Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hafızlık yolundaki altın prensipler (1 Kullanıcı)

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
1. Ezberleyeceğiniz sayfayı yüzünden seri şekilde okuyun. (Seri okuyun)

2. Ayetleri tek tek ezbere okumaya çalışın. (Her ayeti yanlışsız okumaya çalışın.)

3. Peşpeşe ezbere okuduğunuz ayetin sadece ilk kelimesine veya ilk kelimenin ilk harflerine bakarak okumaya çalışın. (Her ayeti kuvvetli ve yanlışsız ezberleyin.)

4. Ayetlerin peşpeşe sırasını gözeterek ve yüzüne bakmadan ezberleyin. (Ayetler arasındaki bağlantıyı pekiştirin.)

5 Bazı ayetlerin ve bazı ayetlerdeki kelimelerin değişik sayfa ve surelerde tekrar edildiğinden dolayı manalarına dikkat etmeden, hafızanın aşina olacağı akıcılıkta ezberleyin ki unutulmaması kolay olsun. Manaya bağlı kalarak yapılan ezber usulü zor, karışık ve şaşırtıcıdır. (Ezberleri sayfanın ve ayetlerin tabîi akışına göre yapın.)

6. Hafızlık için hazırlanmış özel bir Kur'anı Kerim var ondan ezberlemeniz kolay olur . Sûre ve ayetlerdeki tekrarları ve birbirine yakın ayet ve deyimleri belirgin bir şekilde gösteriyor, kolay bağlantı kurmaya ve hatırlamaya yardımcı oluyor. Bu kur'anı bir Zatı Muhterem hafızlara kolaylık olsun diye hazırlamış fakat ben ismini ne yazık ki hatırlayamıyorum. İnşallah içinizde hatırlayanınız vardır. (Ezberleri hafızlık için özel Kur'an'dan yapın.)

7. Ezberi ilk cüzün son sayfasından başlayarak sırasıyla ikinci, üçüncü, ... otuzuncu cüzün son sayfalarını ezberleyin. Sonra, birinci cüzün 29'uncu sayfasının ezberiyle beraber 30'uncu sayfasının ezberini de tekrarlayarak okuyun ve her cüz için bunu uygulayın. Böylelikle her yeni sayfayla beraber eski sayfaları da pekiştirmiş olursunuz. (Ezberde her yeni sayfayla beraber eski sayfaları takrarlayın.) [Böyle ezberlemenin bir sebebi -ilmi çalışmalarda- hangi sayfanın hangi cüzde, kaçıncı sayfa oduğu, hangi ayetin hangi cüzün hangi sayfasında olduğu hemen hatırlanabilsin, bulunsun.]

8.Ezberi mütemadiyen, araklısız hergün yapın. Zihnin intibakını sürekli canlı tutun. (Ezbere ara vermeyin.)

9. Ezber için belli bir vakti zamanın içine, günün içine sıkıştırın. Boş vakit veya uygun bir zaman beklemeyin, bekleyerek uygun vakit asla gelmez, vakti kendiniz bulun. Acil bir işinize veya bir arkadşınız, yakınınız çağırdığında nasıl vakit bulabiliyorsanız, ayırabiliyorsanız ezber vaktine de aynı aciliyeti gösterin. (Ezberi her vakitte yapın.)

10. Ezberi her yerde yapabilirsiniz. Evde, camide, işte, trende, otobüste, namaz vakitlerinde, iş arasında, yolda yürürken gibi her durumda yapın. (Ezber için özel bir yer ve mekan aramayın.)

11. Ezberlerinizi yüzünden dinleyecek birisine lütufla izin isteyerek okuyun, takip ettirin. Ezber yapan iki kişi birbirlerini dinleyerk çok fayda sağlarlar. (Ezberlerinizi, lütfen dinletin.)

12. Ezberlerinizi vakit namazlarda zammı sûre olarak okuyun. (Ezberlerinizi namazlarda tatbik edin.)

13. Her ezbere başlarken Kur'an okumaya başlama duasını da okuyun. (Ezbere duayla başlayın.)

14. Meal ve tefsirini okuyun, üzerinde çalışın.
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
M.Özcan Güneşdoğdu Röportajı

Ana Sayfa




" Hayatımda beni en çok mutlu eden şey, güzel Kur’an okuduğum anlardır. O an dünyalar benim olur zaman zaman ayağım yerden kesilir, bazen de kendimden geçerim, o halin saatler sürmesini ve hiç bitmemesini arzu ederim. "




Geçmişinize baktığımızda çok küçük yaşlarda başlayan bir Kur’an eğitimi ve bununla birlikte gelen dünya çapında başarılar görmekteyiz, bize biraz bu dönemden bahseder misiniz?

O zamanlar babamın hediye etmiş olduğu Abdussamed’in bir Kuran Kaseti Kur’an’ımızı okumaya karşı bende büyük bir şevk oluşturdu ve gurbetçilerimizin açmış olduğu teşkilâtlar bünyesinde yapılan Kuran yarışmaları da bizlere bu istikamette yol gösterdi; 1982’de Hamburg’da ve 1983’te Almanya’da 1'nci, 1984’ te Türkiye yarışmasında bölge 3’ncüsü, 1985' te ilk Avrupa Kur'an Yarışması' nda ise 1'nci oldum. Sonraları nasıl yapıldığını çok merak ettiğim dünya yarışmasına iştirak ettim, tamamıyla Allah’ımızın bir lûtfu olarak 1991’de Suudi Arabistan’da “güzel okuma” dalında 1. oldum. 1994 ve 2003 yıllarında ise İran’da ki yarışmalara iştirak ettim, Kur’an’lar okudum.
Tabiiki Kur’an okumak bizim özel bir becerimiz değil Rabb’imizin lütfudur. Bu şerefi bahşettiği için Cenâb-ı Hakk’a özellikle hamd ediyorum.

Hayatımda beni en çok mutlu eden şey, güzel Kur’an okuduğum anlardır. O an dünyalar benim olur zaman zaman ayağım yerden kesilir, bazen de kendimden geçerim, o halin saatler sürmesini ve hiç bitmemesini arzu ederim.





Kur’an-ı Kerim’i hıfzetmiş ve Kur’an Tilâveti’nde de dünya birincisi olmuş birisi olarak sizce ideal Kur’an öğrenim dönemi ne zamandır ve Kur’an eğitimi nasıl yapılmalıdır?


Şüphesiz dünyadaki en büyük şeref MÜ`MİN olmaktır. Bunlar içerisindeyse, şereflerin en büyüğü "Hâmil-i Kur’an" yani HAFIZ olma şerefidir. Kur’anı öğrenecek kişiye öncelikle hafızlığın önemi anlatılmalı, sonra bu işi sevdirmeli, kabiliyetine göre daima teşvik etmeli ve en önemlisi Kur’an eğitimini iyi bilen, femi muhsin, ağzı düzgün birisinden almalı ve çok Kur’an dinlemeli ve okumalıdır. Hocalarımız bizlere mümkün mertebe küçük yaşlarda hafızlığa başlatılması gerektiğini tavsiye ederlerdi ki kanaatimce ideal olanı budur. Ancak ben hafız olmak isteyen her müslümanın hangi yaşta olursa olsun bu işi başarabileceğine inanıyorum. Sahabe-i kirâm efendilerimizin önemli bir kısmının ileri yaşlarda, örneğin Hz.Ömer Efendimiz’in 39 yaşında müslüman olduktan sonra, hafız olduğunu düşünürseniz meseleyi daha farklı anlayabiliriz. İlla da şu zaman içerisinde bitecek diye bir şartı da yoktur; amaç bu şerefe nail olmak ise, 3 sene değil de 5 sene sürsün, diğer bir ifade ile “azmin elinden birşey kurtulmamış” der atalarımız.




Efendimiz "Kur'anı seslerinizle zînetlendiriniz." Yani Kur'an okuyuşunuzu, kıraatinizi sesinizle süsleyiniz! buyuruyor. Sizce bunda ölçü ne olmalıdır? Bu hadis-i şerifi açıklar mısınız?


“Allah güzeldir güzel olanı sever” hadisinde de olduğu gibi, Kur’anı mümkün mertebe en güzel ses tonu ile okumalıdır. Bir meşhurun: “Her ses güzeldir” ifadesinden yola çıkarak, okuyan kişi mümkün mertebe sesini en tatlı ve hoş tona ayarlayarak Kur’an´ı makamlı okumalı, dinleyenler adeta o okuyuşla büyülenmeli.


Efendimizin yukarıdaki hadisi aynı zamanda, milyonlarca insan içerisinden sadece pek az insana lûtfedilmiş olan müstesna güzel seslerin Allah’ın Kelamı’nın okunması yolunda kullanılması için önemli bir tavsiye diye algılıyorum. Çünkü tüm nimetlerden ve bunları nerelerde, hangi yollarda kullanıp hatta kullanmadığımızdan hesaba çekileceğiz.





Maide-i Kur’an (Kur’an Ziyafeti) programlarının sizin projeniz olduğunu öğrendik. Bu proje nasıl ortaya çıktı? Bu projeyle ilgili hedefleriniz neydi ve şu anda gelinen nokta nedir?


Yıllardan beri dünyaca ünlü Hafızları büyük bir şevkle dinleyen bir kardeşiniz olarak, dinlediğim kıraatler içerisinde adeta dinleyenlerin kendilerinden geçtikleri, coşkulu cemaatlerin huzurunda okunmuş, 3 saati aşan okumalar var. Bunları dinledikçe ne yaparda bizler de insanlarımıza “KUR’AN DİNLEME ŞUUR ve KÜLTÜRÜNÜ” yerleştiririz diye uzun zamandır hep düşünürdüm. Derken, değişik memleketlerden aynı zamanda Hamburg’ da yaşayan ve uluslararası yarışmalarda dereceler almış güzel Kur’an okuyan arkadaşlarımızı, 2001 yılında Hamburg Merkez Camimiz’e dâvet ederek, asıl adı “Maidey’i Kuran” ( “Kuran sofrası”) olan, dinleyenlerin okuyanlara imreneceği, en üst düzeyde, görkemli bir Kur’an Ziyafeti programı hazırladık. Bu programın haftalar öncesinden duyurusunu da yaptık ve Kur’an’a gönül verenler camimizi hınca hınç doldurdular. Büyük ilgi gördüğü ve camiler almadıği için salonlara taştık. İkinci ve üçüncü programımızı Almanya’nın en güzel tiyatro salonunda yaptık ve programları periyodik olarak her yıl bir defa yapmaya başladık.
Daha sonra Almanya çapında diğer islâmi cemaatlerden ve ırklardan yoğun talepler oldu. Sonraları Avrupa çapına oradan da ülkemiz Türkiyemiz’e yayıldı.

Programın aynı zamanda amacını ifade eden önemli birde sloganı vardı; “Ruhların gıdasıdır Kurandır” diye, bu “Ela bizikrillahi tetmeinnül gulub ” “Şunu iyi bilin ki, şüphesiz kalplerin asıl mutmain olması, huzur bulması Allah’ı zikriyle mümkündür.” ayetinin tercümesidir. Bu sloganla yıllardır ruhların gıdasi müziktir safsatasını tashih etmek istedik.

Hamdolsun bu sebeple bugün milyonlarca insan Kur’anımız’ın o büyüleyici hoş sadasını tanıma ve dinleme imkanı buldu. Bu sayede pek çok insanın Kur’an’a yönelmesine gençlerimizin ise makamlı okumalarına teşvikine vesile oldu. Bu bağlamda Türkiyemiz’de bu hizmete öncülük ettiği için “AGD” Anadolu Gençlik Derneği’ni kutluyorum. Tabii ki programların içeriği mesaj verme noktasında çok daha iyi doldurulabilirdi, örneğin yukarıdaki bir yanlışı düzeltmeye mâtuf o altın ifade değerlendirilebilirdi. Kur’an’ın mûcizevî özellikleri anlatılabilir ve insanlarımızın Kur’an okumalarını teşvik eden can alıcı mesajlar verilebilirdi.




Hayatında hiç tefsir veya meal okumamış insanlarımıza bakacak olursak Kur’an-ı Kerim’in manasını anlamanın önemine binaen neler söylemek istersiniz?


Önce bir aaahhh çekeyim! Çünkü bugün gerek ülkemizde gerek İslâm Âlemi’ nde, sıkıntıların başında okumamak ve anlamamak geliyor! Sanki ilk inen ayet ´´OKU´´değilde "OKUMA!".. Dünyada en çok okunan,en çok sözde! saygı gösterilen, dinlenen ve basılan kitap Kur’an iken, adeta anlamamakta direnilen kitap da neredeyse yine Kuran! Oysaki Allah’ımız Kur’an’ımızın muhtelif yerlerinde defaatlerce, aklınızı başınıza alasınız diye -ben bunu ŞUUR lanasınız diye algılıyorum- biz Kur’an’ı kolaylaştırdık yok mu anlayan! diye sorar. Adeta günümüz müslümanları bu soru karşısında “evet yok anlayan” der gibidirler.

Bugün sadece müslümanlar değil, topyekun tüm insanlık, günümüzün problemlerinden tek çıkış yolu olan Kuran´ın çağlar üstü nurlu yoluna ve altın prensiplerine kulak vermek zorundadırlar. Aksi takdirde dünyamız, birilerinin çıkarlarını korumaya dayalı sapık ideolojilerin ve birtakım BEYİNSİZ! Kur'an'ın ifadesi ile SEFİH kişilerin sultasında ve ZULMÜNDE uçuruma doğru hızla yuvarlanıyor.

Bu sorumluluk başta müslümanlara ait ve bu sadece ve sadece Kur’an’ı anlamaktan geçiyor.





Sizi ayrıca ilahi albümlerinizden de tanımaktayız, bize biraz bu yönünüzden de bahseder misiniz?


Çocukluğumdan beri okuduğum Kur’an’ın yanı sıra ilahi de söylüyorum. Çünkü Kur’an talimi esnasında, aynı zaman da ses ve mûsiki talimi de yapıyorsunuz, yani Kur’an okumaya çalışan bir insanın mûsıkîden uzak durması düşünülemez. Bugün tarihe mâl olmuş büyük mûsıki üstadlarının önemli bir kısmı hafızdır. Hamburg'da camiide talebeliğimiz döneminde hocalarımız bizlere özellikle özel gün ve gecelerde okumak üzere ilahiler öğretirlerdi. Sonraları cemaatimizden gelen yoğun istek üzerine bir ilahi albümü yaptık (1987) ve hayli ilgi oldu ardından. Nasihat isimli ilk ekib çalışmamızı daha sonra ise bugün hala dinlenilen “Cürmüm ile Geldim Sana” eserinin de içerisinde bulunduğu “Biz geliyoruz” isimli ferdî çalışmamı yapmış oldum. Bilâhare bu çalışmayı; Cürmüm ile Geldim Sana I, Cürmüm ile Geldim Sana II, Gül Peygamberim, Medet, Lebbeyk, Sevmeye Geldim, Medine Yollarında, Aşk Közü ve en son “Haydi söz verelim” çalışmaları takip etti.




“Ey Rahmeti Bol Padişah” hemen hemen herkesin bildiği, sevdiği bir ilâhi, böyle bir ilâhinin bestekârı olmak nasıl bir duygu? Bu ilahiyle ilgili bize neler söylersiniz?


Öncelikle bu eseri bendenize nasip ettiği için Mevlâ’ ya Hamd ediyorum, biliyoruz ki başarılar ve güzellikler Allah’ dan, kötülükler ve eksikler ise kendimizdendir. Bu eserde söz, beste, aranje, yorum ve içerik bütünleştiği ve insanımızın Rabb’ine olan tazarrusunu dillendirdiği ve gönlüne tercüman olduğu için de çok sevildi. İlâhi noktasında insanlarımız daha çok beni bu eserle tanımış oldular.




Son albümünüzde Almanca eserler seslendirdiniz, daha öncesinde de Almanca Mealli Kur’an-ı Kerim albümü yaptınız. Bu tür çalışmalarınızın devamı gelecek mi?


30 yıldır Almanya’da yaşayan ve 18 yıl bilfiil İmamlık yapmış birisi olarak, 60’lı yılların başında gurbetçilerimizin ve müslümanların bu ülkelere gelişi bazı gayri müslimlerinde islâmına vesile oldu. Önceleri Almanca Kur’an Meali, sonraları “Namaz Hocası” ve “İlmihal Kitapları” sorulurdu. 90’lı yılların başlarındaysa “Almanca İlahiler” de sorulmaya başlanıldı. Biz de bu talepten yola çıkarak bazı eserleri Almanca’ya tercüme ettik. Hatta kendi değerlerimizi Almanca ifade eden yine buradaki Almanca’ya hâkim gençlerimiz tarafından yazılmış ve bestelenmiş eserler okumaya başladık. Zaman içerisinde hayli ilgi gördü. Bu vasıta ile aynı zamanda inancımızı ve değerlerimizi Almanlar’ a tebliğ etmeye çalışıyoruz.


Mevla te´siri halk eyleye.
 

siyah peçe

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Ağu 2008
Mesajlar
485
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
allah razı olsun.hafızlar iyi okumalı:)yani hafızlık yapanlar aman dikkat!sırtlarda dagdan daha agır bir yük var...altında ezilmekte var...
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Her gece “uykuya” diye koyarken başımı yastığa, günümü geçirdiğim dostum gelir aklıma… Uykularım kaçar; harfler, kelimeler, cümleler…
Hiçbir harf böyle sırlarla dolu, hiçbir kelime böylesi şerefli ve hiçbir cümle, böylesi sonsuz ikrâm sahibi olamaz…
Her harf-i âlâsı, sonsuz esrâr sonu acz; her kelime-i şerîfi sonsuz mânâ sonu acz, her âyet-i kerîmesi sonsuz kerem sonu idrâki mümkün olmayan mûcizeler deryâsı…



Öyle bir Kitap ki, Şân-ı Azîm, Kur’ân-ı Azîmü’ş-Şân!
Bir harfine ecir; sonu sonsuz rıza! Tekrarlanan her âyet-i kerîme, hıfzı için dökülen her gözyaşı, her ter damlasına paha biçilmeyen inciler deryası…
Dediler ki, şeytan hafızlığın başında, ortasında dikilir ve oturur doğru yolunun üstüne…
Öyleyse önü Aşk, ortası Aşk, sonu Aşk!
Hıfza gönül vermiş zihinler! Diller, “gönüllü zihinlere” tercümân sadece…
Ey hâfız, sen artık yürüyen Kur’ân-ı Kerîm’sin! Gönderilen Gönderen’in kadrince olduğuna göre; Gönderilen’i yüklendin sen, Gönderen’i sakın unutma!..
Unutma!
Sana; “işte şu yürüyen bir Kur’ân-ı Kerîm’dir” denildiğinde aşktan İmâm-ı A’zam gibi uykuların kaçmalı, Mevlânâ gibi aşkın sarhoşluğu seni senden alıp O’na döndürmeli!
Sakın unutma!
O’nu hıfzeden zihnin değil, yalnız gönlündür aslında… Kalbini başka şeylerle doldurma ki, gönlün her dâim bu şerefli hazîneye temiz, şanlı bir mahfaza olsun… Ve zihninden, yüreğinden diline aksın bu hazînenin incileri, mercanları… İnsanlar da nasiplensin bu hazineden ki, hakkını veresin bu cevherin!
Sırrına denizler mürekkep olup yetişemiyorsa, yüklendiğin yükü anla da sakın hafif zannedip gönlünü, zihnini boşlama ey hâfız!
Sen hâfızsın, yürüyen Kur’ân-ı Kerîm! Hıfzın yalnız zihninde kalmasın, önce yüreğine, sonra diline insin inşâallâh!
“Ne yücedir o Allâh ki, bütün alemlere bir uyarıcı olarak kuluna Furkân’ı (Kur’ân’ı) indirmiştir.” (el-Furkân, 1)
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Hafızın Annesine Mektubu
Hafızın Annesine Mektubu

Bu hafta yine güç banyo ile
Atlattık haberin oldumu anne...
Çamaşır duruyor inan kir ile,
Vaziyetten malum oldun mu anne...

Gece saat üçte uyanmaktayız,
Herkes yatakta biz ayaktayız,
Uykulu gözlerle ders çalışmaktayız,
Bizim gibi uykundan oldun mu anne...

Hafızlardan herkes bıkmış usanmış,
Mutfakcı, nöbetci herkes dert yanmış,
Hafızlık düşündüğümden de yamanmış,
Halimizden haberin oldu mu anne...

Adımız çıkmış bir kere yaramaz,
Konuşsak bir türlü sussak hiç olmaz,
Hafızsız görevli listesi olmaz,
Her an teftişteyiz bildin mi anne...

Ne tatilimiz var, ne hafta sonu,
Çıksada beşimiz kalıyor onu,
Şikayet olarak yazmadık bunu,
Değişiklik olmalı değil mi anne...

Ruhumuz uykuda beden ayakta,
Mideler laf anlamıyor hep acıkmakta,
Çaresiz ellerimiz ekmek çalmakta,
Sen de bu dertlere düştün mü anne...

Derdimiz çok büyük dersler olmuyor,
Derdimize kimse çare bulmuyor,
Hocalar yüzümüze gülmüyor,
Tebessümden mahrum kaldın mı anne...

İşte anneciğim her zaman böyleyiz,
Öteyi sen anla biz söylemeyiz,
Bu gidişle biz hiç gülmeyiz,
Mevla'ya duaya durdun mu anne...

iktibas
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Beklenen gün gelecekse,
Çekilen çile kutsaldır. hudayi hafizlikta neler oluyor? )
Sabah olur daha horozlar kalkmamis
ama hafizlar dimdik ayakta
hoca hanim gelir sandalyesine oturur
baslar hafizim sallanmaya

oku hafizim oku ama nereye kadar
herseyin oldugu gibi bunun da bir sonu var
relax ol kendine gel bir besmele çek
zaten besmele her kapiyi teker teker açar

saat gece hep gece tek gece
gecesi gunduzu yok bu is boyle iste
durmaz okur hafizim hece hece
hafizlik bu iste boyle bir bilmece

nefsimin putuna taptirma beni
ejderhayi kufre kaptirma beni
ey guzel Allahim budur dileyim
Hafiz oldum ya Rab Hafiz oleyim
 

resulemeftun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Nis 2008
Mesajlar
38
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Web Sitesi
www.photoshop1.blogcu.com
Paylaştıkların için Allah-u Teala senden razı olsun....Rabbim herkese Kur'an-ı Azimüşşan'ı hıfz etmeyi nasip etsinn...
 

_SeNaToR_

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2008
Mesajlar
1,220
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Eyvallahta.. Rahat ol diyememiş mi Relax ol diyor :)
 

istikbal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
1,236
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Uzun ve düşünülmüş yoldan.
Selemu alaykum,elinize sağlık kardeşim paylaşımınız faydalıydı Allah c.c. sizden razı olsun.Paylaşımınızda da belirttiğiniz gibi Kuranı kerimi okumak,ezberlemek için özel bir yer aramamıza gerek yoktur.Günün her saatinda okuyabiliriz yalnız bazı yerler dışında bunuda belirtmekte fayda görüyorum.
İnsan zihnin genel itibariyle en boş olduğu,ezberlemeye daha musait olduğu vakit sabaha karşı olan vakittir.Elimizden geldiği kadar bu vakitleri kaçırmamaya özen gösterelim inşallah.İçinde bulunduğumuz Rahmet ayı Ramazan ayı bizler için bulunmaz birer fırsattır.Camilerde mukabele okuyan yerler,hatimle teravih kılanan yerler mutlaka vardır,oralara iştirak edersek Ramazan ayını dolu dolu geçirme yolunda büyük bir adım atmış oluruz inşallah.Rabbim Kuranı kerim okumayı,ezberlemeyi ve hayata geçirmeyi cümlemize nasib eylesin.Allah c.c. emanet olun,hayırlı Ramazanlar...
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
930488480249b1677eood7.jpg


Ey nuru Kuran...

Yıllardır seninle beraberim;
Herbir ayetine,
İfade ettiğin bütün kelamına aşinadır gözlerim.
Bilsen de tacı takarlarken şimdi
Ne hisseder yüreğim


KURANIM benim

Herşeye rağmen sen beni kendine kabul ettin
Layık değilim belki ama
Bu şerefi bana bahşettin
Hafızsın, hafız oldum dedirttin.


Hafız olmak rehber olmak
Önder olmaktır benim için
Yalnız senin ifade ettiğin biçimde
Yaşamaktır tek gerçeğim
Aksi takdirde büyük bir iştiyakla beklermiydi
Hafızları cennetin..


Şimdi bu eşsiz mutluluğu yüreğime sığdıramazken
yine sana anlatmak istedim halimi



Bakan gözüm,
Yürüyen ayağım,
Tutan elim,
Duyan kulaklarım
Olmazsan sen benim

Gel emrine gelmezsem
Git deyince gitmezsem;

Bekleme beni gelemem
Cennetine giremem

Ben hafızım diyemem
Ne olur tut ellerimden tut ellerimden

 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Hâfızın Tâcı…
Yüce Allah(celle celalüh) beşeriyyetle konuşmak diledi,
Ne kitaplar bize lutfetti katından, kendi.
Yüz suhuf göndererek çekti ilâhî tuğrâ,
Ve nihâyet bize üç tâne kitaptan sonra;
Etti Kur’ân’ı müyesser, yüce bir rehberle,
Dinle Peygamber’i, Kur’ân’ı güzel ezberle!
Yüce Hakk’ın dili Kur’an, yücedir her şeyden,
Kulu bir başka yüceltir, okumak, ezberden…
Oku; Allah(celle celalüh) sözü, cânın özüdür; ey hâfız!
Oku; Mevlâ donatır kalbini yıldız yıldız…
Oku; Peygamberimin şan ve şeref övgüsü var,
Buyurur: “Ümmetimin eşrefidir hâfızlar!..”

Ama Kur’an geçivermezse boğazdan kalbe,
Bin tilâvetle de bir harfi ulaşmaz Rabbe…

Nûr-i Kur’ân ile doldukça doğar gönle sabah,
Ona âmâ olanın hâline bak; “âh ile vâh!..”
Kula izzet, yüce Kur’ân ile îman dokumak,
Dile hikmet de bu îmân ile Kur’ân okumak…
Oku hâfız, iki âlemde Muhammed gülü ol,
Oku hâfız, yine cennette Hüdâ bülbülü ol!
Ne büyük mûcizedir hıfzı, Hüdâ’dan mülhem,
Onda arz, onda semâ, onda hudutsuz âlem…
Nice hikmet, nice sır var, okunan her hecede,
Şâhid oldum; yine ezberleniyor bir gecede…[1]
Böyle Allah(celle celalüh) sözünün hâfızı olmak ne güzel,
Feyz-i Kur’ân ile deryâ gibi dolmak ne güzel!

Özleyen kimse bugün Rabbini, Kur’ân okusun,
Âyet âyet süzülüp nûra bürünsün bu derûn!
Biz tilâvet ederiz sâdece Rahman konuşur,
Yüce Allâh ile kul, böylece her an konuşur…
Cümle varlık buna hayran, nice bin gıpta ile,
Hıfz-ı Kur’an nice kıymet katıyor can ve dile…
Oku hâfız! Seni en namlı melekler dinler,
Yüce Rabbim de: «Kulum, söyle, ne istersin?» der…
Lutfeder, öyle yüceltir ki semâdan ileri,
İki dünyâya bedeldir bu nasîbin değeri…

Öyle bir inci ki Kur’ân ebedî cevherdir,
İlk hâfızları Cibrîl ile Peygamber’dir…
Anla artık onu ezberlemenin şânını tam,
Şân-ı Mahmûd’a yakın, zirve makamdır o makam!
Oku Kur’ân’ı; şifâ, müjde, hidâyettir o,
Bize candan daha kıymetli emânettir o…
Yüce Mevlâ buyurur Sûre-i Fâtır’da veciz:
“Onu mîras veririz seçtiğimiz kullara biz!
Bazı kullar, ne yazık, zâlim olur kendisine,
Muktesiddir kimi tam ortada bir hâlde yine,
Bir de izniyle Hüdâ’nın kimi her mânâda,
Hep hayırdan yana en önde koşar dünyâda…
En büyük lutf-i Hüdâ işte budur, işte budur…”
Mustafâ vasfı da elbette bu nûr üstüne nûr.

Çekerek besmele Kur’ân’a, eğer bir kimse,
Genç iken aşk ile her sûreyi ezberlerse,
Eti Kur’an, kanı Kur’an, canı Kur’an kesilir,
Ona mahşerde düşen hisse, sekiz cennettir!
Böyle hâfız, nice mânâyı da âmilse hele,
Bir de Kur’an’daki hikmet ile kâmilse hele,
Rûhu, hattâ teni kabrinde de aslâ çürümez,
Sönse gökler, onu âlemde karanlık bürümez.
Böyle bir hâfız-ı Kur’ân’a cehennem yoktur,
Ona bilhassa kıyâmet günü nîmet çoktur!
Taç giyer annesi, derler ki bu bir server mi?
Dedirir hem babanın tâcı, bu, peygamber mi?
Ne büyük rütbe bu, destârına gözler kamaşır,

İşte “rahmet bu” denen lutf ile izzet vardır!..
Nice ihsân ile Mevlâ sunacak tâc ile taht,
Âkıbet herkesi hayrân edecek böylesi baht!
Hak berâat verecek hâfıza yetmiş kişilik,
Ve şefâat edecektir o da, kim varsa refik…

Hâfızın çardak olur tâcına tûbâ ağacı,
Hâfızın tâcı, hayâl üstü şeref, şan tâcı…
Hâfızın tâcı, ezelden beri sonsuz bereket,
Hâfızın tâcı; misilsiz, çok özel bir servet!
Hâfızın tâcı, yüreklerdeki îman zaferi,
Hâfızın tâcı, güneşten yüce Kur’an hüneri.
Hâfızın tâcı, bu mâtemde huzûrun sanatı,
Hâfızın tâcı, zeminden göğe ruh saltanatı…
Hâfızın tâcı, Hüdâ tâcı, hidâyet tâcı,
Hâfızın tâcı, bu dünyâda gönül mîrâcı…
Hâfızın tâcı ki Hak’tan verilen bir taçtır,
Bu büyük tâca beşer, sonsuza dek muhtaçtır…
Oku hâfız, oku gündüz gece hiç durma aman,
Bu büyük tâcı unutmak, ebedî bir hüsran!
Onu zîrâ unutup ardına atmışsa kişi,
Tutsak eyler nice feryâda cehennem gidişi…
Kim de Kur’ân’ı eder kendine ulvî rehber,
Yüce Kur’ân onu cennet ile tebrîk eyler…

Oku hâfız; bu kelâm çünkü Hüdâ güftesidir,
Ne kadar tatlı, güzel, çünkü Nebî bestesidir.
Oku; sesler sesi, Kur’an’daki âyet sesidir,
Tatlı meltem de o sesten bize rahmet sesidir…
Şu latif kuş sesi, Kur’ân’a muhabbet sesidir,
Suların nağmesi, Kur’ân ile sohbet sesidir…
Oku hâfız, bu şeref tâcı konulsun başına,
Oku hâfız, oku, ihlâs akıtıp göz yaşına…
Cümle devrânı satın almaya bir harfi yeter,
Oku, kaybetme bu zenginliği, cennetlere er!

Onu kim çokça okur, çokça sever Hak Mevlâ,
“Nâs”a geldin mi hemencek başa dön, tekrarla!
Ama her hatmini olsun diye tek tek makbul,
“Doğru ol” emrine pervâne kesil, çünkü Rasûl,
Dinle duy, bak ne diyor hâl ile irşâda seni:
“İhtiyâr eyledi Hud Sûresi dünyâda beni…”
Bu hakîkat ile Kur’ân’a yönel, ey hâfız,
Hak kelâmın ki asıl şârihi Hak’tır yalınız…
Tüm ağaçlar yüce Kur’ân’a kalem olsa bile,
Ve dahî hokkaya binlerce deniz dolsa bile,
Yine bir lafz-ı ilâhîdeki mânâ bitmez,
Onu anlatmak için bizdeki diller yetmez!
Lâkin Allâh, açıyor sırrını hâfız olana,
Müjde olsun, içi Kur’ân ile her gün dolana!..

Oku, hâfızsın a Seyrî, oku Allah(celle celalüh) sözünü,
Geceden gündüze Kur’ân ile doldur özünü!...
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
İlkokulu bitirip kursa gelmişti.Ailesi kendi isteğiyle geldiğini söylemişti. Kayıt yapmak için adını sorduğumda:

"-Fatma", dedi. Hiç de çekinmeyen bir tavırla... Ve ekledi:

"-Eğer hafız yaptırmazsanız kayıt yaptırmak istemiyorum". Böyle tehdit edercesine konuşması onu yaşından daha olgun gösteriyordu. Tebessümle:

-Korkmayın küçük hanım siz isteyin hafız da yaparız, hoca da... O küçük gözlerinin içi parıldadı birden. Annesi:

"-Hoca hanım kusuruna bakma hele sen, ille de hafız olacam der de başka bir şey demez. Bizim köyün hocasından duymuş.Peygamberimiz hafız olanlara cennette taç giydirilecek demiş herhalde. Siz daha iyi bilirsiniz ya köylü kafası, biz de bu kadar duyduk anladık. Bu da çocuk işte".

" -Tabi teyze ne demek, keşke herkes sizin gibi duyduklarından etkilense de teslim olsa... Siz hiç merak etmeyin kızınız önce Allah'a sonra bize emanet. "Kadıncağız elime yapıştı, öpecekken geri çektim, utandım. Tuttum, ben onun elini öptüm. Gözleri yaşardı.

"-Hoca hanım bu eller, gözler hep günahlı asıl sizinkiler öpülmeye layık".

"-Estağfirullah teyze", dedim.O ahirette belli olur. Bu konuşmadan sonra kaydını yaptığım Fatıma'nın Erzurumlu olduğunu öğrendim. Bir an düşündüm. "Küçük nasıl kalacak bu kadar zaman buralarda "... Zaman ilerledikçe Fatıma'nın edepli tavırları daha da çok etkiledi beni. Azimliydi. Geceleri uykusunun arasında ayetleri sayıklarken görüyordum çoğu kez... Böyle devam ederken arada bir bana gelip sorular soruyordu. Bir gün:

"-Hocam hafız olmak için Kur'an'ı bitirmek mi lâzım" diye sordu. Ben de:

"-Tabiiki hepsini ezberleyeceksin ki hafız adını alacaksın". Bu cevabıma çok üzülmüş gibiydi. Bir şeyler demek istiyordu sanki...Teşekkür etti ve döndü arkasını gitti. Derslerim arasında onlara sürekli Kur'an ezberlemekle işin bitmeyeceğini mutlaka içindekileri uygulamanın gerektiğini hatırlatıyordum. Talebelerden biri:

"-Hocam", dedi. "Fatma'nın annesi ona abdestli olmayanın hafızlara dokunamayacağını söylemiş doğru mu?" diye sordu. Çok ilginçti doğrusu. Maşallah dedim. "Osmanlı zamanında atalarımız Kur'an'a ve hafıza kıymet verdiklerinden öyle yaparmış" dedim. Çok hoşlarına gitmişti bu iş. Hepsi adeta kendilerini ulaşılması zor, kasa içindeki altın gibi görüyorlardı. "Görsünler" dedim içimden, bu yaşta buralara gelmişler.Allah'ın kelamını ezberliyorlar, onlara fazla görmem bunu. Bu arada Fatma ara sıra rahatsızlanıyor ve revirde yatıyordu. Zaman geçtikçe Fatma'nın morali ve sağlığı daha da çok bozuluyordu. Bir gün dersini 2 kez aksatınca sordum.

"-Ne oldu yoksa anneni mi özledin?"

"-Hayır", dedi.

"-Neden moralin bozuk? Sık sıkta hasta oluyorsun", dedim.

"-Yanlış anlamayın, inan ki annemi özleyipte gitmek istediğim yok. Burayı çok seviyorum. Allahımdan çok korkuyorum. Buraları terk edersem bana ahrette hesabını sormaz mı?" Bir şey diyemedim. Suçlu bile hissettim kendimi. O küçük kalpte bu ne imandı Ya Rabbi! Onu hayranlıkla izliyordum. Bir gün çok rahatsızlandı. Doktora götürmek zorunda kaldık. Bir çok tahlillerden sonra arkadaşım olan doktor hanım:

"-Hoca hanım derhal bu talebeyi ailesinin yanına gönder" dedi. Şaşkınlıkla:

"-Neden?" diye sordum. Bana:

"-Belki üzülecek hatta inanmayacaksın ama bu talebe "Kanser". Adeta başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü. Sanki her tarafıma Rabbimin Rahmet sıfatı tecelli etmiş, şefkat sarmıştı.Hastahane den ayrılırken Fatma'ya hiç bir şey diyemedim. Oysa anlamış gibi bana sorular sorup dikkatimi dağıtmaya çalışıyordu. Kulağıma eğilerek

"-Hocam" dedi. "Azrâil insanların canını alırken nasıldır?" Ağlamamak için zor tuttum kendimi:

"-Güzel bir surettedir, mü'min kullara", dedim. Sevindi, sanki >mırıldandı:

"-Belki hafız olamam ama Elhamdülillah mü'minim" diye. Şimdi anlamıştım bana önceden sormuş olduğu soruyu. Demek ki hastalığını biliyordu. Hafız olmak için Kuranı bitirmek gerektiğini söylediğimde neden üzüldüğünü şimdi anlamıştım. Bir kaç gün sonra eşyalarını hazırlamaya başladık. Çünkü dayanılmaz acılar içinde olduğunu görüyorduk. Evine gitmesi gerekiyordu. Ailesi geldi. Fatma yanıma gelerek:

"-Bana kızmadınız değil mi? Eğer söyleseydim belki kursa almazdınız".

"-Ne demek nasıl kızarım sana" dedim. "Hem sonra sakın üzülme hafızlığımı bitiremedim diye. Bu yola girdin ya. Rabbim seni hafızlar zümresinden yazmıştır İnşaallah", dedim. Öyle sevindi ki sarıldı boynuma;

"-Gerçekten ben şimdi hafız sayılır mıyım? Anne bak duydun değil mi?" Ya Rabbi bu ne aşktı. Rabbimin hikmeti tecelli etse de iyi olsaydı şu Fatma ne güzel bir kul olurdu. Böylece Fatma'yı Erzurum'a uğurladık. Çok geçmedi. Bir iki hafta sonra ailesi ağırlaştığı haberini verdi. Bu bir iki hafta içinde ondan iki mektup almıştım. Bana hep hafızlık tacını merak ettiğini,rüyalarına bile girdiğini yazıyordu. Bir gün sabah namazından sonra telefon çaldı. Fatmanın annesiydi karşımdaki ses. Ağlamaklı bir sesle:

"-Hoca hanım Fatma'yı uğurladık. Rica etsem bir hatim okurmusunuz" deyince bende dayanamadım ağlamaya başladım. Annesi beni teselli edercesine telefonu kapatmadan:

"-Size ölmeden önce şunu söylememi istedi", dedi. Hıçkırarak:

"-Anneciğim hocama söyle Azrâil söylediğinden de güzelmiş".

"Ey Rabbim senin kelamın için yanıp tutuşan, yoluna yapışıp kelamına sımsıkı sarılan kulunu sen son nefesinde yalnız bırakır mısın hiç?"




ALINTI
 

ebuzer25

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Ağu 2008
Mesajlar
1,845
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
ALLAH razı olsun vaktileyl cok etkilendim ya ağlattın beni :(
 

adem canbaz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Ocak 2010
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
60
SELAMÜNALEYKÜM 7.önerinin 2.satırdaki(((( (29.sayfanınezberi ile 30. sayfanın ezberini de))))bölümü yanlış olup ((((( 19. sayfanın ezberi ile 20. sayfa olarak düzeltilmesi gerekir.))))hakkını helal et.
 

elifbeyza.

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2010
Mesajlar
17
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
14.maddeyi anlamadım doğrusu .meal ve tefsir okumanın ezbere ne tür bir katkısı olabilir ? özellikle meal okumak..
 

Kaim

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
11 Ocak 2010
Mesajlar
2,197
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
hafızlık imrendiğim birşey

hafız değilim

eğer; bulursam hafız bir kızcağızla izdivac edeceğim.
 

Resule Meftun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Ağu 2010
Mesajlar
163
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Paylaşım için tesekkurleranlatılan olay içimi dağladı desem abartmış olmam sanırım..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt