Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Günâhlar gibi, iyilikleri de gizlemeli (1 Kullanıcı)

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
İbâdetlerin doğru olması için, nasıl yapılacaklarını öğrenmek ve öğrendiklerine uygun olarak yapmak lâzımdır. İhlâs, gerek beden, gerek mal ile yapılan farz veyâ nâfile bütün ibâdetleri, Allahü teâlânın rızâsı için yapmaktır. Mal, mevki, hürmet, şöhret kazanmak için yapılan ibâdette, ihlâs olmaz, riyâ olur. Bunlara sevâb verilmez, günâh olur, azâb yapılır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
"İnsan ve hayvanların bedeni dört şeyden yapılmıştır. Bunlar toprak maddeleri, su, hava ve harâret. Birbirine benzemeyen, bu dört şeyin ihtiyâçları vardır. Bedendeki harâretten dolayı, insan ve hayvanlar, kendini beğenmekte, üstün görmektedir. Şehvet ve gadab kuvvetleri ve başka kötülükler, bu dört şeyden ileri gelmektedir."

Akıllı bir kimse...
İnsanların ve hayvanların tabîatının istediği bu şeylere, içgüdü denilmektedir. Akıllı bir kimse, bu istekleri İslâmiyetin izin verdiği gibi kullanırsa günâh olmaz. Aklı dinlemeyenler ise, nefse uyarak, mubâhlardan dışarı taşar, günâha girerler. Çünkü nefis, bu istekleri, mubâhların dışına çıkarmaya zorlayan bir kuvvettir. İnsanların duygu organları ve hareket sinirleri, kalb ismindeki bir kuvvetin emrindedir. Bedenin dört yapı maddesi ile nefis ve kalb kuvvetlerini bir arada tutan, çalıştıran kuvvet de, rûhtur. İnkâr edenlerin ve günâh işleyenlerin nefisleri azmış, kalbi ve rûhu kaplamıştır. Bu üç kuvvet birleşmiş gibi olup nefsin istediğini yapmaktadırlar. İslâmiyete uyunca, bu üç kuvvet birbirinden ayrılıp, kalb ve rûh kuvvetlenir ve nefis zayıflayarak, kalb ve rûh, nefsin baskısından kurtulur ve temizlenmeye başlar. Böylece her ikisi de, işlerini Allahü teâlânın rızâsı için yaparlar.
Yahyâ bin Mu'âz hazretleri, bir gün ilâç içer. İlâcı içtikten sonra hanımı;
-Odada biraz dolaşsan iyi olur, deyince, Yahyâ bin Mu'âz hazretleri;
-Gezmeye bir sebep göremiyorum. Otuz senedir hesâp ediyorum. Allah rızâsı için olmayan bir harekette bulunmadım buyurur. Zira bu büyükler, din için niyet etmedikçe hareket etmezler.
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretleri, bütün işleri, Allahü teâlânın rızâsı için yapmak lâzım olduğunu, şöyle bir misâl ile anlatır:
"Nişâburlu bir ilim talebesi ile bir tüccar yol arkadaşı olurlar. Talebenin, çok fakir olduğu için ayağında giyecek bir ayakkabısı yokmuş. Tüccar, çıplak ayakla yürüyen talebenin hâline acır ve kendisine bir çift ayakkabı alıverir. Yolculuklarına bu şekilde devam ederken tüccar, talebeye ikide bir;
-Ey talebe! Yolun düzgün yerinden yürü, sivri taşlara basma, ayaklarını sürüme, dikenli yerlerden gitme, ayakkabıyı eskitme, diye tenbihlerde bulunmaya başlar. Talebe, bu sözlere önce sabreder, ses çıkartmaz. Fakat bu tenbihler sık sık tekrarlanınca, talebeyi usandırır. Sonunda bu hâle dayanamayan talebe, ayakkabıları çıkarıp tüccarın önüne koyar ve;
-Ey efendi, ben senelerce yalın ayak seyâhat ederim. Kimse bana bunun için bir şart koşmamıştır. Şimdi sana, verdiğin bu ayakkabılar sebebi ile mahkûm olamam, kusura bakma, der.
Bunun için, yapılan hayır ve hasenât karşılıksız olmalı, Allahü teâlânın rızâsı için yapılmalıdır. Böyle olursa makbûl olur."

İhlâssız yapılan amel...
Seyyid Emir Gilal hazretleri, talebelerine şöyle vasiyet eder:
"İlim öğrenerek Muhammed aleyhisselâmın yoluna tâbi olmaktan asla ayrılmayınız. Her işinizi Allah rızası için yaparsanız, kurtulursunuz. İhlâssız yapılan amel, üzerinde padişahın mührü bulunmayan geçmez para gibidir. İhlâs ile yapılan az amel, Allahü teâlâ indinde çok amel gibidir. İhlâssız amelin kıymeti yoktur. Yaptığınız her ibâdeti ve işi, ihlâs ile yapınız. Böylece Allahü teâlânın rızâsını kazananlardan olursunuz."
Netice olarak, yapılan her işi, insanların değil, Allahü teâlânın beğenmesi, rızâsı için yapmalıdır. Din büyüklerinin buyurduğu gibi:
"İşlediğiniz günahları gizlediğiniz gibi, yaptığınız iyilikleri de gizleyiniz! Muvaffak olmuş kimse diye, yaptığının faydasını, âhirette görene denir."

.................................
Peygamberimiz buyurdu ki,​
(Çok
istigfâr okuyunuz! istigfâr düâsı okumaya devam edeni, Allahü teâlâ

hastalıklardan, her derdden korur. Hiç ummadığı yerden rızklandırır.)
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
~*~

Selamün Aleyküm kardeşim.
Emeğinize sağlık. Allah c.c razı olsun.. İstifadelendik bu faydalı paylaşımdan inşallah..Kur'an'ın da birçok muhkem ayetinde iyiliği, infakı, gizliden yapmanın takva ve veraya daha yakın olduğu bizlere bildirilmiş..Her zaman takva olan yolu seçmek duası ile inşallah..Rabbimize emanet olunuz.. Selam ve dua ile.

~*~
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt