ve sadakalarla hemcinslerinizin imdadına koşunuz.
4. Kainatta görüyorsunuz ki, ölüm bir son değildir;Yeni bir hayatın başlangıcıdır. Toprak altındaki tohumların çürümesi, baharın yeniden sümbülleşmesine sebeptir. Bahar yeniden mahlukatın dirilmesidir. İnsan gibi en değerli varlık, toprak altına girmekle yok olmaz. O da ahirette ebedi bir hayat sümbülü verecektir. İnsan bir yolcudur, ölüm ve kabir vasıtasıyla ahret alemlerine, saadet-i ebediyeye ve cennete gidecektir. Öyleyse ölümden korkmayınız. İnsanların ağlamasını, gülmeye çevirir. Bu faniden sonra bir baki alem var. Orası için çalışınız der, insanların ümitsizliğini ümide çevirir, gayret ve himmetini kamçılar.
5. Cehaletten kurtulun mesajı getirmiştir. Hira’dan yükselen ses tüm insanlığa “Allah adına okuyunuz!” diye maddi-manevi terakkinin okuma ve öğrenme ile mümkün olacağı müjdesini getirmiştir. İnsanlara terakki kapılarını açmıştır. İnsanlık bu yoldan giderek bu günkü medeniyete ulaşmıştır. Ancak iman ve ahlaktan yoksun olduğu için huzur ve saadete kavuşamamıştır.
6. “Allah’ın hür olarak yarattığı insanları, insanlar zulmen köleleştiremez. İnsanlık irade ve hürriyetle gerçekleşir. Her insanın vazgeçilemez temel hak ve hürriyetleri vardır.” Buyurarak Adalet ve Hürriyet mesajını getirmiştir.
7. Her kişinin Yaratıcısı olan Allah’a, nefsine, akrabalarına, tüm insanlığa ve çevreye karşı hak ve vazifeleri vardır. “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” buyurarak Ahlak ve Fazilet mesajını getirmiştir. Kendi hayatı ile de en güzel örnek olmuştur.
Peygamberimiz (sav) getirmiş olduğu bu mesajların değerini anlayabilmek için, Kur’ana sırt çeviren ve kendi aklına güvenen “Batı Felsefesi” ile mukayesesini yapmak gerekir.
Günümüzün batı felsefesi gücünü kuvvetten alır.”Kuvvetli olan haklıdır” der.Hedefi menfaattir.Hayatı bir mücadele olarak görür. “Hayat bir mücadeledir” diye hükmeder. Amacı nefsin bütün arzularını tatmin etmek ve insanların ihtiyaçlarını çoğaltmaktır.
Bütün bunların neticesi olarak insanlığın rahatı kaçmış, toplumun huzur ve saadeti mahvolmuştur. Çünkü:
Kuvvetin işi tecavüzdür. Menfaatini düşünen başkasının hakkını yemeyi marifet sayar.Hayatı mücadele görmek, güçlünün zayıfı ezmesini netice verir. Böylece zulüm ve haksızlık yaygın hale gelmiştir. Anarşi ve terör her yeri istila etmiştir.
Bütün bu yıkıcı ve zulüm kokan prensiplere karşı Peygamberimiz (sav) in Kur’an-ı Kerim ve Vahy-i Semavi ile getirdiği şu nurani prensiplere bakalım:
İnsanlar gücünü haktan ve haklılıktan alırlar. “Haklı olan güçlüdür.” Kuvvet hakkı korumak ve haklıyı zulümden kurtarmak için gereklidir.
İnsanların amacı menfaat değil, Fazilet ve Rıza-i İlahi olmalıdır.
Hayat ise bir mücadele değil, bir yardımlaşmanın neticesidir. Yardımlaşma ile devam eder. Sizler de bunu hayatınızda prensip edininiz, ta ki hayat-ı içtimaiyeniz mükemmel şekilde devam etsin.
İnsanlar nefislerinin arzularını tatmin etmek için değil, nefislerini terbiye ederek, ruhlarını kemalata sevk ederek terakki ve teali etmelidir.Böylece iki cihanın saadet ve selametini elde edebilirler. Bu şekilde insan hakiki insan olabilir.
Hakk’ın ve Haklı olanın galib olması adaleti, o da insanların birbirlerini sevmelerini netice verir. Fazilet ve Rızay-ı İlahi prensibi, insanlar arasında saygı ve hürmeti temin eder. Yardımlaşma insanlar arasındaki zengin ve fakir uçurumunu kapatarak insanları birbirlerine yaklaştırır, sevgi ve muhabbeti artırır. Nefsi terbiye etmek, ahlaki değerleri öne çıkarır. Böylece toplumda huzur ve sadet, barış ve kardeşlik hakim olur.
İnsanlığın, günümüzde bu mesajlara ne kadar ihtiyacı olduğu gün gibi açıktır.
Çağımız Hz. Muhammed (ASV)e her zamankinden daha ziyade muhtaçtır. İnsanlık onu anlamadıkça, onun getirdiği ilahi mesajlara kulağını tıkadıkça asla huzur ve saadete eremez. Çünkü kurtuluşun başka yolu yoktur.
Çünkü Hz. Muhammed (AS) :
• Bütün Resullerin seyyididir,
• Bütün enbiyanın imamıdır,
• Bütün asfiyanın serveridir,
• Bütün mukarrebinin Allah’a en yakınıdır,
• Bütün mahlukatın en mükemmelidir,
• Bütün mürşidlerin sultanıdır,
• Bütün insanların peygamberidir,
• Bütün insanlığın son kurtarıcısıdır.
• Bütün enbiyanın imamıdır,
• Bütün asfiyanın serveridir,
• Bütün mukarrebinin Allah’a en yakınıdır,
• Bütün mahlukatın en mükemmelidir,
• Bütün mürşidlerin sultanıdır,
• Bütün insanların peygamberidir,
• Bütün insanlığın son kurtarıcısıdır.
