BULENT TUNALI
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Ağu 2007
- Mesajlar
- 2,307
- Tepki puanı
- 2
- Puanları
- 0
- Yaş
- 53
- Konum
- BURSA-m.k.paşa
- Web Sitesi
- www.bilsankimya.com
Gücünü, çapını bilmeyenler üstesinden gelemeyecekleri işlere girişerek yanlış iş yaparlar veya giriştikleri işlerde muvaffak olamazlar. Yanlış yapmamak için kişinin haddini bilmesi, imkânlarını yoklaması gerekmektedir.
Atalarımız, “Kişinin haddini bilmesi gibi irfan olmaz” demişlerdir. Gerçekten kişinin imkânlarının, bilgi, kâbiliyet ve donanımının sınırını, çapını bilmemesi bir aldanıştır. Bu aldanışa düşen kişi azgınlık ve taşkınlık yapabilir. Bunun önemli bir sebebi insanın kendisini müstağni yani olduğundan daha güçlü ve yeterli görmesidir.1 En büyük haddi aşma Allah’ı devre dışı tutma, onun varlığını ve gücünü görmemektir. Bazı kimseler ve topluluklar kendilerini hiç kimseye, hatta bir Yaratıcıya bile ihtiyaç duymayacak konumda görür, kendilerinde her istediklerini yapacak güç ve dirayetin bulunduğunu vehmederler. Bundan dolayı Allah’ı unuturlar ve ilâhî yasaları dinlemezler, azgınlık yaparlar, sonunda da hak-hukuk ve sınır tanımazlar. Böyle haddini aşan ve azgınlık yapanlarla ilgili Kur’ân bize bir hayli örnek sunmakta ve onların acıklı sonları ile ilgili haberler vermektedir.2
Şu örneklerde, haddi aşmama konusunda uyarıda bulunulmakta ve haddini aşanlar kınanmaktadır:
Kanadı kırık bir serçe, gök kubbe yumurtasını kanadı altına alsın; böyle bir şey gördün mü sen?
Mademki çifti, tekten ayırmayı bilmezler; ne diye tek-çift oynarlar?.3
Madem ki er değildin, ne diye ... çileye soyundun?.4
Madem ki sen ne yüzgeçsin ne de denizci... Aklına uyup kendini denize atma!
Sen bu müsabakada kazanamayacak, onu geçemeyeceksin; iyisi mi, dur!.5
Aslanlarla savaşa girişme! ... Aslanlarla kavgaya girişen köpeklerin boynu kırılır.6
Haddi aşmama, pratik hayatımızda, aile yaşantımızda, sosyal hayatta, eğitim alanında, ekonomi ve siyasette, uluslar arası ilişkilerde (pratik, psikolojik, sosyolojik, ahlaki dini ve siyasi açılardan) oldukça önemli sonuçlar doğurmaktadır. Örneğin kaldıramayacağımız bir yükü kaldırmaya yeltenirsek belimiz incinir veya fıtık oluruz; eşimize veya çocuklarımıza satın alamayacağımız veya yapamayacağımız şeyleri vaat edersek mahcup oluruz, güvenimiz ve aile saygınlığımız zedelenir; başaramayacağımız bir ticari atılıma geçer veya ödeyemeyeceğimiz borcun altına girersek iflas ederiz, bunalırız; bizi aşan soruları ve konuları cevaplandırmaya kalkışırsak altından kalkamaz, bocalar yahut yanlış açıklamalarda bulunuruz; ülke şartlarına ve uluslar arası ilişkilere uygun düşmeyen memleket kararları alırsak sosyal bunalımlar, savaşlar veya en azından gerilimler yaşarız vs.
Bir işi başaracak çabaya, birikim veya donanıma sahip olmadan, onu yapmaya kalkışmak da, yumurtadan çıkmamış kuşun uçmaya çalışmasının sonuçsuz kalacağı gibi,7 verimli bir sonuç doğurmayacaktır:
‹nsan dediğin gemi, yavaş yürür, gevşek giden bir lengerdir, çekilmeden, küreksiz bu denizden geçemez.
Madem ki er değildin, ne diye çabaya koyuldun, savaşa girdin; namaza, oruca, gece yolculuğuna, hacca düştün; çileye soyundun?
Dayanmak erlerin harcıdır...8
Haddi aşma kişiyi tehlikeye, yokoluşa götürür. Bu olumsuz haslet dünyanın yanı sıra ahirette de saâdete değil şekâvete sebep olur. Fert hayatında olduğu gibi, toplum hayatında da yıkım ve çöküşe yol açar. Haddini bilmeyen, azan ve sınırları aşan topluluklar, tarihin değişmez prensibi olarak yani Sünnetullah’ın bir gereği olarak çökerler ve cezaya uğratılırlar.
Öyleyse gücümüzü, imkânlarımızı bilelim, yapabileceğimiz işlerin altına girelim, kısacası haddimizi bilelim ki halkın ve Hakk’ın karşısında mahcup olmayalım
Atalarımız, “Kişinin haddini bilmesi gibi irfan olmaz” demişlerdir. Gerçekten kişinin imkânlarının, bilgi, kâbiliyet ve donanımının sınırını, çapını bilmemesi bir aldanıştır. Bu aldanışa düşen kişi azgınlık ve taşkınlık yapabilir. Bunun önemli bir sebebi insanın kendisini müstağni yani olduğundan daha güçlü ve yeterli görmesidir.1 En büyük haddi aşma Allah’ı devre dışı tutma, onun varlığını ve gücünü görmemektir. Bazı kimseler ve topluluklar kendilerini hiç kimseye, hatta bir Yaratıcıya bile ihtiyaç duymayacak konumda görür, kendilerinde her istediklerini yapacak güç ve dirayetin bulunduğunu vehmederler. Bundan dolayı Allah’ı unuturlar ve ilâhî yasaları dinlemezler, azgınlık yaparlar, sonunda da hak-hukuk ve sınır tanımazlar. Böyle haddini aşan ve azgınlık yapanlarla ilgili Kur’ân bize bir hayli örnek sunmakta ve onların acıklı sonları ile ilgili haberler vermektedir.2
Şu örneklerde, haddi aşmama konusunda uyarıda bulunulmakta ve haddini aşanlar kınanmaktadır:
Kanadı kırık bir serçe, gök kubbe yumurtasını kanadı altına alsın; böyle bir şey gördün mü sen?
Mademki çifti, tekten ayırmayı bilmezler; ne diye tek-çift oynarlar?.3
Madem ki er değildin, ne diye ... çileye soyundun?.4
Madem ki sen ne yüzgeçsin ne de denizci... Aklına uyup kendini denize atma!
Sen bu müsabakada kazanamayacak, onu geçemeyeceksin; iyisi mi, dur!.5
Aslanlarla savaşa girişme! ... Aslanlarla kavgaya girişen köpeklerin boynu kırılır.6
Haddi aşmama, pratik hayatımızda, aile yaşantımızda, sosyal hayatta, eğitim alanında, ekonomi ve siyasette, uluslar arası ilişkilerde (pratik, psikolojik, sosyolojik, ahlaki dini ve siyasi açılardan) oldukça önemli sonuçlar doğurmaktadır. Örneğin kaldıramayacağımız bir yükü kaldırmaya yeltenirsek belimiz incinir veya fıtık oluruz; eşimize veya çocuklarımıza satın alamayacağımız veya yapamayacağımız şeyleri vaat edersek mahcup oluruz, güvenimiz ve aile saygınlığımız zedelenir; başaramayacağımız bir ticari atılıma geçer veya ödeyemeyeceğimiz borcun altına girersek iflas ederiz, bunalırız; bizi aşan soruları ve konuları cevaplandırmaya kalkışırsak altından kalkamaz, bocalar yahut yanlış açıklamalarda bulunuruz; ülke şartlarına ve uluslar arası ilişkilere uygun düşmeyen memleket kararları alırsak sosyal bunalımlar, savaşlar veya en azından gerilimler yaşarız vs.
Bir işi başaracak çabaya, birikim veya donanıma sahip olmadan, onu yapmaya kalkışmak da, yumurtadan çıkmamış kuşun uçmaya çalışmasının sonuçsuz kalacağı gibi,7 verimli bir sonuç doğurmayacaktır:
‹nsan dediğin gemi, yavaş yürür, gevşek giden bir lengerdir, çekilmeden, küreksiz bu denizden geçemez.
Madem ki er değildin, ne diye çabaya koyuldun, savaşa girdin; namaza, oruca, gece yolculuğuna, hacca düştün; çileye soyundun?
Dayanmak erlerin harcıdır...8
Haddi aşma kişiyi tehlikeye, yokoluşa götürür. Bu olumsuz haslet dünyanın yanı sıra ahirette de saâdete değil şekâvete sebep olur. Fert hayatında olduğu gibi, toplum hayatında da yıkım ve çöküşe yol açar. Haddini bilmeyen, azan ve sınırları aşan topluluklar, tarihin değişmez prensibi olarak yani Sünnetullah’ın bir gereği olarak çökerler ve cezaya uğratılırlar.
Öyleyse gücümüzü, imkânlarımızı bilelim, yapabileceğimiz işlerin altına girelim, kısacası haddimizi bilelim ki halkın ve Hakk’ın karşısında mahcup olmayalım