Hanzala'ya mektup var!
"Nereden başladı bu kesik dans" diyordu şair Acı şiirinde. Soruyordu ve sorusuna sorular ekliyordu. Ben de bunca alışmışlığımın ve kabul etmişliğimin ardından bu soru ile yüzleştiğim vakit, yanıtlayacak muhataplar aradım kendime. Habil ve Kabil'e mi götürsek bu kör düğümlü yumağın ucunu, Hanzala?*
Kendimi tanımlama listesinin en başına insanlığımı koyuyor, beni tanımlayan diğer tüm kimlik bilgilerimi siliyorum. Bana öğretilen tüm uluslararası ilişkiler teorilerinin, idealizm ve realizm söylemlerinin analitik bilgilerinden arınıyor ve sana öyle yazıyorum Hanzala. Nedir insan olmakla gurur duyan ademoğlunun kendinden olanla alıp veremediği? Nerede başladı bu kan davası misali kıygı; davalı belli değil, davacı belli değil. Bu zulüm, bu yangın nedendir?
Filistin'in hiç büyümeyen on yaşındaki Hanzala'sı! Hepsi aynı yolun yolcusu insanlar birbirlerine neden bu kadar kolay kıyarlar? Nasıl bir nefret, nasıl bir çıkmaz sokak? Hanzala, sen bilirsin belki... Ne de olsa sen savaş çocuğusun. Biz sapan taşlarını kendimize oyuncak yaptık Hanzala, biz sapan taşlarını kuşlara fırlattık. Yoksa biz de mi acı vermeyi seviyoruz, bilmiyorum. Siz ise taşlarınızı kurşun işlemez tanklara, ellerindeki silahların namlusunu size doğrultmuş askerlere attınız, korkusuzca. Biz oyuncak silahlarla eğlendirdik kendimizi, siz gerçek silahların gölgesinde açtınız gözlerinizi. Biliyorsun değil mi Hanzala, sebepler başka başka...
Hanzala! Filistin'in, yüzünü kimsenin görmediği yalın ayaklı çocuğu... Sen yüzünü dönme bize Hanzala, yine de yüzünü görmeyelim. Dönsen, başını kaldırsan bile bu sefer bizim başlarımız düşer öne, mahcup oluruz. Bak ne dilimizle ne elimizle düzeltebiliyoruzhaksızlığı. Yalnız kalbimizle kınıyoruz, oysa... Hem zannetme ki biz senin yüzüne aşina değiliz. Yüzünü kaç başka yüzde gördük, biz sayamadık ama tarih sakladı. Sen yedi iklim dolaşırsın, biliriz. Bosna-Hersek'te idin bir vakit, gün geldi Kıbrıs'ta, başka zaman Çeçenistan'da, Afganistan'da, Karabağ'da. Dün Irak'ta idin sen ve bugün yine Filistin'desin.
Seni gördüm nice yüzde Hanzala. Çaresiz babalar ve analar gördüm. Bildiğim ve bildiğimi sandığım çok şeyi unuttum. Muhammed Durra babasının arkasına saklanıyordu, İsrail'in kurşunlarından nasibini almamak için, babası ise iki mm'lik bir varilin arkasında. İlk kurşunu ayağından alınca çocuk, babası "dayan evladım" diyordu. "Ben dayanırım babacığım." yanıtı geliyordu, sanki ikinci kurşunun onu karnından yakalayacağını biliyormuş gibi, dizlerini olabildiğince karnına çekmiş Muhammed Durra'dan. Ama dayanamadı Hanzala, sen onu benden daha iyi bilirsin, dayanamazdı yerinde hangi can olsa.
Ben de merak ediyorum Hanzala, en az senin kadar. Dünya toprağı hâlâ kana doymadı mı? Ey seçilmiş(!) milletin vaat edilmiş(!) toprağı sen de mi kanmadın bu kan ve gözyaşı suyuna? Peygamberler vadisi, emanet topraklar, arkadan gelenlerin vefasızlığının diyetini siz ödüyorsunuz, belli. Bilmiyorum Hanzala, bebeklerden ne istiyorlar? Lübnan'da daha on aylık mavi emzikli bebek neden öldürüldü? Hiçbir uluslararası politika teorisi anlatamadı bana bu zulmü. Meşru gösteremedi, okuduğum kitaplarda uzadıkça uzayan, savaşların nedenlerini anlatan metinler.
Senin gibi, ben de sormak istiyorum Hanzala. Ey uluslararası sistemin karar alıcı aktörleri neden susuyorsunuz? Bu sükûtun kaynağı ne? Körpecik bedenlerin, hunharca katledilmesini ikrar mı ediyorsunuz yoksa? Hangi mabetlerde günah çıkarmayı planlıyorsunuz?
Kara bulutlar kapladı Ortadoğu'nun göğünü, görüyorsun değil mi Hanzala? Karanlık en zifiri halini almış. Kara bulutlar geldi, yağmur vakti yakındır. Karanlık çok koyu Hanzala, inanıyoruz, güneşin doğma vakti yakındır...
(*) Hanzala, Filistinli karikatürist Naci Selim El Ali'nin karikatürlerindeki çizgi kahramandır. O hep on yaşındadır bunun nedeni Naci Selim El Ali Filistin'den ayrılmak zorunda kaldığında 10 yaşında olmasıdır. Hanzala kendini şöyle tanımlar; "Ben Hanzala. Babamın adı: Önemli değil. Annemin adı: Nakba (Filistinliler işgalin ardından Filistin topraklarında İsrail Devleti'nin ilan edildiği 15 Mayıs 1948'i Nakba yani büyük felaket günü olarak tanımlar.) Kız kardeşimin adı. Fatıma. Ayakkabı numaram: Bilinmiyor. Çünkü ben hep yalın ayakla dolaşırım"
(alıntı)
"Nereden başladı bu kesik dans" diyordu şair Acı şiirinde. Soruyordu ve sorusuna sorular ekliyordu. Ben de bunca alışmışlığımın ve kabul etmişliğimin ardından bu soru ile yüzleştiğim vakit, yanıtlayacak muhataplar aradım kendime. Habil ve Kabil'e mi götürsek bu kör düğümlü yumağın ucunu, Hanzala?*
Kendimi tanımlama listesinin en başına insanlığımı koyuyor, beni tanımlayan diğer tüm kimlik bilgilerimi siliyorum. Bana öğretilen tüm uluslararası ilişkiler teorilerinin, idealizm ve realizm söylemlerinin analitik bilgilerinden arınıyor ve sana öyle yazıyorum Hanzala. Nedir insan olmakla gurur duyan ademoğlunun kendinden olanla alıp veremediği? Nerede başladı bu kan davası misali kıygı; davalı belli değil, davacı belli değil. Bu zulüm, bu yangın nedendir?
Filistin'in hiç büyümeyen on yaşındaki Hanzala'sı! Hepsi aynı yolun yolcusu insanlar birbirlerine neden bu kadar kolay kıyarlar? Nasıl bir nefret, nasıl bir çıkmaz sokak? Hanzala, sen bilirsin belki... Ne de olsa sen savaş çocuğusun. Biz sapan taşlarını kendimize oyuncak yaptık Hanzala, biz sapan taşlarını kuşlara fırlattık. Yoksa biz de mi acı vermeyi seviyoruz, bilmiyorum. Siz ise taşlarınızı kurşun işlemez tanklara, ellerindeki silahların namlusunu size doğrultmuş askerlere attınız, korkusuzca. Biz oyuncak silahlarla eğlendirdik kendimizi, siz gerçek silahların gölgesinde açtınız gözlerinizi. Biliyorsun değil mi Hanzala, sebepler başka başka...
Hanzala! Filistin'in, yüzünü kimsenin görmediği yalın ayaklı çocuğu... Sen yüzünü dönme bize Hanzala, yine de yüzünü görmeyelim. Dönsen, başını kaldırsan bile bu sefer bizim başlarımız düşer öne, mahcup oluruz. Bak ne dilimizle ne elimizle düzeltebiliyoruzhaksızlığı. Yalnız kalbimizle kınıyoruz, oysa... Hem zannetme ki biz senin yüzüne aşina değiliz. Yüzünü kaç başka yüzde gördük, biz sayamadık ama tarih sakladı. Sen yedi iklim dolaşırsın, biliriz. Bosna-Hersek'te idin bir vakit, gün geldi Kıbrıs'ta, başka zaman Çeçenistan'da, Afganistan'da, Karabağ'da. Dün Irak'ta idin sen ve bugün yine Filistin'desin.
Seni gördüm nice yüzde Hanzala. Çaresiz babalar ve analar gördüm. Bildiğim ve bildiğimi sandığım çok şeyi unuttum. Muhammed Durra babasının arkasına saklanıyordu, İsrail'in kurşunlarından nasibini almamak için, babası ise iki mm'lik bir varilin arkasında. İlk kurşunu ayağından alınca çocuk, babası "dayan evladım" diyordu. "Ben dayanırım babacığım." yanıtı geliyordu, sanki ikinci kurşunun onu karnından yakalayacağını biliyormuş gibi, dizlerini olabildiğince karnına çekmiş Muhammed Durra'dan. Ama dayanamadı Hanzala, sen onu benden daha iyi bilirsin, dayanamazdı yerinde hangi can olsa.
Ben de merak ediyorum Hanzala, en az senin kadar. Dünya toprağı hâlâ kana doymadı mı? Ey seçilmiş(!) milletin vaat edilmiş(!) toprağı sen de mi kanmadın bu kan ve gözyaşı suyuna? Peygamberler vadisi, emanet topraklar, arkadan gelenlerin vefasızlığının diyetini siz ödüyorsunuz, belli. Bilmiyorum Hanzala, bebeklerden ne istiyorlar? Lübnan'da daha on aylık mavi emzikli bebek neden öldürüldü? Hiçbir uluslararası politika teorisi anlatamadı bana bu zulmü. Meşru gösteremedi, okuduğum kitaplarda uzadıkça uzayan, savaşların nedenlerini anlatan metinler.
Senin gibi, ben de sormak istiyorum Hanzala. Ey uluslararası sistemin karar alıcı aktörleri neden susuyorsunuz? Bu sükûtun kaynağı ne? Körpecik bedenlerin, hunharca katledilmesini ikrar mı ediyorsunuz yoksa? Hangi mabetlerde günah çıkarmayı planlıyorsunuz?
Kara bulutlar kapladı Ortadoğu'nun göğünü, görüyorsun değil mi Hanzala? Karanlık en zifiri halini almış. Kara bulutlar geldi, yağmur vakti yakındır. Karanlık çok koyu Hanzala, inanıyoruz, güneşin doğma vakti yakındır...
(*) Hanzala, Filistinli karikatürist Naci Selim El Ali'nin karikatürlerindeki çizgi kahramandır. O hep on yaşındadır bunun nedeni Naci Selim El Ali Filistin'den ayrılmak zorunda kaldığında 10 yaşında olmasıdır. Hanzala kendini şöyle tanımlar; "Ben Hanzala. Babamın adı: Önemli değil. Annemin adı: Nakba (Filistinliler işgalin ardından Filistin topraklarında İsrail Devleti'nin ilan edildiği 15 Mayıs 1948'i Nakba yani büyük felaket günü olarak tanımlar.) Kız kardeşimin adı. Fatıma. Ayakkabı numaram: Bilinmiyor. Çünkü ben hep yalın ayakla dolaşırım"
(alıntı)