muhammed25
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 7 Kas 2008
- Mesajlar
- 879
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 32
İslam dininde haramlardan sakınmak, emirleri yapmaktan daha önce gelir. Zira ameller üçe ayrılır. Birincisi günah olan işlerdir. Bunlar Allah C.cü teâlânın beğenmediği şeylerdir ki masıyyet denir.
Emredilenleri yapmamak ve yasak edilenleri yapmak masıyyettir yani günahtır. İkincisi Allah C.cü teâlânın beğendiği şeylerdir ki taat denir. Bunları yapanlara sevap verileceği vaad edilmiştir. Üçüncüsü ise mubâhlardır. Bunlar, yapanın niyetine göre, taat veya günah olurlar.
Bunlardan birincisi yani günah olan işlerden sakınmak çok kıymetlidir. Zira nefse, günahlardan kaçmak, ibadet yapmaktan daha güç gelir. Onun için günahtan kaçmak daha çok sevaptır. Zaten Peygamber efendimiz; (Bir zerrecik yani çok az bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların ibadetleri toplamından daha iyidir) buyurmuşlardır.
Abdullah bin Ömer hazretleri de; (Kanbur oluncaya kadar namaz kılsanız ve kıl gibi oluncaya kadar oruç tutsanız, haramdan kaçınmadıkça, kabul edilmez, faydası olmaz) buyurmuştur.
Dinimizin bildirdiği sıraya göre, önce ehl-i sünnete uygun iman etmek, sonra haramlardan sakınmak, sonra farzları yapmak, sonra mekruhlardan sakınmak, sonra müekked sünnetleri, daha sonra da müstehabları yapmak lazımdır. Bu sırada, önce olanı yapmayanın, sonra olanı yapmasının hiç faydası olmaz ve önce olanı yapabilmek için, sonra olanı terk etmesi câiz, hatta vâcib olur.
Sehl bin Abdüllah-i Tüsteri hazretleri buyuruyor ki:
(Hakiki imana kavuşmak için, dört şey lazımdır: Bütün farzları edeple yapmak, helal yemek, görünen ve görünmeyen bütün haramlardan sakınmak ve bu üçüne, ölünceye kadar devam etmeye sabretmek.)
Allah C.cü teâlâ, haramdan sakınanı, farzları yapanlardan daha çok sever. İyi huylu olmak farzdır. Kötü huylu olmak haramdır. Kötülük yapmaktan sakınmak, iyilik yapmaktan daha kıymetli ve daha sevaptır.
Kalb, göze tâbidir. Gözler haramdan sakınmazsa, kalbi korumak güç olur. O halde, imanı olanların, Allah C.cü teâlâdan korkanların, harama bakmaması, günah işlememesi lazımdır. Ancak bu suretle, kendini korumak, dünya ve ahirette zarardan kurtulmak mümkün olur.
Zamanımızda vera ve takvâ, kalbi, dili ve bütün uzuvları haramdan korumak, insanlara ve hayvanlara zulüm, işkence yapmamaktır. Bunun için, haramların hepsinden ve tahrimi mekruhlardan sakınmak takvâ olur. Farzları ve vâcibleri terk etmek haramdır. Müekked sünnetleri özürsüz terk etmek tahrimen mekruh olur. İtikâdda, ahlakta ve amelde emir olunanları terk edene azap yapılacaktır. Azaba sebep olan şeyleri terk etmek lazımdır.
Emirleri Allah C.c rızası için yapana sevap verilir. Hayırlı iş yapana niyetine göre sevap verilir. Kötü iş yapanın niyetine bakılmaz. İyi niyetle yapsa da, cezasını çeker. Zira iyi niyetle günah işlenmez.
Günah işlenen uzuvlardan sekiz uzuv meşhurdur. Bu uzuvlar, kalb, kulak, göz, dil, el, mide, ferc ve ayaklardır. Günah işleyen, bu uzuvların kendileri değildir. Bunlarda bulunan his kuvvetleridir. Dünyada ve ahirette saadete kavuşmak, rahat etmek isteyen kimse, bu uzuvların günah işlemelerine mani olmalıdır.
Günah işlememek, kalbinde meleke, tabiat, hâlini almalıdır. Bunu başarabilen kimseye Mütteki ve Salih denir. Kalbde tabiat hâlini almadan, kendini zorlayarak günahlardan sakınmak, takvâ olur ise de, veli olmak için, günah işlememek tabiat, huy hâlini almalıdır. Bunun için de, kalbin temizlenmesi lazımdır. Kalbin temizlenmesi, İslamiyete uymakla olur. İslamiyet üç kısımdır: İlim, amel, ihlâs. Emirleri ve yasakları öğrenmek, öğrendiklerine tâbi olmak, bunları yalnız Allah C.c rızası için yapmak lazımdır. Kuran-ı kerim, bu üçünü emir ve methetmektedir.
Bir kimsenin kalbinde Allah C.c sevgisinden başka bir sevgi varsa, diğer insanların kalbinde o insana karşı sevgisizlik doğar. Allah C.cü teâlâya yakın olmak, yani Onun sevgisine kavuşmak için, ihlâs ile İslamiyetin hükümlerine uymak lazımdır. Bu hükümlere uymak, önce Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi iman etmek, sonra haramlardan sakınmak ve farz olan ibadetleri, ihlâs ile yapmak demektir.
Din Büyükleri, talebelerine ve kendilerini sevenlere nasihat ederken hep; Allah C.cü teâlâyı an, dilini, başka işlerle uğraşmaktan koru. Nefsini hesaba çek. İlme yapış ve edebi muhafaza et. Merhamet sahibi ve yumuşak ol. Allah C.cü teâlâyı unutturacak her şeyden uzak dur. Bir kimsenin, Allah C.cü teâlâya olan sevgisinin gerçek olup olmadığının alameti, kendisinde deniz misâli cömertlik, güneş misâli şefkat ve toprak misâli tevazu gibi üç hasletin bulunmasıdır buyururlarmış.
Bir yandan günah işleyip, bir yandan da, "Estagfirullah" demek, istigfar değildir. Asıl istigfar; Allah C.cü teâlânın emirlerine uymak, yasak ettiği şeylerden sakınmak, günahları terk etmektir.
alıntı
Emredilenleri yapmamak ve yasak edilenleri yapmak masıyyettir yani günahtır. İkincisi Allah C.cü teâlânın beğendiği şeylerdir ki taat denir. Bunları yapanlara sevap verileceği vaad edilmiştir. Üçüncüsü ise mubâhlardır. Bunlar, yapanın niyetine göre, taat veya günah olurlar.
Bunlardan birincisi yani günah olan işlerden sakınmak çok kıymetlidir. Zira nefse, günahlardan kaçmak, ibadet yapmaktan daha güç gelir. Onun için günahtan kaçmak daha çok sevaptır. Zaten Peygamber efendimiz; (Bir zerrecik yani çok az bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların ibadetleri toplamından daha iyidir) buyurmuşlardır.
Abdullah bin Ömer hazretleri de; (Kanbur oluncaya kadar namaz kılsanız ve kıl gibi oluncaya kadar oruç tutsanız, haramdan kaçınmadıkça, kabul edilmez, faydası olmaz) buyurmuştur.
Dinimizin bildirdiği sıraya göre, önce ehl-i sünnete uygun iman etmek, sonra haramlardan sakınmak, sonra farzları yapmak, sonra mekruhlardan sakınmak, sonra müekked sünnetleri, daha sonra da müstehabları yapmak lazımdır. Bu sırada, önce olanı yapmayanın, sonra olanı yapmasının hiç faydası olmaz ve önce olanı yapabilmek için, sonra olanı terk etmesi câiz, hatta vâcib olur.
Sehl bin Abdüllah-i Tüsteri hazretleri buyuruyor ki:
(Hakiki imana kavuşmak için, dört şey lazımdır: Bütün farzları edeple yapmak, helal yemek, görünen ve görünmeyen bütün haramlardan sakınmak ve bu üçüne, ölünceye kadar devam etmeye sabretmek.)
Allah C.cü teâlâ, haramdan sakınanı, farzları yapanlardan daha çok sever. İyi huylu olmak farzdır. Kötü huylu olmak haramdır. Kötülük yapmaktan sakınmak, iyilik yapmaktan daha kıymetli ve daha sevaptır.
Kalb, göze tâbidir. Gözler haramdan sakınmazsa, kalbi korumak güç olur. O halde, imanı olanların, Allah C.cü teâlâdan korkanların, harama bakmaması, günah işlememesi lazımdır. Ancak bu suretle, kendini korumak, dünya ve ahirette zarardan kurtulmak mümkün olur.
Zamanımızda vera ve takvâ, kalbi, dili ve bütün uzuvları haramdan korumak, insanlara ve hayvanlara zulüm, işkence yapmamaktır. Bunun için, haramların hepsinden ve tahrimi mekruhlardan sakınmak takvâ olur. Farzları ve vâcibleri terk etmek haramdır. Müekked sünnetleri özürsüz terk etmek tahrimen mekruh olur. İtikâdda, ahlakta ve amelde emir olunanları terk edene azap yapılacaktır. Azaba sebep olan şeyleri terk etmek lazımdır.
Emirleri Allah C.c rızası için yapana sevap verilir. Hayırlı iş yapana niyetine göre sevap verilir. Kötü iş yapanın niyetine bakılmaz. İyi niyetle yapsa da, cezasını çeker. Zira iyi niyetle günah işlenmez.
Günah işlenen uzuvlardan sekiz uzuv meşhurdur. Bu uzuvlar, kalb, kulak, göz, dil, el, mide, ferc ve ayaklardır. Günah işleyen, bu uzuvların kendileri değildir. Bunlarda bulunan his kuvvetleridir. Dünyada ve ahirette saadete kavuşmak, rahat etmek isteyen kimse, bu uzuvların günah işlemelerine mani olmalıdır.
Günah işlememek, kalbinde meleke, tabiat, hâlini almalıdır. Bunu başarabilen kimseye Mütteki ve Salih denir. Kalbde tabiat hâlini almadan, kendini zorlayarak günahlardan sakınmak, takvâ olur ise de, veli olmak için, günah işlememek tabiat, huy hâlini almalıdır. Bunun için de, kalbin temizlenmesi lazımdır. Kalbin temizlenmesi, İslamiyete uymakla olur. İslamiyet üç kısımdır: İlim, amel, ihlâs. Emirleri ve yasakları öğrenmek, öğrendiklerine tâbi olmak, bunları yalnız Allah C.c rızası için yapmak lazımdır. Kuran-ı kerim, bu üçünü emir ve methetmektedir.
Bir kimsenin kalbinde Allah C.c sevgisinden başka bir sevgi varsa, diğer insanların kalbinde o insana karşı sevgisizlik doğar. Allah C.cü teâlâya yakın olmak, yani Onun sevgisine kavuşmak için, ihlâs ile İslamiyetin hükümlerine uymak lazımdır. Bu hükümlere uymak, önce Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi iman etmek, sonra haramlardan sakınmak ve farz olan ibadetleri, ihlâs ile yapmak demektir.
Din Büyükleri, talebelerine ve kendilerini sevenlere nasihat ederken hep; Allah C.cü teâlâyı an, dilini, başka işlerle uğraşmaktan koru. Nefsini hesaba çek. İlme yapış ve edebi muhafaza et. Merhamet sahibi ve yumuşak ol. Allah C.cü teâlâyı unutturacak her şeyden uzak dur. Bir kimsenin, Allah C.cü teâlâya olan sevgisinin gerçek olup olmadığının alameti, kendisinde deniz misâli cömertlik, güneş misâli şefkat ve toprak misâli tevazu gibi üç hasletin bulunmasıdır buyururlarmış.
Bir yandan günah işleyip, bir yandan da, "Estagfirullah" demek, istigfar değildir. Asıl istigfar; Allah C.cü teâlânın emirlerine uymak, yasak ettiği şeylerden sakınmak, günahları terk etmektir.
alıntı