Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hadislerle Mü'min'lerin vasıfları (1 Kullanıcı)

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
Bismillahirrahmanirrahim
Değerli kardeşlerim;
MEHMED ZAHİD KOTKU (ks) hocamızdan inşaAllah
Mü'minlerin vasıflarını açıklayan Hadis-i Şeriflerin izahını paylaşmaya çalışacağım.
Kendimizi bu Hadis-i Şerifler ışığında tekrar değerlendirmeye çalışalım inşaAllah
Allah'u teala cümlemizi doğruyu analayıp yaşamakta muvaffak eylesin inşaAllah

........
Elhamdülillahi rabbil alemin Vesselatü vesselamu alâ rasulûna Muhammedin ve alihi ve sahbihi ecmaîn.
Şimdi sizlere müslümanların ve mü'minlerin vasıflarını bildiren hadîs-i şeriflerden bazılarını açıklamak isterim:

''MÜ'MİN BÜTÜN İNSANLARIN EMİN OLDUĞU KİMSEDİR''
Bu hadîs-i şerifde, «Mü'min bütün insanların emîn olduğu kimsedir.» diye bildirilmektedir. Biz de kendimizi bu terazide ölçecek olursak, imânımızdaki derecemiz meydana çıkar.
Hadîs-i şerifin ikinci kısmında, Müslim'in tarifi de aynı şekildedir. «Bütün müslümanların, onun dilinden ve elinden emin ve salim olduğu kimsedir.» diye tarif ve tavsif olunmaktadır. Üçüncü olarak, hakîkî muhacirin, memleket değiştiren, düşmandan kaçıp, yer değiştiren kimse değil, «Asıl hakîkî muhacir, kötülükleri, fenalıkları, günahları, yaramaz huyları terk eden kimsedir» diye bildirilmektedir. Çünkü insan, ne kadar yer değiştirirse değiştirsin, ahlâkı, huyu ne ise yine odur. Onun için mühim olan, olduğu yerde, bütün fenalıkları, mezmum huyları terk edebilmek, hakîkî muhacirliktir.
Son kısımda, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri, Allah Teâlâ'ya kasem ederek, «Nefsim yed-i kudretinde olan Allah Teâlâ'ya yemîn ederim ki komşusu, zulmünden, cevr ve cefâsından emin olmayan hiç bir kimse Cennet'e dahil olamaz.» Demek oluyor ki, Cennet'e girmek için lüzumlu şartlardan birisi de, komşusunun herhalde kendsinden emîn olması lâzımdır. Cenâb-ı Hak cümlemizin muîni olsun. Komşu hakkının ne demek olduğunu, mü'min ve müslünin de nasıl olması lâzım geldiğini iyi bilmek ve ona göre yetişmek nasîb eylesin, âmîn...
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
KANAATKAR OLMAK
«Mü'minin vasıflarından biri de, onun çok kanaatkar oluşu ve az bir şeyle doyuşudur.»
Çünkü yemeğe, ancak Allah Teâlâ'nın İsm-i Şerîfiyle başlarlar ve midelerini tıka basa doldurmazlar ve çok yemeğe de haris değildirler. Ancak ibâdet ve tâatlerine devam edecek kadar bir kuvvet onlara yeter. Envâ-ı çeşit yemeklere ve şerbetlere iltifat etmezler. Binâen aleyh, mü'mine yakışan da ancak böyle olmakdır. Kâfir ise, hırsının şiddetinden güya yedi kat bağırsağı ile yer. Buradaki yedi adedi, kesretten kinayedir. Mü'min zaruretten nâşî, ancak tâat için yer. Kâfir ise, şehvetinin esîri, kölesi olarak yer ve doymak bilmez. Mü'minin taamı, hırsı olmadığından ve besmele-i şerifle başladığı için, ona mübarek olur, bereketlenir, az bir şeyle doyar. Büyük bir ihtimalle, bu yedi adedi ile hayvan sıfatları murad olunmuştur. Emel-itama, sû-i tabı, hased bağlamak, şişmanlamak; taamdaki lezzetin şehveti, yani, nefsin, gözün, ağzın, burunun ki, havass-ı hamsedirler, bir de cinsî şehvetin zarureti ilâve edilince, yedi adedi meydana çıkar.
Burada kanaate ve zühde teşvik vardır. Gerek İslâm'da ve gerekse daha evvelki insanlarca çok yemek mezmum sayılmış, az yemeyi, ihtiyacı kadar yemeyi de teşvik ve medh etmişlerdir. Onun için, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem midenin üçde biri yemek, üçde biri su, üçde biri de boş bırakılarak teneffüse ve havaya terk edilmelidir demişlerdir.
Mü'minlerden de bazan çok yiyenler olduğu gibi, kâfirlerden de az yemeye gayret edenler olmuştur. Fakat bu, kaideyi asla ve hiç bir zaman bozamaz. Onların böyle yapmaları ancak ya hastalıklarına veya doktorlarının tavsiyelerine mebnidir.
AZ YEMEK
Bu hadîs, hasen olarak rivayet edilmiştir.
(4) Bu hadîsin sebeb-i vücudu olarak rivayet ederler ki, çok yemesiyle meşhur, kâfir bir adam varmış, vaktaki müslüman olmuş, artık az yemekle doyar olmuş, onun üzerine bu hadîs-i şerif, sudur olmuşdur.
İnsan kendi aybını, kusurunu ve her şeyini aynada nasıl görüyorsa, mü'min de mü'min kardeşi için böyledir. Aynaya bakmadıkça ayıpları görmek nasıl mümkün değilse, mü'minlerin de birbirleriyle temasları olmazsa böyle olur. İslâm dini cemâat ve toplulukla kâimdir. «Din nasihattir» hükmü böyledir.
Mü'min gayet temiz ve cilalanmış bir ayna gibi olmalıdır ki, onu gören diğer mü'minler, kendi kusurlarını, eksikliklerini görüp tashîh ederler. Bu da mü'minin kemâline matufdur. Kemâli olmayan ham ve câhil, ahlaken bozuk olan kimseler tabii böyle ayna olamazlar. Halbuki, mü'minler bunlardan da ders alıp, öylece kâmil olmağa çalışmalıdır. Nitekim Lokman Hekim'e, «Bu edebi nerede öğrendiniz?» demişler, cevaben «edebsizden» buyurmuşlardır. Şu halde, her mü'min, kardeşine bir aynadır ve öyle de olmalıdır.
Beyit
Bu âlem bir âyinedir her şey Hak ile kâim. Mir'ât-i Muhammedden Allah görünür dâim.
Mirât-i Muhammed, nur-u Muhammed aleyhisselam demekdir. Binâen alâ zâlik, halîfe-i Resûlullah olan her zâtın da böyle olması lâzımdır. Ahlâk-ı Muhammedi ile tehalluk edemiyen kötü huylu, haris, hasûd, gazûb, mütekebbir, mürâî, kindar, kendini beğenen ücûb sahihlerinin, riyaset sevgisiyle, hubbü dünyâ, şehvet ile içi dışı dolu olan kimselerin halîfe-i Resûlullah olmağa elbette hakları yoktur. Bu mübarek makamı gasbetmiş olanlar, haksız yere kendilerine halîfe adı verirler. Bu suretle hem kendilerini hem de âlemi aldatmış olurlar. Mevlâ hemen cümlemizin mu'îni olsun ve böyle lâyık olmadığımız sahte hallerden muhafaza buyursun âmîn bihürmeti seyyidi'l mürselîn ve alâ âlihî ve sahibi ecma'in...
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
MÜ'MİN MÜ'MİNİN AYNASIDIR
Ebû Hureyre (r.a.)'den rivayet edilen bir hadîs-i hasende:
«Sen, kardeşin için bir ayna olduğunu unutma. O, da; senin için aynadır. Sen de kendini onda görürsün. Kardeşinde hayır görsen o hayır senindir. Eğer hayırdan gayrisini görürsen o da, senindir.»
yani senin halindir ki, onda görürsün. Bunu çok iyi bilmek gerektir. Mü'min, mü'minin kardeşi olduğu, kitab ile sâbittir. Din kardeşliği, neseb ile olan kardeşlikten daha mühim ve daha kıymetlidir. Sakın kardeşinin aleyhinde konuşma. Onu, hatâ ve kusurlarından dolayı yerip yıkma. Öz kardeşini nasıl koruyor ve gözetiyorsun, din kardeşini de öyle gözet ve koru. Daima elinden tut, yardıma muhtaç olduğu vakitte, halini sana arz etmesini bekleme. Sonra çok büyük kusur etmiş olursun.
«Mü'min, kardeşine her nerede rastlasa, mülâki olsa, ona kavuşsa, onun ma'îyetini daima korur, gözetir ve zayi olmasına manî' olur.
Gerek arazî, akar ve gerek sanatı olsun, daimî surette kardeşini murakabesi altında bulundurur» demekdir.
Böylece dünyâsını gözetlerken, aynı zamanda maneviyâtını da gözetler. Onun kötü yerlere gitmesine razı olmaz. Günah şeyleri işlemesine hiç razı olmaz. Onu hiç bir zaman kendi haline bırakmaz. Her zaman saadet ve selâmeti neyi îcâb ettiriyorsa, onu kat'iyyen ihmal etmez ve onun bulunmadığı zamanlarda evini, çoluk çocuğunu, hattâ hemen uhdesine alıp, hiç bir zarara düşmesine meydan vermez.
Görüyorsun ya ey kardeş, bizim müslümanlıktaki yerimizi pekâlâ böylece bilirsiniz. Bunlar da bizim için bir terâzî, bir kantar, bir tansiyon âleti, hattâ bir kan tahlilini andıran ölçülerdir. Şimdi ise, başka bir hadîs-i şerifi dinliyelim.

BİRLİK, BERABERLİK
Beyhâki, Tirmizi ve Neseî'nin rivayet ettikleri, bu hadisi şerif, çok şâyân-ı dikkattir.
Bak, nasıl bir binanın teşekkülü gibi, mü'minlerin de birbirlerine sımsıkı sarılması gerektiğini beyân ediyorlar. Bunların arasında, demir ve büyük taşlar gibi kavî, sağlam şeyler varsa da, kum gibi inceleri, cam gibi çabuk kırılanları da vardır. Fakat mecmu'u, nasıl binayı tamamlar ve güzelleştirirse, insanlar da bahusus mü'minlerin de böyle olması lâzımdır. Kavilerin daima zayıfları gözetmesi ve onlarla pek sıkı surette kaynaşması lâzımdır. Aksi halde, taşları düşen, bir tarafına meyi eden binanın yıkılması gibi olur; Allah korusun. Bu hadîs-i şerifde, toplu yaşamaya ve mü'minlerin birbirlerine iyi sarılmasına teşvik vardır.' Zira insan, tabiî olarak medenî yaratılmış olmakla, hayatını tek başına idameye imkân yoktur. Meselâ, bir ekmeği elde etmek için ne kadar âlete ve san'ata ihtiyaç olduğu cümlece malûmdur. Binâen aleyh, herkes birbirine muhtaçtır. Öyle olunca, herkesin zararlı değil faydalı insan olması, ham değil olgun olması nakıs değil kâmil olması lâzımdır ki, cemiyyet-i İslâmiyye günden güne terakkî ve teâlî etsin. Böyle olmaz da, herkes kendi kendine meşgul olup, zuafâ ve miskinlerle ülfet ve muhabbet olmayınca, Cenâb-ı Hak bundan razı olmaz. İşte o zaman kıyametler kopar, her tarafta feryâd ü figanlar başlar. İsyanlar, yürüyüşler, boykotlar, direnmeler, grevler ve saire gibi felâketlerin meydana gelmesinin sebebi, hep müslümanım diyen zavallılardır ki, dinden ve İslâmiyet'den haberi olmayan bu güruh, bu sefer müslümanlarm basına belâ olurlar. İşte müslümanlığın çökmesine en büyük âmil, müslümanlarm hakîkî müslüman olmayıp, servet ve bilgilerine mağrur olarak, fukara ve zu'afânınbahusus işçisinin hakkına riâyet etmeyip, onlara İslâmî ve insanî muamele yapmadıklarından dolayı hem âhiret saadetlerinden mahrum olurlar, hem de İslâmiyetin çökmesine sebep olduklarından, en büyük kabahat bunlara teveccüh eder. Eğer onlar, dünyâlarına bu kadar düşkün olmasalardı, fakîr, zengin demeyip müslümanlarla elele verselerdi, bugün müslümanlarm kolunu bükecek kimse olmazdı. Cenâb-ı Hak cümlemizi hakîkî müslümanlarm zümresine ilhak buyursun, âmîn. Ve sallallâhü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn...
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
''ÖLÜM ANINDA ALINDAKİ TER İMAN ALAMETİDİR''
Birinci hadîs-i şerîf'de, mü'minin ölüm halindeki durumu bildirilmektedir. Mü'minin vefat halinde alnındaki terler, onun imânının alâmetidir. Zîrâ, yapmış olduğu birçok hatâlar ve kusurların mukabilinde, o andaki beşaretten nâşî hasıl olan haya neticesi sıkılır ve terler. İşte bu onun îmânına alâmettir. Mevtanın o anda gözlerinin yaşarması ve alnının terlemesi, ona beşaret ve rahmet alâmetidir. Bilakis, boğulan insanlar gibi horlaması iyi değildir, demişlerdir.

''MÜ'MİN HERKES İLE ÜLFET EDER''
Bu hadîs-i şerifde ise mü'min kişinin, herkesle ülfet eder, güzel geçinir, herkes de onunla ülfet eder ve güzel geçinir kimse olması gerektiğini beyân eder. Çünkü mü'min, tabi'âtiyle suhulet ve ahlâk-ı hasene sahibidir, yumuşakdır, hayırlarla ülfet eder, imânı dolayısıyle onunla da ülfet olunur. Meşakkatlere, ezalara sabreder, hemen mukabele etmez, afveder. Onun için, onunla geçinmek çok kolaydır. Binâenaleyh, îmânının za'fiyeti ve ahlâkının kötülüğü, tabiatının da bozukluğu sebebiyle, kendisi ile geçinmek imkânı olmayan ve başkalarıyla da geçinemiyen insanlarda hayır yokdur buyurulmuştur. Çünkü müslümanlık, ülfet ve ünsiyyet dînidir. İhsan hasûdsuz olmaz. Her nîmet sahibinin hasetcileri olduğu gibi, cemiyyet içinde kendisine ezâ eden kimselere karşı sabrı olmayan kavgacı, gürültücü insanlarda hayır olmadığını bildirmekle, insanlara mahsus olan kemâli elde edebilmek için maneviyâta iyi sarılıp, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin yolunu güzelce tâkîb etmenin lüzumu bildirilmektedir. Bu suretle, gerek hasetcileri ve gerek düşmanları, az zamanda dostları olup, zamanları gayet hoş ve latîf olarak, müşkül, zorluk ve kederli zamanları da hep iyiliğe, kolaylığa, insanlığa ve rahatlığa döner, dünyâsı da Cennet, âhireti de Cennet olur vesselam.
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
''MÜ'MİN İNSANLARIN EN ŞEREFLİSİDİR''
«Mü'min kişi, insanların en şereflisi ve en âlâsıdır. Himmet ve gayreti, gayyurluğu ve kıskançlığı da o nisbette şiddetlidir.» Mü'min, gayret mahallinde gayretlidir. Cenâb-ı Hakkın gayret sıfatına muvafakati sebebiyle o sıfat onu Allah'a yaklaştırır ve rahmetine yaklaştırır. Ulemânın, ilim makamına ki, makâm-ı verasettir. Bu gayretlerinden nâşî, büyükler arasında çok vak'alar hadis olmuşdur. Binâen alâ zâlik, erkeklerin de kadınlarına ve mahremlerine karşı kıskançlıkları, İslâm'ın emirlerine uygunluktur. İslâm'ın her bir emri, pek çok hikmetlere müstenittir. Bizim o hikmetleri bilmemiz veya bilmememiz sebebiyledir ki, birçok emirlere riâyet edemiyoruz. Yoksa onların her birisi bizim faydalarımız içindir. Görmüyor musunuz ki, başkalarının tarlalarına ekin ekenlerle, mal sahipleri arasında ne büyük kavgalar, kıyametler kopar, mahkemelere düşerler, birçok cinayetlere sebep olurlar. İffet elbette bununla hiç de kıyâs olunmaz.
Büyüklerden birisi, zina halinde dört şahidin lüzumu bahsinde, «Ben onları o halde göreyim de, şahide falan lüzum görmeden, evvelâ onların işini bitiririm» demiştir. Bu, gayretin derecesini gösterir. Binâenaleyh, gayret dindir ve îmândır.
Hazret-i Ömeri'l-Fâruk (r.a.)'ın devrinde İskenderiye muhasara edilmişti. Fakat bir türlü fetih müyesser olmayınca, Hazret-i Ömer (r.a.)'a hali arz etmişler, o da tedkîkatının neticesinde, askerin misvak kullanmadıklarını öğrenmiş, derhal develere misvak yükleyip yollamış. Asker misvakı kullandıktan sonra hemen taarruza geçmişler. Mısırlılar da, mukavemet etmeden teslim olmuşlardır. Sünnet-i seniyyenin terki zaferi tehîr ettiği gibi, sünnet-i seniyyeye temessük neticesinde derhal zafer elde edilmiştir. Cenâb-ı Hak cümle ümmet-i Muhammed'i, evâmîr-i ilâhiyyeye ve sünnet-i Resûlullaha sımsıkı yapışan kullarının arasına ilhak eylesin, âmîn. Bihurmeti seyyidi'lmürselîn, salâvatullahi ve selâmühû aleyhim ecmaîn.
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
— MÜ'MİN ALDANMIŞ GİBİ GÖRÜNÜR

Mü'min kişinin sıfatlarından birisi de, aldanıcı ve bilmemezlikten gelici olmasıdır. Mü'min, feraseti bilmez değildir ve aldanmaz da, fakat öyle görünür. Onu, hemen hemen herkes aldatır. O da, herkese aldanır. Çünkü, şerri bilmez, mekir ve tiiyle sahibi de değildir ve bunları da bilmez. Selâmet sadedi ve kalb-i selim sahibi oluşu, onun bu gibi şeyleri bilmesine ve yapmasına müsaade etmez. Yalnız şu var ki, bu gibi hiyle ve fesad sahiplerine, onlar gibi hiylelerine mukabele caizse de, Hazreti Ömer (r.a.) gibi olmak ve onun hiylesini anlamamış gibi görünmek daha evlâdır. Zîrâ, Haz-ret-i Ömer (r.a.) Allah yolunda görünüp hiyle edenlere bilmemezlikten gelerek aldanırlardı ve onları hiylelerinden dolayı mahcub etmezlerdi. Onlara duâ edip acımak ve iyi bir insan olmalarını Hakk'dan istemek en iyisidir.
Mü'min kardeşliğinin sıfatlarından birisi de, karşısına çıkan kimsenin sıfatına bürünüp Öyle görünmesidir. Meselâ, bir köylüye, bir san'atkâra, bir işçiye, bir memura, bir kadına hallerine göre muamelede bulunmak, herkesin istidad ve kâbiliyyetine göre konuşmak ve hareket etmek de, ehl-i kemâlin hal ve hareketleridir. Nitekim, bir câhile, bir köylüye, ilimden, mantıkdan, hendeseden, mimarlıkdan, kimyadan ve sair ilimlerden bahsetmek, ne kadar acâib ve yersiz ise, yine ilm-i beyân, fesahat ve belagattan bahsetmek de öyle değil midir?.. Öyle ise, herkesin haline göre konuşmak, hareket etmek, boyasına göre boya, suyuna göre su vermek en güzel bir harekettir.
Mü'min aynı zamanda kerîmdir. Yani ahlâkı çok güzeldir. İyilik ve ihsan sahibidir. Ahlâk-ı hasenesi çok olan kimse kerîmdir. Fâcir ise, bilâkis fâsık manasındadır. (Habbün leîm) dir. Yani, yeryüzünde fesatla meşguldür. İşi gücü fesathkdır. Mü'min ise, fesattan bahsetmek bile istemez. Zîrâ tabîati ona müsâid değildir. Bu hareketi onun cehlinden nâşî değildir. Fâcir ise, hıyaneti âdet edinmiştir. Şer işlerle meşgul olmayı kendisine san'at edinmiştir. Zîrâ akl-ı kâmilesi de yoktur. O kendisini çok akıllı sana dursun... (Hab) kelimesi, hiylekâr ve insanlar arasında fesat çıkaran ve şer işleyen kimseye denilir. Bazı ehl-i lügate göre de, aklını, zekâsını dünyâ işlerinde kullanan kimse, yâni âhiret işlerinden gafil kimse demektir. Cenâb-ı Hak cümlemizi bu gibi eşrârın şerlerinden korusun ve emîn kimselerden, kimseyi incitmeyen hakîkî mü'min ve müslim kullarından eylesin, âmîn, bihurmeti seyyidi'l-mürselîn, salavâtullahi ve selâmühû aleyhim ecmaîn.
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
MÜ'MİN HER ZAMAN HAYIR ÜZEREDİR
Hayır üzere Olmak.
Her halde ve her zaman hayır üzerindedir. Daima hayrı sever, hayır işler, kötülükten katiyyen hoşlanmaz. İşinde de, niyyetinde de hep hayır murad eder. Hem kendisine, hem cinsine, hem de bütün insanlar için, mutlaka hayır ister ve hayır murad eder. Son nefesinde bile, canım Mevlâ'ya teslim ederken dahî, Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretlerine hamdederek canını verir. Hayâtı boyunca hep hayır işlerle meşgul oluşunun mükâfatı olarak, Hak Teâlâ hazretleri ona, son nefesinde de hamdetmeyi nasîb eder. Çünkü ölüm, mü'mine bir hediyedir ve bir nimettir. Mü'minin zindanı olan bu fânî dünyâdan ayrılıp, ebedî saadet evi olan Cennet'e kavuşması ve Rabbine şevk ve heyecanla mülâkî olması için, hiç bir zaman dilinden, hamd ve senayı bırakmaz ve Hakk'ın celâl ve cemaline mazhar olur.
Büyüklerden bir zât, ölüm halinde «merhaba ey dostum, bana ganimet olarak geldin, buna nedamet eden ebediyyen felah bulmaz» demiş ve hamd ederek Hakk'a mülâkî olmuştur... elhamdülillah alâ külli hal.
 

ayşe.a

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Tem 2008
Mesajlar
3,140
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
selamun aleyküm yusuf abi Rabbim razı olsun çok güzel ve hayırlı bir paylaşım olmuş bu değerleri tekrar hatırlattın bizlere sağolasın emeğine sağlık..
selam ve dua ile..
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
selamun aleyküm yusuf abi Rabbim razı olsun çok güzel ve hayırlı bir paylaşım olmuş bu değerleri tekrar hatırlattın bizlere sağolasın emeğine sağlık..
selam ve dua ile..

Aleyküm Selam
Rabbim sizdende razı olsun güzel kardeşim,
İnşaAllah bunları hayatımıza geçirmek için çalışmalıyız ne kadar okusakta unutuyoruz bu dert hepimizde var malesef ama ne yapmalıyız? devamlı bunları okumalı ve gerçek mümin nasıl olmalı bilmeliyiz ve etrafımızda bilmeyen kardeşlerimizede dilimizin döndüğünce anlatmalıyız, anlatmalıyızki gaflette olan diğer mümin kardeşlerimizde uyanmalı ve bizim vesilemizle uyanacak kardeşlerimiz olursa bunlar Allah'u tealanın hadsiz hesapsız ecirler yazmasına vesile olacaktır.
Allah'a emanet olunuz inşaAllah
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
MÜ'MİN VÜCUTTA BAŞ GİBİDİR
«Kemal sahibi ehl-i îmândan bir mü'min, vücuddaki baş mesabesindedir. Baş vücudda ne kadar kıymetli ve ehemmiyetli ise, ehl-i îmândan bir mü'min, diğer mü'min kardeşleri için aynıdır. Hiç farkı yoktur.»
Teşbih başa olduğuna göre, başda göz, kulak, ağız, burun gibi, çok kıymetli, baha biçilmez azalar olduğu gibi, insanın asıl insanlığı göz veya kulağı değil belki akıl, zekâ ve hâfızasıyladır. Bu da, beyin dediğimiz, baş aksamı içinde, saklı olan bir cevherdir ki henüz insanlar bunları çözememişlerdir. Ufacık bir eksiklik nasıl insanı zıvanadan çıkarıp, deli yapıyor. Artık hayvanların bile dönüyorlar. Bunların yerleri de tımarhane oluyor. Şimdi iyi düşün. Seni yaratan Hâlık-ı Zü'l-Celâl hazretleri her şeyi yerli yerinde, gayet güzel bir intizam dahilinde yaratmışdır. Bunun kadir ve kıymetini iyi bil. Allah Celle Celâlühü hazretlerinin kuvvet ve kudretini iyi tanı ve emirlerinden dışarı çıkmamağa çalış.
Bundan dolayıdır ki, ehl-i îmândan olan bir mü'min, diğer bir mü'min kardeşi için elem çeker, onun elem ve kederine ortak olur, her derdine iştirak eder. Hepsine bir çare aramağa çalışır. Ondan ötürü uykusu kaçar, tâ kardeşi o ızdırabdan kurtuluncaya kadar, bir vücud, bir cesed, bir aile efradı gibi çırpınır. Onu her türlü maddi ve manevî ıztırablardan kurtarmağa çalışır. Bir cesedin, başda olan bir rahatsızlıkdan dolayı nasıl uykusu kaçarsa ve bütün vücudun adetâ hastalık ve ıztırab içinde olması gibi, mü'min olan kimseye de böyle olmak yakışır. Mü'min kardeşi için ıztırab duymayan, ancak karnını ve midesini düşünüp, yalnız onlar için çalışan ve cemiyetle ilgisi ve alâkası olmayan bir mü'min de, işte o kadar mü'mindir...
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
MÜMİN BAŞKASINA KÜLFETİ AZ OLAN KİMSEDİR
«Hakîkî mü'min, kardeşlerine külfeti, zahmeti, eziyeti ve ihtiyacı az olan kimsedir.» İnsanlar daima biribirlerine her zaman muhtaçdırlar. Fakat en iyisi, başkalarının ihtiyaçlarına koşup, kendi ihtiyacını unutmak ve onlara yük olmamaktır. Bununla beraber mü'minin şânındandır ki, diğer mü'min kardeşlerine yardımı çok olsun, bıkmak ve yorulmak bilmesin.
Mü'min îmân mertebelerini kemâliyle müşahedeye müştak ve meyyal olduğundan, gaybî olan nuru ayan beyan görür ve Cennet'in cemalini ve güzelliğini apaçık olarak müşahede eder. Bununla beraber, dünyânın fâniliğini ve bütün çirkinliğini de hem bilir, hem de görür. Onun için, dünyâya âit ihtiyaçlarını son derece kısaltır. Kimseye yük olmamağa çalışır. Zira dünyâ rahatlığını teminde, haramlara
ve şüphelere düşmek korkusu vardır. Faizler ve alış-verişlerde hiyle, hud'a, yalan, yemin, va'ade ve ahde vefasızlık, emânete riayetsizlik gibi, müslümanlığa yakışmayan pek çok çirkin şeylerden de kurtulmuş olur ve hem de, âhiret için ibadet ve tâate, zikir ve fikre bol bol vakit bulur. Oruçlar tutar, namazlar kılar, Kur'an okumağa fırsat bulur. Bu sebepden, birçok mubah olan şeyleri terk eder, külfetten kendisini kurtarmış olur. Her ne kadar İbn-i Cevzî bu hadîsi, mevzuatında zikretmişse de, İmâm Beyhakî'nin, diğer bir tarîkden vâki' rivayeti ile bu hadîs kuvvet kazanmışdır.
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
MÜ'MİN HALK İÇİNDE HAK'LA BERABERDİR

«İnsanların arasına karışıp, onlardan gelen ve cefâlara sabreden ve o ezâ ve cefâlara mukabele etmeyip sabreden mü'min, insanların arasına karışmayıp, uzlette kalan ve onlardan gelen ezâ ve cefâlara tahammül edemeyip, feryâd ve figan eden mü'minden hayırlı ve efdaldir.» buyurulmuştur. Sabrın en büyüğü, insanlardan gelen musibetlere ve ezalara sabırdır, demişlerdir.
Sabrın ehemmiyeti, lüzumu, kıymeti Sabır kitabında zikrolunduğundan tekrarına lüzum görülmemiştir. Musibetler yapılan günahların neticesi ve Allah Teâlâ tarafından bir ukubettir, bir cezadır. Yâ günahların afvına veya, kendisinin mütenebbih olup, tevbekâr olmasına sebep olur. Onun için, sabah akşam daimî surette istiğfarı dilinden bırakma, hele seyyidi'l-istiğfârı hiç unutma. Ve daima insanlar arasında, onlara iyi örnek ol. Güzel hallerine bak ve sözlerim dinle. Kötü ve bâtıl sözlerini katiyyen duyma. Daima iyiliklerini söyle. Kötü ve bâtıl hareketlerini asla zikretme ve böyle olmağa çalış. Lâkin zamanın bilgin ve fıkıh âlimi geçinen, ahlaken düşük, Allah Teâlâ'nın emirlerine uymayan, sünnet-i seniyyeye sarılmayan, cemâate devam etmiyen, kimselerden de herhalde uzak kalmak ve sakınmak gereklidir Zîrâ bu gibi insanlardan çok zararlar gelebilir, her kötü hastalık gibi kötü ahlâk da sâridir, geçicidir. Onun kötü huylarından bir kısmının farkına varmadan insana geçtiği görülmektedir. Meselâ, sarhoşla düşüp kalkan bir insan, hiç sevmediği içkiyi, bir gün bakarsınız ki içmişdir ve alışmışdır. Kumarbazlar da, hırsızlar da böyledir. Bunlarla ülfet ve ünsiyet nasıl fena ise, her türlü kötü huy sahibi ile ünsiyet de böyledir. Bir insanın kim olduğunu anlamak için onun görüşüp konuştuğu, düşüp kalkdığı insanlara bakmak kâfidir. İyi insanlarla, kâmil, fâzıl, âlim ve olgun kimselerle düşüp kalkanlar, herhalde iyi ve bunun aksine sarhoş, kumarbaz, yalancı, hiyleci, hırsız, câhil kimselerle görüşenler de, tabiî olarak ona göre numara alırlar. İnsanlar birbirinin aynası olduğu gibi, kaide olarak iyilerle görüşenlerin iyi, kötülerle düşüp kalkanların kötü olmaları memuldur. Bazan aksi sudur etse dahî kaideyi bozmaz derler. Bu cihetten olsa gerektir ki, nafile haccın, nafile sadakadan efdal olduğu da zikredilmişdir. Çünkü, hac esnasında bilip bilmediği birçok kimselerle düşüp kalkmak mecburiyetinde kalacaktır. Hele otobüs yolculuğu olursa, her kafadan bir ses çıkar. Sabrı az olanlar için bu yolculuk bir felâket olur. Sabırlılar için de, nimet üzerine nimettir.
Hüccetü'l-İslâm'da, insanların arasına karışmak veya uzlette kalmakda ihtilâf edilmiş, uzun uzadıya fikirler beyân olunmuş, hakikatte her ikisinin de lehinde ve aleyhinde hükümler serdolunmuş ise de, tabiî olarak topluluğun birçok faydası olduğu gibi, muhakkak bazı zararları da olabilir. Uzletin, yalnız kalmanın da faydaları çok olsa dahî, bazı zararları da vardır. Âbid ve zâhidler uzleti ihtiyar etmişlerse de, îmâm Şâfî ve îmâm Ahmed gibi mezhep sahibi büyükler de, topluma, halka karışmayı uygun görmüşlerdir. Fakat, asıl doğrusu, yine insanların hallerine göredir. Bazı insanlara ihtilât efdal, bazılarına da uzlet efdaldir. Allah Teâlâ'ya ikbal eden ve huzurda müstağrak olan kimseler için, uzletin efdal olduğu; helâl ve haramları ve şüpheli şeyleri halka bildirmek ve duyurmak hizmetinde bulunan kimse için de, ihtilâtm efdal olduğu bildirilmişdir. Zîrâ, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri, Halid İbn-i Velîd (r.a.) hazretlerini, Amr İbn-i As hazretlerini ve daha nicelerini, âmme hizmetlerinde vazifelendirdiği gibi, Ebu Zer (r.a.) hazretlerine de: «Ben seni zayıf bir kimse görüyorum, nefsim için sevdiğimi senin için de severim, sen iki kimse arasında emredici olma» diye tavsiyede bulunmuşlardır. Demek oluyor ki, hale göre hareket lâzımdır. Fakat bu devirde, bahusus gençler için, şehvet, şeytan ve nefs-i emmârenin alabildiğine hâkim olduğu bir zamanda, mümkün mertebe ihtilâttan uzak olmak evlâ, efdal ve hayırlı olacağını sanırım. Hattâ ihtiyarlara bile. Çünkü, vücudun ihtiyarlamasıyla kötü huylar eksilmez, daimî ve bakidir. Onu ancak teneşir temizler, demişler. Hak Sübhânehû ve Teâlâ hazretleri cümlemizi afv ve mağfiret buyursun ve Resûl-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin şefaatlerine nail buyursun, âmîn. Bihurmeti seyyidi'l-mürselîn ve âlihî ve sahbihî ecmaîn... •
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
KÂMİL MÜ'MİN BAZI MELEKLERDEN DE EKREMDİR

Bu hadis «Kâmil mü'minlerin Allah Teala hazretlerine bazı meleklerinden ekrem» olduğunu bildirmektedir. Zîrâ meleklerde nefis ve şehvet olmadığı gibi, hırs, hased gibi şeyler de bittabi olmaz. Şüphesiz şeytan aleyhilla'ne de onlara musallat olamaz. Çünkü onlar, nurdan yaratılmışdır. Halbuki, insan hiç de öyle değildir. Bir tarafdan nefsi, diğer tarafdan şehveti, hırsı, şeytanı ve onun cinsinden olan münafıklar, hasedciler, kâfirler, hep insanı yolundan alıkoymaya, Hakk'dan uzaklaştırıp, Cehennem'e doğru sürüklemeye çalışanların arasındadır. Bunlarla yaptığı ve yapacağı mücâdelelerin mükâfatı, elbette kendilerinde bunların hiç biri olmayan meleklerin bazısından ekrem ve efdal olacağından şüphe yoktur. Onun için, mü'minlerin havâssı, meleklerin avamından efdaldır, demişlerdir.
Hasan Basrî (k.s.) hazretleri olsa gerek, «Eğer mü'minler günah işlememiş olsalar, melekût-ü semâvattaki melekler gibi, uçarlardı» demişdir. Lâkin, Cenâb-ı Hak onları, günahları dolayısıyla, bundan men eyledi.

İbnrl-Arabî (r.a.) demişdir ki «hakâyık-ı âlem, insana münhasırdır. İnsan, âlemden ancak ufaklığı ile ayrılmışdır. Bu âlem iki kısım olup, biri kemali kabul etmez olduğundan yaratıldığı hal üzere kalır. Birisi de, kemali kabul eder ve bunda Cenâb-ı Hakk'm Celâl ve Cemal sıfatları tecelli eyler ve bu sebepden, Allah Teâlâ'ya her bir hal üzere ekrem ve efdal olurlar...»
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
MÜ'MİN MÜMİNİN KARDEŞİDİR

«Mü'min dinde, mü'minin kardeşidir.» Böyle olunca hakîkî nesep kardeşiyle olan münâsebeti gibi olmalıdır. Hattâ, daha fazla olması lâyıkdır. Bu sebebden, kardeşi sevmek, ona iyi görünmek, safî olmak ve onu, kendini ve öz kardeşini koruduğu gibi, mazarratlardan korumak, hep kardeşliğin iktizasındandır. Bu kardeşlik, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz hazretlerinin Medîne-i Münevvere'ye geldikleri vakit, Eshâb-ı Kiram arasında yaptığı kardeşliğin altındadır. O kardeşliği, dünya bir kere görmüşdür, bir daha görmesi belki Cennet'te nasîb olur. Çünkü bu kardeşlik, Mekke'den gelen ve her şeyini orada bırakıp, sırf İslâm aşkıyla hicret eden, Mekke'li muhacirlerle, yerli Medine halkı ki bunlara, İslama yardımlarından dolayı (Ensâr) denilir bir Mekke'li muhacir ile bir Medîne'li ensâr arasında yapılmış ve ehl-i Medine'den, olan ensâr, derhal Mekke'li muhacir kardeşine, hemen her şeyini teslim ederek, tam bir kardeş muamelesi yapmışlarsa da, ehl-i Mekke (muhacirler) kendilerine gösterilen bu insanî kardeşliğe çok teşekkürle birlikte, onlardan çarşı ve pazarı öğrenip, hemen ticârete başlamışlar ve kardeşlerine fazla yük olmayıp, az bir zaman sonra hepsi, büyük ticâret sahipleri olarak, başka muhtaç kimselerin yardımına koşmuşlardır. Muhacirlerden (Mekkelilerden) Abdurrahman İbn Avf (r.a.) ismindeki zât, bir Şam seferinden gelen ticâret mallan yüklü develerinin hepsini birden, Medine fukarasına, develeriyle birlikte hediye etmişler. İşte sana kardeşlik misâli, bak bakalım bizim müslümanlığımızla mukayese edebilir misin?
Bununla beraber insan, kusurdan halî olunuyacağından, kardeşinde gördüğü bazı kusurları, münâsip bir zamanda, münâsip bir lisanla, hem de tenhâ bir yerde anlatmağa başlar ve nasihatini yapar. Hatâ ve kusurları söylemeyi aşikâr ve alenî yapmak câhillerin hareketidir. Faydadan çok, daha zararlı olur. Hased, kin ve adavet gibi çirkin, bazan da, mukabele ve mukavemet neticesinde kavgalar da zuhur edegeldiği görülmüşdür. Onun için, nasîhat eden kimselerin, mutlaka nasihatlerini, tenhâ bir yerde hem de münâsip bir lisanla, biraz da kendi noksanlığını misâl vererek, onu kendinden soğutup uzaklaştırmayacak bir şekilde söylemek iktizâ ettiğini bildirmişlerdir. Herhalde nasihate hepimiz muhtacız. Hep birbirlerimizi iyi gözleyerek, zorla değil nasihatle irşâd etmeğe çalışmamız, hem dînimizin emri hem de, dünyâ ve âhiretimizin saadet ve selâmeti için gerekli olduğu bildirilmektedir. Feyyâz-ı Mutlak hazretleri, cümlemize bu iyi ve güzel ahlâklarla ahlâklanmak nasîb buyursun, âmîn...
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
MÜ'MİNİN EN ZAYIFI KÂFİRDEN ÜSTÜNDÜR

îmânın fezâili o kadar büyükdür ki. onu tarife gücümüz hiç bir şekilde yetmez. Güneşin önünde yıldızlar nasıl kayıb olursa, îmânın önünde de, hiçbir şey duramaz. Ehl-i îmânın, her ne kadar büyük küçük, kusur, kabahat ve günahları olsa dahî, o îmânları sebebiyle, yine Cennet'e girecek ve Hakk'ın sonsuz lütuflarına mazhar olacaklardır. Küfür ehli ise, ne kadar iyi kimseler olsa dahî, meselâ bizlere, elektriği, tayyareyi, radyoyu, telefonu ve sair bunlar;: benzer bu günün çeşitli fenlerini, îcâd etmek' insanlığa çok mühim hizmetleri olsa dahî. (bunların hepsi teferruattır,) asıl olan îmândır Yaratılışımızın sebebi hikmeti, Hakk'ı bilmek ve ona şirk koşmamakdır. Kâfir ise, asıl olan bu nimetten mahrum olunca, diğer teferruattaki hizmetleri, hiç makbul olmaz. Bilakis Cenâb-ı Hak onlara, bu kadar üstün bir akıl ve zekâ vermişken, onu bilmeğe ve îmân etmeye kullanmadıkları için, azâblan da iki kat olsa gerektir. Onun için bazı kâfirlerin, bazı iyilik ve ihsanlarına aldanıp da onu övmek, büyük; hem de afvolunmayan bir hatâdır. O ne kadar iyi olursa olsun, küfür zulmeti ona yeter ve artar ve ebediyyen Cehennem'de kalmasına da sebepdir. Buna dikkat et ve sakın unutma ki, kâfirin yolunu sakın beğenme ve onların peşine aman, sakın takılma, onların her balında bin zehir vardır; sonra çıkar kokusu. Aman yavrum, sen Peygamberini iyi öğren ve onu her şeyden çok sev, yolundan zerre kadar ayrılma. Çünkü dünyânın ve âhiretin saadeti ve selâmeti ondadır, vesselam...
İşte bu sebeblerden nâşî mü'min, dünyâda kendisine isabet eden hatâ ve kusurlarla müâhaze olunmaz ve levm edilmez. Ancak levm edilecek ve müâhaze olunması lâzım gelen kâfirdir. İşte sana insaf dersi... Hakkullâha ve Hakkunnâsa riâyetin, ne demek olduğu anlaşılır sanırım. Hemen hemen bütün iyi ahlâklar, bu mü'min ve müslim hadîslerinin içinde mevcut olup, bunların hilafı da, tabiî kötü ve günah Vasıfları şeyler olacağı anlaşılmaktadır. Hemen Cenâb-ı Hak, cümlemizi ve cümle Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ümmetini ilimleriyle âmil, kâmil, olgun, mü'min ve müslümanlar zümresine ilhak buyursun, âmîn, bihurmeti seyyidi'l-mürselîn, salâvâtullâhi ve selâmühû aleyhim ecmaîn...
 

Gök Kubbe

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Ara 2008
Mesajlar
3,422
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
Güzel kardeşim senin hep güzel hayırlı paylaşımlarda bulunduğunu görüyorum allah bin kere razı olsun senden ne güzel paylaşımlar bunlar sana çokça ecir yazsın melekler inşallah allah'a emanet ol..
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
Güzel kardeşim senin hep güzel hayırlı paylaşımlarda bulunduğunu görüyorum allah bin kere razı olsun senden ne güzel paylaşımlar bunlar sana çokça ecir yazsın melekler inşallah allah'a emanet ol..

Allah'u teala sizdende razı olsun güzel kardeşim,
Okuyan gözlerinize sağlık olsun.
Dualarınızda unutmayınız bizi güzel kardeşim :)
Allah'u tealaya emanet olun sizde
 

NDYZLF

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Mar 2009
Mesajlar
960
Tepki puanı
6
Puanları
0
Yaş
44
Selamün Aleyküm
Paylaşımınız için Allah Razı olsun...
 

smyyes

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eyl 2009
Mesajlar
3,791
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
30
çok güzel konulara değinmiş,çok güzel ,hayırlı konulardan bahsetmişsiniz.hakiki bir mümin in nasıl olması gerektiğini okuyunca bunlara ne kadar uzak olduğumuzu görüyoruz.ört pas ettiğimiz tüm şeyler bir anda karşımıza çıkıveriyor..Rabbim e layık bir kul olarak yaşayıp son nefes dahil hakiki bir müslüman olarak vefat etmeyi nasip etsin hepimize.Allah razı olsun.dualarda buluşmak dileğiyle Allah a emanet olun.
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
Selamün Aleyküm
Paylaşımınız için Allah Razı olsun...

Ve Aleyküm Selam
Allah'u teala sizdende razı olsun inşaAllah
Selametle

çok güzel konulara değinmiş,çok güzel ,hayırlı konulardan bahsetmişsiniz.hakiki bir mümin in nasıl olması gerektiğini okuyunca bunlara ne kadar uzak olduğumuzu görüyoruz.ört pas ettiğimiz tüm şeyler bir anda karşımıza çıkıveriyor..Rabbim e layık bir kul olarak yaşayıp son nefes dahil hakiki bir müslüman olarak vefat etmeyi nasip etsin hepimize.Allah razı olsun.dualarda buluşmak dileğiyle Allah a emanet olun.

Halis dualarınıza yürekten amin diyorum
Allah'u tealaya emanet olun
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt