Ebu Bekir (r.a): "Cehennemde vücudum o kadar büyüsün ki ehl-i imana yer kalmasın." Üstadımız: "Birkaç adamın imanını kurtarmak için, cehenneme girmeye hazırım." ifadelerini nasıl anlamalıyız? Neden ibadetİbadetlerin iki yönü vardır. Biri illeti, diğeri hikmetidir. İbadetin asıl gerekçesi ve vazife oluşuna sebep olan husus, illetidir. İllet ise Allah’ın emri veya yasaklamasıdır. Böyle olunca, ibadetin daisi ve asıl sebebi Allah’ın emir ve yasağı oluyor.
Hikmet ise, dünyadaki bir takım fayda ve maslahatlarıdır. Bu fayda ve hikmetler, ibadetin yapılmasında bir kolaylık, bir teşvik için Allah tarafından ihdas edilmiş şeylerdir. Biz bu fayda ve hikmetleri, ibadetin illeti, yani asıl gerekçesi yerine koyarsak, o zaman ibadet, dünyevi fayda ve hikmetleri elde etmek için bir araç haline dönüşür ki, bu da ihlas ve samimiyete yakışmaz. Ve Allah katında da makbul sayılmaz.
İbadetin asıl sebebi Allah’ın emir ve yasaklamasıdır. Neticesi ise, Allah’ın rızasını elde etmektir. Semere ve meyvesi ise cennettir. Yoksa dünyevi bir takım fayda ve hikmetler değildir.
Kişi, namazı dünyevi işlerim iyi gitsin diye kılsa, bu namaz Allah katında değersizdir. İhlasa münasip bir namaz değildir. Ama dünyevi fayda ve hikmetler illet yerine konulmamak şartı ile zayıf ve yeni alışanlar için, teşvik ve teşci için istimal edilebilir.
Hazreti Ebu Bekir (ra) ve Üstad'ın kemali şefkatinin tezahürü olan o sözlerinde bir hata, bir sehiv yoktur. Ama bizim anlayışımızda bir hata, bir sehiv olabilir. Bu hatayı tashih için bir iki noktasına işaret edelim.
Birinci Nokta: Nasıl bir anne ve baba, evladına olan şefkatinden dolayı, hayatını feda ediyor. Hatta bütün sermayesi hayatı olan basit bir hayvan dahi, yavrusu için kendini feda ediyor. Aynı bunun gibi, Hz. Ebu Bekir (ra) ve Üstat Hazretleri gibi kamil iman sahipleri, imandan gelen şefkatinden dolayı, iman kardeşlerinin cehenneme girmesine rıza göstermiyor. Bu durum, şefkatin yüksek halini, bu cümlelerle ifade ediyor. "Anne, evladının dünyası için ateşe atlar..." cümlesi nasıl mübalağa ve hata değilse, o zatların da, o sözleri aynı hakikattir.
İkinci Nokta: Bizim imanımız yeterince kamil ve keskin olmadığından, o zatların yüksek ve parlak makamlarını ve o makamların iktizalarını tam manası ile idrak edemiyoruz. Bu yüzden kendi dar havsalamız, o gibi şeyleri işitince, abartı gibi geliyor.
Mesela, sahabelerin harp meydanlarında Hz. Peygambere (asv) gelen oklara, başını uzatmasını ne ile izah edeceğiz. Dünyada bu fedakarlığı yapan bu zatlar, ahirette neden yapmasın. ediyoruz?