Hakk yolu yolcusunun ilk adımı olan vericilik… Vermek; almanın tersi… Nefse zor gelen davranış… Alışkanlıkları terk etmek… Salik (yolcu) olmanın ilk şartlarından biridir.
“İyilik, yüzlerinizi doğu ve bati tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah’ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İste doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Muttakiler ancak onlardır!” Bakara 177
Ayet-i Kerime; Kur’an-ı kerimin özeti olarak bilinir. İyiliğin aslında iman etmekle başladığı, iman etmenin hazzı ile devam edilmesi gereken salih amellerin ne olduğunu anlatan, güçlü ayetlerden biridir.
İyilik yolunda hareket edebilmek için önce iyilik kavramının ne olduğunu bilmek gerekiyor. Yaratandan dolayı yaratılana karşı yapılan her eylem, tefekkürde Allah olması sebebi ile iyilik olarak algılanır. Düşüncede Allah olması; fiiliyata geçirilen her eylemde, Allah’ın emirlerine riayet ederken yasaklarından da uzak durmak, Hakk ilmi ne kadar iştigal ettiğimizin aynasıdır, o aynaya baktığımızda rahatsızlık duymamak için yani diğer bir deyiş ile tefekkür deki rehberin olması gereken Kur’an-ı Kerimi iyi bilmek… O’nu anlamak… O’nun ile yaşamak… Bizi hatadan alıkoyacak tek kurtarıcıdır.
Hakk’ın rızasına mazhar olabilmek; güçlü imanın getirdiği teslimiyet ile mümkün. Teslimiyet’te esas olan; ancak Allah’a kul olmaktır.
Kul olmada esas olan kural, Hakk ilmi’nin kulda tezahürü ile birlikte kemale erip, tekâmül etmesi yani her hareketi… Her ameli… Salih kılmak ve bu davranış biçimini rutin olmaktan öte, Allah’ın rızasına adamak ve devamlı O’na tefekkürde olmak, kulluğun esaslarındandır.
Kul olmanın amacı; Allah’ın kurduğu nizam da, Allah ile buluşmak… O’na yar olmak… Yoklukta ki var olan yönünü görmek… İnanan ve inanmayan her yarattığına rahmet ettiğini görüp, karşılıksız vermenin ne demek olduğunu vakıf olmakla, kulun kuldan esirgeyeceği hiçbir şeyin olmadığını fark etmektir.
Kulluğunu idrak eden salik, benlik ve egolarından kurtulmuştur, onun için var olan sadece Allah’tır… Masivayı terk etmiş zikirde olduğu sadece Allah’tır… O bilir ki istediğinde veren sadece Allah’tır… O bilir ki istediğinde alan sadece Allah’tır…
Karşıdan gelen negatiflerin kendi için sınama olduğunu bilir, kısas ruhsatı olduğu halde uygulamaz, o bilir ki gelen Hakk’tandır, kısas uygulanır ise Hakk’ın takdirine razı olmama olduğunu bilir.
Ele geçenin Allah’ın rahmeti olduğunu idrak eden kul, rahmeti paylaşmada vasıta olduğunu bilir, kul hiç olduğunu fark etmiştir, varlığının yegâne sebebi Hakk’tır.
Hakk’ın karşısında hiçlikten öteye geçilemeyen bir durumda gönülde O’nundur.
Gönülde Hakk ile vuslat; sıfatların tecelligâhı olmaktır, O’nun dili ile söylemek… O’nun gözü ile görmek… O’nun eli ile vermek… Kulun kendini Allah’a teslim ettiği andır.
ALLAH C.C. CÜMLEMİZİ KUL OLMAYA NASİP EYLESİN!
“İyilik, yüzlerinizi doğu ve bati tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah’ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İste doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Muttakiler ancak onlardır!” Bakara 177
Ayet-i Kerime; Kur’an-ı kerimin özeti olarak bilinir. İyiliğin aslında iman etmekle başladığı, iman etmenin hazzı ile devam edilmesi gereken salih amellerin ne olduğunu anlatan, güçlü ayetlerden biridir.
İyilik yolunda hareket edebilmek için önce iyilik kavramının ne olduğunu bilmek gerekiyor. Yaratandan dolayı yaratılana karşı yapılan her eylem, tefekkürde Allah olması sebebi ile iyilik olarak algılanır. Düşüncede Allah olması; fiiliyata geçirilen her eylemde, Allah’ın emirlerine riayet ederken yasaklarından da uzak durmak, Hakk ilmi ne kadar iştigal ettiğimizin aynasıdır, o aynaya baktığımızda rahatsızlık duymamak için yani diğer bir deyiş ile tefekkür deki rehberin olması gereken Kur’an-ı Kerimi iyi bilmek… O’nu anlamak… O’nun ile yaşamak… Bizi hatadan alıkoyacak tek kurtarıcıdır.
Hakk’ın rızasına mazhar olabilmek; güçlü imanın getirdiği teslimiyet ile mümkün. Teslimiyet’te esas olan; ancak Allah’a kul olmaktır.
Kul olmada esas olan kural, Hakk ilmi’nin kulda tezahürü ile birlikte kemale erip, tekâmül etmesi yani her hareketi… Her ameli… Salih kılmak ve bu davranış biçimini rutin olmaktan öte, Allah’ın rızasına adamak ve devamlı O’na tefekkürde olmak, kulluğun esaslarındandır.
Kul olmanın amacı; Allah’ın kurduğu nizam da, Allah ile buluşmak… O’na yar olmak… Yoklukta ki var olan yönünü görmek… İnanan ve inanmayan her yarattığına rahmet ettiğini görüp, karşılıksız vermenin ne demek olduğunu vakıf olmakla, kulun kuldan esirgeyeceği hiçbir şeyin olmadığını fark etmektir.
Kulluğunu idrak eden salik, benlik ve egolarından kurtulmuştur, onun için var olan sadece Allah’tır… Masivayı terk etmiş zikirde olduğu sadece Allah’tır… O bilir ki istediğinde veren sadece Allah’tır… O bilir ki istediğinde alan sadece Allah’tır…
Karşıdan gelen negatiflerin kendi için sınama olduğunu bilir, kısas ruhsatı olduğu halde uygulamaz, o bilir ki gelen Hakk’tandır, kısas uygulanır ise Hakk’ın takdirine razı olmama olduğunu bilir.
Ele geçenin Allah’ın rahmeti olduğunu idrak eden kul, rahmeti paylaşmada vasıta olduğunu bilir, kul hiç olduğunu fark etmiştir, varlığının yegâne sebebi Hakk’tır.
Hakk’ın karşısında hiçlikten öteye geçilemeyen bir durumda gönülde O’nundur.
Gönülde Hakk ile vuslat; sıfatların tecelligâhı olmaktır, O’nun dili ile söylemek… O’nun gözü ile görmek… O’nun eli ile vermek… Kulun kendini Allah’a teslim ettiği andır.
ALLAH C.C. CÜMLEMİZİ KUL OLMAYA NASİP EYLESİN!