Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Günümüzde işlenen bid’atler (1 Kullanıcı)

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
İbadetlere bir şey ilave etmek bid'attir, büyük günahtır. Dinimiz noksan değildir. Hâşâ Allahü teâlâ veya Peygamber efendimiz dinde bir şeyi eksik bırakmış da, daha iyisini biz mi yapacağız? İbadete bid'at karıştırmak, Allahü teâlânın dininde noksanlık bulmak, koyduğu hükümleri beğenmemek, dini değiştirmek olur.

Mesela akşam namazının farzını 3 rekat yerine, daha fazla ibadet etmek için, 4 rekat kılmak bid'attir. 3 yerine de geçmez, namaz hiç kabul olmaz. Tesbihleri 33 yerine, çok sevap olsun diye 40 defa veya daha fazla çekmek bid'at olur. Halbuki hiç tesbih çekilmeden gidilse günah olmaz.

Namazlardan sonra âyet-el-kürsi okunur, tesbihler çekilir ve dua edilir. Dua ederken salâten tüncina okunur. Âyet-el kürsinin okunduğu yerde salâten tüncinayı okumak sünneti değiştirmek olur, yani bid'attir. Peygamber efendimiz nasıl ibadet etmişse, mezhebimiz bunu nasıl bildirmişse, o şekilde ibadet edilir. “Şunu da yapalım, ötekini de ilave edelim” demek, dinde değişiklik olur. Hadis-i şerifte, (İbadetleri bizim gibi yapmayan bizden değildir) buyuruluyor. Hoparlörle ezan okumak iyi ise, Allahü teâlâ, Peygamberine ibadetin iyisini niye bildirmedi? Allah hoparlörü yaratmaktan âciz mi idi? Binlerce mucizesi görülen Sevgili Peygamberimiz bunu yapamaz mıydı? Yapmadığına göre, hoparlörü ibadete sokmak bid’at olur.

Diğer bid’atlerden bazıları şunlardır:
İnce çoraba veya çıplak ayağa mesh etmek. (Dürer)

Kur'an-ı kerimi teganni ile okumak. (Bezzâziyye)

Namazı hoparlör ile kıldırmak. (Mezahibi erbea, Elmalılı tefsiri)

Sünnet ile farz namaz arasında dua etmek, tesbih çekmek, üç İhlas okumak. (İbni Âbidin)

Müezzinin tesbihlere komuta etmesi. Hutbeyi Türkçe olarak okumak. (El edille)

Namaz kılıp, duadan sonra şükür secdesi yapmak. (Dürr-ül Muhtar)

Namazlardan sonra imam ile, eli göğse koyarak selamlaşmak. (S. Ebediyye)

Camide her namazdan sonra müsafeha etmek. [Tokalaşmak] (Redd-ül Muhtar)

Estağfirullahel'azim ellezi... diye başlayan istiğfarı müezzinin yüksek sesle okuması. (El İbda)

Vaazdan sonra, cenazede yüksek sesle dua etmek. (Mekâtib-i şerife)

Mezar taşı üzerine âyet-i kerime, şiir, methiye v.s. yazmak. (S. Ebediyye)

Aşure günü aşure pişirmeyi ibadet sanmak. (S.Ebediyye)

Bir kabirden başka bir yere nakledilirken tekrar cenaze namazı kılmak. (Hindiyye)

Eshab-ı kiramdan herhangi birini kötülemek. (Şerh-i Akâid)

Kadını bir defada üç talakla boşamak. (Mecmua-i Zühdiyye)

Cenazede yüksek sesle tekbir getirmek, ilâhi okumak. (Halebi)

Cenaze namazından sonra konuşma yapmak. (Zübdet-ül-makamât)

Ölü evinden helva vs. dağıtmak. Ölünün 3, 7, 40, 52 veya 53 üncü günlerini yapmak. (Tahtavi)

Kabir azabına inanmamak. (Akâid-i Şeybâniyye)

Yatırlara mum yakmak. Mezhepsiz olmak. (Tahtavi)

Zekeriya sofrası diye adak yapmak. (S.Ebediyye)

Bir kişinin bildirdiği hadislere inanmamak. (Tâtârhâniyye)

Mirac mucizesinin Kudüs’ten sonrasına inanmamak. (Bahr)

Kısa sakala sünnet demek. (Hadika)

Hazret-i Mehdi geldiği zaman, (Bir zaman gelir ki, Sünnet, bid'at gibi çirkin görülür, bid'at ise sünnet gibi rağbet görür) hadis-i şerifinde bildirildiği gibi, bid'at işlemeye alışmış olan Medine’deki âlim, bid'ati güzel sanıp ibadet olarak yaptığı için Hazret-i Mehdi’nin bid’at aleyhindeki sözlerine şaşıp "Bu adam bizim dinimizi yok ediyor" diyecektir. Hazret-i Mehdi, bu mezhepsizi öldürecektir. (Mek. Rabbani)

Bazı bid’atler:
Cennette, Allahü teâlânın görüleceğine inanmamak,
Gökte Allah var demek,
Allah dede demek,

Hazret-i Ali’yi diğer üç halifeden üstün sanmak,
Eshab-ı kirama veya fasık Müslümanlara bile lanet etmek bid’attir.

Namaza başlarken yalnız dil ile niyet etmek bid'attir. Kalb ile niyet şarttır.

Kur'anı, zikirleri, tekbirleri müzikle veya ney çalarak okumak bid’attir, tasavvuf müziği de bid’attir.

Ücretle Kur’an okumak bid'attir.

Hutbenin ikinci kısmında, aşağı basamağa inmek, sonra tekrar yukarı basamağa çıkmak,

Mest üzerine mesh etmemek ve çıplak ayağa mesh etmek bid'attir.

Vaazdan sonra toplanarak yüksek sesle dua yapmak,
Mübarek gecelerde, camilerde fazla ışık yakmak bid'attir.

Kısa sakal ile sünneti yerine getirdiğine inanmak,
Büyük zatların ölüm yıldönümlerinde matem tutmak bid'attir.

Cenaze olduğunu bildirmek için, minarelerde salât okumak,
Ölünün 40. ve 52. gecesini yapmak,
Mezar taşlarına resim koymak, Fatiha ve methiye yazmak bid’attir.

Türbe veya camilerde tavaf eder gibi dönmek bid’attir.
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Merakıl-felah’ın Tahtavi haşiyesinin tercümesi olan Nimet-i İslam’da, (Farz ile sünnet ve sünnet ile farz arasında konuşmak, sünneti iskat [iptal] etmez. Fakat sünnetin sevabını azaltır. Bir kavle göre de, sünnet sakıt [iptal] olmakla namaz iade olunur) deniyor.

Aynı ifade Dürr-ül Muhtar’da da vardır: (Sünnet ile farz arasında konuşmak, sünneti iskat etmez ise de, sevabını azaltır. Bir şey okumak da konuşmak gibidir. Bazı âlimler, “Sünnet kabul olmaz. Önceki sünneti tekrar kılmak gerekir” buyurmaktadır.)

Bu ifade, Dürr-ül Muhtar’ın Arabi aslının 457, bazı baskılarında 711. sayfasındadır. Türkçe tercümesinde de c.3, s. 40-41’dedir. İbni Âbidin hazretleri, bu ifadeyi açıklarken, (Her türlü okumalar da bu hükme girer) buyurmaktadır.

Şu halde, sünnet ile farz arasında konuşmamalı, dua, sure veya üç İhlâs okumamalıdır. Hele bu okumaları âdet hâline getirmek bid’attir. İbadetlere ilave yapmak, dini değiştirmek olur. Hadis-i şerifte, (İbadetleri bizim gibi yapmayan bizden değildir) buyuruluyor. (Mizan-ül kübra)

Peygamber efendimiz nasıl ibadet etmişse, mezhebimiz bunu nasıl bildirmişse, o şekilde ibadet edilir. (Şunu yapalım, ötekini ilâve edelim) veya, (Hocamız böyle yapıyordu. Biz de öyle yapalım) demek, dinde reform olur. Asla caiz olmaz.

Sünnet ile farz arasında bir şey okumanın sünneti iskat [iptal] edeceği Bahr-ür-raık’ta da yazılıdır.

Tefekkür eder
Sabahın sünnetini evinde kılıp, camiye gelen kimse, konuşmaz, sesli olarak bir şey okumaz. Dudağını kıpırdatmadan kalbinden kelime-i tevhid okuyabilir veya tefekkür eder. Eğer kazaya kalmış namazı varsa, kaza kılar. Kur’an-ı kerim okunuyorsa dinler.

Sabah namazının farzı ile sünneti arasında okunması bildirilen dualar vardır. Bu duaları sabah namazının sünnetinden önce veya farzdan sonra okumalıdır.
Çünkü, İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Sünnetten sonra yalnız, (Allahümme entesselam...... ikram) denir. Fazla bir şey okunursa, sünnet namazı, sünnet olan yerinde kılınmamış olur. Bazı âlimler, “Sünnet sakıt olur, tekrar kılınması lazım olur” buyurdu. Farzdan sonra olan sünneti (Allahümme entesselam....) dedikten sonra, daha fazla geciktirmek mekruh olur. Resulullah efendimiz, farzdan sonra, (Allahümme entesselam...) diyecek kadar oturup, hemen son sünnete başlardı. Hadis-i şeriflerde, namazlardan sonra okunmaları bildirilen “Evrâd” son sünnetlerden sonra okunur. Çünkü sünnet namazlar, farzların devamıdır. Son sünnetlerden sonra okumaya, farzdan sonra okumak denilir. (Resulullah farz namazdan sonra Tesbih, Tahmid, Tekbir ve Tehlil okurdu) demek, (Son sünnetlerden sonra okurdu) demektir. (Redd-ül Muhtar)

Bunlar, Hanefi mezhebine göredir. Şafii mezhebinde durum farklıdır. Herkes kendi mezhebine göre amel etmelidir. Mesela bir Hanefi, “Şafiiler imam arkasında Fatiha okuyor” diye Fatiha okursa, tahrimen mekruh işlemiş olur. Namazı iade etmesi vacip olur.
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Bid’at nedir, ne değildir

Bid’at nedir, ne değildir

Bid'at, sonradan çıkarılan şey demektir. Bunlar ya âdette olur veya ibadette olur.

Âdette bid'at, sevap beklenilmeden, dünya menfaati için yapılan şeylerdir. Âdette bid'at, bir ibadeti bozmazsa veya dinin yasak ettiği bir şey değilse günah olmaz. Âdette olan bid'at, ceket, pardesü giymek, çay ve kahve içmek gibi dinin yasak etmediği bir şey ise, günah değildir. Peygamber efendimizin papaz ayakkabısı ve Rum cübbesi giydiği hadis-i şerifle bildirildi. (Tirmizi)

Fen ve fen bilgileri dinde bid'at değildir. Fenni buluşlara sahip çıkmak, dinimizin emridir. (İlim Çin’de de olsa alın! Fen ve sanat, müminin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın) hadis-i şerifleri, kâfirlere uymayı değil, fenni onlarda bile olsa, arayıp bulmayı emrediyor. (Mevduat-ül-ulum)

İbadette bid'at, Resulullahın ve dört halife zamanında bulunmayıp da, dinimizde, sonradan meydana çıkarılan, uydurulan inanışlara, sözlere, işlere, şekillere ve âdetlere denir. İbadetlere bid'at karıştırmak büyük günahtır. Bid’ati sünnet diye işlemek haramdır. Bunların hepsini din diye, ibadet diye uydurmak veya dinin önem verdiği şeyleri dinden ayrıdır, din buna karışmaz demek bid'attir. Bid'atlerin bazıları küfür, bazıları büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Her bid'at sapıklıktır) buyuruldu. (Müslim)

Bid’at çıkaran, dinde noksanlık görüp bazı hükümleri değiştirmeye, yeni hükümler koymaya çalışır. Sahih hadisleri uydurma zanneder, İslam âlimlerini beğenmez. Bid’at ehli kibirlidir.

İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki:
Kibrin diğer günahlardan daha büyük olmasının sebebi şudur: Büyüklük ancak Allahü teâlâya mahsus iken, kulun kibirlenmesi, bir kölenin hükümdarın tacını başına geçirerek onun tahtında oturup hükmetmesine benzer. Hükümdarın bir emrini yapmayarak suç işlemekle, hükümdarlığına sahip çıkmak, onun tahtına oturup emirler vermek arasında elbette büyük fark vardır. İşte kibirlenmek, Allah’ın emrini yapmamak gibi bir suç değil, bizzat ilah olmak gibi büyük suç oluyor.

Bid’atin de hırsızlık, katillik, fahişelik, içki içmek gibi haramlardan daha büyük olmasının sebebi budur. Günah işleyen kimse, Allah’ın emrine isyan etmiş olur, büyük günah işler. Fakat bid’at çıkaran kimse, Allah’ın, Resulünün ve Resulullahın vârisleri olan âlimlerin bildirdiği hükümleri beğenmeyip yeni hükümler koymaya, bizzat dinin sahibi olmaya çalışıyor. Yani Allah adına, Resulü adına hareket ediyor, hatta onları beğenmeyip kendi görüşünü din gibi ortaya koymaya çalışıyor. Bu bakımdan bid’at ehli, hırsızdan, eşkıyadan, katilden daha büyük günah işliyor. İşte bunun gibi sebeplerden dolayı Peygamber efendimiz, (Ben onlardan değilim, onlar da benden değildir. Onlara karşı cihad, kâfirlerle cihad gibi önemlidir) buyuruyor. (Deylemi)

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
(Bid’at ehli, yapacağı değişikliklerle, dini düzelteceklerini, olgunlaştıracaklarını zannederek bid'at çıkarıyor, bid'atlerin zulmetleri ile sünnetin nurunu örtmeye çalışıyorlar. Bunlar, dinin noksanlıklarını tamamladıklarını iddia ediyorlar. Bilmiyorlar ki din noksan değil, kâmildir. Dini noksan sanıp, tamamlamaya [çağa uydurmaya, çeşitli bid’atler çıkarmaya] çalışmak, Maide suresinin, (Bugün sizin için dininizi ikmâl eyledim. Üzerinize olan nimetimi tamamladım ve size din olarak İslamiyet’i vermekle razı oldum) mealindeki 3. âyetine inanmamak olur. (m.260)
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Her bid’at sapıklıktır

Her bid’at sapıklıktır

Faydalı bid’at olmaz. Hâşâ o zaman Allahü teâlâ dini eksik göndermiş olur. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Okul, kitap gibi dinin izin verdiği faydalı şeylere bid'at dememeli, Sünnet-i hasene, yani iyi iş demeli. Bid'atler, faydalı görünseler de, hepsinden kaçınmak gerekir. Hiçbir bid'atte fayda yoktur. Bugün kalbler karardığından, bazı bid'atler güzel görünse de, kıyamette hepsinin zararlı olduğu anlaşılacaktır.

Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Din adına uydurulan her şey bid’attir, her bid’at sapıklıktır; her sapıklık da Cehennemdedir.) [Buhari, Müslim, İbni Mace, Nesai]

Kur'an-ı kerimde mealen, (Bazı şeyleri faydalı sanıp seversiniz, halbuki o şeyler sizin için zararlıdır) buyuruldu. (Bekara 216)

Peygamber efendimiz, Eshab-ı kiram ve şimdiye kadar gelen İslam âlimleri, namazı nasıl kılmışlar, ibadetleri nasıl yapmışlarsa, aynen öyle yapmak gerekir. Eklemek ve çıkarmak, dini değiştirmek olur. İbadetlere bid'at sokmakla daha güzel ibadet edilmiş olmaz. (İbadetleri bizim gibi yapmayanlar, bizden değildir) hadis-i şerifini düşünerek, ibadetlere ilave ve çıkarma yaparak dini değiştirmekten çok sakınmalıdır!
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Bid’at insan elinin değmesidir

Bid’at insan elinin değmesidir

Resulullah efendimiz, Allahü teâlânın elçisi ve vekilidir. Vekil asıl gibidir. Allahü teâlâ, hüküm koyması için Resulüne yetki vermiştir. Artık Resulünün koyduğu hükümler, beşeri kanunlar değil, ilahi hükümler olur. Müctehid âlimler de Resulullahın vekilleridir. Onlara ictihad etme yetkisi verilmiştir. Bu farklı ictihadların rahmeti ilahi olduğu da açıklanmıştır. Bu bakımdan, Resulullahın hükümleri gibi, müctehidlerin her biri rahmet olan farklı ictihadları, ilahi hükümlere zıt kabul edilmez. Çünkü ahirette Allahü teâlâ, insanları onların bildirdiği hükümlerle hesaba çekecektir. Şafii mezhebindekine, (Deniz haşaratını niye yedin), Hanefi mezhebindekine de, (Karşı cinse dokunduğun halde niye abdest almadın) diye sormayacaktır. Böyle olunca, onların koyduğu hükümler beşeri olmaktan çıkmakta, Allahü teâlânın emrine uygun gelmektedir
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
- Küfrü gerektirmezse de Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'a muhalefet eden görüş ve amel bidattır. Bu bidat da haramdır. Mesela birçok kimse tarikat namı altında erkek kadın bir araya gelerek ayın yapar ve İslam'ın kabul etmediği birçok gayr-ı İslami hallerin ortaya çıkmasına vesile olur. Bu gibi hallerin tarikatla hiç ilgisi yoktur. Bidattır. Herhangi bir ibadet ve zikir için hudud çizilmiş. Onu aşmak da bidattır.

- İslam'a ve müslümanlara hizmet etmek maksadıyla cemiyet kurmak ve Kur'an kursu binasını yapmak da bidattır. Peygamber (sav)'in zamanında böyle bir şey yoktu. Ancak İslam ve müslümanlara faydalı olmak ve ameli salih kabilinden olduğu için sünnettir.

- Camiye, minber ve mihrab gibi şeyleri yapmak gereklidır. Fakat aşırı olarak onları süslemek ve israfa kaçmak doğru değildir. Peygamber (sav)'in zamanında olmadığından mekruh ve bidattır.

- Lezzetli yemek yemek ve çeşit çeşit elbise giymek de bidat olmakla beraber mübahtır. İmam Şafii (ra) şöyle diyor: Kur'an, sünnet, icma ve ashab yoluna aykırı icat edilen şey bidat-ı seyyi'edir. Hayırlı bir şey icat edilse bidat-ı hasenedir (Fethü'l-Mübin)
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Bid’atın Geniş Anlamı

Bid’atın Geniş Anlamı

“Bid’at, İblis’e, mâsiyetten (günâh işlemekten) daha sevimlidir. Çünkü bid’atin tevbesi olmaz, halbuki kişi günâhından dolayı tevbe edebilir." "Bid’atin tevbesi olmaz" sözünün manası şudur: Allah (c.c.) ve Rasûlünün (s.a.s.) ortaya koymadıkları bir şeyi din edinen kimseye amelleri süslü gösterilir. O yaptıklarını doğru zannetmeye başlar. Kötü amellerini güzel görmeye devam ettiği sürece de tevbe etmiş olmaz. Her şeyden önce tevbenin başlangıcı; kişinin işlediği fiilin tevbe etmesi gereken kötü bir amel olduğunu kabul etmesi, ya da tevbeyi gerektirecek denli vâcip veya müstehab bir dinî emri terkettiğini bilmesidir. Bir kişi, kendi yaptıklarını güzel görmeye devam ettikçe tevbeye ihtiyaç duymaz.

Bid’at ehlinin tevbe etmesi, Allah’ın ona hidâyeti göstermesi ile mümkündür. Bu da ancak kişinin bildiği Hakk’a uyması ile gerçekleşebilir.

“Bildiği ile amel edene Allah (c.c.) bilmediği şeyleri de öğretir.”[76]

Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

“Doğru yolu bulanların Allah hidâyetlerini artırmış ve onlara takvâlarını (Allah’tan korkup sakınmalarını) vermiştir.” (Muhammed: 47/17)[76]
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
BİD'AT Geniş Anlamı

BİD'AT Geniş Anlamı

Sünnetin karşıtı olarak, dîn koyucunun (şa-ri'in) açıkça ya da dolayısıyla, sözlü ya da fiili izni olmaksızın sahabeden sonra dinde ortaya çıkan eksiltme ve faztalaştırmalara bidat de*nir.

Sözlük anlamıyla "bid'at", "İbda" mastarın*dan türetilmiş bir isim olup, sanat ifade eden bir şeyi, geçmiş bir örneği esas almaksızın ilk olarak yapma ve icad etme anlamına gelir. Bid'atın terim anlamında, konu edildiği ilim çeşidine ve zamana göre farklılıklar gözetildi*ği de olur. Mesela inanca ilişkin konularda "bid'at" deyince; Allah'ın sıfatları, ahiret, ima*met ve sahabenin değeri gibi meselelerde "eh*li sünnet ve'l-cemaat" gibi İnanmayan Harici*ler, Şia, Kaderiyye, Mutezile vb. "batıl fırka*ların inanış biçimleri akla gelir. Kayıtlamaksı-zın "bid'at", "bid'atçı (mübtedİ)", "neva" ve "he-va ehli" deyince ilk alka gelen de bu itikattaki bidattir. Bu tür bidatin bir kısmı "küfür"le eş anlamlıdır. Geri kalanı küfür değilse de kati ve zina gibi büyük günahlardan daha büyük günahtır. Fıkıhta bid'at; sözlü, fiili ve takriri olarak anlatılan sünnete, sahabe fiili ve sözü*ne karşıt olan anlamında kullanılır. Hadiste

ise bid'at İslam'ın ruhuna zıt olan şey ve buna İnatla değil de bir nevi şüphe ve tevil ile inan*mayı anlatır.

Bu tanımlamalardan da anlaşılacağı gibi, dİ-ni bir terim olarak bidat; aktın ve adetlerin, ya*ni günlük yaşayışı sağlayan davranışların dışın*da ve sırf Allah'a yaklaşmak için, yani ibadet maksadıyla yapılan eylem ve kabullenİş bİçİm-leriyle ilgilidir. Yoksa sözlük anlamıyla, sonra*dan ortaya çıkan her şey, demek değildir. Al*lah Rasülü'nün (s.); "Siz benim ve raşit halife*lerimin sünnetine sımsıkı sarılın", "dünya işle*rini siz iyi bilirsiniz" gibi hadisi şerifleri bunu anlatır. Bu yüzden bid'atın güzeli (bid'at-ı ha-sene) olmaz diyenler çoğunluktadır ve görüş*leri diğerlerine oranla delilli ve ağırlıklıdır. Ör-nekvermek gerekirse; ezanda hoparlör kullan*mak sonradan ortaya çıkan bir şey olmakla bir*likte bid'at kavramına girmez. Çünkü hopar*lör, "dinin tamamlayıcısı olarak görülen ve kul*lanılmaması halinde, örneğin ezanda bir eksik*lik oluşturduğu kabul edilen" bir ilave olarak değil, sabit bir dini emrin faydasını daha daha yaygın hale getirmek için uygulanan bir tek*nik olarak kullanılır. Buna göre ezanın hopar-lörsüz olmayacağını söylemek de bidat olur. Akıl (İçtihat) ve adet sahası dışında olup, ne emredilen, ne de yasaklanan, fakat asılları iti*bari ile dini olan ve dinde benzeri bulunan mo*tifler de dini bir gerek yada herhangi bir ibade*tin tamamlayıcısı olarak sanılmadıkça ve öyte görülmedikçe bidat olmazlar ama, böyle sanı*lır ve görülür hal alınca tcrkedilmeleri vacip olan birer bid'at oluverirler. Farz namazlar*dan önce müezzinin camide seslice üç ihlas okumasını buna örnek verebiliriz. "İhlas" oku*mak dini bir davranıştır. Ancak farzlardan ön*ce okunması, ya da okunmaması konusunda bir şey yoktur. Konu günlük hayatın işleyişi ile ilgili ve akılla bilinen bir konu da değildir. Öy*leyse cemaate bunun gerekli olduğu ve onsuz namazın tam ve mükemmel olmadığı izlenimi*ni verecek şekilde okunması bid'attır ve, mese*la önemli bir Hanefi fıkıhçısı olan İbn Abi-din'e göre bu gibi davranışların terkedilmesi vaciptir.

Bid'atı dar anlamda sünnetin, geniş anlamda dinin karşılı olarak belirledikten sonra, din*de yerilen ve yok edilmesi için savaşılması İste*nen bir şey olduğu kendiliğinden ortaya çıkar: "İşte benim dosdoğru olarak yolum budur, ona uyun, diğer yoilara uymayın ki, bu sizi O'nun yolundan ayırmasın" (Maidc; 153) aye*tinde geçen "diğer yollar", bidatler diye açık*lanmıştır. Allah Rasulii; "Bu yolumuzda onda olmayan bir şey ihdas eden olursa bu reddedi*lir" "Kim yolumuza uymayan bir iş yaparsa o makbul değildir", "Sözlerin en iyisi Allah'ın ki*tabı, yolların en iyisi Muhammed'in (s.) yolu, işlerin en kötüsü de (dinde) sonradan ortaya çıkarılanlardır ve her bid'at sapıklıktır", "Al*lah her bidatçıya, bidatini tcrkedinccyc dek tevbe kapısını kapatmıştır" buyurur. Sahabe*den Abdullah b. Mes'ud: "Sünnette orta halli-lik, bidatte yorulmaktan İyidir" demiştir.

Bidatin iyisinin (hasene) ve kötüsünün (kabı-ha) olup olmayacağı konusu, bidati karışık ve zor anlaşılır hale getiren meselelerin bağında gelir. Dini ve adete ilişkin diye ayırmaksızın Rasülullah'tan (s.) sonra ortaya çıkan her şeyi bid'ad olarak tanımlayanlar, böyle olan her şe*yi terkelmenin İmkansız olduğunu görünce bi*dati "hasene" ve "kabıha" dîye ikiye ayırmak zorunda kalmış gibidirler. Halife Ömer'in ce-maatlc kıldırdığı teravih namazı için: "bu ne güzel bidattir" demesi, Halife Osman'ın cuma günü İkinci bir ezan okutması, "kim İslam'da güzel bir yol sünnet) oluşturursa hem onu yaptığının sevabımı, hem de ondan yapanların sevabını alır, onlann sevabından da hiçbir şey eksilmez.." hadis-i şerifi de bu görüşte olanları destekler gibi görünpn delillerdendir. Bu yüz*dem hatırı sayılır keyliyet ve kemmiyette İslam ahVni bidati "hasene/=güzel" ve '"kabîha = çir*kin ,diye İkiye ayıran görüşü benimsemişler*dir kıV İmanı Safi?'bunların başında gelir. Izz b. Abdissctom ise dana da detaya İnerek bida-tı beşe ayırmış ve; vacip, haram, mendup, mek*ruh ve muDah bidatların olabileceğini söyle*miştir ama aslında bu beş türü yine ikiye indir*gemek de mümkündür. Sonraları birçok alim bu taksimde Izz b. Abdİssclam'ı izlemiş ve bu beşli taksimi sürdürmüştür. Mesela İbn Abi-din ve İbnü'l Esîr bunlar arasındadır. Ama ne

var ki konuyu spesifik (tahsisi) olarak incele*yen alimler tek bir çeşit bidat olabileceğini, onun da yasaklanan ve çirkin (kabîha) olan bi*dat olduğunu kesin ifade ve delillerle söyle*mişlerdir, özellikle İmam Şatıbî "cl-İ'tİsam" adlı çok değerli eserinde bu görüşün başını çe*ker. İmam Rabbani ve İmam Birgİvî gibi alim*ler de aynı görüştedir. Bu her iki görüşü gerek*çeleriyle değerlendirenler de ikinciye meyle*derler. Çünkü; bidati kötüleyen, her türünün sapıklık olduğunu ve cehenneme götürdüğü*nü bildiren hadisler böyle bir ayrım yapmamış*lardır. Rasululullah'tan sonra ortaya çıkan her şeyi terim olarak bid'at kavramına sok*mak mümkün değildir. Aksine onlar, bid'atın sözlük anlamıyla sonradan ortaya çıkan şeyler*dir. Halife Ömer'in, cemaatle kılınan teravih namazını sözlük anlamıyla bid'at saymış olabi*leceği bir yana, sahabenin ve bir hadis-i şerifle özellikle de Raşid Halifelerin sünnetine de uy*mamızın istendiğini düşünürsek, bidat'ın an*cak, baştaki tanımından da anlaşılacağı üzere, sahabeden sonra olabileceğini görürüz. Sonra söz konusu olaya bakıldığında Rasulullah'ın, teravihin cemaatle kılınmasını farz olur endi*şesiyle terkettiği, bu tehlikenin Halife Ömer devrinde artık kalmadığından yine Rasülül-lah'ın arzusuna dönüldüğü söylenebilir. Sonra sahabe bunu bütünüyle olumlu karşılamış ve "icma" oluşmuştur. Halife Osman'ın ezanı İçin de aynı şeyler söylenebilir. Söz konusu ha*disin vürud sebebi gözönünde bulunduruldu*ğunda, yeni bir yol (sünnet) ortaya koymak de*ğil, kaybolan ve işlenmeyen bir sünneti ihya*nın kastedildiği anlaşılır. Nitekim bu açıklama*yı destekler mahiyetteki bir hadis-i şerifin an*lamı şöyledir: "Benden sonra ölüp kaybolmuş bir sünnetimi kim diriltir ve yaşatırsa, onu ya*pacak olanların sevabından bir şey eksilmeksi-zin onların sevabı kadar sevap alır. Kim de Al*lah'ın razı olmadığı sapıklık bir bid'at ihdas ederse onu yapacak olanların günahından bir şey eksilmcksİzİn onların günahı kadar günah alır."

Bid'at terim anlamıyla mutlaka kötü olduğu*na göre diğer masıyetlerle arasında ne fark vardır? Sorusuna şöyle cevap verilir: Herhangi bir masıyeti (günahı) işleyen kişinin gayesi bir anlık arzu ve isteklerdir. Bunu, Allah'ı sev*diği ve bağışlamasını umduğu halde dahi yapa*bilir ve yaptığının dinen yasak olduğunu İtiraf eder, onu dinin gereği saymaz. Halbuki, bid'at-çı bunun tam aksi olmakla daha kötü durum*dadır. Bu yüzden bid'atı küfrü gerektiren bid'atçı tevbe etmiş olsa bile kabul edilmeyip öldürülür. Bİd'atı küfrü gerektirmeyen bid'at-çılar, bid'atlarının dini bütünlüğü tahrip dere*cesine göre hapis ve sopa gibi çeşitli tazir ceza*larıyla cezalandırılırlar. Bir grup oluşturuyor ve tehlike arzediyorlarsa, ya da bid'atlannı propaganda edip yayıyorlarsa bunların da ba-Şi siyasetten öldürülebilir. İtikadi anlamda bid'atçının imamlık yapması mekruhtur. Bura*dan bid'atm kötülüğünün de dereceleri oldu*ğu anlaşılır. Dinin zaruri esaslarından birine zarar veren bid'at büyük {kebire), vermeyen ise küçük (sağım)'tüT. Bunun yanında bid'at Şeriatın bütün öğretilerini kapsaması ya da kapsamaması açısından da "külli ve "cüz'i" ola*rak ikiye ayrılır. Bütünüyle kötü kabul edil*mekle beraber bid'at bir başka açıdan da şu çeşitlere ayrılabilir: Dînde aslen meşru olma*yan bir şey ihdas etme. Recep Ayında regaip namazı, Aşure Gecesi namazı gibi. Aslen meş*ru olan bir şeye İlave şeklindeki bid'at. Şiilerin ezanda "eşhedü enne Aliyyen veliyyullah" de*meleri gibi. Eksiltme şeklindeki bid'at. Arefe Gecesi Mina'da gecelemeyi kaldırmak gibi. Meşru bir şeyin yerini değiştirme şeklindeki bid'at. Bayramların hutbelerini namazdan ön-cj okumak gibi. Mubah ve müsadeli bir şeyi terketme şeklindeki bid'at. Helal hanımına yaklaşmayı, yemeyi, içmeyi vb. terketmek gibi.

Bid'at ile ilgili konulardan birisi de bid'atçili-ğe götüren sebeplerdir. Bunları; uydurma ve zayıf hadislere tutunma, aklın sahasını aşan koşullarda akla güvenme, Kur'an ilimlerini bil*mediği halde Kur'an'ı tahminlerine göre yo*rumlama, kesin nasları bırakıp müteşabihlere meyletme, nefsi arzularına meşruluk kılıfı bul*mak isteme, meşrebine ve üstadına her konu*da taassupla bağlı olma vs. şeklinde özetle*mek mümkündür.
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Bütün bu açıklamalardan sonra bid'atlerin

toplu listesi verilebilir mi, diye akla gelebilir. Bu elbette zor, hatta imkansız bir şeydir. Ama bid'atı anlatan kitaplarda hemen hemen itti*fakla verilen bid'atlerden şu bir kaç tanesi ör*nek olarak zikredilebilir: Ücretle Kur'an-ı Ke*rim okumak, ölü İçin ziyafet vermek, kabirle*re mum yakmak, cenaze, gelin, damat vb. şey*ler önünde sesli zikir yapmak, kabirlerin üzeri*ne bina, türbe vs. yapmak, kabrin yanında yat*mak, nafile namazda ta'dili erkanı terketmek. İmamı geçmek, safları düzeltmemek, şarkı tür*kü okumak ve dinlemek, Kur'an okunurken ve zikir yapılırken lahn {sesi dalgalandırma) yapmak, sallanmak ve raks etmek, hutbe oku*nurken salatü selam okumak, amin demek, is-rafçıya ve mescidde dilenene sadaka vermek, hatim ve gösteriş için ziyafet vermek, kadınla*rın toplanıp sesli "tevhid" okumaları, bir ya*bancının evinde tebrik, taziye, hasta ziyareti, kabir ziyareti vs. için toplanmaları, erkeklerin duyacağı şekilde mevlit okumaları... İmam Bir-givi ve ona uyarak Hadimi bu saydıklarımızı bid'atlarm en çirkinleri olarak zikrederler.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt