Sertürk Sercan
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 16 Tem 2010
- Mesajlar
- 102
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 40
Hidayet lütfeden, doğru yola ulaştıran
(Bir de) Kendilerine ilim verilenlerin, bunun
(Kur'an'ın) hiç tartışmasız Rablerinden olan bir gerçek olduğunu
bilmeleri için; böylelikle ona iman etsinler ve kalpleri ona tatmin
bulmuş olarak bağlansın. Şüphesiz Allah, iman edenleri dosdoğru yola
yöneltir. (Hac Suresi, 54)
Yeryüzünde iki tür insan vardır: Allah'ın gücünü bilip takdir
edenler ve Allah'ın gücünü tanımayıp dolayısıyla takdir edemeyenler.
İkinci gruptaki insanlar sıradan bir hayat yaşar ve ölürler.
Yaşamları süresince ne için yaşadıklarını, onları kimin var ettiğini,
kendilerini yaratan Allah'a karşı herhangi bir sorumlulukları olup
olmadığını veya kendileriyle birlikte tüm evreni yoktan var Rabbimiz'in
sonsuz gücünü düşünmek istemezler. Onların akıllarını meşgul eden
konular genellikle nasıl bir eğitim görecekleri, iş yerinde iyi bir
mevkiye gelmek için ne yapmaları gerektiği, çocuklarını nasıl
yetiştirecekleri gibi günlük hayatla ilgili konulardır. Elbette ki
bunların tümü doğal isteklerdir ve düşünülmesi de gerekir ancak üç-beş
on yıl yaşayıp tükettikleri hayatları çevrelerindeki çoğu insan gibi bu
konuları kendilerine amaç edinerek geçer; bu arada dünyada ve tüm
evrende var olan sayısız mucizeleri göremezler. Üstelik görseler de
üzerinde düşünmek istemezler.
Birinci grup olarak bahsettiğimiz, Allah'ın varlığının
delillerini ve mutlak gücünü tanıyıp takdir eden insanlar ise bunun tam
tersi bir hayat yaşarlar. Vicdanları güçlü olduğu için çevrelerini
hayranlıkla gözlemler, gördükleri detayları yaratanın Rabbimiz olduğunu
bilirler. Bu nedenle evrenin Yaratıcısı, üstün güç sahibi Allah'a karşı
sorumluluklarının da bilincindedirler. Hayatlarını Allah'ın hoşnutluğunu
kazanacakları işler yaparak, O'nun tavsiye ettiği bir yaşamı sürerek ve
en önemlisi de öldükten sonra O'na hesap vereceklerini bilerek
geçirirler.
İşte bu birinci grup, Allah'ın hidayet verdiği kişilerdir.
Dünya üzerindeki sayıları her zaman çok az olmuştur ama doğru olan yol
onlarınkidir. Allah, hidayete ulaşmış olanlarla inkar edenler arasındaki
farkı ayetlerinde şöyle haber verir:
Ve onlar, sana indirilene, senden önce
indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar.
İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet
üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır.
Şüphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan
da, onlar için fark etmez; inanmazlar.
Allah, onların kalplerini ve kulaklarını
mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azab
onlaradır. (Bakara Suresi, 4-7)
Kuşkusuz bu insanlardan olabilmek, Allah'tan verilen çok büyük
bir nimettir. Çünkü O'nun dilemesi dışında hidayet verebilecek, doğru
yola iletebilecek hiç kimse yoktur:
Gerçek şu ki, sen, sevdiğini hidayete
erdiremezsin, ancak Allah, dilediğini hidayete erdirir; O, hidayete
erecek olanları daha iyi bilendir. (Kasas Suresi, 56)
(Bir de) Kendilerine ilim verilenlerin, bunun
(Kur'an'ın) hiç tartışmasız Rablerinden olan bir gerçek olduğunu
bilmeleri için; böylelikle ona iman etsinler ve kalpleri ona tatmin
bulmuş olarak bağlansın. Şüphesiz Allah, iman edenleri dosdoğru yola
yöneltir. (Hac Suresi, 54)
Yeryüzünde iki tür insan vardır: Allah'ın gücünü bilip takdir
edenler ve Allah'ın gücünü tanımayıp dolayısıyla takdir edemeyenler.
İkinci gruptaki insanlar sıradan bir hayat yaşar ve ölürler.
Yaşamları süresince ne için yaşadıklarını, onları kimin var ettiğini,
kendilerini yaratan Allah'a karşı herhangi bir sorumlulukları olup
olmadığını veya kendileriyle birlikte tüm evreni yoktan var Rabbimiz'in
sonsuz gücünü düşünmek istemezler. Onların akıllarını meşgul eden
konular genellikle nasıl bir eğitim görecekleri, iş yerinde iyi bir
mevkiye gelmek için ne yapmaları gerektiği, çocuklarını nasıl
yetiştirecekleri gibi günlük hayatla ilgili konulardır. Elbette ki
bunların tümü doğal isteklerdir ve düşünülmesi de gerekir ancak üç-beş
on yıl yaşayıp tükettikleri hayatları çevrelerindeki çoğu insan gibi bu
konuları kendilerine amaç edinerek geçer; bu arada dünyada ve tüm
evrende var olan sayısız mucizeleri göremezler. Üstelik görseler de
üzerinde düşünmek istemezler.
Birinci grup olarak bahsettiğimiz, Allah'ın varlığının
delillerini ve mutlak gücünü tanıyıp takdir eden insanlar ise bunun tam
tersi bir hayat yaşarlar. Vicdanları güçlü olduğu için çevrelerini
hayranlıkla gözlemler, gördükleri detayları yaratanın Rabbimiz olduğunu
bilirler. Bu nedenle evrenin Yaratıcısı, üstün güç sahibi Allah'a karşı
sorumluluklarının da bilincindedirler. Hayatlarını Allah'ın hoşnutluğunu
kazanacakları işler yaparak, O'nun tavsiye ettiği bir yaşamı sürerek ve
en önemlisi de öldükten sonra O'na hesap vereceklerini bilerek
geçirirler.
İşte bu birinci grup, Allah'ın hidayet verdiği kişilerdir.
Dünya üzerindeki sayıları her zaman çok az olmuştur ama doğru olan yol
onlarınkidir. Allah, hidayete ulaşmış olanlarla inkar edenler arasındaki
farkı ayetlerinde şöyle haber verir:
Ve onlar, sana indirilene, senden önce
indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar.
İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet
üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır.
Şüphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan
da, onlar için fark etmez; inanmazlar.
Allah, onların kalplerini ve kulaklarını
mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azab
onlaradır. (Bakara Suresi, 4-7)
Kuşkusuz bu insanlardan olabilmek, Allah'tan verilen çok büyük
bir nimettir. Çünkü O'nun dilemesi dışında hidayet verebilecek, doğru
yola iletebilecek hiç kimse yoktur:
Gerçek şu ki, sen, sevdiğini hidayete
erdiremezsin, ancak Allah, dilediğini hidayete erdirir; O, hidayete
erecek olanları daha iyi bilendir. (Kasas Suresi, 56)