Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Güzeller Güzeli Hz. MUHAMMED (s.a.v) (1 Kullanıcı)

muhammed25

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Kas 2008
Mesajlar
879
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Ey Güzeller Güzeli
Bir ismine de “Ahsen/Güzel” denilmiş senin,
Kâinattaki canlı cansız her ne varsa, senin nûrunla anlam bulmuş, bir güzelliğe sahip olmuş. ALLAH tarafından indirilen dört kitapta da senin güzel vasıflarının zikri vücut bulmuş. Kâinat yaratılmış senin yüzü suyunun hürmetine...Şâirlerin, ediplerin sözü yetmez senin methine…Üstad Fuzûlî’nin bakalım bir-iki beyitine:

İzid serîr-i hüsne seni kıldı pâdişâh
A’lâ kemâli zâtike fi ahseni’s-sıfât

Kıldın edâ-yi na’t Fuzûlî temâm kıl
Kemmelte bi’s-selâmi ve tememte bi’s-salât

“Yâ MUHAMMED, senin visalin bana hayat, ayrılığın ise ölüm verir. Yaratanım her türlü noksanlıktan münezzehtir.
Senin ayrılığına tahammül eden sana kavuşur. Sabır ve sebatın yardım ettiği insan, ne güzel insandır.
Arzulara, maksatlara kavuşabilmek ancak senin lûtfunla mümkün olabilir. Onunla kurtulmayı isteyenin istediği şeydir.
Gökten suları indirip, onunla bitkileri dirilten ALLAHü Teâlâ, benim şairlik bahçelerime, senin hararetli aşkını yağmur gibi yağdırmış.
Hak, kâinatın yaratılışına senin varlığını sebep etti. Sen var olasın diye kâinatı yarattı, Sen kâinatın zuhûruna sebepsin.
ALLAH, güzellik tahtına Seni padişah etti. Zâtının kemâlini sıfatların en güzelleri içinde yükseltti.
Ey Fuzûlî, na’t yazma vazifesini yerine getirdin. Bu görevini Ona salavat ve selâm getirerek tamamla.”

Miraç’ta senin güzelliğine hayran olan dokuz felekte bulunan her bir seyyarenin konuşmalarına melekler oldu mestân… Ve Peygamberlerin seni selamlaması, hayranlıkları dillerle destân…
Feleğin gökyüzünde parlak yıldızları süs olarak kullanıp ışık donanması kurduğu bir geceydi O gece… Zaman da güzel kokularla dolmuştu. O gece hüzün bitmiş en büyük bayram olmuştu…
Neşâtî, göklerin sana olan iştiyakını şöyle dillendirmişti:

Ahsente zihî şeb-i dilârâ
Şâm-ı tarab-ı letâfet-efzâ
Gökyüzü senin güzelliğine âşık… Her gece sabaha kadar bağrı kanayarak, hasret çekerek senin yolunu gözlerdi. Bu özlemden dolayı, ayrılık kılıcıyla ay incelir, hilâl şeklini alırdı. Gökler birer yıldız olmuş, senin yollarını gözlerken o gece sen Rabbinin huzuruna, gökyüzü de sana “iki yay aralığı” kadar yakındı.

Bir ismi de “Ahsen” olan Ya MUHAMMED (s.a.v),
Sen âdeta ümmetinin savunucusu, temsilcisisin. Sen güzellik diyarının incisisin.
Yunus Emre senin adın gibi kendinin de güzelliğini ilahi olarak terennüm etmiş:
“Adı güzel kendi güzel MUHAMMED” mısralarıyla güzelliğini ve güzel isimlerle tavsif olunduğuna işaret etmiş. Şu dörtlükte de cihanın bütün güzelliğinin senden olduğunu ne de içten şöylemiş:
Sen hak peygambersin şeksiz gümânsuz
Sana inanmayan gider imânsuz
Âşık Yûnus n’eyler cihânı sensüz
Adı güzel kendü güzel MUHAMMED

Ey Güzel Efendim
“Biz insanı en güzel biçimde yarattık.” (Tin, 4) buyuran Rabbimiz insanların içinden de seni seçti. Sanan inanalar güzellik çeşmesinden zemzem misali, Kevser misali içti…
Rabbim seni yaratılmışlar içinde en güzel bir şekilde biçimlendirdi. Senin lütuf sofrandan bir lokma alanlar ebedi acıkmayacak bir tokluğa erdi…
En güzel şekilde sabreden sen oldun. “Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin”. (Kalem, 4) ilahî tebşiratıyla zulümle dolu bu dünyanın karalıklarına esen sen oldun…
En iyi iş, en güzel ameli sen yaptın. Daha güzeli ve daha fazlasıyla karşılığı Yüce Mevlâ sana eyledi ihsan. İşte sabredenlere karşılık olarak cennetin en yüksek makamları ile müjdelendi ümmetin. Orada hürmet ve selamla karşılanacak olduğu Kur’ân da olundu beyan. Şu ayet-i kerîmenin sırları hakikati can kulağına fısıldar her an: “Orada ebedî kalacaklar, orası ne güzel bir konak ve ne güzel bir makamdır.” (Furkan, 76)
Mübarek dilinden dökülen hadis-i şerifler, Kur’ânı açıkladı bizlere… O güzel sözlerin, kökü yerde sabit, dalları gökte olan bir ağaç gibi sahih kaynaklardan beslendi, her dalında sünnetin altın yaprakları ile süslendi. Çünkü sen insanların en güzel konuşanı, en güzel giyineni, en güzel muamele edeni, güzeller güzelisin, güzellik âbidesisin Ya Rasulullah…

Senin güzel ahlâkın Kur’ân ahlâkıydı. Hz. Aişe (r.ah.) validemize sorulunca böyle buyurmuştu. Çünkü sen, insanlardan hiçbir maddî karşılık beklemeden, dertlilerin, derdine derman olurdun, şifa bulurdun...Kur’ân neyi emretmişse hayatına tatbik eder, onunla mutlu olurdun. Tebessümün câna safa, kelâmın ruha şifa Ya Nebî…Sensin gönüller tabibi, sensin ALLAH’ın habibi…
Şeyyad Hazma da hastalara şifa sunan, gül güzelliğini tarif için senin güzelliğinle şiirini ziynetlendirmiş:
Derinden açılur güller sözünden şehd ü şekkerler
Seninle hasta gönüller şifâdur yâ ResûlALLAH


Cümle Yûsuflar Güzeli

Muhyî’nin şu beyti ise senin güzelliğinin ne derece yüksek olduğunu belirtiyor:


Cümlenin mahbûbu sensin ey habîb-i ezelî
Cümle Yûsuf’lar içinde ey güzeller güzeli
Sen bütün cihanın ezelden beri sevgilisisin. Çünkü sana, ALLAHü Teâlâ “Habîbim” dedi, bütün güzellerin en güzeli sensin. “Cümle Yûsuf’lar içinde ey güzeller güzeli” demekle şair şu hakikati beyan ediyor:
Hz. Yûsuf (a.s), Mısır sokaklarında gezerken yüzünün pırıltısı güneş ışıklarının yansıması gibi duvarlara aksederdi. Bir kimse onun yüzüne bakmak isterse hemen gözlerini çevirmek zorunda kalırdı. Bütün bunlara rağmen Yûsuf Aleyhisselâma güzelliklerinden sâdece bir parça verilmişti. Ey MUHAMMED Aleyhisselâm sana ise tamâmı verilmişti.Eğer görünmeyen güzelliği gösterilseydi, kimse bakmaya tâkat getiremezdi. Ashâb-ı Kirâm’ın gençleri, bir gün mübarek zevcen, Hazret-i Âişe vâlidemizden senin güzelliğini sorduklarında Hazret-i Âişe (r.ah) şöyle söylemişti:
"Mısır’dakiler, onun yanaklarının güzelliğini işitmiş olsalardı, bütün mallarını, onun yanaklarını görebilmek için saklarlardı. Züleyhâ'yı kötüleyen kadınlar, onun parlak alnını görselerdi, ellerinin yerine kalplerini keserlerdi de acısını duymazlardı."

Zâtî’de şu beyitinde bunu söylüyor zaten:
Yûsuf’u gerçi görenler ellerini kesdiler
Gün yüzün gördü senin şakk oldu bedrin ayası
“Yûsuf’un güzelliğini gören kadınlar ellerini kestiler; fakat senin güneş gibi olan yüzünü gören Ay iki parçaya ayrıldı.”
Hz.Yûsuf Ay ise, sen Güneş’sin Ya ResûlALLAH… Seni güzellik ülkesinin hakanı yapmış Yüce ALLAH…
Senin güzelliğinin yanında Hz. Yûsuf’un güzelliğinin zayıf kaldığını belirtir meselâ Bâkî :
“Seni Yûsuf’la güzellikte sorarlarsa bana
Yûsuf’u görmedim ammâ seni ra’nâ bilirim”

Evladından Darendeli Osman Hulûsi Efendi’nin Dîvân’ındaki şu beyti dünyadaki ve ahiretteki güzelliklerin, ağaçların, nebatatın hep sana hayran olduğunu anlatır bize:
Senin hüsnüne hayran olmadık kim var şu âlemde
Benzemez kaddine ne servi ne Tûba yalınız

Sen boyu yücelerde olan gönlü gökçek Rasûlsün. Sen cömertlik ağacısın. Senin gölgene sığınır ümetin…Dünya müştâktır ahiret sana âşık, senen güzelliğindir yere ve göğe ışık…


Ve Azerbaycan’dan bir Peygamber âşığı olan Mehmed Aslan’ın güzellik ebrûsunun motiflerinden bir zerre misali yüreğinden dökülen mısraları:


Çimen-çiçek fısıldasın o mübârek ismini!
Bağ-bahçede kızıl güller hatmeyleyip resmini.
Hasretinden coşan sular dil-dil ötür vasfını.
İlâhiden sevilen Sen, övülen Sen, ancak Sen!
Amâline, kemâline, cemâline bin ahsen!
Süphe ışık, göze nursun! Işık ölmez, nur ölmez!
Tecellinle ölmeyenler kıyamette dirilmez
Şefkatinle örülmeyen yıkık gönül örülmez!
Sen gönüller mimarısın; şifa Sende, ruh Sende!
Ömrümüze bahar eser Sen kalplere esende!

Sen “Ahsen”sin, güzelsin. Sen şiirde na’tsın, koşmasın, gazelsin. Sen güzellikte ezelsin….
Fuzûlî üstadımızın makta beyitinde buyurduğu gibi biz de daima sana salât ve selam ediyoruz,
Ey güzeller güzeli…
“ALLAHümme salli alâ seyidina MUHAMMEDin ve alâ âli seyyidinâ MUHAMMED.”
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt