858 yılında Tur şehrinde doğdu. Hallac genç yaşında Kur'an'ı ezberlemişti
ve sık sık kendini dünyevi meşgalelerden uzaklaştırıp diğer sûfîlerin eserlerini
incelemeye adamaktaydı.
Evlendikten sonra bir sene kalacağı Mekke'ye Hac ziyaretinde bulundu.
Daha sonra uzun seyahatlere çıktı ve eserini kaleme aldı.
Hindistan ve Orta Asya'ya da ziyaretlerde bulundu. Abbasilerin başkenti Bağdat'ta ikamet etti.
Hallac yaşamının ilk dönemlerinde sûfî üstadları olan Cüneyd-i Bağdadi ve Emr el-Mekki'nin talebeliğinde bulunduğu fakat daha sonra onlar tarafından reddedildiği söylenmektedir.
Ancak Hallac'ın da dahil olduğu Bağdat tasavvuf okulu tevhid konusundaki öğretilerinde ileri bir seviyeye ulaşmışlardı ve halk tarafından yanlış yorumlanacağı endişesiyle
öğretilerini bizzat kendileri gizlemekteydiler. Nitekim bir söylentiye göre
bu okulun ileri gelenlerinden biri olan
Cüneyd-i Bağdadi tasavvuf'un esrarını sadece yakın çevresiyle konuşmakta,
başkalarından gizlemekteydi.
.................................................. ..........................................
Mansuri bağdadi hz 'ne halk arasın da hallac-ı mansuri denmiştir
bunun sebebi pamuklara nazar edip bir bakınca hallac ın pamukları attırdığı gibi
pamuklar havaya atılmaya başladı ve tohumu bir tarafa pamuğu bir tarafa atıldığından,
"Hallaç pamuğu" gibi havaya atılıp ayrılmasından
adına Hallac-ı Mansur denilmiştir.
.................................................. .............................
Hallac-ı Mansur Bağdadi hz. ALLAH'ü tealaya vasıl olmak istiyordu.
ALLAH'ü tealaya vasıl olması için'de herşeyden kesilmesi gerekiyordu;
Mansuri hz 'in kesileceği zaman'da, nesim-i hz'in yüzüleceği zaman'da
ALLAH'ü tealadan başka herşeyden kesilmişlerdi:O dereceye varan öğle olur
Öğle oluncada Kendisi Aşık rabbide aşık olunan maşutur.
Her nereye baksa gözü rabbinden onun varlığından başkasını görmez.
.................................................. ........................................
Hallac diğer sûfîlerin halkla paylaşmayı uygun bulmadığı sûfî öğretilerini halkın önünde ve yazılarında açıkça ifade etmekten çekinmezdi. Bu tavrı düşman kazanmasına yol açtı ve yöneticiler tarafından varlığı tehdit olarak algılandı. Yaşadığı vecd hallerinden birinde "Enel Hakk", "Ben Hakkım" anlamına gelen (أنا الحق) ifadeler sarfetti. Enel Hakk ifadesindeki Hakk'ın ALLAH'ın doksan dokuz isminden biri olması onun ilahlık iddiasında bulunduğu kanaatini doğurmuştu.
.................................................. ..........................................
Mansuri bağdadi hz öldürüleceği vakit celleda önce sağ kolumu kes der
celled kolunu keser ve mansuri o kolunu yüzüne tutar yüzü kana bulanır
mansuri hz "ey nefis benimle ömür boyu uğraştın kendi dediğine çekmek istedin en sonun da seni kana buladım daha uslanmazmısın der
Baktılarki kan akıp gittiği yerde enel hak yazıyor
akan kana kulaklarını verdiler kan devamlı enel hak diyordu
Oradakiler bu sihirbazdır dediler.
.................................................. ...................................
Kendisi kesilmeden evvel bir müridine bunlar beni öldürürler
ALLAH'ın gadabı gelir bu şad suyu akmaz durur(şehrin içine su dolmaya başlar
Hepsi gark olacak o zaman benim hırkamı al suya at o zaman su kabarmaz
dedi dediği gibi ölümünden sonra şehre su dolmaya başladı
müridi şeyhinin sözlerini hatırladı ve hırkasını suya attı sular duruldu.
.................................................. .........................................
Abbasi yöneticileri Hallac'ın sözlerinin devletin güvenliğini tehdit ettiğini düşündüklerinden uzun bir mahkemeden ve onbir yıl Bağdat'da bir hapishanede tutulduktan sonra halkın gözü önünde işkence edilip öldürüldü. Bazı kayıtlar elleri ve ayaklarının kesildiğinden söz ederler. Yine bazı kaynaklarda Hallac'ın işkence sırasında bile sükûnetini bozmadığı ve kendisine işkence yapanlar için af dilediği yazılıdır. İnfazı 26 Mart 922'de gerçekleştirilmiştir.
.................................................. ........................................
Eserleri
ve sık sık kendini dünyevi meşgalelerden uzaklaştırıp diğer sûfîlerin eserlerini
incelemeye adamaktaydı.
Evlendikten sonra bir sene kalacağı Mekke'ye Hac ziyaretinde bulundu.
Daha sonra uzun seyahatlere çıktı ve eserini kaleme aldı.
Hindistan ve Orta Asya'ya da ziyaretlerde bulundu. Abbasilerin başkenti Bağdat'ta ikamet etti.
Hallac yaşamının ilk dönemlerinde sûfî üstadları olan Cüneyd-i Bağdadi ve Emr el-Mekki'nin talebeliğinde bulunduğu fakat daha sonra onlar tarafından reddedildiği söylenmektedir.
Ancak Hallac'ın da dahil olduğu Bağdat tasavvuf okulu tevhid konusundaki öğretilerinde ileri bir seviyeye ulaşmışlardı ve halk tarafından yanlış yorumlanacağı endişesiyle
öğretilerini bizzat kendileri gizlemekteydiler. Nitekim bir söylentiye göre
bu okulun ileri gelenlerinden biri olan
Cüneyd-i Bağdadi tasavvuf'un esrarını sadece yakın çevresiyle konuşmakta,
başkalarından gizlemekteydi.
.................................................. ..........................................
Mansuri bağdadi hz 'ne halk arasın da hallac-ı mansuri denmiştir
bunun sebebi pamuklara nazar edip bir bakınca hallac ın pamukları attırdığı gibi
pamuklar havaya atılmaya başladı ve tohumu bir tarafa pamuğu bir tarafa atıldığından,
"Hallaç pamuğu" gibi havaya atılıp ayrılmasından
adına Hallac-ı Mansur denilmiştir.
.................................................. .............................
Hallac-ı Mansur Bağdadi hz. ALLAH'ü tealaya vasıl olmak istiyordu.
ALLAH'ü tealaya vasıl olması için'de herşeyden kesilmesi gerekiyordu;
Mansuri hz 'in kesileceği zaman'da, nesim-i hz'in yüzüleceği zaman'da
ALLAH'ü tealadan başka herşeyden kesilmişlerdi:O dereceye varan öğle olur
Öğle oluncada Kendisi Aşık rabbide aşık olunan maşutur.
Her nereye baksa gözü rabbinden onun varlığından başkasını görmez.
.................................................. ........................................
Hallac diğer sûfîlerin halkla paylaşmayı uygun bulmadığı sûfî öğretilerini halkın önünde ve yazılarında açıkça ifade etmekten çekinmezdi. Bu tavrı düşman kazanmasına yol açtı ve yöneticiler tarafından varlığı tehdit olarak algılandı. Yaşadığı vecd hallerinden birinde "Enel Hakk", "Ben Hakkım" anlamına gelen (أنا الحق) ifadeler sarfetti. Enel Hakk ifadesindeki Hakk'ın ALLAH'ın doksan dokuz isminden biri olması onun ilahlık iddiasında bulunduğu kanaatini doğurmuştu.
.................................................. ..........................................
Mansuri bağdadi hz öldürüleceği vakit celleda önce sağ kolumu kes der
celled kolunu keser ve mansuri o kolunu yüzüne tutar yüzü kana bulanır
mansuri hz "ey nefis benimle ömür boyu uğraştın kendi dediğine çekmek istedin en sonun da seni kana buladım daha uslanmazmısın der
Baktılarki kan akıp gittiği yerde enel hak yazıyor
akan kana kulaklarını verdiler kan devamlı enel hak diyordu
Oradakiler bu sihirbazdır dediler.
.................................................. ...................................
Kendisi kesilmeden evvel bir müridine bunlar beni öldürürler
ALLAH'ın gadabı gelir bu şad suyu akmaz durur(şehrin içine su dolmaya başlar
Hepsi gark olacak o zaman benim hırkamı al suya at o zaman su kabarmaz
dedi dediği gibi ölümünden sonra şehre su dolmaya başladı
müridi şeyhinin sözlerini hatırladı ve hırkasını suya attı sular duruldu.
.................................................. .........................................
Abbasi yöneticileri Hallac'ın sözlerinin devletin güvenliğini tehdit ettiğini düşündüklerinden uzun bir mahkemeden ve onbir yıl Bağdat'da bir hapishanede tutulduktan sonra halkın gözü önünde işkence edilip öldürüldü. Bazı kayıtlar elleri ve ayaklarının kesildiğinden söz ederler. Yine bazı kaynaklarda Hallac'ın işkence sırasında bile sükûnetini bozmadığı ve kendisine işkence yapanlar için af dilediği yazılıdır. İnfazı 26 Mart 922'de gerçekleştirilmiştir.
.................................................. ........................................
Eserleri
- Tavasin-ül Kur'an
- Ta Sin Al Azal
- Kaynaklar
- Süleyman Ateş, Cüneyd-i Bağdadi: Hayatı, Eserleri ve Mektupları, Sönmez Neşriyat, İstanbul, 1969.