Gülüşü Yaralı
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 6 Şub 2008
- Mesajlar
- 5,741
- Tepki puanı
- 3
- Puanları
- 0
- Yaş
- 39
- Konum
- ha bura :)
- Web Sitesi
- www.facebook.com
GÜLLER AÇTI SOHBETİNDE
HZ. HASAN, dayısı Hind b. Ebi Hale’den Peygamberimizin konuşmasının nasıl olduğunu sorduğu zaman, ondan şu cevabı almıştı:
- “Resulûllah, dâima düşünerek konuşurdu.
- O’nun susması, konuşmasından uzun sürerdi.
- Lüzumsuz yere konuşmazdı.
- Söze başlarken de, sözü bitirirken de Allah’ın adını anardı.
- Konuşurken, kısa ve çok mânâlı kelimelerle konuşurdu,
- Sözleri gerçek ve yerinde idi.
- Konuşurken ne fazla, ne de eksik söz kullanırdı.
- Kimsenin gönlünü kırmaz, kimseyi hor görmezdi.
- En ufak nimete bile saygı gösterir, hiçbir nimeti yermezdi.
- Bir nimeti ne hoşuna gittiği için över, ne de hoşlanmadığı için yererdi.
- Dünya ve dünya işleri için kızmazdı. Fakat bir hak çiğnenmek istenildiği zaman, onun öcünü almadıkça hiç bir şey kızgınlığının önüne geçemezdi.
- Kendi şahsı ve için asla kızmaz ve öç almazdı.
- Bir şeye işaret edeceği zaman, (parmağı ile değil) bütün eliyle işaret ederdi.
- Konuşurken el hareketi yapar, sağ elinin avucunu, sol elinin baş parmağının iç tarafına vurur dururdu.
- Kızdığı zaman, kızgınlıktan hemen vazgeçer ve kızdığını belli etmezdi.
- Neşelendiği, ferahlandığı zaman gözlerini yumardı.
- En fazla gülmesi gülümsemekti.
- Gülümserken de, ağzındaki dişleri dolu taneleri gibi görünürdü.”
Hz. Hüseyin de, Peygamberimizin, sohbetlerinde bulunanlara karşı tutum ve davranışının nasıl olduğunu, babası Hz. Ali’den sormuştu.
Hz. Ali ona şöyle anlattı:
- “Resulûllah, meclisindekilere karşı daima güleçti.
- Güzel huylu idi.
- Esirgemesi, bağışlaması çoktu.
- Kötü huylu, katı kâlbli, acı dilli değildi.
- Kimse ile çekişmez, bağırıp çağırmazdı.
- Kötü söz söylemezdi.
- Kimseyi ayıplamazdı.
- Cimri değildi.
- Hoşlanmadığı şeye göz yumardı.
- Umanı, umutsuzluğa düşürmezdi.
- Hoşlanmadığı bir şey hakkında susardı.
- Kendisini, üç şeyden alıkoymuştu: Kimse ile çekişmezdi, çok konuşmazdı, faydasız, boş şeylerle uğraşmazdı.
- Halkı da üç şeyde kendi hâline bırakırdı: Hiç kimsenin ayıp ve kusurunu araştırmazdı. Kimseye hakkında hayırlı ve sevaplı olmayan sözü söylemezdi.
- Konuşurken, meclisinde bulunanlar, başlarının üstüne kuş konmuş gibi sessiz ve hareketsiz dururlardı.
- Sözünü bitirip susunca söyleyeceklerini söylerler; fakat onun yanında asla tartışmaz ve çekişmezlerdi.
- Birisi konuşurken öbürleri susarlar, konuşmasını bitirinceye kadar onu dinlerlerdi.
- Resulûllahın yanında, onlardan en sonrakinin sözü ile en öncekinin sözü farksızdı.
- O’nun huzurunda en sonra konuşan da, ilk önce konuşan gibi dinlenirdi.
- Meclisinde bulunanlar bir şeye gülerlerse, o da onlara uyarak hareket ederdi. Huzuruna gelen gariplerin, yabancıların sözlerindeki ve sorularındaki katılık ve üzücülüğe, eshabı da kendisi gibi hareket etsinler diye katlanırdı.
- “Bir ihtiyaç sahibinin, ihtiyacını talep ettiğini gördüğünüz zaman ihtiyacını ele geçirmesi için ona yardım ediniz” derdi.
- Gerçeğe uygun olmayan övmeyi kabûl etmezdi.
- Hakka tecavüz etmedikçe kimsenin sözünü kesmez, hakka tecavüz edince de, ya onu men ederek sözünü keser veya o meclisten kalkıp giderdi.”
Nail Papatya