Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Habib-i Edib (1 Kullanıcı)

fu zuli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
44
Tepki puanı
0
Puanları
6
Yaş
47
İlahi, hamdini sözümüze Sertaç ettik zikrini kalbimize miraç ettik kitabını kendimize minhac edindik. Biz yoktuk var ettin varlığından haberdar ettin aşkınla gönlümüzü bi karar ettin. Yardımına sığındık kapına geldik, hidayetine sığındık lütfuna geldik, kulluk edemedik affına geldik. Şaşırtma bizi doğruyu söylet, neşeni duyur hakikati öğret.
Sevdir bize hep sevdiklerini yerdir bize hep yerdiklerini yar et bize hep erdirdiklerini. Sevdin Hz Muhammet (s.a.v.)’i kâinata sevdirdin sevdin de peygamberlik kaftanı giydirdin. Makamı İbrahim’den makamı Mahmud’ a erdirdin. Serverı Asfiya hatemul enbiya ve Muhammet Mustafa kıldın. Salât ve selamlar tahiyat ve ikramlar her türlü ihtiramlar ona onun mübarek âline ve ashabına olsun. ÂMİN

Habib i Edip kelimeler kavramlar seninle manidardır. Bizim yazdıklarımız manasızdır. İçinde sen anlatıldığın için değerlidir bir yazı. Bir yazarın değeri yoktur senden güzelliğinden bir şey anlatmıyorsa. Sevgi aşk muhabbet ve daha nice güzel ifadeye mana sensin. Seni çıkarınca bu kelimelerden basitleşiyorlar. Sensiz bu ifadelerle kurulan cümleler sıkıyor ruhumuzu. Gül i Rana kokun güldür diye gül bahçeleri gül şehirleri kurmuşuzdur. Senin dokunduğun eşyalara kutsal emanet olarak değer verip koruyoruz.


Sevgi bahçesinin gülü sana yazılan naatları şiirleri sayfaları okuyunca biz de senin için naatlar şiirler yazmak istiyoruz. Seni sana layık ifadelerle anlatamayacağımızı bildiğimiz için seni yazan her şiiri her naat’ı toplayıp biriktiriyoruz. Küçük yetim kız çocuklarının sana seslenmelerine duygulanıyoruz. Keşke keşke diyoruz görsek kokusunu içimize çeksek. Bizim de başımızı okşasa. İlimde taleben olan insanları sırf senden dolayı arıyoruz buluyoruz. Senin soyundan gelenlere hürmet ediyoruz. Onlarla sohbet ediyoruz. Seni en son ziyaret eden kimselerin yanına gidiyoruz. Seni rüyasında gören bir kardeşimizi dinliyoruz. Belki rüyada da olsa görürüz diye. Biliyoruz bizim için sana yakın olmanın en kestirme yolu rüyalar kalmıştır. Günahlarımız o kadar çok ki seninle rüyalarımızda bile karşılaşamıyoruz. Ondan bile mahrum bırakmışız kendimizi. Seninle birlikte anılan coğrafya en fazla ziyaret etmek istediğimiz yerlerdir.

Rabbimize hamdolsun layık olmadığımız halde sana ümmet olma şerefini bize verdi. Rabbimize “habibin hürmetine diyerek” yaptığımız duaların kabul olmasını bekliyoruz. İçimizde seni Ebu Bekir gibi sevememenin acısı vardır. Talha gibi fedain olamamanın hüznü vardır içimizde.
207kf.gif


Sensiz zaman dilimlerinin sıkıntılarını anlatmak bizim için o kadar zor ki yaşadığımız sensizlik baldıran zehri içmekten daha acıdır. Ey gül-i Rana hurma kütüğü senden ayrıldığına inlerken biz ne yapalım. En harabe en karanlık ifadeler sensizliği anlatmak için yetmiyor. Sensiz her gün aşura her yer kerbeladır.
Seni sevenlerin kurdukları cümlelerdeki güzel ifadelerle seviyoruz. Yazdıkları eserlerdeki saygı ifadeleriyle seni anıyoruz. Seni sevenlerin sana bir hediyesi ulaşmıştır. Sana verecek sana layık bir hediyem yok. Seni sana layık ifadelerle anamadığım sana layık bir hediye veremediğim için kendime Fu zuli diyorum. Sana layık hediyem yok ama hediye olarak sana enesin annesinin elinden tutup sana getirdiği gibi evlatlarımı verirdim. Hizmetini görsünler sana yakın olsunlar isterdim. Gel desem sevgili gel desem… gel sevgili. ne olur gel. rüyalarımıza gel.
Âlemlere rahmet olan peygamberimiz(s.a.v) bizim için yaşamak için gerekli kaynaktır. O’nu Rabbimiz övmüştür. Bize önder kılmıştır. O bu âlemin içindeki güneştir. O susuz çölleşmiş kalplere yağmurdur. O’nu meth etmek bizim haddimiz değildir.
Kimi insanlarla kimi vesilelerle muhabbet ediyoruz. Konuşmanın başından sonuna kadar âlemlere rahmet olan sevgililer sevgilisinin adı anılmıyor. Sohbet kimi küçük şahsiyetlerin yaptıkları dine nasıl hizmet ettikleriyle ilgili bir sürü laf ediliyor. Bekliyorsunuz onların hepsinin sultanına sıra gelir diye bir türlü sıra gelmiyor. Hepimiz biliriz sultanın bulunduğu bir yerde nefere iltifat ancak sultandan dolayıdır. İşte şu ana kadar gelen bildiğiniz bütün âlimler şeyhler evliyalar abit zahit kimselerin hepsi esasında bir sultanın neferidir. Mevlana diye bir şahsiyet yoktur esasında. İyi bakın o, Muhammed Mustafa hazretlerinin şahsi manevisinin eteğine tutunmuş küçük bir talebedir. Gazali ve bediuzzaman gibi âlimler o’nun ders verdiği çadırın dışından ondan ilim dinleyen talebelerdir. Ne yaptın bu büyük şahsiyetleri küçümsedin onlara hakaret ettin diyen kimseler çıkabilir. Onun talebesi onun fedaisi onun neferi olmak onun ümmeti olmak onunla ilişkilendirilmek en büyük şereftir iman eden bizler için.
Mevlana yılı ilan edilmiş bulunuyor şu günlerde. Bu vesileyle eğer sultanımıza iltifat edilecekse seve seve kabul ediyoruz. Yok, eğer art niyetli olarak talebe ön plana çıkartılıp mürşit unutturulmaya çalışılıyorsa bu başarılamayacaktır. Mevlana’nın hoşgörü anlayışı peygamberimizin anlayışının yanında konuşulmaya değmeyecek kadar küçüktür. Diğer bütün şahsiyetlerin bu konumda hiç farkı yoktur. Onları övmek için bazen haddi aşan cümleler kuruyoruz. Bunlara çok üzülüyorum. Bir insan yetmiş yıl yaşasa ve yetmiş yıl peygamberimizi anlatsa onun güzelliklerini bitiremez. Yani ikinci bir şahsı anlatmaya geçmeden ömrü biter. Mevlanalar Gazaliler Bediuzzamanlar ona ulaşmak için konaklanılan bir ağaç gölgesidir ancak. Geçip gidilir. Orada duramazsınız. Bununla yetinemezsiniz. Bu kişilerin istisnasız hepsi O’nu işaret etmektedir. “Bizim hepimizin üstadı efendisi bizim en iyi bilenimizin hocası en iyi komutanımızın komutanı en hoş görülümüzün öğretmeni o’dur. Siz o’na müracaat edin bizim size verdiğimiz bir el feneridir. Pili bitebilir. Sizi ancak ona ulaşıncaya kadar aydınlatabilir. Siz ışığın kaynağına gidin.” Demektedirler. Kendini bilmez olanlar onu anmayı ağır kabul ediyorlar. Utanıyorlar bazen onu anmaya. Korkuyorlar bazen. Yukarıda saydığımız büyüklerimizden çıkarak anlatılmaya çalışılıyor. Belki şöyle iyi niyetli düşünülüyordur bu kişiler ne kadar tanınır bilinirse o da tanınır bilinir. Ama burada sanki bu kişiler o’nun önünde imiş imajı veriyor. Ben bunu dahi kusura bakmayın kabul edemiyorum. >
Bizim için bütün yıllar Hz Muhammed (s.a.v) yılıdır. Yoktur başka yıl ay ve gün ismi layık mıdır başka bir kimse bu iltifata değildir. Sadece o layıktır.
Tarihten günümüze kadar insanların içinde bir birinden daha iyi bilen birisi olmuştur. Yani sonradan gelen öncekinin tecrübesinden faydalanılıp daha ileri gitmiştir. Bizim bulunduğumuz kültür de ise sadece bir kişi Muhammed Mustafa ( s.a.v.) vardır. Her konuda ona müracaat edilir. Ona ulaşmayan adanmayan hiçbir eser hiçbir ilim yazılmamıştır yoktur. Şöyle izah edelim o yazıların eserlerin karanlıklar içindeki kelimelerin ışığıdır. Her ilim onun ismi ile taçlanır.

Not: bu manaca anlamlı kelimeler sadece bir denemeydi. Neyin denemesiydi biliyor musunuz kuru bir sevgiyle insanlar neler yazabilir. Bunu kanıtlamak istedim. Şunu söylemek istiyorum peygambere kuru sevgisi olanlar şiir ve naat yazarlar. Aynı benim yaptığım gibi anlamlı kelimeleri seçer bulur bir araya getirirler. Ve bu duygusal şiir yazı ve naatlara gözyaşı dökerler. Maalesef Bu sevgi kurudur. Solmuştur. Yazının kendisi belki manalıdır. İçindeki ifadeler gerçek değil sahtedir. Onu gerçekten sevenler bunları yazmadan seven duygularını pazarlamayanlardır. Samimiyetinden şüphe etmediğim bazı insanları ayrı tutarak maalesef bazıları bu saf duygularını da pazarlayarak para kazanma yolunu seçmişlerdir. belirli gün ve haftalarda şiir yarışmalarında konan ödüllerle duygusallık yarıştırılmaktadır. benim görüşüm.
207kf.gif
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt