by-cansuyu
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 19 Ocak 2007
- Mesajlar
- 160
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
Mehmet şevket eygi
MİLLİ GAZETE
Kur’ân’ı Tefsire YeltenenBid’atçi Şeytanlar
ALLAH, Kur’ân-ı Kerim’i Peygambere vahyetmiştir. Kutsal Kitabın en doğru yorumunu Peygamber yapmıştır.
1. Kur’ân’ı yaşayarak yapmıştır.
2. Hadis-i şeriflerde açıklayarak yapmıştır.
3. Sünnetiyle yapmıştır.
Peygamberin vefatından sonra Ashabın müctehidleri, fakihleri, müfessirleri O’nun yolundan yürümüşlerdir.
Ashaptan sonra Tâbiin, Tâbiî’nden sonra Tebe-i Tâbiîn... Selef-i Sâlihin Kur’ân’ı tefsir etmekte, yorumlamakta Peygamberin izinden gitmişlerdir.
Sonra her asırda gelen âmil, takvalı, derin din âlimleri, müfessirin-i kiram hazeratı bu yolda hizmet vermişlerdir.
Günümüze kadar...
Zamanımızda birtakım adamlar çıktı, 1400 yıllık Kur’ân tefsiri birikimini ceffelkalem reddediyorlar, önceki Müslümanlar Kur’ân’ı hakkıyla anlayamadılar, biz anladık, onları bırakın bize tâbi olun diyorlar. Bu yeni yetme müfessirler, Peygamber hadislerini ve Sünneti Kur’ân’ın yorumlanmasında esas kabul etmiyorlar. Esas olan onların kendi şahşi görüşleri, re’yleri, yorumlarıdır.
İslâm dininde asıl olan nakildir, yani vahiydir. Bu nakli ve vahyi anlamak için elbette akıl lazımdır. Akıl olmadan din anlaşılamaz, lakin bu demek değildir ki, asıl esastır, nakil/vahiy ikinci plandadır.
İslâm medreseleri kapatılıp icazetli ulema yetişmesi engellendiği için meydanı boş bulan birtakım heveskârlar kendilerini din âlimi, müfessir, İslâm mütefekkiri olarak gösteriyor.
Adamcağız mühendis, çat pat Arapça da biliyor, din âlimliğine soyunuyor.
Arapça hiç bilmeyen öyleleri var ki, Türkçe Kur’ân tercümelerinden yararlanarak ictihad yapıyor. Müctehidin böylesi...
Öyle Müslüman gazete yazarları var ki, dini konularda mutlak müctehidmiş gibi ahkâm kesiyor.
Din konusunda sözün ayağa düşmesi, her kafadan ayrı bir ses çıkması ümmet için gerçekten felaket derecesinde bir kötülüktür.
Bu kötülükten kurtulmak için dinde taklit ve gelenek yolundan ayrılmamalıdır. Yeni yetme müctehidler taklid kelimesini duyunca küplere biniyor ve “Eski cahiliyye müşrikleri de babalarının dinini taklit ediyordu” diyorlar. Ehl-i Sünnet büyüklerini taklit eden Sünnî geleneğe bağlı olan Müslümanları müşriklerle kıyas etmek büyük bir hezeyan ve küstahlıktır. Biz Kitap ve Sünnet Müslümanları Resulullah Efendimizi, Ashabını, Ehl-i Beytini, Tabiînini, Selef-i Salihînini ve ondört asırdır gelip geçen rabbanî âlimleri ve din imamlarını taklit ediyoruz.
Kur’ân’ı kendi kafasına, heva ve hevesine, re’yine göre yorumlamak dehşetli ve tahripkâr bir bidattir.
Kur’ân’ı, hadisler ve sünnet olmadan doğru şekilde yorumlamak mümkün değildir.
Sevgili Müslümanlar! Kur’ân Allah tarafından korunan bir Kitaptır, onun en doğru yorumunu Peygamber Efendimizin halifeleri, vârisleri ve vekilleri olan ‘âmil, muttaki, sâlih, zâhid müfessirler yapmıştır. Böyle mübarek zevatın yorum ve açıklamalarını bırakıp da bidatçi şeytanların hile, mekir, iğva ve desiselerine kapılmayalım, tuzaklarına düşmeyelim.
MİLLİ GAZETE
Kur’ân’ı Tefsire YeltenenBid’atçi Şeytanlar
ALLAH, Kur’ân-ı Kerim’i Peygambere vahyetmiştir. Kutsal Kitabın en doğru yorumunu Peygamber yapmıştır.
1. Kur’ân’ı yaşayarak yapmıştır.
2. Hadis-i şeriflerde açıklayarak yapmıştır.
3. Sünnetiyle yapmıştır.
Peygamberin vefatından sonra Ashabın müctehidleri, fakihleri, müfessirleri O’nun yolundan yürümüşlerdir.
Ashaptan sonra Tâbiin, Tâbiî’nden sonra Tebe-i Tâbiîn... Selef-i Sâlihin Kur’ân’ı tefsir etmekte, yorumlamakta Peygamberin izinden gitmişlerdir.
Sonra her asırda gelen âmil, takvalı, derin din âlimleri, müfessirin-i kiram hazeratı bu yolda hizmet vermişlerdir.
Günümüze kadar...
Zamanımızda birtakım adamlar çıktı, 1400 yıllık Kur’ân tefsiri birikimini ceffelkalem reddediyorlar, önceki Müslümanlar Kur’ân’ı hakkıyla anlayamadılar, biz anladık, onları bırakın bize tâbi olun diyorlar. Bu yeni yetme müfessirler, Peygamber hadislerini ve Sünneti Kur’ân’ın yorumlanmasında esas kabul etmiyorlar. Esas olan onların kendi şahşi görüşleri, re’yleri, yorumlarıdır.
İslâm dininde asıl olan nakildir, yani vahiydir. Bu nakli ve vahyi anlamak için elbette akıl lazımdır. Akıl olmadan din anlaşılamaz, lakin bu demek değildir ki, asıl esastır, nakil/vahiy ikinci plandadır.
İslâm medreseleri kapatılıp icazetli ulema yetişmesi engellendiği için meydanı boş bulan birtakım heveskârlar kendilerini din âlimi, müfessir, İslâm mütefekkiri olarak gösteriyor.
Adamcağız mühendis, çat pat Arapça da biliyor, din âlimliğine soyunuyor.
Arapça hiç bilmeyen öyleleri var ki, Türkçe Kur’ân tercümelerinden yararlanarak ictihad yapıyor. Müctehidin böylesi...
Öyle Müslüman gazete yazarları var ki, dini konularda mutlak müctehidmiş gibi ahkâm kesiyor.
Din konusunda sözün ayağa düşmesi, her kafadan ayrı bir ses çıkması ümmet için gerçekten felaket derecesinde bir kötülüktür.
Bu kötülükten kurtulmak için dinde taklit ve gelenek yolundan ayrılmamalıdır. Yeni yetme müctehidler taklid kelimesini duyunca küplere biniyor ve “Eski cahiliyye müşrikleri de babalarının dinini taklit ediyordu” diyorlar. Ehl-i Sünnet büyüklerini taklit eden Sünnî geleneğe bağlı olan Müslümanları müşriklerle kıyas etmek büyük bir hezeyan ve küstahlıktır. Biz Kitap ve Sünnet Müslümanları Resulullah Efendimizi, Ashabını, Ehl-i Beytini, Tabiînini, Selef-i Salihînini ve ondört asırdır gelip geçen rabbanî âlimleri ve din imamlarını taklit ediyoruz.
Kur’ân’ı kendi kafasına, heva ve hevesine, re’yine göre yorumlamak dehşetli ve tahripkâr bir bidattir.
Kur’ân’ı, hadisler ve sünnet olmadan doğru şekilde yorumlamak mümkün değildir.
Sevgili Müslümanlar! Kur’ân Allah tarafından korunan bir Kitaptır, onun en doğru yorumunu Peygamber Efendimizin halifeleri, vârisleri ve vekilleri olan ‘âmil, muttaki, sâlih, zâhid müfessirler yapmıştır. Böyle mübarek zevatın yorum ve açıklamalarını bırakıp da bidatçi şeytanların hile, mekir, iğva ve desiselerine kapılmayalım, tuzaklarına düşmeyelim.