Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hâlâ tanımıyorsanız Hilmi Oflaz'ı mutlaka tanıyın ve hiç olmazsa bir fatiha okuyun... (1 Kullanıcı)

cemaldurra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Nis 2008
Mesajlar
1,142
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
67
Selamun Aleyküm,

Arkadaşlar bu adamı tanıyın, her zaman hatırlayın ve sık sık ruhuna hiç olmazsa bir fatiha okuyun... Emin olun bunu fazlasıyla hak ediyor...

HİLMİ OFLAZ...

Plazalar temiz, düzenli... Plazalar sessiz, haşmetli... Ancak Yenibosna İkitelli kırsalında mevzilenen matbuat mensupları hayattan koptu gitti.
Evet, yıllar evvel on muhabire tek daktilo gösterebilen gazete idareleri klimalı odalar, bilgisayarlı masalar sunuyorlar. İnternet bağlantıları, digital makineler ve tek tuşla önümüze açılan sayfalar...
Lâkin Cağaloğlu’nun tadı başkaydı, Küllük’te, Kızlarağası’nda, iki bardak çay içenler, ediplerle, şairlerle tanışır, derin mevzulara yelken açarlardı.
Gelgelelim ne edip ne de şair olan biri vardı ki ünlülerden fazla iz bırakırdı. Şüphesiz eser verecek bilgi ve donanımdaydı ama yazmazdı, belki de yazdıklarını saklardı. Evinde 30 bini aşkın kitabı vardı ve alayının da muhteviyatından haberdardı. Sürekli dinler, lüzum olmadıkça konuşmazdı. Eğer bir yanlışlık yer edecekse takır takır belge sayar, kapanışı yapardı.
Aslında Mahmutpaşa’da mendil çorap pazarlayan bir işportacı parçasıydı. Tezgahının bir yanını Büyük Doğu mecmualarıyla donatır, incik boncuk kovalayan kadınlara bile “dava” anlatırdı. Takdir edersiniz ki bu zor olmalıydı, saman pazarında inci mercan satılmazdı. Dergileri ekseri gelene gidene dağıtır, parasını cebinden verip hesabı kapatırdı.

Ziyafet saati
İkindi ile akşam arası mutlaka Türk Ocağı’na uğrardı. Gider teklifsizce musluk başına geçer, yanında getirdiği domatesleri peynirleri yıkardı. Gençlere birer simit, ya da dumanı tüten çıtır ekmek dağıtır, katıkları gazete kağıtları üzerinde servis yapardı. Her uzatandan sigara alır ve içsin içmesin herkese sigara tutardı. Kendisi Bafra’dan caymaz, elinde biriken Maltepe ve Samsunları talebelere sunardı.
Avurtları çökük, yüz çizgileri derin, boyun damarları belirgin ve bağrı daima açıktı. Seven sevdiğine benzermiş derler, siması Necip Fazıl’ı andırırdı. Mekâna yeni takılan gençlerle tanışır, kaynaşırdı. Bir fırsatını buldu mu kenara çeker ve “paraya ihtiyaçları olup olmadığını” sorardı. Düşünün kalabalık ailesiyle eğreti bir gecekonduya sığınan garip çorapçı, yenleri cepleri aşınmış ceketine, su çeken potinlerine bakmaz, talebelere burs vermeye kalkardı. Üstadın ifadesiyle “Hilmi kamyon gibi yük çeker, uçaktan hızlı uçardı...”
Hilmi Baba “hayatımda dört devre var: İkbal, idbar, ikmal ve icmal” dese de gençler onu bir başka kelimeyle hatırlarlardı: “İkram”
Hilmi Oflaz askere bile üç bavul kitapla gider, kışlayı kütüphane yapar. Önceleri Çengelköy’de bir köşkte otururlar, vaziyetleri iyidir, kira gelirleri, Düzce’de tütün tarlaları filan... Ancak Hilmi Baba servetini artırmakla uğraşmaz, habire dağıtır, dua almaya bakar. Nitekim köşk de uçar, kafasını Kuleli’deki gecekonduya zor sokar.
Bazen hemşehrileri gelip nasihate kalkarlar: “Bak Hilmi yaşlanıyorsun kenara bir şeyler koy, şu yaşa geldin, elinde neyin var?”
-Dostlarım, kitaplarım ve sigaram!
Servet olursa olur, olmazsa da olmaz. Ama dostluk ve muhabbet parayla tartılmaz. Hilmi Baba bahçesinde beslediği tavuklara bile birer ad takar ve bunların alayını Büyük Doğu mecmuasına abone yapar. Üstad satışımız arttı sanıp sevinsin yeter, son kuruşunu bile dergiye yollar. Dini ve milli eserler basan yayınevleri ona “üç beş kuruş kazansın diye” konsinye kitap bırakırlar. İyi de Hilmi Baba gençleri gördü mü dayanamaz, meccane dağıtır, borç boyunu aşar.
Garip kuşun yuvasını Allah yapar derler ya, Hilmi Baba bir gün yolda Mehmed Niyazi’nin ağabeyi Ziya Özdemir’i görür. Adamcağız “Hacca gidiyorum hakkını helal et” demeye kalmaz “ben de geliyorum” der arabasına atlar. O nasıl Kabe-i Muazzama ve Server-i Kâinat aşkıysa parasız, pulsuz “ve pasaportsuz” üç ülke geçer nurlu seyahati gailesiz tamamlar. Bizimki elini kolunu sallayarak geçerken sınır muhafızları tutulur kalır, adeta lâl olurlar.
Mahallenin çocukları onu görür görmez etrafına toplanırlar, zira Hilmi Babanın cebinde şeker, çerez eksik olmaz. Bayramlardada kandillerde paketler sardırır, yetim başı okşar.

Gıybet yasak!
Dedikodu bilmez, boş konuşmaz. Birinin aleyhinde atılıp tutulmaya başlandı mı mevzuyu değiştirir, bulunduğu yerde asla gıybet yaptırmaz. Öyle ya da böyle bu davaya hizmeti geçen birine toz kondurmaz. Eski bir mebus, birlikte vazife yaptığı arkadaşları aleyhine verip veriştirince “beyefendi söylemediklerinize saygımız sonsuz, ancak söylediklerinize katılamayacağız” der adamı fena bozar.
Yine günün birinde (adını vermeyeyim şimdi) ünlü bir profesör İslam âlimlerini küçümseyerek “bence”li, “bana göre”li cümleler kurar. Hilmi Baba kibarca ikaz ederse de Prof’umuz, üstüne basa basa “ben de âlimim” der “en az Ebû Hanife kadar ilmim var!...”
Hilmi Baba adamın yüzüne bakar, bakar “öyleyse yaşasın cehaletim” der, çeker kapıyı çıkar.
Bu derviş gönüllü insan 7 yıl kadar evvel bir bahar günü özlediklerine kavuştu, ekmeğini yedik Fatiha borcumuz var. Hani yemeyenler de okusalar...

Aziz dostum!
N. Fazıl’ın Toptaşı’nda çile doldurduğu günler (1960’lar)... Hilmi Baba tezgâhını satar, tam iki sene mapushane karşısında dikilir, bir hizmetim dokunur mu diye fırsat kollar. Üstadı görebilir mi? Eh işte, ara sıra, hayal meyal. Kendi ifadesi ile “bazen bulutlar dağılır, parmaklıklar arasından güneş doğar” o kadar.
Aradan yıllar geçer, N. Fazıl’ın dizi konferanslardan biri için Bursa’ya gelir. Şerefine Çelik Palas’ta yemek verilir, iş adamları, mebuslar, bürokratlar...
Çıkışta sokak kalabalıklaşır, ki tezahurat yapan gençler arasında yaşlıca bir adam vardır... Üstad derhal yanına gider ve elini omzuna koyar. Onu “fare tıkırtısından ürkecek kadar hassas, krallara diklenecek kadar gözü kara, aslanların önüne çıplak atlayacak kadar cesur” cümleleriyle tanıttıktan sonra “aziz dostum, işportacı Hilmi” der, noktayı koyar...
- - - - - - - -
O'nu anlatan yazı bu kadar ama asla yeterli değil, zira onu anlatmaya değil bir kaç makale, ciltlerle kitaplar yetmez aslında...

Son olarak O'nun zengin müslümanlara bir göndermesi ile yazıyı tamamlamak istiyorum...

Rahmetli sık sık " Safları sıklaştırın fakir müslümanlar girmesin araya!.." diye eleştirirdi zengin müslümanları... Allah rahmet eylesin... N'olur bir fatihayı esirgemeyin O'ndan...
15 mayıs 1998'de vefat etmişti, rahmetle anıyoruz...

Allah'a emanet olun...
 

buket58

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Haz 2009
Mesajlar
1,331
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
as evet hala tanımıyorum tanınmaya değer bi zatmış .

"Her uzatandan sigara alır ve içsin içmesin herkese sigara tutardı"acaba sigarayı çok mu seviyormuş keşke eğer içiyorsa içmeseymiş daha çok yaşarmış

fatihamı okudum doktorum sağolun allah emanet olun
 

cemaldurra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Nis 2008
Mesajlar
1,142
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
67
Selamun Aleyküm,

Bazen hemşehrileri gelip nasihate kalkarlar: “Bak Hilmi yaşlanıyorsun kenara bir şeyler koy, şu yaşa geldin, elinde neyin var?”
-Dostlarım, kitaplarım ve sigaram!

diyecek kadar...

Şahsen benim hayatta en nefret ettiğim iki şey, sigara ve kola... Ancak Hilmi Oflaz'a bu konuda kızamıyorum... İnşaallah Allah affeder...

Allah'a emanet olun...
 

cemaldurra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Nis 2008
Mesajlar
1,142
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
67
Selamun Aleyküm,

Emin olun rahmetli Hilmi Oflaz bu ilgisizliği hak etmiyor...

Allah'a emanet olun...
 

edam005

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Ara 2008
Mesajlar
982
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
paylaşımınız için yüreğinize sağlık,
bizde nice gizli hilmi oflazlar vardır, ama insanlarımız genelde reklamize ünlülerimizi daha çok severler yada sevdiklerini sanırlar aslında.
yapacağımız teş şey oysa Allah dostları bize anlatıldığında, onun hatırına rahmet salabilecek kadar mütevazi olabilmek......
böyle güzel yürekli ,insana fatiham hediye olur inşallah...
 

cemaldurra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Nis 2008
Mesajlar
1,142
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
67
Allah razı olsun, Allah dualarımızı, dualarınızı kabul etsin inşaallah...
Allah'a emanet olun...
 

Firdevs Nisa

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Haz 2009
Mesajlar
75
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
ismini yeni duydum demeye çekiniyorum ama mlsf öyle oldu.yüreği büyüklerden her ne kadar tanımasamda(Sayenizde tanıyoruz A.R.O.) N. Fazıl çok güsel anlatmış Onu
“fare tıkırtısından ürkecek kadar hassas, krallara diklenecek kadar gözü kara, aslanların önüne çıplak atlayacak kadar cesur” cümleleriyle tanıttıktan sonra “aziz dostum, işportacı Hilmi” der, noktayı koyar...


ALLAH'ıN rahmeti O'nun ve O'nun gibilerin üzerine olsun inşallah,mekanları cennet,kabirleri nur ile dolsun....

Emeğinize Sağlık​
 

cemaldurra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Nis 2008
Mesajlar
1,142
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
67
Selamun Aleyküm,

Hilmi Oflaz…
Büyük bir şair ya da yazar değil…
Akademisyen değil…
üstüne üstlük bir ortaokul mezunu…
dolayısıyla meşhur bir ilim adamı değil…
Devlet adamı da değil…
yani belki de modern kriterlere göre hiçbir şey değil…
Fakat o, üstad Necip Fazıl’ın tarifiyle, “fare tıkırtısından ürkecek kadar hassas, krallara diklenecek kadar gözü kara, aslanların önüne çıplak atlayacak kadar cesur, aziz dost, işportacı Hilmi Oflaz”dır.

Üstad bir şiirinde şöyle seslenir:

"Garip geldik gideriz, rafa koy evi barkı
Tek, dudaktan dudağa geçsin ölümsüz şarkı!"

İşte Hilmi Oflaz da adeta bu dizeleri kendine şiar edinmiş, o ölümsüz şarkının dudaktan dudağa aktarılması için tüm varlığını, benliğini, sahip olduklarını fedadan çekinmemiş bir garip âdemdir.

Ne olur bir fatiha... Allah razı olsun...

Allah'a emanet olun...
 

Emanet

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2008
Mesajlar
3,574
Tepki puanı
34
Puanları
48
Yaş
39
Kendisi Bafra’dan caymaz, elinde biriken Maltepe ve Samsunları talebelere sunardı.

Üstadın ifadesiyle “Hilmi kamyon gibi yük çeker, uçaktan hızlı uçardı...”

Aziz dostum!
N. Fazıl’ın Toptaşı’nda çile doldurduğu günler (1960’lar)... Hilmi Baba tezgâhını satar, tam iki sene mapushane karşısında dikilir, bir hizmetim dokunur mu diye fırsat kollar. Üstadı görebilir mi? Eh işte, ara sıra, hayal meyal. Kendi ifadesi ile “bazen bulutlar dağılır, parmaklıklar arasından güneş doğar” o kadar.
Aradan yıllar geçer, N. Fazıl’ın dizi konferanslardan biri için Bursa’ya gelir. Şerefine Çelik Palas’ta yemek verilir, iş adamları, mebuslar, bürokratlar...
Çıkışta sokak kalabalıklaşır, ki tezahurat yapan gençler arasında yaşlıca bir adam vardır... Üstad derhal yanına gider ve elini omzuna koyar. Onu “fare tıkırtısından ürkecek kadar hassas, krallara diklenecek kadar gözü kara, aslanların önüne çıplak atlayacak kadar cesur” cümleleriyle tanıttıktan sonra “aziz dostum, işportacı Hilmi” der, noktayı koyar...
- - - - - - - -

aleyküm selam.
ALLAH razı olsun değerli büyüğümüz,
bu değerli şahsiyeti tanımıyordum,bafralı olmama rağmen adını dahi duymamıştım..sayenizden bilgilendim..
ve biraz araştırdım Üstad'ın manevi oğlu olarak ve ona aşırı bağlılığıyla anılıyor..
ben nasıl gözden kaçırmışım...
gerçekten okunmaya değer bir hayatı var..
ALLAH razmet eylesin...cennetliklerden eylesin onu RABBİM...
 

Emanet

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2008
Mesajlar
3,574
Tepki puanı
34
Puanları
48
Yaş
39
Hilmi Oflaz’a göre dünyada Necip Fazıl’dan daha “necip”, daha “fazıl” başka hiçbir kimse yoktu. En büyük şair, en büyük mütefekkir, en büyük tiyatro yazarı; hikâyeci, romancı, aksiyon adamı sadece ve sadece Necip Fazıl’dı. Bu bağlılığın, bu olağanüstü hayranlık duygusunun verdiği hazla ve hızla ömür boyu üstadının peşini bırakmadı. Onunla “hemhâl” oldu bir daha ayrılması “muhal” oldu. Necip Fazıl hapse düşünce o da peşine düştü. Mahmut Paşa’daki tezgâhlarını bırakıp pılısını pırtısını Toptaşı Cezaevi’nin kapısına taşıdı. Hem geçimini sağlamak hem de bu arada üstadın ihtiyacını karşılamak, arandığı zaman “Ben buradayım!” demek için tam bir buçuk yıl cezaevinin önünde zarf kağıt vesaire satmakla meşgul oldu. Gece gündüz buradan ayrılmadığına göre, bari üstadı görebiliyor musun diye soranlara, “Bulutların arkasından güneşin görünmesi gibi, camın önünden geçerken, parmaklıkların arasından görüyorum!” cevabını vermişti
 

Emanet

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2008
Mesajlar
3,574
Tepki puanı
34
Puanları
48
Yaş
39
Hilmi Ağabey, 15 Mayıs 1998’de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi hastanesinde vefat etti. 17 Mayıs Pazar günü, Eyüp Sultan Camii’nde kılınan cenaze namazında sonra Eyüp Mezarlığı’na, Necip Fazıl’ın hemen ayak ucundaki kabrine defnedildi. Aralarında o zamanki Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da bulunduğu büyük kalabalık, Hilmi Oflaz’ı işte böyle muhteşem bir merasimle ebediyete uğurladı.
 

Emanet

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2008
Mesajlar
3,574
Tepki puanı
34
Puanları
48
Yaş
39
5476.jpg


Üstad bir şiirinde şöyle seslenir:"Garip geldik gideriz, rafa koy evi barkı/ Tek, dudaktan dudağa geçsin ölümsüz şarkı!"
 

cemaldurra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Nis 2008
Mesajlar
1,142
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
67
aleyküm selam.
ALLAH razı olsun değerli büyüğümüz,
bu değerli şahsiyeti tanımıyordum,bafralı olmama rağmen adını dahi duymamıştım..sayenizden bilgilendim..
ve biraz araştırdım Üstad'ın manevi oğlu olarak ve ona aşırı bağlılığıyla anılıyor..
ben nasıl gözden kaçırmışım...
gerçekten okunmaya değer bir hayatı var..
ALLAH razmet eylesin...cennetliklerden eylesin onu RABBİM...

Selamun Aleyküm,

Değerli katkılarınız için teşekkür ediyorum, Allah razı olsun...
Yalnız bir yanlış anlama var sanırım düzeltmek isterim...
Rahmetli Hilmi Oflaz aslen Trabzon'lu olup kendisi Düzce'de doğmuştur....
Sizde Bafra'lı olduğu hissini uyandıran "Kendisi Bafra'dan caymaz" ifadesi eskiden çok tüketilen Bafra sigarasını kastetmektedir... Kendi Bafra içerken o zamanın lüksleri sayılan Maltepe ve Samsun sigaralarını ise hep başkalarına ikram edermiş... Tevazuyu görüyormusunuz...

Allah mekanını cennet etsin, inşaallah...

Allah'a emanet olun...
 

Emanet

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2008
Mesajlar
3,574
Tepki puanı
34
Puanları
48
Yaş
39
Selamun Aleyküm,

Değerli katkılarınız için teşekkür ediyorum, Allah razı olsun...
Yalnız bir yanlış anlama var sanırım düzeltmek isterim...
Rahmetli Hilmi Oflaz aslen Trabzon'lu olup kendisi Düzce'de doğmuştur....
Sizde Bafra'lı olduğu hissini uyandıran "Kendisi Bafra'dan caymaz" ifadesi eskiden çok tüketilen Bafra sigarasını kastetmektedir... Kendi Bafra içerken o zamanın lüksleri sayılan Maltepe ve Samsun sigaralarını ise hep başkalarına ikram edermiş... Tevazuyu görüyormusunuz...

Allah mekanını cennet etsin, inşaallah...

Allah'a emanet olun...

aleyküm selam..
ben teşekkür ederim...
evet büyük bi yalnış anlaşılma olmuş,kusura bakmayın.:a11:.e sigarayla aram yok ondandır..ama olsun memleketimin adı geçmiş ya yeter:a12:
ALLAHA emanetsiniz..
selam ve dua ile..
 

cemaldurra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Nis 2008
Mesajlar
1,142
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
67
Zamanın üniversite öğrencilerinden birinin bir anısı:

Galiba İLESAM'ın (ilim ve edebiyat eseri sahipleri meslek birliği) merkezi olarak kullanılan Çemberlitaş'taki eski medrese kalintilarinin dernek lokaline çevrilmiş haldeki yeriydi...
Oraya özellikle üniversitelerde okuyan, master doktora yapan milliyetçi - muhafazakar kesimden gençler gelirler oradan buradan geyik yaparlardı...
Şimdi ulusal TV'lerden birinde çalışan bir arkadaşla oraya gittik ve beni Hilmi Oflazla tanıştırdı o arkadaşım...
Metis Elöz'ün yazdigi gibi isportaci..
İşportacı görünümlü ihtiyara bu kadar okumuş adamın içinde hatır gönül için herhalde bu ihtiyarcıkla da tanışmamız lazımmış gibisinden içimden geçirdim..
tahfifimi fark etti mi bilmem,
Muhabbetin koyulaşıp, ortamda olan bitenin fark edilemeyeceği bir aşamada kulağıma eğilerek maddi problemimin olup olmadigini sordu..
Hiç çekinme yardımcı olurum dedi..
Yeni tanıştığımız, dikkat etmediğim bir adam...

Sonradan, Hilmi oflaz vefat ettiğinde, o gün Mehmet Niyazi'nin gözyaşlarıyla ıslanmış köşesindeki yazısından öğrendiğime göre, sadece bana değil, yüzlerce Anadolu çocuğuna aynı soruyu sormuş..
İşportadan kazandıklarıyla bir çok gencin maddi problemine ilaç olmuş..
Mehmet Niyazi'nin yazdığıne göre İslami camiada bir çok genç, sadece onun işporta kazanclarıyla okullarını tamamlayabilmişler..
Bir çokları bugün çok yüksek yerlere gelmiş, hayatteyken hep ziyaret ederlermiş.
Vefatından sonra da inşaallah işine yarıyordur yardımları..
Allah rahmet eylesin..

Hilmi Oflaz, bey amca mı demem lazım bilmiyorum ama,
o gün sana hafife alarak bakmış olmamın utancını hala yaşıyorum..
Hakkını helal et...
 

ya mucib

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Ara 2008
Mesajlar
1,037
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
34
okudum ALLAH kabul etsin kardeşim
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt