(Bir zaman gelir ki, Sünnet, bid"at gibi çirkin görülür, bid"at ise sünnet gibi rağbet görür)
(Din adına uydurulan her şey bid’attir, her bid’at sapıklıktır; her sapıklık da Cehenneme götürür.) [Buhari, Müslim, İbni Mace, Nesai]
Günümüzdeki bidatler
Camide her namazdan sonra müsafeha etmek. [Tokalaşmak] (Redd-ül Muhtar)
Mezar taşı üzerine âyet-i kerime, şiir, methiye v.s. yazmak. (S. Ebediyye)
Aşure günü aşure pişirmeyi ibadet sanmak. (S.Ebediyye)
Cenazede yüksek sesle tekbir getirmek, ilâhi okumak. (Halebi)
Cenaze namazından sonra konuşma yapmak. (Zübdet-ül-makamât)
Ölü evinden helva vs. dağıtmak. Ölünün 3, 7, 40, 52 veya 53 üncü günlerini yapmak. (Tahtavi)
Yatırlara mum yakmak. Mezhepsiz olmak. (Tahtavi)
Bir kişinin bildirdiği hadislere inanmamak. (Tâtârhâniyye
Gökte Allah var demek, Allah dede demek,
Hazret-i Ali’yi diğer üç halifeden üstün sanmak,
Ücretle Kur’an okumak bid´attir.
Kısa sakal ile sünneti yerine getirdiğine inanmak,
Büyük zatların ölüm yıldönümlerinde matem tutmak bid´attir.
Cenaze olduğunu bildirmek için, minarelerde salât okumak,
Ölünün 40. ve 52. gecesini yapmak,
Mezar taşlarına resim koymak, Fatiha ve methiye yazmak bid’attir.
Türbe veya camilerde tavaf eder gibi dönmek bid’attir
İşleri, Allahü teâlânın yaptığına inanarak, türbelerdeki evliyadan yardım istemek, onların hürmetine dua etmek de bid’at değildir. Hazret-i Mevlana, (Ben ölünce, beni düşünün, imdadınıza yetişirim) buyurdu. Deylemi’nin bildirdiği (Kabirdekiler olmasa, yeryüzündekiler yanardı) hadis-i şerifi de, Allahü teâlânın izni ile, ölülerin dirilere yardım ettiğini göstermektedir
(Camide her namazdan sonra birbiri ile müsafeha etmek bid´attir. Şiilerin âdetidir.) [Redd-ül Muhtar]
Tesbihleri 33 yerine, çok sevap olsun diye 40 defa veya daha fazla çekmek bid"at olur
Namazlardan sonra âyet-el-kürsi okunur, tesbihler çekilir ve dua edilir. Dua ederken salâten tüncina okunur. Âyet-el kürsinin okunduğu yerde salâten tüncinayı okumak sünneti değiştirmek olur, yani bid"attir. Peygamber efendimiz nasıl ibadet etmişse, mezhebimiz bunu nasıl bildirmişse, o şekilde ibadet edilir. �Şunu da yapalım, ötekini de ilave edelim� demek, dinde değişiklik olur. Hadis-i şerifte, (İbadetleri bizim gibi yapmayan bizden değildir) buyuruluyor
Sünnet ile farz, farz ile sünnet arasında dua edilmez, Hanefi’de dua edilirse sünnet hiç kılınmamış gibi oluyor, bazı âlimlere göre de sevabı gidiyor. Onun için din nasıl bildirmişse ona uymak gerekir
Namazı hoparlör ile kıldırmak. (Mezahibi erbea, Elmalılı tefsiri)
Sünnet ile farz namaz arasında dua etmek, tesbih çekmek, üç İhlas okumak. (İbni Âbidin)
Namazlardan sonra imam ile, eli göğse koyarak selamlaşmak. (S. Ebediyye)
Aşure günü aşure pişirmeyi ibadet sanmak. (S.Ebediyye)
Eshab-ı kiramdan herhangi birini kötülemek. (Şerh-i Akâid)
Dinde yapılan her değişiklik ve reform bid’atdir. Yoksa, çatal, kaşık, boyun bağı kullanmak, kahve, çay, tütün içmek bid’at değildir. Çünki, bunlar ibâdet değil, âdetdir ve mubâhdırlar. Harâm değildirler. Bunları yapmak, dînin emr etdiği şeyi terk etmeğe veyâ nehy [yasak] etdiği şeyi yapmağa sebeb olmazlar.
Hoparlörle ezan okumak,
Cihazla ibadet etmek, (Radyo, TV, teyp, hoparlör vs. ibadete sokmak),
Salevat-ı şerife getirirken, eli göğse koymak,
Müsafeha ettikten sonra eli yüze sürmek bid’attir
“Din namına sonradan ortaya çıkarılan şeylerden sakının. Gerçekten sonradan ortaya çıkarılan herşey bid’attır ve her bid’at de sapıklıktır. Bu durumda sizin yapmanız gereken şey, benim sünnetime ve birer hidayet ve irşad rehberi olan halifelerimin sünnetlerine sarılmanızdır.” (Ebû Dâvud, Sünnet, 5)
(Din adına uydurulan her şey bid’attir, her bid’at sapıklıktır; her sapıklık da Cehenneme götürür.) [Buhari, Müslim, İbni Mace, Nesai]
(Bir bid´at çıkaranın namazı, orucu, haccı, umresi, cihadı, tevbesi, farzı, nafilesi ve hiçbir iyiliği kabul olmaz, hamurdan [yağdan] kıl çıkar gibi, dinden çıkması kolay olur.) [İbni Mace]
(Bid´at ehlinin tevbesi, bid´ati bırakana kadar kabul olmaz.) [Taberani] (Tevbesi kabul olmaz demek, bid´at ehli, bid´atinden sevap beklediği, iyi bir iş yaptığını sandığı için tevbe etmeyi düşünmez. Bu bid´atten vazgeçmediği için de ibadeti kabul olmaz.)
(Ümmetim 73 fırkaya ayrılır, [bid’at ehli olan] 72’si Cehenneme gider. Yalnız bir fırka kurtulur. Cehennemden kurtulan fırka, benim ve Eshabımın gittiği yolda gidenlerdir.) [Tirmizi] (Bu fırkanın ise, Ehl-i sünnet vel-cemaat olduğu icma ile bildirildi.)
Bid´at, sonradan çıkarılan şey demektir. Bunlar ya âdette olur veya ibadette olur.
Âdette bid´at, sevap beklenilmeden, dünya menfaati için yapılan şeylerdir. Âdette bid´at, bir ibadeti bozmazsa veya dinin yasak ettiği bir şey değilse günah olmaz. Âdette olan bid´at, ceket, pardesü giymek, çay ve kahve içmek gibi dinin yasak etmediği bir şey ise, günah değildir. Peygamber efendimizin papaz ayakkabısı ve Rum cübbesi giydiği hadis-i şerifle bildirildi. (Tirmizi)
Fen ve fen bilgileri dinde bid´at değildir. Fenni buluşlara sahip çıkmak, dinimizin emridir. (İlim Çin’de de olsa alın! Fen ve sanat, müminin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın) hadis-i şerifleri, kâfirlere uymayı değil, fenni onlarda bile olsa, arayıp bulmayı emrediyor. (Mevduat-ül-ulum)
İbadette bid´at, Resulullahın ve dört halife zamanında bulunmayıp da, dinimizde, sonradan meydana çıkarılan, uydurulan inanışlara, sözlere, işlere, şekillere ve âdetlere denir. İbadetlere bid´at karıştırmak büyük günahtır. Bid’ati sünnet diye işlemek haramdır. Bunların hepsini din diye, ibadet diye uydurmak veya dinin önem verdiği şeyleri dinden ayrıdır, din buna karışmaz demek bid´attir. Bid´atlerin bazıları küfür, bazıları büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Her bid´at sapıklıktır) buyuruldu. (Müslim)
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Okul, kitap gibi dinin izin verdiği faydalı şeylere bid´at dememeli, Sünnet-i hasene, yani iyi iş demeli. Bid´atler, faydalı görünseler de, hepsinden kaçınmak gerekir. Hiçbir bid´atte fayda yoktur. Bugün kalbler karardığından, bazı bid´atler güzel görünse de, kıyamette hepsinin zararlı olduğu anlaşılacaktır.
Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Din adına uydurulan her şey bid’attir, her bid’at sapıklıktır; her sapıklık da Cehenneme götürür.) [Buhari, Müslim, İbni Mace, Nesa
Ulema arasında bid’at geniş ve dar kapsamlı olmak üzere iki ayrı şekilde mütalâa edilmiştir. Bid’atı geniş kapsamlı olarak inceleyen başta İmam Şâfiî, İmam Nevevî olmak üzere İbn Âbidin ve benzeri âlimler bu kısaca şu tarifi getirirler: “Bid’at, Resûlullah’tan Sallallahu Aleyhi Vesellem sonra ortaya çıkan herşeydir.”
Bu tarife göre, dinî özellik taşıyan amel ve davranışlarla birlikte günlük hayatla ilgili olarak sonradan ortaya çıkan yeni düşünceler, uygulama ve âdetler de bid’at olarak kabul edilmiştir.
Bu tarifle birlikte aynı ulema bid’atı, hasene ve seyyie olarak ikiye ayırır, yapılması mahzurlu olmayanlara bid’at-ı hasene (iyi bid’at), yapılması mahzurlu olanlara da bid’at-ı seyyie (kötü bid’at) derler. Minare ve medrese yapmak bid’at-ı hasene, kabirlerin üzerine mum yakmak da bid’at-ı seyyiedir. Buna göre, hadislerde reddedilen bid’atler, kötü bid’atlerdir.
Hz. Ömer (r.a), Mescid-i Nebevi’de teravih namazını cemaatle kılanları görünce, “Bu ne güzel bir bid’attır” diyerek teşvik etmiş ve bid’at-ı haseneyi belirtmiştir. (Buhârî, Teravih, 1)
Şâtıbî gibi bid’atin seyyie ve hasene şeklinde tasnif edilmesine şiddetle karşı çıkan İmam Rabbânî, itirazını şu şekilde dile getirir:
“Eski âlimler bid’atlerin bazı güzel taraflarını görmüş olacaklar ki, bazı bid’atlere ‘hasene’ (iyi) bid’at ismini vermişlerdir. Fakat bu fakir, bu meselede onlara uymuyorum. Bid’atlerden hiçbirisine ‘hasene’ diyemem. Bid’atlerde karanlık ve bulanıklıktan başka birşey göremiyorum. Çünkü Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem ‘Bütün bid’atler dalalettir’ buyurmuştur. İslâm’ın garip olduğu ve zayıfladığı bir zamanda kurtuluş ancak ve ancak sünnete uymakta, felaket de nasıl olursa olsun bir bid’ate sarılmaktadır.
“Sonradan çıkan herşey bid’at ve her bid’at dalalet olursa, nasıl olur da bid’atte güzellik olur. Hadis-i şeriflerde buyurulduğu gibi, icat edilen her bid’at bir sünneti kaldırmaktadır. Bu husus bazı bid’atlerle sınırlı değildir ve her bid’at seyyiedir.
“Resûl-i Ekrem Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurmuşlardır ki: ‘Peygamberlerinden sonra dinlerinde bid’at uyduran her ümmet, sünnetten de o bid’at kadar bir sünneti zayi etmiş olur.’ (Et-Tergîb ve’t-Terhîb Trc, 1:109)
“Hassan bin Sabit’ten şöyle bir hadis rivayet edilmektedir: ‘Bir topluluk dinlerinde bir bid’at icat ederse, Cenâb-ı Hak sünnetlerden bir sünneti o bid’at gibi çeker, çıkarır, onlardan uzaklaştırır da kıyamete kadar iade etmez.’” (Mektubat, 1:160)
Görüldüğü üzere İmam Rabbânî, sünnete en ufak bir gölge düşürecek bid’ate müsamaha dahi göstermemekle birlikte Mektubat’ın bazı nüshalarının şerhinde sünnette aslı bulunanlara bid’at ismini bulaştırmaz, onlar için ‘güzel âdet’ anlamında ‘sünnet-i hasene’ tabirini kullanır. (M. Paksu, Sünnet ve Aile, s. 19)
Yani bidat bazı alimlerce iyi ve kötü diye ikiye ayrılmış.Her bidat kötü dememişler.İyi bidate örnekte Hz. Ömer ´in teravih namazını topluca kılarken görmüş ve bu ne güzel bidattir demesine dayandırmışlardır.Demekki bidat değişiklik demek hoparlörde bidat ama iyimi kötümü onu ALLAH c.c bilir.Ama İmam Rabbani hazretleri her bidat kötüdür demiştir.
DOĞRUSUNU ALLAH C.C BİLİR
(Din adına uydurulan her şey bid’attir, her bid’at sapıklıktır; her sapıklık da Cehenneme götürür.) [Buhari, Müslim, İbni Mace, Nesai]
Günümüzdeki bidatler
Camide her namazdan sonra müsafeha etmek. [Tokalaşmak] (Redd-ül Muhtar)
Mezar taşı üzerine âyet-i kerime, şiir, methiye v.s. yazmak. (S. Ebediyye)
Aşure günü aşure pişirmeyi ibadet sanmak. (S.Ebediyye)
Cenazede yüksek sesle tekbir getirmek, ilâhi okumak. (Halebi)
Cenaze namazından sonra konuşma yapmak. (Zübdet-ül-makamât)
Ölü evinden helva vs. dağıtmak. Ölünün 3, 7, 40, 52 veya 53 üncü günlerini yapmak. (Tahtavi)
Yatırlara mum yakmak. Mezhepsiz olmak. (Tahtavi)
Bir kişinin bildirdiği hadislere inanmamak. (Tâtârhâniyye
Gökte Allah var demek, Allah dede demek,
Hazret-i Ali’yi diğer üç halifeden üstün sanmak,
Ücretle Kur’an okumak bid´attir.
Kısa sakal ile sünneti yerine getirdiğine inanmak,
Büyük zatların ölüm yıldönümlerinde matem tutmak bid´attir.
Cenaze olduğunu bildirmek için, minarelerde salât okumak,
Ölünün 40. ve 52. gecesini yapmak,
Mezar taşlarına resim koymak, Fatiha ve methiye yazmak bid’attir.
Türbe veya camilerde tavaf eder gibi dönmek bid’attir
İşleri, Allahü teâlânın yaptığına inanarak, türbelerdeki evliyadan yardım istemek, onların hürmetine dua etmek de bid’at değildir. Hazret-i Mevlana, (Ben ölünce, beni düşünün, imdadınıza yetişirim) buyurdu. Deylemi’nin bildirdiği (Kabirdekiler olmasa, yeryüzündekiler yanardı) hadis-i şerifi de, Allahü teâlânın izni ile, ölülerin dirilere yardım ettiğini göstermektedir
(Camide her namazdan sonra birbiri ile müsafeha etmek bid´attir. Şiilerin âdetidir.) [Redd-ül Muhtar]
Tesbihleri 33 yerine, çok sevap olsun diye 40 defa veya daha fazla çekmek bid"at olur
Namazlardan sonra âyet-el-kürsi okunur, tesbihler çekilir ve dua edilir. Dua ederken salâten tüncina okunur. Âyet-el kürsinin okunduğu yerde salâten tüncinayı okumak sünneti değiştirmek olur, yani bid"attir. Peygamber efendimiz nasıl ibadet etmişse, mezhebimiz bunu nasıl bildirmişse, o şekilde ibadet edilir. �Şunu da yapalım, ötekini de ilave edelim� demek, dinde değişiklik olur. Hadis-i şerifte, (İbadetleri bizim gibi yapmayan bizden değildir) buyuruluyor
Sünnet ile farz, farz ile sünnet arasında dua edilmez, Hanefi’de dua edilirse sünnet hiç kılınmamış gibi oluyor, bazı âlimlere göre de sevabı gidiyor. Onun için din nasıl bildirmişse ona uymak gerekir
Namazı hoparlör ile kıldırmak. (Mezahibi erbea, Elmalılı tefsiri)
Sünnet ile farz namaz arasında dua etmek, tesbih çekmek, üç İhlas okumak. (İbni Âbidin)
Namazlardan sonra imam ile, eli göğse koyarak selamlaşmak. (S. Ebediyye)
Aşure günü aşure pişirmeyi ibadet sanmak. (S.Ebediyye)
Eshab-ı kiramdan herhangi birini kötülemek. (Şerh-i Akâid)
Dinde yapılan her değişiklik ve reform bid’atdir. Yoksa, çatal, kaşık, boyun bağı kullanmak, kahve, çay, tütün içmek bid’at değildir. Çünki, bunlar ibâdet değil, âdetdir ve mubâhdırlar. Harâm değildirler. Bunları yapmak, dînin emr etdiği şeyi terk etmeğe veyâ nehy [yasak] etdiği şeyi yapmağa sebeb olmazlar.
Hoparlörle ezan okumak,
Cihazla ibadet etmek, (Radyo, TV, teyp, hoparlör vs. ibadete sokmak),
Salevat-ı şerife getirirken, eli göğse koymak,
Müsafeha ettikten sonra eli yüze sürmek bid’attir
“Din namına sonradan ortaya çıkarılan şeylerden sakının. Gerçekten sonradan ortaya çıkarılan herşey bid’attır ve her bid’at de sapıklıktır. Bu durumda sizin yapmanız gereken şey, benim sünnetime ve birer hidayet ve irşad rehberi olan halifelerimin sünnetlerine sarılmanızdır.” (Ebû Dâvud, Sünnet, 5)
(Din adına uydurulan her şey bid’attir, her bid’at sapıklıktır; her sapıklık da Cehenneme götürür.) [Buhari, Müslim, İbni Mace, Nesai]
(Bir bid´at çıkaranın namazı, orucu, haccı, umresi, cihadı, tevbesi, farzı, nafilesi ve hiçbir iyiliği kabul olmaz, hamurdan [yağdan] kıl çıkar gibi, dinden çıkması kolay olur.) [İbni Mace]
(Bid´at ehlinin tevbesi, bid´ati bırakana kadar kabul olmaz.) [Taberani] (Tevbesi kabul olmaz demek, bid´at ehli, bid´atinden sevap beklediği, iyi bir iş yaptığını sandığı için tevbe etmeyi düşünmez. Bu bid´atten vazgeçmediği için de ibadeti kabul olmaz.)
(Ümmetim 73 fırkaya ayrılır, [bid’at ehli olan] 72’si Cehenneme gider. Yalnız bir fırka kurtulur. Cehennemden kurtulan fırka, benim ve Eshabımın gittiği yolda gidenlerdir.) [Tirmizi] (Bu fırkanın ise, Ehl-i sünnet vel-cemaat olduğu icma ile bildirildi.)
Bid´at, sonradan çıkarılan şey demektir. Bunlar ya âdette olur veya ibadette olur.
Âdette bid´at, sevap beklenilmeden, dünya menfaati için yapılan şeylerdir. Âdette bid´at, bir ibadeti bozmazsa veya dinin yasak ettiği bir şey değilse günah olmaz. Âdette olan bid´at, ceket, pardesü giymek, çay ve kahve içmek gibi dinin yasak etmediği bir şey ise, günah değildir. Peygamber efendimizin papaz ayakkabısı ve Rum cübbesi giydiği hadis-i şerifle bildirildi. (Tirmizi)
Fen ve fen bilgileri dinde bid´at değildir. Fenni buluşlara sahip çıkmak, dinimizin emridir. (İlim Çin’de de olsa alın! Fen ve sanat, müminin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın) hadis-i şerifleri, kâfirlere uymayı değil, fenni onlarda bile olsa, arayıp bulmayı emrediyor. (Mevduat-ül-ulum)
İbadette bid´at, Resulullahın ve dört halife zamanında bulunmayıp da, dinimizde, sonradan meydana çıkarılan, uydurulan inanışlara, sözlere, işlere, şekillere ve âdetlere denir. İbadetlere bid´at karıştırmak büyük günahtır. Bid’ati sünnet diye işlemek haramdır. Bunların hepsini din diye, ibadet diye uydurmak veya dinin önem verdiği şeyleri dinden ayrıdır, din buna karışmaz demek bid´attir. Bid´atlerin bazıları küfür, bazıları büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Her bid´at sapıklıktır) buyuruldu. (Müslim)
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Okul, kitap gibi dinin izin verdiği faydalı şeylere bid´at dememeli, Sünnet-i hasene, yani iyi iş demeli. Bid´atler, faydalı görünseler de, hepsinden kaçınmak gerekir. Hiçbir bid´atte fayda yoktur. Bugün kalbler karardığından, bazı bid´atler güzel görünse de, kıyamette hepsinin zararlı olduğu anlaşılacaktır.
Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Din adına uydurulan her şey bid’attir, her bid’at sapıklıktır; her sapıklık da Cehenneme götürür.) [Buhari, Müslim, İbni Mace, Nesa
Ulema arasında bid’at geniş ve dar kapsamlı olmak üzere iki ayrı şekilde mütalâa edilmiştir. Bid’atı geniş kapsamlı olarak inceleyen başta İmam Şâfiî, İmam Nevevî olmak üzere İbn Âbidin ve benzeri âlimler bu kısaca şu tarifi getirirler: “Bid’at, Resûlullah’tan Sallallahu Aleyhi Vesellem sonra ortaya çıkan herşeydir.”
Bu tarife göre, dinî özellik taşıyan amel ve davranışlarla birlikte günlük hayatla ilgili olarak sonradan ortaya çıkan yeni düşünceler, uygulama ve âdetler de bid’at olarak kabul edilmiştir.
Bu tarifle birlikte aynı ulema bid’atı, hasene ve seyyie olarak ikiye ayırır, yapılması mahzurlu olmayanlara bid’at-ı hasene (iyi bid’at), yapılması mahzurlu olanlara da bid’at-ı seyyie (kötü bid’at) derler. Minare ve medrese yapmak bid’at-ı hasene, kabirlerin üzerine mum yakmak da bid’at-ı seyyiedir. Buna göre, hadislerde reddedilen bid’atler, kötü bid’atlerdir.
Hz. Ömer (r.a), Mescid-i Nebevi’de teravih namazını cemaatle kılanları görünce, “Bu ne güzel bir bid’attır” diyerek teşvik etmiş ve bid’at-ı haseneyi belirtmiştir. (Buhârî, Teravih, 1)
Şâtıbî gibi bid’atin seyyie ve hasene şeklinde tasnif edilmesine şiddetle karşı çıkan İmam Rabbânî, itirazını şu şekilde dile getirir:
“Eski âlimler bid’atlerin bazı güzel taraflarını görmüş olacaklar ki, bazı bid’atlere ‘hasene’ (iyi) bid’at ismini vermişlerdir. Fakat bu fakir, bu meselede onlara uymuyorum. Bid’atlerden hiçbirisine ‘hasene’ diyemem. Bid’atlerde karanlık ve bulanıklıktan başka birşey göremiyorum. Çünkü Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem ‘Bütün bid’atler dalalettir’ buyurmuştur. İslâm’ın garip olduğu ve zayıfladığı bir zamanda kurtuluş ancak ve ancak sünnete uymakta, felaket de nasıl olursa olsun bir bid’ate sarılmaktadır.
“Sonradan çıkan herşey bid’at ve her bid’at dalalet olursa, nasıl olur da bid’atte güzellik olur. Hadis-i şeriflerde buyurulduğu gibi, icat edilen her bid’at bir sünneti kaldırmaktadır. Bu husus bazı bid’atlerle sınırlı değildir ve her bid’at seyyiedir.
“Resûl-i Ekrem Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurmuşlardır ki: ‘Peygamberlerinden sonra dinlerinde bid’at uyduran her ümmet, sünnetten de o bid’at kadar bir sünneti zayi etmiş olur.’ (Et-Tergîb ve’t-Terhîb Trc, 1:109)
“Hassan bin Sabit’ten şöyle bir hadis rivayet edilmektedir: ‘Bir topluluk dinlerinde bir bid’at icat ederse, Cenâb-ı Hak sünnetlerden bir sünneti o bid’at gibi çeker, çıkarır, onlardan uzaklaştırır da kıyamete kadar iade etmez.’” (Mektubat, 1:160)
Görüldüğü üzere İmam Rabbânî, sünnete en ufak bir gölge düşürecek bid’ate müsamaha dahi göstermemekle birlikte Mektubat’ın bazı nüshalarının şerhinde sünnette aslı bulunanlara bid’at ismini bulaştırmaz, onlar için ‘güzel âdet’ anlamında ‘sünnet-i hasene’ tabirini kullanır. (M. Paksu, Sünnet ve Aile, s. 19)
Yani bidat bazı alimlerce iyi ve kötü diye ikiye ayrılmış.Her bidat kötü dememişler.İyi bidate örnekte Hz. Ömer ´in teravih namazını topluca kılarken görmüş ve bu ne güzel bidattir demesine dayandırmışlardır.Demekki bidat değişiklik demek hoparlörde bidat ama iyimi kötümü onu ALLAH c.c bilir.Ama İmam Rabbani hazretleri her bidat kötüdür demiştir.
DOĞRUSUNU ALLAH C.C BİLİR