mektubat
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 4 Eki 2006
- Mesajlar
- 2,308
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 42
- Konum
- İstanbul
- Web Sitesi
- www.caglarnetwork.com
Gün geçmiyor ki; din, dinin emir ve yasakları tartışılmasın, sorgulanmasın. Hergün birileri çıkıp ortaya dini bir konu ortaya atıyor. Günlerce, televizyonlarda, gazetelerde bu konu tartışılıyor. Bilen de bilmeyen de bu konu üzerinde fikir yürütüyor. Tartışmayı ortaya atanlar, baştan dini ve mensuplarını aşağılayarak, çağdılışıkla suçlayarak başladıkları için, sözde bunlara cevap veren kurumlar ve şahıslar aşağılık kompleksine girerek, dini onların hoşuna gidecek tarzda yorumlamaya gayret gösteriyorlar.
Böyle davranmakla karşı tarafı memnun edeceklerini zannediyorlar. Halbuki onların memnun olma, doğruyu öğrenme gibi bir niyetleri yok. Bunlar, İslamiyete ne kadar zarar verebiliriniz bunun peşindeler. Dini kendi kafalarına göre yorumlayanlar, sözde bunlara cevap verenler farkında olmadan verilen bu zarara ortak olmuş oluyorlar.
YENİLİK ADI ALTINDA REFORM
Bir takım kurum ve kuruluşlar özellikle de ilahiyat camiası , fırsatı değerlendirerek, kafalarında yıllardan yoğurdukları dini reformları, değişikleri hemen ortaya atıyorlar. Demek istiyorlar ki, eğer biz dinde reform yaparsak bu tenkitlere maruz kalmayız, kendimizi temize çıkartmış oluruz. Böylece, yıllardır arzu edip de tatbikata koyamadıkları reformları bir bir yürürlüğe koymuş oluyorlar.
Tabii ki, bunları yaparken de, halkın tepkisinden çekindikleri için de, dinde reform yapıyoruz demiyorlar. “Dini yeniliklere uyduruyoruz”, Dinin kurallarını zamanımıza taşıyoruz”, “Kuranı 21. yüz yılın gözü ile yorumluyoruz”, “ Hadisleri ayıklarayak günümüzü uygun hale getiriyoruz” . “Dini düşüncenin ve uygulamanın yeniden yorumlanmasını gerekli gördüğümüz için bu türden çalışmalar yapıyoruz”, diyorlar. Burada üzücü olan, bugüne kadar marjinal kesimler tarafından yürütülen bu faaliyetlere Diyanet’in de katılması.
Bu tür çalışmalara bakıyoruz; bunlar dine katkıdan, faydadan ziyade, dinden bir şeyler götürerek neticeleniyor. Çünkü bu tür çalışmalar, namaz nasıl daha iyi kılınır, zekat şartlarına nasıl daha uygun bir şekilde verilir, kurban daha güzel nasıl kesilir, bu konuda eksiklikler, bidatler varsa bunları bertaraf edelim diye yapılmıyor. Maalesef namazdan, zekattan nasıl kurtulunur, kurban kesmemek için ne yapılır; zina nasıl haram olmaktan çıkartılır, nikahsız birliktelikler nasıl meşru hale getirilir, bunların yolu açılıyor. Niyet yapmak değil, bozmak olunca başka ne beklenir?
İşin garibi Müslüman halkın böyle bir talebinin olmaması. Herkes bildiği kadar dinini yaşamaya çalışıyor. Kimsenin dinden bir rahatsızlığı yok. Kimse bunlara böyle bir görev vermemiş. Bunlar kendi kendilerine gelin güvey oluyorlar.
Bütün bu olup bitenlere bakınca ister istemez ellili yıllardaki reisicumhrun tevatür haline gelmiş şu sözü insanın hatırına geliyor: “Biz, ilahiyat okullarını dini kuvvetlendirmek için değil; dini mihraptan yıkmak için açıyoruz!” Acaba bu niyet, bu maksat gerçekleşiyor mu artık?, sorusu hemen akla geliyor.
Halbuki iyi niyetle yaklaşıldığında İslamiyette, çözülemiyecek hiçbir mesele yoktur. Ehl-i sünnet âlimleri, kıyamete kadar yapılacak olan her işin, her yeniliğin, her buluşun, insanların saadetleri için kullanılabilmeleri yollarını, Kur'an-ı kerimden ve hadisi şeriflerden çıkarmışlar, fıkıh, ilmihal kitaplarına yazmışlardır. Kendilerini müçtehid sanan ve tanıtan ve yüksek İslam âlimleri ile boy ölçüşmeğe kalkışan din cahillerine, iman hırsızlarına ve dinde reform isteyenlere, yapacak bir iş bırakmamışlardır.
ANA YOLDAN AYRILAN…
Müslümanların, dinde reform yapmaları, yeni yeni şeyler uydurmaları değil, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını anlamağa, öğrenmeğe çalışmaları, işlerini bunlara uygun yapmaları lazımdır. Felaketten, azabdan kurtulmak isteyenler için, yani Kur'an-ı kerime, İslamiyete uymak isteyenler için, doğru yol budur. Kendi akıllarına güvenerek, Kur'an-ı kerimden ve hadisi şeriflerden mana, hüküm çıkarmağa kalkışanlar, yanılır, aldanır ve Ehl-i sünnetten ayrılırlar. Ehl-i sünnetten, ana yoldan ayrılan da, doğru yoldan ayrılarak sapık yollara sapar; kendini de, arkasından gidenleri de Cehenneme götürür.
Nitekim Peygamberimiz bir hadis-i şerifinde, “Benden sonra Müslümanlar arasında çok ayrılık olacaktır. O zamanlarda yaşayanlar benim yoluma ve Hulefai raşidinin “aleyhimürrıdvan” yoluna yapışsın! Sonradan meydana çıkan, moda olan şeylerden kaçınsın! Çünkü, dinde yenilik, reform yapmak doğru yoldan çıkmaktır. Benden sonra, dinde yapılacak değişikliklerin hepsi dinsizliktir” buyurmuştur.
Mehmetoruc.comBöyle davranmakla karşı tarafı memnun edeceklerini zannediyorlar. Halbuki onların memnun olma, doğruyu öğrenme gibi bir niyetleri yok. Bunlar, İslamiyete ne kadar zarar verebiliriniz bunun peşindeler. Dini kendi kafalarına göre yorumlayanlar, sözde bunlara cevap verenler farkında olmadan verilen bu zarara ortak olmuş oluyorlar.
YENİLİK ADI ALTINDA REFORM
Bir takım kurum ve kuruluşlar özellikle de ilahiyat camiası , fırsatı değerlendirerek, kafalarında yıllardan yoğurdukları dini reformları, değişikleri hemen ortaya atıyorlar. Demek istiyorlar ki, eğer biz dinde reform yaparsak bu tenkitlere maruz kalmayız, kendimizi temize çıkartmış oluruz. Böylece, yıllardır arzu edip de tatbikata koyamadıkları reformları bir bir yürürlüğe koymuş oluyorlar.
Tabii ki, bunları yaparken de, halkın tepkisinden çekindikleri için de, dinde reform yapıyoruz demiyorlar. “Dini yeniliklere uyduruyoruz”, Dinin kurallarını zamanımıza taşıyoruz”, “Kuranı 21. yüz yılın gözü ile yorumluyoruz”, “ Hadisleri ayıklarayak günümüzü uygun hale getiriyoruz” . “Dini düşüncenin ve uygulamanın yeniden yorumlanmasını gerekli gördüğümüz için bu türden çalışmalar yapıyoruz”, diyorlar. Burada üzücü olan, bugüne kadar marjinal kesimler tarafından yürütülen bu faaliyetlere Diyanet’in de katılması.
Bu tür çalışmalara bakıyoruz; bunlar dine katkıdan, faydadan ziyade, dinden bir şeyler götürerek neticeleniyor. Çünkü bu tür çalışmalar, namaz nasıl daha iyi kılınır, zekat şartlarına nasıl daha uygun bir şekilde verilir, kurban daha güzel nasıl kesilir, bu konuda eksiklikler, bidatler varsa bunları bertaraf edelim diye yapılmıyor. Maalesef namazdan, zekattan nasıl kurtulunur, kurban kesmemek için ne yapılır; zina nasıl haram olmaktan çıkartılır, nikahsız birliktelikler nasıl meşru hale getirilir, bunların yolu açılıyor. Niyet yapmak değil, bozmak olunca başka ne beklenir?
İşin garibi Müslüman halkın böyle bir talebinin olmaması. Herkes bildiği kadar dinini yaşamaya çalışıyor. Kimsenin dinden bir rahatsızlığı yok. Kimse bunlara böyle bir görev vermemiş. Bunlar kendi kendilerine gelin güvey oluyorlar.
Bütün bu olup bitenlere bakınca ister istemez ellili yıllardaki reisicumhrun tevatür haline gelmiş şu sözü insanın hatırına geliyor: “Biz, ilahiyat okullarını dini kuvvetlendirmek için değil; dini mihraptan yıkmak için açıyoruz!” Acaba bu niyet, bu maksat gerçekleşiyor mu artık?, sorusu hemen akla geliyor.
Halbuki iyi niyetle yaklaşıldığında İslamiyette, çözülemiyecek hiçbir mesele yoktur. Ehl-i sünnet âlimleri, kıyamete kadar yapılacak olan her işin, her yeniliğin, her buluşun, insanların saadetleri için kullanılabilmeleri yollarını, Kur'an-ı kerimden ve hadisi şeriflerden çıkarmışlar, fıkıh, ilmihal kitaplarına yazmışlardır. Kendilerini müçtehid sanan ve tanıtan ve yüksek İslam âlimleri ile boy ölçüşmeğe kalkışan din cahillerine, iman hırsızlarına ve dinde reform isteyenlere, yapacak bir iş bırakmamışlardır.
ANA YOLDAN AYRILAN…
Müslümanların, dinde reform yapmaları, yeni yeni şeyler uydurmaları değil, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını anlamağa, öğrenmeğe çalışmaları, işlerini bunlara uygun yapmaları lazımdır. Felaketten, azabdan kurtulmak isteyenler için, yani Kur'an-ı kerime, İslamiyete uymak isteyenler için, doğru yol budur. Kendi akıllarına güvenerek, Kur'an-ı kerimden ve hadisi şeriflerden mana, hüküm çıkarmağa kalkışanlar, yanılır, aldanır ve Ehl-i sünnetten ayrılırlar. Ehl-i sünnetten, ana yoldan ayrılan da, doğru yoldan ayrılarak sapık yollara sapar; kendini de, arkasından gidenleri de Cehenneme götürür.
Nitekim Peygamberimiz bir hadis-i şerifinde, “Benden sonra Müslümanlar arasında çok ayrılık olacaktır. O zamanlarda yaşayanlar benim yoluma ve Hulefai raşidinin “aleyhimürrıdvan” yoluna yapışsın! Sonradan meydana çıkan, moda olan şeylerden kaçınsın! Çünkü, dinde yenilik, reform yapmak doğru yoldan çıkmaktır. Benden sonra, dinde yapılacak değişikliklerin hepsi dinsizliktir” buyurmuştur.
Mal'u mülke olma mağrur deme var mı ben gibi
Bir muhalif yel eser savurur harman gibi
Bir muhalif yel eser savurur harman gibi