DiLaRa_I NuR
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 27 Eyl 2009
- Mesajlar
- 2,576
- Tepki puanı
- 4
- Puanları
- 0
- Yaş
- 46
Cemel Savaşı
Hicret�in 36. yılında Cemel savaşı yapıldı. Hz.Ali, bu savaşta bizzat savaşa girmiş, saflar yarmış, erler öldürmüştü. Savaştan sonra tellâllar çıkarmış;
�Kaçanların ardına düşülmemesini, evlere girilmemesini, kimsenin silahına, elbisesine, malına dokunulmamasını, silahını bırakanın, evine kapananın amânda olduğunu� bildirmişti.
Bu savaşta onbin kişi ölmüştü. Hz.Ali savaştan sonra genel af ilân etti. Bu savaştan sonra Basra�lılar, kendisine bey�at ettiler.
Sıffıyn Savaşı
Cemel savaşından sonra Hz.Ali, Hicret�in 36. yılında Kûfe�ye hareket ettiler. Oraya varınca bir eve konuk oldular. Biraz dinlendikten sonra mescide varıp, orada toplanan Kûfe halkına minberde; �Allah�a hamd-ü senâ, Resûlullah�a ve soyuna salât-ü selâmdan� sonra şu hutbeyi okudular:
�Ey Kûfeliler, gerçekten de Müslümanlıkta üstünlüğünüz var; onu değiştirmediniz, bozmadınız. Sizi gerçeğe çağırdım, geldiniz; kötü işleri bırakıp iyiliğe koştunuz. Ancak hevâ ve hevesinize kapılmanızdan, elde edilmesi güç isteklere kapılmanızdan korkuyorum. Hevâ ve hevese kapılmak, insanı gerçekten saptırır, olmayacak isteklere kapılmak adama âhireti unutturur. Bilin ki dünya, gittikçe elden çıkmaktadır; âhiret geldikçe yaklaşıp çatmaktadır. Her ikisinin de evlâdı var; siz âhiret evlâdı olun.
Bugün iyi işlerde bulunmaya fırsat var; sorgu-suâl yok. Yarın ise sorgu-suâl var; iyi işlerde bulunmaya fırsat yok. Hamdolsun Allah�a ki dostuna yardım etti; düşmanını alt etti. Gerçeğe yardım edenleri yüceltti, sözünden dönenleri alçalttı.
Allah�tan çekinin; Peygamberinizin «Ehl-i Beyt�in»den olup, Allah�a itaât edenlere itaât edin. Onlar Allah�a itaât ettikçe, itaât edilmeye herkesten fazla lâyıktır. Oysa ki halkın bir kısmı, şerefimizle şeref bulduğu halde emrimize karşı durdular, cezalarını da gördüler; daha da görecekler. İçinizden bana yardımdan çekinenlerin, sözlerini tutmayın; onlarla görüşmeyin, görüşürseniz gerçeğe çağırın onları da, Allah bölüğüne uysunlar.�
Hz.Ali, Kûfe�ye yerleşince Muâviye�ye mektuplar yazdı; elçiler gönderdi, bey�at etmesini, Müslümanlar arasına nifak sokmamasını istedi, elinden geleni yaptı.
Fakat Arap İmparatorluğu sevdasına düşmüş olan, gözünü saltanat hırsı bürümüş, gönlünü Hâşimilere düşmanlık kini kaplamış bulunan Muâviye�ye hiçbir tesiri olmadı.
Üveys�ül-Karanî�nin Hz.Ali�ye Bey�atı ve Şehit Oluşu
İbn-i Abbâs diyor ki:
Hz.Ali, Sıffıyn savaşında;�Bana bugün, ölüm üzerine bey�at etmek üzere Kûfe tarafından şu kadar kişi gelecek� buyurdular. Onlar gelmeye, ben de saymaya başladım. Buyurdukları sayıdan bir kişi eksik çıktı. Ben düşünceye dalmıştım ki; aba giymiş, uzun boylu, güler yüzlü, elinde bir kılıç, başında keçeden bir külâh bulunan heybetli biri geldi.
Hz.Ali�ye selâm verip, �Elini uzat, bey�at edeyim� dedi. Hz.Ali; �Ne üzerine bey�at edeceksin� diye sordular. �Emrini dinlemek, sana itâat etmek, şehit oluncaya, yahut Allah seni üst edinceye kadar savaşmak üzere� dedi.
�Adın ne?� dediler; �Üveys� dedi. �Üveys�ül-Karanî sen misin?� diye sordular.
�Evet�dedi.
Hz.Ali; �Allahu Ekber� buyurdular:
�Habibim Resûlullah�tan işittim; Ümmetinden Üveys�ül-Karanî adlı birine ulaşacağımı, onun Allah�ın ve Resûl�ünün bölüğünden olduğunu, benim önümde şehit olacağını, Rabîa Mudar boylarına mensûb olanlar kadar çok kişinin, onun şefâatıyla cennete gireceğini bana bildirdiler.�
Bu sıradaydı ki, Muâviye ordusundan deveye binmiş biri, Hz.Ali�nin ordusuna yaklaşıp; �Üveys sizin aranızda mı?� diye bağırdı. �Evet� dediler. �Resûlullah�tan duydum; «Üveys�ül-Karanî, tâbilerin en hayırlısıdır» buyurmuştu� deyip geldi ve Hz.Ali�ye tâbi oldu.
Sonra Üveys�ül-Karanî bir ip istedi, verdiler; o iple sıkıca belini bağladı; meydana çıktı, savaştı, şehit olup Rabbine ulaştı�
Ondan sonra meydana çıkan Ammâr, doksan yaşını aşmış bir ihtiyardı. Ammâr, Hz.Peygamber�in vefâtından sonra, Hz.Ali�ye uyan dört kişiden biriydi. Ammâr, Bedir savaşında da bulunmuş ve sahâbedendi.
Ammâr; �Bugün, bu savaştan üstün bir ibâdet bulsaydım onunla meşgul olurdum� diyordu.
Ammâr bu arada hem düşmana hücum etmekte, hem de;
�Rabbim uludur, gerçektir, gerçeği söylemiştir. Rabbim sen benim şehit olmamı yakınlaştır; şehit olarak ölmeyi çok isterim ben, çok severim ben� demekte ve �Nerde Rabbinin râzılığını dileyen? Nerde malından oğlundan geçip, Allah râzılığını isteyen? Cennete, cennete� diye halkı savaşa teşvik ediyordu.
Savaşırken Utbe oğlu Hâşim�e rastladı; �Hadi Hâşim, anam babam fedâ olsun sana; hadi, hücum et düşmana� dedi.
Sonunda Ammâr savaş meydanında savaşırken bir fırsatını bulup onu yaraladılar, yere düştü. İbn-i Cevn, mübarek başını kesip Muâviye�ye götürdü. Amr oradaydı, o bile dayanamadı, çünkü Hz.Peygamber�den; �Ammâr�ı öldüreni cehennemle müjdelerim� hadîsini duymuştu ve �Öldürenlere cehennemle müjde olsun� dedi.
Muâviye:
�Onu biz öldürmedik ki� dedi; �Onu buraya getiren Ali öldürdü.�
Bu sözü duyan Hz.Ali;
�O halde� buyurmuştu; �Hz.Hamza�yı da Uhud savaşına götüren Hz.Muhammed, hâşâ öldürdü.�
Ammâr�ın şehâdeti gerçeği meydana çıkarmıştı; Muâviye ve kendisine uyanlar isyâncılardı. Bu yaşanılan olaylar üzerine Hz.Ali taraftarlarının mânevî kuvveti arttı, karşısındakiler de şaşkına döndüler.
Kur�ân-ı Kerîm�in Yaprakları Mızraklara Takılıyor
Savaş tam kazanılmak üzere idi. Bu sırada Muâviye şaşkın bir halde Amr�a:
�Ne yapacağız?� dedi.
Amr:
�Senin adamların, onun adamlarına dayanamaz; sen de ona denk değilsin. O Allah için savaşıyor sen ise bambaşka bir maksatla dövüşüyorsun. Onları Allah kitabına çağır; bu kitap aramızda hükmetsin de; Kur�ân�ları mızraklara bağlat. Ali ordusuna uzatsınlar; ey Iraklılar, Allah için dullara, yetimlere acıyın; bu aramızdaki Allah kitabı diye bağırsınlar; umarım ki ordusunda fikir ayrılığı çıkar� dedi.
Muâviye hemen emretti, denileni yaptılar. Hz.Ali�nin ordusunda bir gürültüdür koptu. �Allah�ın kitabına kılıç çekemeyiz� diyenlerin sesleri yükselmişti. Hatta ilerde savaşan Mâlik�ül-Eşter�i çağırmasında Hz.Ali�ye ısrar edenler; �Çağırmazsan seni düşmanına teslim ederiz� diyenler oldu.
Hz.Ali, Mâlik�ül-Eşter�e haber gönderdi. Mâlik�ül-Eşter gelince; onlara acı sözler söyledi. Fakat iş işten geçmişti artık; kara taassup haksızlığa, zulme eş olmuştu; iki kara kuvvet el ele vermişti.
Bu sırada Muâviye�den, Hz.Ali�ye bir mektup geldi.
Muâviye diyordu ki:
�Bu iş sürdü gitti, bunca kan döküldü, bundan sonra olacaklar, olanlardan da korkunç görünmede. Sen de kendini haklı görüyorsun, ben de kendimi haklı görüyorum. Bu işi Allah�ın hükmüne bırakalım. Sen bir hakem tayin et, ben de bir hakem tayin edeyim; bunlar Allah kitabına göre aramızda hükmetsinler.�
Hz.Ali, bu mektuba verdiği cevapta:
�Ben, senin ne olduğunu bilirim, maksadın Allah kitabına uymak değildir; fakat sana değil, Allah'ın kitabına onun hükmüne uyuyorum� diyordu.
Bu sıralarda sonradan Hâricî olan Kays oğlu Eş�as, Muâviye�nin yanına gitti, onunla görüştü; maksadını anladı. Eş�as ve sonradan Hz.Ali aleyhine dönenler; �Ebû Mûsâ�l-Eş�ari�yi hakem yaptık� dediler. Hz.Ali ise, Abbâsoğlu Abdullah�ın hakemliğini istiyordu; bunu kabul etmediler. Bunun üzerine Hz.Ali; �Eşter�i gönderelim� buyurdu. Eş�as, �Zaten bizi o ateşe attı� dedi ve Hz.Ali ne dediyse kabul etmediler.