Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Görgüsüz Toplum (1 Kullanıcı)

kalbin zümrüt tepesi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Ocak 2007
Mesajlar
395
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44




Görgüsüz Toplum

Mehmet Şevket Eygi

18.10.2007


MERZİFON'dan İstanbul'a göç etmiş, o estetik ve güzel ihramı bırakmış, Mahmut Paşa veya Unkapanı'ndan bir pardösü almış, Sultanhamamı'ndan rengârenk bir eşarp ve sözde İstanbullu olmuş.

İstanbul'da büyük ve derin bir kültür yozlaşması görülüyor. Tabiî görene...

Şu anda Avrupaî kıyafette, giyim kuşamda başarılı olduğumuz söylenemez. Ev mimarîmiz, ev dekorasyonumuz, yeme içmemiz artık ne millî, ne de Avrupaî.

Görgü konusunda da büyük bir kriz içindeyiz. Tramvayda veya otobüste 20 yaşında dinç bir genç sereserpe oturmuş, seksen yaşındaki ihtiyar ayakta sarsıla sarsıla yolculuk ediyor. Bu bir görgü, nezaket, medeniyet, insanlık iflası tablosudur.

Sokak kültürü de bitmiş. Şu karıya bakınız: Çalkalaya çalkalaya yürürken gayet şuh ve cilveli bir eda ile cep telefonu ile konuşuyor. Sorsanız kendisine uygar, çağdaş, açık fikirli bir karıyım der. Ne günlere kaldık!

Kendilerini tesettürlü sanan bazıları ondan görgülü ve terbiyeli değil. Yazın ve bilhassa Ramazanda Sultanahmet meydanında ne başörtülüler gördüm. Daracık yırtmaçlı bir etek, göğüslerini gösteren bir tişört veya bluz, takıp takıştırmış, sürüp sürüştürmüş salına salına yürüyor. Böylelerinin tesettürüne çok gülünür.

Bu yaz çarşaflı ve sakallı genç bir çift gördüm. Elele tutuşmuşlardı ve herkesin arasında öyle yürüyorlardı. Üstelik parmaklarını birbirine kenetlemişlerdi. Bunlar da kendilerini dindar sanıyor. Zehi gaflet!

Bir halk lokantasında yemek yiyorum. Masa boş. Biri geliyor ve oturuyor. Ne izninizle diyor, ne de afiyet olsun...

Büyük bir markette, annesinin yanındaki küçük çocuk el sürülmemesi gereken yiyecekleri elliyor, çiçek standındaki çiçekleri kopartıyor.

Otoyolda gidiyorsunuz, canavarın biri, bir iki metre kazanmak için çılgınca sürüşler yapıyor.

Bir yerde kuyruk var. Terbiyesiz, görgüsüz, bayağı, alçak, rezil, şerefsiz biri kurnazlık yapıp başa geçmek istiyor.

Görmemiş türedinin biri arkadaşını mütevazı arabasından dolayı azarlıyor:

- Yahu Kazım, bırak artık şu arabayı da şöyle lüks ve gösterişli bir şey al. Bu araba sana yakışmıyor...

- Başka bir görmemiş, evvelki akşam gittiği lüks lokantada yediği pahalı yemekleri bir bir sayıyor. Herifin midesi manda işkembesi gibiymiş. Bunca yemek insan midesine sığmazki.

Tramvayda herkesin arasında bir kızla bir delikanlı sarılıp öpüşüyor. Bunların köpek kadar hayası, terbiyesi yok. Söylesen saldırırlar. Lâ havle deyip ilk durakta iniyorum.

Çay taze mi diye soruyorum. Tabiî taze cevabını veriyorlar. Bir çay diyorum, geliyor, Çapanoğlunun abdest suyu gibi, berbat mı berbat. Be adamlar, taze çay yoksa kahve içerdim, niçin beni aldattınız?

Küçük semt pazarına gidiyorum. Alışveriş yaptığım her esnaf "Bereket versin" diyor. Burada durum o kadar bozuk değil.

Geçenlerde lüks bir kafeye gittim. Garsonların nezaket ve kibarlığına hayran kaldım. Kafeyi Kanadalı bir hanım işletiyor.

Ezan okununca bir camiye girmek istiyorum. Kapıdaki kaba biri "Ayakkabılarını poşete koy..." diye sert bir şekilde emir ediyor. Camiye girmiyorum, ayakkabılarımı tekrar giyip gidiyorum.

Çarşıkapı'daki yeraltı geçidinin yanındaki camide eskiden kalma zerenduz bir levha vardı. Son gittiğimde onun yerini boş gördüm. Çalınmış. Kime ne...

Ayvansaray'da Hazret-i Cabir Camii'nde Çarşambalı Arif Efendi'nin gerçekten nefis bir levhası vardı. O da çalındı, geçenlerde 25 bin liraya müzayedede satılmış. Çalan, bilerek alan, satan, göz yuman... hepsi ateşte yansın.

Artık İstanbul'u terk etmek zamanı geldi. Yaşlılık günlerimi bu şehirde geçirmek çok zor olacak.

Bir ayağım yine İstanbul'da kalmak üzere en fazla iki-üç saat uzaklıkta küçük bir yere taşınmak istiyorum. Gürültüsüz, patırtısız, trafiksiz, koşuşturmasız sakin bir yer.

Eskiden kalma iki katlı bir ev, küçük bir bahçe. Zaten ben kalabalıktan hoşlanmam. Böyle bir yer bulabilir miyim acaba?

Gecenin Köründe Marşlar Çalar mı?

GECENİN köründe fecr-i kâzipten önce marşlar çalınmaya, sert bir üslupla demeçler okunmaya başlar mı? Laiklik tehlikedeydi, vatan elden gidiyordu, demokratik yollarla işbaşına gelmiş iktidar ihanet ediyordu... İdareye el konulmuştur... Sonra yine hamasî marşlar.

Bazı büyük gazeteler pabuç gibi manşetler atarlar, laikliğin nasıl kurtarıldığını heyecanla anlatırlar.

Laikliğe muhalif olanlar toplanmaya başlar. Hapishaneler, kamplar dolar. Yurtta sulh, cihanda sulh...

Açlar iş ve ekmek istiyoruz diye bağırıyor. Laiklik onları doyurmuyor. Ekmek istiyorlar, sıcak yemek istiyorlar, tatlı ve meyve istiyorlar.

Şu gencin haline bakınız, üniversiteyi bitireli üç sene olmuş, doğru dürüst bir iş bulamamış. "Hangi iş olsa yaparım" diye ilan vermiş, bir cevap alamamış. Onun gibi yüz binlerce, milyonlarca işsiz var. Onlar iş istiyor, aş istiyor; edebiyatla, ideolojiyle karınları doymuyor onların.

Masonluk için çalışmak, ülkenin masonik prensiplere göre idare edilmesini istemek suç değil de, niçin İslâm için çalışmak suç?

Sabataycılar devleti ele geçirmişler, bu suç olmuyor. Çoğunluktaki Müslümanlar ele geçirmek isteyince niçin suç oluyor? Anlamak zor.

Katolik rahibe başını örtünce suç olmuyor da, Müslüman kadın örtünce niçin suç oluyor? Dindarlar, niçin dinsizler kadar eşit değil?

Evet anladık eşitlik var, var ama niçin bazıları ve birileri Müslümanlardan daha eşit? Müslüman iki ateş arasında kalmış. Dinsizlerin isteği üzere Darvinizme inansa mürted olacak, kafir olacak, ebedî mutluluğunu yitirecek. Darvinizme inanmasa, yaratılış inancına sahip olsa bu sefer dinsizler ağır baskılar yapıyor, tehdit ediyor.

Darvinizm ilmî bir gerçek mi? Kesinlikle değil. İsbat edilmemiş, çürütülmüş zırva bir teori.

Yolları, ideolojileri, ilkeleri bu kadar doğru ve kurtarıcı ise niçin siyasî bir parti kurup demokratik yollardan iktidar olmayı denemiyorlar? Yüzde bir bile oy alamazlar mı?..

Dinsizler niçin hiç durmadan dinden bahs ediyor? Madem ki dinsizler, dinsizlikten bahs etsinler.

Kadınların başlarını örttükleri Malezya'nın millî geliri nasıl oluyor da Türkiye'nin bir buçuk misli fazladır. Başörtüsü gericilikse, gelirin de geri olması gerekmez mi?

Yeni Türk nesilleri, dedelerinin Türkçe mezar taşlarını niçin okuyamıyor?

Okullardan din dersleri kaldırılsın diyorlar. Eyvallah... Lakin Müslümanlara, çocuklarına din dersi verme iznini ve imkanını niçin vermek istemiyorlar?

Menemen Kubilay diyorlar. Niçin İskilipli Atıf Efendi demiyorlar?

Sivas Madımak oteli deyip duruyorlar. Niçin Başbağlar köyündeki katliamdan bahs etmiyorlar?

Onların canları can da, Müslümanlarınki patlıcan mı?


 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt