Bu gösterilerde neden türbanlılar yok?"
Gösteriler malum, günlerdir sokaklarda teröre karşı "Şehitler ölmez, vatan bölünmez" sloganlarıyla yürüyüşler yapılıyor. Bu yürüyüşlere toplumun her kesiminden insanlar katılıyor.
İki yazar, önce Milliyet'ten Can Dündar, sonra Hürriyet'ten Bekir Coşkun "Bu gösterilerde neden türbanlılar yok" sorusunu sordu.
Bu soru neden sorulur?
Anlamak zor değil.
Mesaj şu:
"Türbanlılar sadece türbana özgürlükle uğraşır. Ülkenin milli sorunlarına karşı duyarsızdırlar."
Bu soruyu, Can Dündar bir hafta kadar önce sormuştu.
Bekir Coşkun bugün soruyor.
Demek sorunun işlevi bitmedi. Türbanlıya vurmak gerekiyor. Bu gösteri ortamında birkaç yara daha alırlarsa, kısa günün karı olur, hesap bu olmalı.
Malum, ben, türban diye tanımlamadım bugüne kadar kadınlarımızın başındaki örtüyü...
O, adıyla sanıyla başörtüsüdür.
Bizim kültürümüzde bu, budur.
Bana göre başörtülü kızlar da, başlarındaki örtüyü bugüne kadar türban diye tanımlamadı.
Belki annelerinden farklı örtündüler ama, sadece biçim farkıydı bu, mahiyet aynıydı.
Kur'an'da örtünme emri vardı, Anadolu kadını da, bugünün okumuş kızı da bunun için başlarını örtmüşlerdi.
Ama birilerinin başörtüsü ile problemi vardı ve buna karşı psikolojik savaş yürütmeleri gerekiyordu.
Üstelik bundan, ülkenin birlik bütünlüğe en çok ihtiyacı bulunduğu, dağlardan ardı arkasına şehit haberlerinin geldiği bir ortamda bile vazgeçecek gibi görünmüyorlardı.
Vur abalıya cinsinden bir öfkeyle "Vur türbanlıya" oluyordu.
Peki ama, gösterilere katılmamak hadisesi neydi?
Nerelerdeydi bu başörtülüler ki gösterilerde bulunmuyorlardı.
Bunu anlamak için aslında azıcık insaf yeterliydi. Şayet gösterilerde başörtülü kadın azsa, onların neden gösterilere katılmadıkları veya nerede oldukları kolayca anlaşılabilirdi.
Onlar neredeler, ben söyleyeyim:
Onlar şu sıralar, ya da çoktan beridir şehit tabutlarına kapanmaktalar.
Bakın şehit tabutlarına...
Orada tabutu okşayan anneler vardır.
Bacılar vardır.
Eşler, nişanlılar vardır.
Hala, teyze, nine vardır.
Hepsinin başları örtülüdür.
Siz ister türban deyin ister başörtüsü, başları örtülü onların...
Askerden şehit urbası ile dönen yavrularının fotoğrafına sarılmışlardır.
Göz yaşlarını bile akıtamamaktadırlar.
Gösteri olur diye...
Her şeyi içlerinde, kalplerinde yaşamaktadırlar.
Yangın kalplerindedir.
Acı kalplerindedir.
Öfke de kalplerindedir.
Gösteri yapıp slogan atmak...
İşte bunu beceremezler...
"Gösterilerde türbanlılar neden yok?" muş!
Kaç zamandır tersinden bir hadise yaşanıyor Türkiye'de...
Bir gün kalkıp yazdınız mı?
"Neden hep başörtülüler vardır bu tabutların başında" diye?
Bir gün kalkıp yazdınız mı?
"Bu şehit naaşları üzerine kapanan kadınların başındaki örtü, üniversite kapısında neden hala yasak" diye?
Bir gün kalkıp sordunuz mu?
"Başörtülü kadın, sadece şehit naaşları başında mı gerekli" diye?
Bir gün kalkıp sordunuz mu?
"Bu şehit mezarlarının taşlarını hep başörtülü anneler mi okşayacak" diye?
Bunlar psikolojik savaş sloganları içinde yer almıyor değil mi?
Ben söyleyeyim:
Gösterilerde başörtülü kadın neden yok?
Çünkü onlar, şehit naaşı başından kalktıktan sonra tarlaya çapa çapalamaya giderler, ya da üç kuruş yevmiye ile fındık toplamaya, ahırda hayvanların altını temizlemeye, inek sağmaya, hayat mücadelesine giderler yani...
Çocuklarının acısını yüreklerinde saklaya saklaya hayat mücadelesine devam ederler...
Ben başka bir sebep söyleyeyim, sokak gösterilerinde neden başörtülü kadın yok?
Çünkü biçildi onlar yıllardan bu yana.
Hep onları azaltmak için uğraşılmadı mı bu memlekette? Hep onlar çoğalıyor diye tehdit değerlendirmeleri yapılmadı mı? Yıllarca üniversite kapılarında copladığımız insanları şimdi hangi yüzle "Sokakta neden yoksunuz" diye sorgulayabiliyoruz?
Hem suçlu, hem güçlü diye buna derler...
Şunu da söylemeliyim:
Sokak gösterilerinde gene de başörtülüler vardı, var ve yine olacak...
Ellerinde bayrakları, başlarında örtüleri ile göğüslerine şehit resmi takmış yürüdüler, yürüyecekler.
Kimse onların vatan sevgilerini sorgulayamaz.
Onlar bütün zamanlarda bu memleketin onurunu savunmak için çocuklarının canından vaz geçtiler.
Bebeklerinin kundağına mermi bağlamayı tercih ettiler.
Onların vatan sevgisini sorgulamak, insaf duygusunu kaybetmedikçe, hiç kimsenin haddi olmamalıdır.
Hallacı Mansur'u atılan taşlar değil, bir gül yaralamış.
Bu ülke insanını da bu sorumsuz sözler yaralıyor. Başörtülü kadınlar evlatlarına mı yansınlar, bu kahredici sözlere mi?
Burası da sözün bittiği bir nokta.
yazar : Ahmet TAŞGETİREN
Gösteriler malum, günlerdir sokaklarda teröre karşı "Şehitler ölmez, vatan bölünmez" sloganlarıyla yürüyüşler yapılıyor. Bu yürüyüşlere toplumun her kesiminden insanlar katılıyor.
İki yazar, önce Milliyet'ten Can Dündar, sonra Hürriyet'ten Bekir Coşkun "Bu gösterilerde neden türbanlılar yok" sorusunu sordu.
Bu soru neden sorulur?
Anlamak zor değil.
Mesaj şu:
"Türbanlılar sadece türbana özgürlükle uğraşır. Ülkenin milli sorunlarına karşı duyarsızdırlar."
Bu soruyu, Can Dündar bir hafta kadar önce sormuştu.
Bekir Coşkun bugün soruyor.
Demek sorunun işlevi bitmedi. Türbanlıya vurmak gerekiyor. Bu gösteri ortamında birkaç yara daha alırlarsa, kısa günün karı olur, hesap bu olmalı.
Malum, ben, türban diye tanımlamadım bugüne kadar kadınlarımızın başındaki örtüyü...
O, adıyla sanıyla başörtüsüdür.
Bizim kültürümüzde bu, budur.
Bana göre başörtülü kızlar da, başlarındaki örtüyü bugüne kadar türban diye tanımlamadı.
Belki annelerinden farklı örtündüler ama, sadece biçim farkıydı bu, mahiyet aynıydı.
Kur'an'da örtünme emri vardı, Anadolu kadını da, bugünün okumuş kızı da bunun için başlarını örtmüşlerdi.
Ama birilerinin başörtüsü ile problemi vardı ve buna karşı psikolojik savaş yürütmeleri gerekiyordu.
Üstelik bundan, ülkenin birlik bütünlüğe en çok ihtiyacı bulunduğu, dağlardan ardı arkasına şehit haberlerinin geldiği bir ortamda bile vazgeçecek gibi görünmüyorlardı.
Vur abalıya cinsinden bir öfkeyle "Vur türbanlıya" oluyordu.
Peki ama, gösterilere katılmamak hadisesi neydi?
Nerelerdeydi bu başörtülüler ki gösterilerde bulunmuyorlardı.
Bunu anlamak için aslında azıcık insaf yeterliydi. Şayet gösterilerde başörtülü kadın azsa, onların neden gösterilere katılmadıkları veya nerede oldukları kolayca anlaşılabilirdi.
Onlar neredeler, ben söyleyeyim:
Onlar şu sıralar, ya da çoktan beridir şehit tabutlarına kapanmaktalar.
Bakın şehit tabutlarına...
Orada tabutu okşayan anneler vardır.
Bacılar vardır.
Eşler, nişanlılar vardır.
Hala, teyze, nine vardır.
Hepsinin başları örtülüdür.
Siz ister türban deyin ister başörtüsü, başları örtülü onların...
Askerden şehit urbası ile dönen yavrularının fotoğrafına sarılmışlardır.
Göz yaşlarını bile akıtamamaktadırlar.
Gösteri olur diye...
Her şeyi içlerinde, kalplerinde yaşamaktadırlar.
Yangın kalplerindedir.
Acı kalplerindedir.
Öfke de kalplerindedir.
Gösteri yapıp slogan atmak...
İşte bunu beceremezler...
"Gösterilerde türbanlılar neden yok?" muş!
Kaç zamandır tersinden bir hadise yaşanıyor Türkiye'de...
Bir gün kalkıp yazdınız mı?
"Neden hep başörtülüler vardır bu tabutların başında" diye?
Bir gün kalkıp yazdınız mı?
"Bu şehit naaşları üzerine kapanan kadınların başındaki örtü, üniversite kapısında neden hala yasak" diye?
Bir gün kalkıp sordunuz mu?
"Başörtülü kadın, sadece şehit naaşları başında mı gerekli" diye?
Bir gün kalkıp sordunuz mu?
"Bu şehit mezarlarının taşlarını hep başörtülü anneler mi okşayacak" diye?
Bunlar psikolojik savaş sloganları içinde yer almıyor değil mi?
Ben söyleyeyim:
Gösterilerde başörtülü kadın neden yok?
Çünkü onlar, şehit naaşı başından kalktıktan sonra tarlaya çapa çapalamaya giderler, ya da üç kuruş yevmiye ile fındık toplamaya, ahırda hayvanların altını temizlemeye, inek sağmaya, hayat mücadelesine giderler yani...
Çocuklarının acısını yüreklerinde saklaya saklaya hayat mücadelesine devam ederler...
Ben başka bir sebep söyleyeyim, sokak gösterilerinde neden başörtülü kadın yok?
Çünkü biçildi onlar yıllardan bu yana.
Hep onları azaltmak için uğraşılmadı mı bu memlekette? Hep onlar çoğalıyor diye tehdit değerlendirmeleri yapılmadı mı? Yıllarca üniversite kapılarında copladığımız insanları şimdi hangi yüzle "Sokakta neden yoksunuz" diye sorgulayabiliyoruz?
Hem suçlu, hem güçlü diye buna derler...
Şunu da söylemeliyim:
Sokak gösterilerinde gene de başörtülüler vardı, var ve yine olacak...
Ellerinde bayrakları, başlarında örtüleri ile göğüslerine şehit resmi takmış yürüdüler, yürüyecekler.
Kimse onların vatan sevgilerini sorgulayamaz.
Onlar bütün zamanlarda bu memleketin onurunu savunmak için çocuklarının canından vaz geçtiler.
Bebeklerinin kundağına mermi bağlamayı tercih ettiler.
Onların vatan sevgisini sorgulamak, insaf duygusunu kaybetmedikçe, hiç kimsenin haddi olmamalıdır.
Hallacı Mansur'u atılan taşlar değil, bir gül yaralamış.
Bu ülke insanını da bu sorumsuz sözler yaralıyor. Başörtülü kadınlar evlatlarına mı yansınlar, bu kahredici sözlere mi?
Burası da sözün bittiği bir nokta.
yazar : Ahmet TAŞGETİREN