muhammedsas
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 29 Eki 2006
- Mesajlar
- 209
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
Günahların kalplere zararı zehirin bedenlere zararı gibidir.
Bilinmesi gereken bir husus da mâsiyetlerin zarar verdiği, zararının da zehirlerin bedenlere zararı gibi olduğu hususudur. Dünya ve ahiretteki her türlü şer ve hastalığın sebebi günah ve mâsiyetlerden başka nedir ki?
Ebeveynimiz Adem ile Havva'yı lezzet, nimet, güzellik ve mutluluk yurdundan çıkarıp, acılar, hüzünler ve musibetler diyarına ****üren ne idi?
İblisi semâ âleminden meleklerin arasından çıkarıp uzaklaştıran ve lânetli kılan, içiyle dışıyla apayrı bir canlı yapan, şeklini son derece çirkin, iç alemini daha da çirkin ve iğrenç hâle getiren ne idi? Onu, yakınlığını uzaklıkla, rahmeti lanetle, güzelliği çirkinlikle, cenneti cehennem'e imanı küfürle değiştirten ne idi?
Samimi dostluğu düşmanlık ve kinle, tesbih, takdis ve tevhid nidalarını küfür, şirk, yalan, iftira ve sövme nidalarıyla, iman elbisesini fasıklık ve isyan elbiseleriyle değiştirten ne idi?
Böylece Allah katındaki değerini bitiren, gözünden düşüren, Allah'ın gazabını çekip kendini uçuruma sürükleyen, öfkesini kazanıp kendisini mahvettiren ne idi?
Onu her fasık ve mücrimin önderi yapan, ibadet ve tâatte önder iken kötülükte önder olmaya razı olmasına yol açan masiyetlerden başka ne idi?
Allahım! emirlerine aykırı hareket etmekten ve yasaklarını işlemekten sana sığınırım!
Suyun Nuh zamanında dağların üzerine çıkacak kadar yükselerek yeryüzündeki tüm insanları boğmasına sebep ne idi?
Kasırgayı, Âd kavmine musallat edip onları yere boş hurma kötülükleri gibi cansız halde atıp savuran; evlerini, tarlalarını, bahçelerini hayvanlarını helak eden ve kıyamete kadar insanlar için ibret yapan ne idi?
Semûd kavminin üzerine, kalpleri parçalanacak şiddette çığlık gönderilip son fertlerine kadar öldürülmelerine sebep ne idi?
Lut kavminin kasabalarının ta gökyüzüne kaldırılıp -ki melekler köpeklerinin seslerin işitmişlerdi- sonra ters çevrilip altüst edilmesine ve insanların helak edilmelerine, sonra gökyüzünden taş yağmasına, başka hiçbir millete verilmemiş türlü türlü azabın inmesine yol açan ne idi? Ki bu azaplar aynısını yapan başka milletlere de inecektir. Bunlar zalimlerden pek uzak değildir! Şuayb'ın kavmine bir bulut gönderilip üzerlerine geldiğinde ondan ateş yağmuru yağdırılmasına neden olan şey ne idi?
Firavun ve kavminin denizde boğulmasına, sonra ruhların cehenneme gönderilmesine, bedenlerin boğulup ruhların yanmasına yol açan ne idi?
Karun'u, onun evini, malını ve aile efradını yerin dibine ne geçirdi?
Nuh'tan sonra nice nesilleri çeşit çeşit azaplarla helak eden, tamamen yok eden şey ne idi?
Yasin sûresinde geçenlerin korkunç bir çığlıkla son ferdine kadar yok edilmelerine yol açan ne idi?
İsrailoğullarına güçlü kuvvetli kulların gönderilmesine, bunların evlerin aralarına girip onları araştırarak erkekleri öldürmelerine, kadınları ve çocukları esir almalarına, evleri yıkıp malları gasbetmelerine yol açan, sonra bunların üzerine ikinci kez zalimlerin gönderilmesine, onların da yok ettiklerini yok edip ele geçirdiklerini mahvetmelerine sebep olan ne idi?
İsrailoğulları üzerine türlü türlü cezalar, bazen öldürülme, esir alınma ve yurtlarının harap edilmesi, bazen krallarının zulmüne maruz kalma, bazen maymunlara ve domuzlara dönüştürülme gibi cezaların gönderilmesine, son defa Allah'ın yeminle "Elbette tâ kıyamet gününe kadar onlara azabın en kötüsünü yapacak kimseler gönderilecektir" demesine yol açan şey ne idi?
Ahmed b. Hanbel der ki:
Bize Velid b. Müslim, ona Safvan b. Amr, ona Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfey, ona babası şöyle anlattı:
"Kıbrıs fethedildiğinde halk ikiye ayrıldı ve her iki kesimdekiler diğerlerinden ayrıldığı için ağladı. Ebû Derda'yı tek başına, ağlarken gördüm.
"Ey Ebû Derdâ, Allah'ın İslâmı ve müslümanları aziz ve galip eylediği bir günde seni ağlatan nedir?" dedim.
"Yazıklar olsun sana ey Cübeyr! Emrini yerine getirmediklerinde, insanlar Allah (c.c.) nezdinde ne kadar değersiz olurlar. Bu ümmet güçlü ve galip bir ümmet iken Allah'ın emrini terkettiler ve şu gördüğün hale geldiler" dedi.
Ali b. Ca'd der ki:
Bize Şu'be, ona Amr b. Mürre, ona Ebû Buhturî, şöyle anlattı:
Rasûlullah'tan işitenler bana, O'nun şöyle buyurduğunu rivayet ettiler:
"İnsanlar ancak mazeretleri tükenince helak edilirler."
Ahmed b. Hanbel Müsned'de Ümmü Seleme'den (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Rasûlullah: "Ümmetimde günahlar yaygınlaştığında Allah onların tümünü katından bir azapla azaplandırır" buyurdu.
Ben: "Ya Rasûlullah O gün, aralarında salih insanlar olmayacak mı?" dedim.
"Evet" buyurdu.
"Peki onlara ne yapılacak?" dedim.
"Diğer insanların başına gelen onların da başına gelecek, sonra Allah'ın bağışlamasına ve rızasına kavuşacaklar" buyurdu.
Hasan-ı Basrî'nin mürsel olarak rivayet ettiği hadiste Rasûlullah şöyle buyurmuştur:
"Bu ümmet, âlimleri zalim yöneticileri desteklemediği, salihleri günahkârları övüp temize çıkarmadığı sürece Allah'ın koruması altında olur. Onlar böyle yaparlarsa Allah (c.c.) desteğini onlardan çeker. Sonra onlara zorba ve zalimlerini musallat eder. Bunlar ümmete azabın en kötüsünü tattırırlar. Allah sonra onlara yoksulluk ve fakirlik damgası vurur."
Müsned'de, Sevban'ın rivayetiyle zikredilen hadiste Rasûlullah şöyle buyurmuştur:
" Hakikaten kişi yaptığı günahtan dolayı kaderinde belirlenmiş rızıktan bile mahrum bırakılır."
Yine Müsned'de, Sevban'ın rivayetiyle zikredilen hadiste Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Milletlerin, köpeklerin kemiklere saldırması gibi, üzerinize dört bir yandan saldırması yakındır."
Ona Yâ Rasûlallah! O gün az olduğumuzdan dolayı mı öyle olacak? dedik.
"Siz o gün çok, ancak sel köpüğü gibi olacaksınız; düşmanlarınızın kalbindeki heybet ve korku giderilecek ve sizin kalbinize vehn konulacak." buyurdu.
"Vehn nedir ey Allah Rasûlü?" dedik.
"Yaşamı çok sevme ve ölümden hoşlanmamakdır." buyurdu.
Müsned'de, Enes'ten yapılan rivayette Rasûlullah şöyle buyurmuştur:
"Miraç gecesinde bakırdan tırnakları bulunan insanların yanından geçtim. Tırnaklarıyla yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı. "Bunlar kim ey Cebrail?" dedim. "Bunlar insanların etini yiyen, namuslarını kirleten kimseler" dedi.
Tirmizî'nin Câmi'inde Ebû Hureyre'nin rivayetiyle zikredilen hadiste Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur:
"Ahir zamanda din karşılığı dünyayı satın alan, çok yumuşak giysiler giyen kimseler türeyecek. Dilleri şekerden tatlı, kalpleri kurtların kalbi gibidir. Yüce Allah "Benim hakkımda aldanıyorlar mı? Bana karşı cür'etkarca mı davranıyorlar? Kendime and ederim ki onlara halim-selim ve sakin kişiyi dahi şaşkın bırakacak dehşetli bir fitne göndereceğim!"
İbn Ebiddünya; Cafer b. Muhammed'in babasından, onun dedesinden, onun Hz. Ali'den şu rivayetini zikreder:
"Öyle bir zaman gelecek ki İslâm'ın ve Kur'an'ın sadece yazısı kalacak. O gün camiler yapı itibariyle mamur, hidayet yönünden harabe olacak. Âlimler gökyüzü altında (yeryüzünde) yaşayanların en şerlileri olacak; fitne onlardan başlayacak, yine onlara dönecek."
İbn Ebiddünya, Semmâk b. Harb'in Abdurrahman b. Abdullah b. Mes'ud'dan, onun da, babası ibn Mes'ud'dan rivayet ettiği şu sözü zikretmiştir.
"Bir şehirde zina ile faiz yaygınlaştığında Allah orasının helâkına izin verir."
Hasan-ı Basrî mürsel olarak Rasûlullah'tan (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle rivayet etmiştir:
"insanlar bilgiye önem verip ameli zayi ettikleri, dilleriyle birbirlerini sevip gönülleriyle birbirlerine nefret besledikleri ve akraba ilişkilerini kestikleri vakit, Allah onlara lanet eder ve onları sağır, kör kimseler haline getirir."
İbn Mace, Sünen'inde Abdullah b. Ömer'den şöyle rivayet etmiştir:
Rasûlullah'ın yanında bulunan on kişiden biriydim. Yüzünü bize çevirdi ve şöyle buyurdu:
"Ey muhacirler! Sizin şu beş hâle yetişmenizden ve yaşamanızdan Allah'a sığınıyorum.
Bir millette fuhuş yaygınlaşır ve onu açıktan yaparlarsa Allah onlara önceki milletlerde bulunmayan hastalıklar ve ağrılar verir.
Bir millet ölçü ve tartıyı eksik yaparsa, kıtlık, dar geçim ve yönetici zulmü gibi musibetlere maruz kalır.
Bir millet mallarının zekâtını vermezse gökten inecek bir damla sudan mahrum bırakılır, masum hayvanlar olmasa yağmur yüzü görmezlerdi.
Bir millet ahdi bozarsa Allah onlara başka milletlerden düşman musallat eder. Onlar da ellerindekini alırlar.
Yöneticileri Allah'ın kitabında indirdiği hükümlerle hükmetmezse Allah onları birbirine düşürür."
Müsned ve Sünen kitaplarında geçen ve Amr b. Mürre'nin Salim b. Ebi Ca'd'den, onun Ebû Ubeyde b. Abdullah b. Mes'ud'dan onun da babası İbn Mes'ud'dan yaptığı rivayette Rasûlullah şöyle buyurmuştur:
"Sizden öncekilerde biri günah işlediğinde diğeri gelip onu bundan nehyeder, azarlardı. Ertesi günü de sanki onu dün günah işlerken görmemişçesine onunla oturur, birlikte yer, içerdi. Bunu gören Allah bunların kalplerini birbirine benzetti. Sonra onlara Davudun (a.s.) ve İsa'nın (a.s.) diliyle lanet etti.
"Bu onların isyan etmeleri ve haddi aşmaları sebebiyleydi" (Maide, 178)
Muhammed'in canını elinde tutan Allah'a yemin ederim ki ya iyiliği emreder, kötülükten nehyeder, sefih ve zalimin zulmünü engeller ve onu hakka çevirir, hak üzerinde durdurursunuz, ya da Allah kalplerinizi birbirine benzetir, sonra sizi de onları (israiloğullarını) lanetlediği gibi lanetler."
İbn Ebiddünya, İbrahim b. Amr San'ânî'den şu sözünü rivayet etmiştir:
"Allah Yuşa b. Nun'a "Ben kavminin en faziletlisinden kırk bin, en şerlisinden altmış bin kişiyi helak edeceğim" diye vahyetti. O "Ey Rabbim! Bunlar kötüler... İyilerin suçu ne?" dedi. Allah (c.c.) "Onlar benim kızdıklarıma kızmıyor, kötülerle birlikte yeyip içiyorlar" buyurdu.
Ebû Amr b. Abdülber, Ebû İmran'dan şöyle rivayet etmiştir:
"Yüce Allah bir kasabaya iki melek gönderdi ve kasabayı içindekilerle birlikte alt üst et!" diye emretti. Melekler orada, camide namaz kılan birini gördüler. "Ey Rabbımız, orada şu kulun namaz kılıyor" dediler Allah (c.c.) "Kasabayı da, onlarla birlikte onu da helak et; çünkü onun yüzü bunca kötülüğe karşı hiç ekşimedi" buyurdu.
Humeydî; Süfyan b. Uveyne'den, o Süfyan b. Saîd'den, o da Mis'ar'dan şöyle rivayet etti:
"Bir meleğe, bir kasabayı yerin dibine geçirmesi emredildi; melek "Ey Rabbim! Orada filan âbid kulun var" dedi. Allah önce ondan başla; zira onun bir kez olsun yüzü ekşimedi diye vahyetti."
İbn Ebiddünya şöyle zikrediyor:
Enes b. Mâlik, adamın biriyle Aişe'nin yanına gitti.
Adam ona: "Bize depremden bahset" dedi.
Aişe (r.a.): "İnsanlar zinayı helâl saydıkları, içki içtikleri ve fütursuzca çalgı çaldıkları vakit Yüce Allah bundan rahatsız olur ve yeryüzüne "Onları sars" diye emreder. Tevbe edip bunları terkederlerse ne âlâ. Yoksa yeri üzerlerine yıkar!" dedi.
Adam: "Ey mü'minlerin anası! onlara azap olarak mı?" dedi.
Aişe (r.a.): "Bilakis, mü'minler için nasihat ve rahmet, kâfirler için ceza, azap ve kızgınlık olarak" dedi.
Enes (r.a.) der ki: "Rasûlullah'ın vefatından sonra, bu kadar sevindiğim başka bir hadis işitmedim."
İbn Ebiddünya mürsel senedle şöyle rivayet eder:
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) zamanında yer sarsıldı. O elini yere koydu ve:
"Dur, henüz vaktin gelmedi" dedi.
Sonra sahabilere dönerek:
"Rabbiniz sizi azarlayıp uyarıyor, hissenize düşen nasihatinizi alın" dedi.
Sonra Hz. Ömer (r.a.) döneminde bir deprem daha oldu. Ömer:
"Ey insanlar! bu deprem mutlaka türettiğiniz bir takım bidatlerden dolayıdır. Canımı elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, bir daha deprem olursa kesinlikle sizinle, birlikte oturmam" dedi.
Ka'b şöyle demiştir:
"Yeryüzü, ancak orada günahlar işlendiğinde sarsılır. Allah'ın üzerinde yapılanlardan haberdar olması korkusuyla gürler, (böylece deprem olur.)"
Ömer b. Abdülaziz vilayetlere şu mektubu gönderdi:
"Bu sarsıntı Allah'ın kullarına bir uyarısıdır. Vilayetlere filan ayın filan gününde çıkmalarını ve Allah'a yakarmalarını emrettim. Yanında bir şey bulunan onu sadaka olarak versin. Zira yüce Allah "Şüphesiz arınan ve Allah'ın adını anıp namaz kılan kurtulmuştur." (A'lâ, 14, 15) buyurmuştur.
Âdem'in dediğini deyin:
"Adem ile Havva dedi ki: Rabbimiz! Nefsimize zulmettik. Bizi bağışlamaz, bize merhamet etmezsen gerçekten zarara uğrayanlardan oluruz" (A'râf, 23)
Nuh'un söylediğini söyleyin
"Beni bağışlamaz, bana merhamet etmezsen ziyana uğrayanlardan olurum" (Hûd, 47)
Yûnus'un dediğini deyin:
"Senden başka ibadete layık ilâh yoktur. Seni tüm noksanlıklardan tenzih ederim. Ben zalimlerden oldum." (Enbiya, 87)
Ahmed b. Hanbel der ki:
Bize Esved b. Âmir, ona Ebû Bekir, ona A'meş, ona Atâ b. Ebî Rebâh, ona da İbn Ömer şöyle anlattı:
Rasûlullah'ı (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyururken işittim:
"İnsanlar dinar ve dirhemde cimrilik yaptıkları, ayne (Hileli bir faiz alışverişi (müt) türü alış-verişte bulundukları, ineklerin kuyruklarını kestikleri ve cihadı terkettikleri vakit Allah onlara belâ ve musibetler verir ve dinine dönmedikleri sürece onları kaldırmaz." Bunu Ebû Davud, Hasen bir senetle rivayet etmiştir.
İbn Ebiddünya İbn Ömer'den (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Biz, hiç kimsenin dinarına ve dirhemine müslüman kardeşinden daha layık olmadığı ilkesini gördük, yaşadık. Zira Rasûlullah'ı şöyle buyururken işittim:
"İnsanlar dinar ve dirhemlerde cimrilik yaptıkları, "ayne" alışverişinde bulundukları, Allah (c.c.) yolunda cihadı terkettikleri, ineklerin kuyruklarını kestikleri vakit Allah (c.c.) onlara bir belâ gönderir ve dinlerine tekrar dönmedikçe onu kaldırmaz."
Hasan der ki:
"Fitne ve kargaşa Allah'ın insanlara verdiği bir cezadır."
İsrailoğullarının bir peygamberi, zalim hükümdar Buhtunnasır'ın onlara yaptıklarına bakarak:
"Kendi ellerimizle yaptıklarımızdan dolayı, seni tanımayan ve bize acımayanları başımıza musallat ettin." dedi.
Buhtunnasır, Peygamber Danyal'a "Beni, senin milletine musallat kılan nedir?" dedi.
Danyal "Senin azgınlığın ve milletimin nefsine zulmetmeleri" dedi.
İbn Ebiddünyâ, Ammar b. Yasir ve Huzeyfe'nin Rasûlullah'tan rivayet ettikleri şu hadisi zikretmiştir:
"Yüce Allah bir milletten intikam almak istediğinde çocuklarını vefat ettirir, hanımlarını kısır eder. Sonra içlerinde merhamete layık hiç kimse kalmayınca onlara azabını gönderir."
İbn Ebiddünyâ Malik b. Dinar'dan şöyle rivayet etmektedir:
"Hikmet" kitabında okudum, şöyle yazılıydı. Ben hükümdarlar hükümdarı Allah'ım. Hükümdarların kalpleri benim elimdedir; bana kim itaat ederse hükümdarlarını onlara rahmet kaynağı kılarım. Kim de bana isyan ederse hükümdarları onlara belâ kılarım. O yüzden kendinizi hükümdarlara sövmekle oyalamayın; bilakis bana tevbe edin, ben de onları size karşı şefkatli yapayım."
Hasan-ı Basrî'nin mürsel rivayetlerinin birinde şöyle geçmektedir:
''Allah bir millet için hayır dilerse; yönetimlerini yumuşak tabiatlı ve merhametli kimselerin, hazinelerini basiretli cömertlerine eline verir. Bir millet için de kötülük dilerse; yönetimlerini sefih ve zalimlerin, hazinelerini cimrilerin eline verir."
İmam Ahmed ve diğer muhaddisler Katâde'den şöyle rivayet etmişlerdir:
"Musa (a.s.) "Ey Rabbim sen göktesin biz ise yerdeyiz senin o gazabının ve rızanın alametleri nedir?" diye sordu.
Allah (c.c.) "Başınıza en hayırlılarınız yönetici yapmışsam, bu sizden hoşnut halde olduğumun alâmetidir. Başınıza en şerlilerinizi yönetici yapmışsam, bu da sizden hoşnutsuzluğumun alâmetidir."
İbn Ebiddünyâ, Fudayl b. İyaz'dan şöyle rivayet etmiştir:
Allah bir peygamberine şöyle vahyetti:
"Beni tanıyan biri bana isyan ederse, ona beni tanımayanı musallat ederim."
İbn Ebiddünyâ'nın, İbn Ömer kanalıyla rivayet ettiği bir hadiste Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur:
"Canımı elinde bulunduran Allah'a andolsun ki, Allah yalancı hükümdarlar, günahkâr vezirler, hain memurlar, zalim askerler ve ruhban şimali ama leşten pis kalpli, çeşit çeşit zevk ve alışkanlıkları bulunan fasık din adamları göndermedikçe kıyamet kopmaz. Allah bu din adamlarına karanlık ve bulanık bir fitne kapısı açar ve ona kapılıp giderler. Muhammed'in hayatını elinde bulunduran Allah'a andolsun ki, İslâm bağ bağ çözülecek sonunda "Allah Allah" diyen kalmayacak. Ya iyiliği emredip kötülükten sakındırırsınız, ya da Allah size en şerlilerinizi musallat eder; onlar da size azabın en kötüsünü tattırırlar. Sonra en hayırlılarınız dua ederler de duaları kabul olunmaz! Ya iyiliği emredip kötülükten sakındırırsınız, ya da Allah size küçüklerinize merhamet etmeyen, büyüklerinize saygı göstermeyenleri yönetici olarak gönderir."
Bilinmesi gereken bir husus da mâsiyetlerin zarar verdiği, zararının da zehirlerin bedenlere zararı gibi olduğu hususudur. Dünya ve ahiretteki her türlü şer ve hastalığın sebebi günah ve mâsiyetlerden başka nedir ki?
Ebeveynimiz Adem ile Havva'yı lezzet, nimet, güzellik ve mutluluk yurdundan çıkarıp, acılar, hüzünler ve musibetler diyarına ****üren ne idi?
İblisi semâ âleminden meleklerin arasından çıkarıp uzaklaştıran ve lânetli kılan, içiyle dışıyla apayrı bir canlı yapan, şeklini son derece çirkin, iç alemini daha da çirkin ve iğrenç hâle getiren ne idi? Onu, yakınlığını uzaklıkla, rahmeti lanetle, güzelliği çirkinlikle, cenneti cehennem'e imanı küfürle değiştirten ne idi?
Samimi dostluğu düşmanlık ve kinle, tesbih, takdis ve tevhid nidalarını küfür, şirk, yalan, iftira ve sövme nidalarıyla, iman elbisesini fasıklık ve isyan elbiseleriyle değiştirten ne idi?
Böylece Allah katındaki değerini bitiren, gözünden düşüren, Allah'ın gazabını çekip kendini uçuruma sürükleyen, öfkesini kazanıp kendisini mahvettiren ne idi?
Onu her fasık ve mücrimin önderi yapan, ibadet ve tâatte önder iken kötülükte önder olmaya razı olmasına yol açan masiyetlerden başka ne idi?
Allahım! emirlerine aykırı hareket etmekten ve yasaklarını işlemekten sana sığınırım!
Suyun Nuh zamanında dağların üzerine çıkacak kadar yükselerek yeryüzündeki tüm insanları boğmasına sebep ne idi?
Kasırgayı, Âd kavmine musallat edip onları yere boş hurma kötülükleri gibi cansız halde atıp savuran; evlerini, tarlalarını, bahçelerini hayvanlarını helak eden ve kıyamete kadar insanlar için ibret yapan ne idi?
Semûd kavminin üzerine, kalpleri parçalanacak şiddette çığlık gönderilip son fertlerine kadar öldürülmelerine sebep ne idi?
Lut kavminin kasabalarının ta gökyüzüne kaldırılıp -ki melekler köpeklerinin seslerin işitmişlerdi- sonra ters çevrilip altüst edilmesine ve insanların helak edilmelerine, sonra gökyüzünden taş yağmasına, başka hiçbir millete verilmemiş türlü türlü azabın inmesine yol açan ne idi? Ki bu azaplar aynısını yapan başka milletlere de inecektir. Bunlar zalimlerden pek uzak değildir! Şuayb'ın kavmine bir bulut gönderilip üzerlerine geldiğinde ondan ateş yağmuru yağdırılmasına neden olan şey ne idi?
Firavun ve kavminin denizde boğulmasına, sonra ruhların cehenneme gönderilmesine, bedenlerin boğulup ruhların yanmasına yol açan ne idi?
Karun'u, onun evini, malını ve aile efradını yerin dibine ne geçirdi?
Nuh'tan sonra nice nesilleri çeşit çeşit azaplarla helak eden, tamamen yok eden şey ne idi?
Yasin sûresinde geçenlerin korkunç bir çığlıkla son ferdine kadar yok edilmelerine yol açan ne idi?
İsrailoğullarına güçlü kuvvetli kulların gönderilmesine, bunların evlerin aralarına girip onları araştırarak erkekleri öldürmelerine, kadınları ve çocukları esir almalarına, evleri yıkıp malları gasbetmelerine yol açan, sonra bunların üzerine ikinci kez zalimlerin gönderilmesine, onların da yok ettiklerini yok edip ele geçirdiklerini mahvetmelerine sebep olan ne idi?
İsrailoğulları üzerine türlü türlü cezalar, bazen öldürülme, esir alınma ve yurtlarının harap edilmesi, bazen krallarının zulmüne maruz kalma, bazen maymunlara ve domuzlara dönüştürülme gibi cezaların gönderilmesine, son defa Allah'ın yeminle "Elbette tâ kıyamet gününe kadar onlara azabın en kötüsünü yapacak kimseler gönderilecektir" demesine yol açan şey ne idi?
Ahmed b. Hanbel der ki:
Bize Velid b. Müslim, ona Safvan b. Amr, ona Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfey, ona babası şöyle anlattı:
"Kıbrıs fethedildiğinde halk ikiye ayrıldı ve her iki kesimdekiler diğerlerinden ayrıldığı için ağladı. Ebû Derda'yı tek başına, ağlarken gördüm.
"Ey Ebû Derdâ, Allah'ın İslâmı ve müslümanları aziz ve galip eylediği bir günde seni ağlatan nedir?" dedim.
"Yazıklar olsun sana ey Cübeyr! Emrini yerine getirmediklerinde, insanlar Allah (c.c.) nezdinde ne kadar değersiz olurlar. Bu ümmet güçlü ve galip bir ümmet iken Allah'ın emrini terkettiler ve şu gördüğün hale geldiler" dedi.
Ali b. Ca'd der ki:
Bize Şu'be, ona Amr b. Mürre, ona Ebû Buhturî, şöyle anlattı:
Rasûlullah'tan işitenler bana, O'nun şöyle buyurduğunu rivayet ettiler:
"İnsanlar ancak mazeretleri tükenince helak edilirler."
Ahmed b. Hanbel Müsned'de Ümmü Seleme'den (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Rasûlullah: "Ümmetimde günahlar yaygınlaştığında Allah onların tümünü katından bir azapla azaplandırır" buyurdu.
Ben: "Ya Rasûlullah O gün, aralarında salih insanlar olmayacak mı?" dedim.
"Evet" buyurdu.
"Peki onlara ne yapılacak?" dedim.
"Diğer insanların başına gelen onların da başına gelecek, sonra Allah'ın bağışlamasına ve rızasına kavuşacaklar" buyurdu.
Hasan-ı Basrî'nin mürsel olarak rivayet ettiği hadiste Rasûlullah şöyle buyurmuştur:
"Bu ümmet, âlimleri zalim yöneticileri desteklemediği, salihleri günahkârları övüp temize çıkarmadığı sürece Allah'ın koruması altında olur. Onlar böyle yaparlarsa Allah (c.c.) desteğini onlardan çeker. Sonra onlara zorba ve zalimlerini musallat eder. Bunlar ümmete azabın en kötüsünü tattırırlar. Allah sonra onlara yoksulluk ve fakirlik damgası vurur."
Müsned'de, Sevban'ın rivayetiyle zikredilen hadiste Rasûlullah şöyle buyurmuştur:
" Hakikaten kişi yaptığı günahtan dolayı kaderinde belirlenmiş rızıktan bile mahrum bırakılır."
Yine Müsned'de, Sevban'ın rivayetiyle zikredilen hadiste Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Milletlerin, köpeklerin kemiklere saldırması gibi, üzerinize dört bir yandan saldırması yakındır."
Ona Yâ Rasûlallah! O gün az olduğumuzdan dolayı mı öyle olacak? dedik.
"Siz o gün çok, ancak sel köpüğü gibi olacaksınız; düşmanlarınızın kalbindeki heybet ve korku giderilecek ve sizin kalbinize vehn konulacak." buyurdu.
"Vehn nedir ey Allah Rasûlü?" dedik.
"Yaşamı çok sevme ve ölümden hoşlanmamakdır." buyurdu.
Müsned'de, Enes'ten yapılan rivayette Rasûlullah şöyle buyurmuştur:
"Miraç gecesinde bakırdan tırnakları bulunan insanların yanından geçtim. Tırnaklarıyla yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı. "Bunlar kim ey Cebrail?" dedim. "Bunlar insanların etini yiyen, namuslarını kirleten kimseler" dedi.
Tirmizî'nin Câmi'inde Ebû Hureyre'nin rivayetiyle zikredilen hadiste Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur:
"Ahir zamanda din karşılığı dünyayı satın alan, çok yumuşak giysiler giyen kimseler türeyecek. Dilleri şekerden tatlı, kalpleri kurtların kalbi gibidir. Yüce Allah "Benim hakkımda aldanıyorlar mı? Bana karşı cür'etkarca mı davranıyorlar? Kendime and ederim ki onlara halim-selim ve sakin kişiyi dahi şaşkın bırakacak dehşetli bir fitne göndereceğim!"
İbn Ebiddünya; Cafer b. Muhammed'in babasından, onun dedesinden, onun Hz. Ali'den şu rivayetini zikreder:
"Öyle bir zaman gelecek ki İslâm'ın ve Kur'an'ın sadece yazısı kalacak. O gün camiler yapı itibariyle mamur, hidayet yönünden harabe olacak. Âlimler gökyüzü altında (yeryüzünde) yaşayanların en şerlileri olacak; fitne onlardan başlayacak, yine onlara dönecek."
İbn Ebiddünya, Semmâk b. Harb'in Abdurrahman b. Abdullah b. Mes'ud'dan, onun da, babası ibn Mes'ud'dan rivayet ettiği şu sözü zikretmiştir.
"Bir şehirde zina ile faiz yaygınlaştığında Allah orasının helâkına izin verir."
Hasan-ı Basrî mürsel olarak Rasûlullah'tan (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle rivayet etmiştir:
"insanlar bilgiye önem verip ameli zayi ettikleri, dilleriyle birbirlerini sevip gönülleriyle birbirlerine nefret besledikleri ve akraba ilişkilerini kestikleri vakit, Allah onlara lanet eder ve onları sağır, kör kimseler haline getirir."
İbn Mace, Sünen'inde Abdullah b. Ömer'den şöyle rivayet etmiştir:
Rasûlullah'ın yanında bulunan on kişiden biriydim. Yüzünü bize çevirdi ve şöyle buyurdu:
"Ey muhacirler! Sizin şu beş hâle yetişmenizden ve yaşamanızdan Allah'a sığınıyorum.
Bir millette fuhuş yaygınlaşır ve onu açıktan yaparlarsa Allah onlara önceki milletlerde bulunmayan hastalıklar ve ağrılar verir.
Bir millet ölçü ve tartıyı eksik yaparsa, kıtlık, dar geçim ve yönetici zulmü gibi musibetlere maruz kalır.
Bir millet mallarının zekâtını vermezse gökten inecek bir damla sudan mahrum bırakılır, masum hayvanlar olmasa yağmur yüzü görmezlerdi.
Bir millet ahdi bozarsa Allah onlara başka milletlerden düşman musallat eder. Onlar da ellerindekini alırlar.
Yöneticileri Allah'ın kitabında indirdiği hükümlerle hükmetmezse Allah onları birbirine düşürür."
Müsned ve Sünen kitaplarında geçen ve Amr b. Mürre'nin Salim b. Ebi Ca'd'den, onun Ebû Ubeyde b. Abdullah b. Mes'ud'dan onun da babası İbn Mes'ud'dan yaptığı rivayette Rasûlullah şöyle buyurmuştur:
"Sizden öncekilerde biri günah işlediğinde diğeri gelip onu bundan nehyeder, azarlardı. Ertesi günü de sanki onu dün günah işlerken görmemişçesine onunla oturur, birlikte yer, içerdi. Bunu gören Allah bunların kalplerini birbirine benzetti. Sonra onlara Davudun (a.s.) ve İsa'nın (a.s.) diliyle lanet etti.
"Bu onların isyan etmeleri ve haddi aşmaları sebebiyleydi" (Maide, 178)
Muhammed'in canını elinde tutan Allah'a yemin ederim ki ya iyiliği emreder, kötülükten nehyeder, sefih ve zalimin zulmünü engeller ve onu hakka çevirir, hak üzerinde durdurursunuz, ya da Allah kalplerinizi birbirine benzetir, sonra sizi de onları (israiloğullarını) lanetlediği gibi lanetler."
İbn Ebiddünya, İbrahim b. Amr San'ânî'den şu sözünü rivayet etmiştir:
"Allah Yuşa b. Nun'a "Ben kavminin en faziletlisinden kırk bin, en şerlisinden altmış bin kişiyi helak edeceğim" diye vahyetti. O "Ey Rabbim! Bunlar kötüler... İyilerin suçu ne?" dedi. Allah (c.c.) "Onlar benim kızdıklarıma kızmıyor, kötülerle birlikte yeyip içiyorlar" buyurdu.
Ebû Amr b. Abdülber, Ebû İmran'dan şöyle rivayet etmiştir:
"Yüce Allah bir kasabaya iki melek gönderdi ve kasabayı içindekilerle birlikte alt üst et!" diye emretti. Melekler orada, camide namaz kılan birini gördüler. "Ey Rabbımız, orada şu kulun namaz kılıyor" dediler Allah (c.c.) "Kasabayı da, onlarla birlikte onu da helak et; çünkü onun yüzü bunca kötülüğe karşı hiç ekşimedi" buyurdu.
Humeydî; Süfyan b. Uveyne'den, o Süfyan b. Saîd'den, o da Mis'ar'dan şöyle rivayet etti:
"Bir meleğe, bir kasabayı yerin dibine geçirmesi emredildi; melek "Ey Rabbim! Orada filan âbid kulun var" dedi. Allah önce ondan başla; zira onun bir kez olsun yüzü ekşimedi diye vahyetti."
İbn Ebiddünya şöyle zikrediyor:
Enes b. Mâlik, adamın biriyle Aişe'nin yanına gitti.
Adam ona: "Bize depremden bahset" dedi.
Aişe (r.a.): "İnsanlar zinayı helâl saydıkları, içki içtikleri ve fütursuzca çalgı çaldıkları vakit Yüce Allah bundan rahatsız olur ve yeryüzüne "Onları sars" diye emreder. Tevbe edip bunları terkederlerse ne âlâ. Yoksa yeri üzerlerine yıkar!" dedi.
Adam: "Ey mü'minlerin anası! onlara azap olarak mı?" dedi.
Aişe (r.a.): "Bilakis, mü'minler için nasihat ve rahmet, kâfirler için ceza, azap ve kızgınlık olarak" dedi.
Enes (r.a.) der ki: "Rasûlullah'ın vefatından sonra, bu kadar sevindiğim başka bir hadis işitmedim."
İbn Ebiddünya mürsel senedle şöyle rivayet eder:
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) zamanında yer sarsıldı. O elini yere koydu ve:
"Dur, henüz vaktin gelmedi" dedi.
Sonra sahabilere dönerek:
"Rabbiniz sizi azarlayıp uyarıyor, hissenize düşen nasihatinizi alın" dedi.
Sonra Hz. Ömer (r.a.) döneminde bir deprem daha oldu. Ömer:
"Ey insanlar! bu deprem mutlaka türettiğiniz bir takım bidatlerden dolayıdır. Canımı elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, bir daha deprem olursa kesinlikle sizinle, birlikte oturmam" dedi.
Ka'b şöyle demiştir:
"Yeryüzü, ancak orada günahlar işlendiğinde sarsılır. Allah'ın üzerinde yapılanlardan haberdar olması korkusuyla gürler, (böylece deprem olur.)"
Ömer b. Abdülaziz vilayetlere şu mektubu gönderdi:
"Bu sarsıntı Allah'ın kullarına bir uyarısıdır. Vilayetlere filan ayın filan gününde çıkmalarını ve Allah'a yakarmalarını emrettim. Yanında bir şey bulunan onu sadaka olarak versin. Zira yüce Allah "Şüphesiz arınan ve Allah'ın adını anıp namaz kılan kurtulmuştur." (A'lâ, 14, 15) buyurmuştur.
Âdem'in dediğini deyin:
"Adem ile Havva dedi ki: Rabbimiz! Nefsimize zulmettik. Bizi bağışlamaz, bize merhamet etmezsen gerçekten zarara uğrayanlardan oluruz" (A'râf, 23)
Nuh'un söylediğini söyleyin
"Beni bağışlamaz, bana merhamet etmezsen ziyana uğrayanlardan olurum" (Hûd, 47)
Yûnus'un dediğini deyin:
"Senden başka ibadete layık ilâh yoktur. Seni tüm noksanlıklardan tenzih ederim. Ben zalimlerden oldum." (Enbiya, 87)
Ahmed b. Hanbel der ki:
Bize Esved b. Âmir, ona Ebû Bekir, ona A'meş, ona Atâ b. Ebî Rebâh, ona da İbn Ömer şöyle anlattı:
Rasûlullah'ı (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyururken işittim:
"İnsanlar dinar ve dirhemde cimrilik yaptıkları, ayne (Hileli bir faiz alışverişi (müt) türü alış-verişte bulundukları, ineklerin kuyruklarını kestikleri ve cihadı terkettikleri vakit Allah onlara belâ ve musibetler verir ve dinine dönmedikleri sürece onları kaldırmaz." Bunu Ebû Davud, Hasen bir senetle rivayet etmiştir.
İbn Ebiddünya İbn Ömer'den (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Biz, hiç kimsenin dinarına ve dirhemine müslüman kardeşinden daha layık olmadığı ilkesini gördük, yaşadık. Zira Rasûlullah'ı şöyle buyururken işittim:
"İnsanlar dinar ve dirhemlerde cimrilik yaptıkları, "ayne" alışverişinde bulundukları, Allah (c.c.) yolunda cihadı terkettikleri, ineklerin kuyruklarını kestikleri vakit Allah (c.c.) onlara bir belâ gönderir ve dinlerine tekrar dönmedikçe onu kaldırmaz."
Hasan der ki:
"Fitne ve kargaşa Allah'ın insanlara verdiği bir cezadır."
İsrailoğullarının bir peygamberi, zalim hükümdar Buhtunnasır'ın onlara yaptıklarına bakarak:
"Kendi ellerimizle yaptıklarımızdan dolayı, seni tanımayan ve bize acımayanları başımıza musallat ettin." dedi.
Buhtunnasır, Peygamber Danyal'a "Beni, senin milletine musallat kılan nedir?" dedi.
Danyal "Senin azgınlığın ve milletimin nefsine zulmetmeleri" dedi.
İbn Ebiddünyâ, Ammar b. Yasir ve Huzeyfe'nin Rasûlullah'tan rivayet ettikleri şu hadisi zikretmiştir:
"Yüce Allah bir milletten intikam almak istediğinde çocuklarını vefat ettirir, hanımlarını kısır eder. Sonra içlerinde merhamete layık hiç kimse kalmayınca onlara azabını gönderir."
İbn Ebiddünyâ Malik b. Dinar'dan şöyle rivayet etmektedir:
"Hikmet" kitabında okudum, şöyle yazılıydı. Ben hükümdarlar hükümdarı Allah'ım. Hükümdarların kalpleri benim elimdedir; bana kim itaat ederse hükümdarlarını onlara rahmet kaynağı kılarım. Kim de bana isyan ederse hükümdarları onlara belâ kılarım. O yüzden kendinizi hükümdarlara sövmekle oyalamayın; bilakis bana tevbe edin, ben de onları size karşı şefkatli yapayım."
Hasan-ı Basrî'nin mürsel rivayetlerinin birinde şöyle geçmektedir:
''Allah bir millet için hayır dilerse; yönetimlerini yumuşak tabiatlı ve merhametli kimselerin, hazinelerini basiretli cömertlerine eline verir. Bir millet için de kötülük dilerse; yönetimlerini sefih ve zalimlerin, hazinelerini cimrilerin eline verir."
İmam Ahmed ve diğer muhaddisler Katâde'den şöyle rivayet etmişlerdir:
"Musa (a.s.) "Ey Rabbim sen göktesin biz ise yerdeyiz senin o gazabının ve rızanın alametleri nedir?" diye sordu.
Allah (c.c.) "Başınıza en hayırlılarınız yönetici yapmışsam, bu sizden hoşnut halde olduğumun alâmetidir. Başınıza en şerlilerinizi yönetici yapmışsam, bu da sizden hoşnutsuzluğumun alâmetidir."
İbn Ebiddünyâ, Fudayl b. İyaz'dan şöyle rivayet etmiştir:
Allah bir peygamberine şöyle vahyetti:
"Beni tanıyan biri bana isyan ederse, ona beni tanımayanı musallat ederim."
İbn Ebiddünyâ'nın, İbn Ömer kanalıyla rivayet ettiği bir hadiste Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur:
"Canımı elinde bulunduran Allah'a andolsun ki, Allah yalancı hükümdarlar, günahkâr vezirler, hain memurlar, zalim askerler ve ruhban şimali ama leşten pis kalpli, çeşit çeşit zevk ve alışkanlıkları bulunan fasık din adamları göndermedikçe kıyamet kopmaz. Allah bu din adamlarına karanlık ve bulanık bir fitne kapısı açar ve ona kapılıp giderler. Muhammed'in hayatını elinde bulunduran Allah'a andolsun ki, İslâm bağ bağ çözülecek sonunda "Allah Allah" diyen kalmayacak. Ya iyiliği emredip kötülükten sakındırırsınız, ya da Allah size en şerlilerinizi musallat eder; onlar da size azabın en kötüsünü tattırırlar. Sonra en hayırlılarınız dua ederler de duaları kabul olunmaz! Ya iyiliği emredip kötülükten sakındırırsınız, ya da Allah size küçüklerinize merhamet etmeyen, büyüklerinize saygı göstermeyenleri yönetici olarak gönderir."