Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

gıybettt !!! (1 Kullanıcı)

yakamoz94

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 May 2012
Mesajlar
76
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
PEYGAMBER ALEYHİSSELAM ve sahabeleri bir gaza yolundaydılar. Sahabelerden bazıları acıkmıştı. İçlerinden Selman-ı Farisî’yi, kendisinden yiyecek birşeyler istemek üzere, Allah’ın Resulû’nun huzuruna gönderdiler. O, arkadaşlarının istekleri üzere, Peygamber Aleyhisselam’ın yanına doğru yola çıktı. Geride kalanlardan bazıları, onun arkasından konuşmaya başladılar:
“Bu, ağzına kadar suyla dolu bir kuyunun başına varsa, o kuyunun suyunu kurutur da, eli boş döner!”

Arkasından söylenenlerden habersiz olan Selman, Peygamber Aleyhisselam’ın yanına vardığında, arkadaşlarının isteklerini iletti. Peygamber Aleyhisselam ise, ona hiç beklemediği bir cevap verdi:

“Git arkadaşlarına söyle, onlar yemeklerini yediler.”

Bu cevaba çok şaşıran Selman, arkadaşlarının nasıl olup da kendisinin gidişinin ardından yiyecek bulduklarının merakı içinde, onların yanına döndü ve sordu:

“Siz yiyecek bulmuş ve yemişsiniz!”

“Hayır!” dediler. “Biz ağzımıza koyacak bir lokma olsun, bulmuş değiliz!”

Arkadaşlarının bu cevabı üzerine hayreti ve şaşkınlığı daha da artan Selman, işin aslını öğrenmek üzere tekrar Peygamber Aleyhisselam’ın huzuruna döndü ve işin aslını O’ndan sordu.

Peygamber Aleyhisselam, kendisine şöyle cevap verdi:

“Onlara söyle! Sen buraya gelirken arkandan konuşup, gıybetini edip, senin etini yediler. Bu onlara yeter! Daha ne yemek istiyorlar?”
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Birkaç kişi bir araya geldiğinde dedikodu yapmak en yaygın alışkanlıklardan biridir. Dedikodunun en kötü şekilleri ise başkasının kötü yönlerini çekiştirmek ve özel hayatla ilgili gizlilikleri deşifre etmektir. Aslında dedikodu o kadar hayatımıza girmiş durumdadır ki, kişisel boyutu aşmış artık bir sektör oluşturmuştur. Örneğin birçok kanalda yayınlanan dedikodu programları ve haftalık dergiler insanların özel hayatlarıyla ilgili gizlilikleri gözler önüne sermekte adeta yarışmaktadırlar.Oysa hemen herkesin günlük hayatının doğal akışı içinde kimbilir kaç defa büyük zevkle yapıtığı insanların özelini araştırmak Allah tarafından yasaklanmış bir harekettir.
Ey iman edenler! Zandan çok sakının! Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Sinsi casuslar gibi ayıp aramayın! Gıybet ederek biriniz ötekini arkasından çekiştirmesin! Sizden biri, ölmüş kardeşinin etini yemek ister mi? Bakın bundan iğrendiniz.
Hucurat Suresi, 12
Ayet aslında tam da bugün yapılan olayları eleştirmekte, kesin olarak bilmeden konuşmayı yasaklamakta, insanlara birbirlerinin açıklarını araştırmamasını öğütlemektedir. Kesin bilmeden konuşmanın ötesinde Kuran Müslümanlara birbirlerinin kabahatlerini ortaya çıkartmaya çalışmamalarını söylemektedir. Yani iyi bir müslüman çevresinde hafiye gibi açık aramamalı hatta bulduğu açıkları bile örtmeye çalışmalı ve karşısındakinin utanacağı şeyleri etrafa yaymamalıdır. “Arkadan kötülemek” anlamındaki dedikodu Allah katında o kadar kötü bir şeydir ki ayet bu eylemi “kardeşinin ölü etini yemeğe” benzetmekte ve aslında bunun ne kadar tiksindirici bir olay olduğuna da dikkat çekmektedir.Biz biz olalım, konuşurken daha dikkatli olalım, baktık ki farkında olmadan gıybet yapmaya yapmaya başladık birbirimiz uyaralım. Unutmayalım ki “ölü etini yemek” isteyeceğimiz en son şeylerden biridir. Bir olayın çok yapılması, artık hayatın bir parçası olması onun günahlığını ortadan kaldırmamaktadır. Çoğunluğa uymak kimi zaman insanı içinden çıkılmaz belalara sürükleyebilir.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Bazı şeyler için zaman bulamayan pek çok insanın dedikodu için mutlaka zamanı vardır. Çay-kahve saatleri, telefon görüşmeleri, yolda karşılaşıldığında ayaküstü sohbetler hep dedikodu nedeniyle uzun sürer. Öyle ki vedalaşıp evin kapısından çıkıldıktan sonra bile kapı önünde dakikalarca devam eder.İlginç olan; insanların büyük çoğunluğunun dedikodudan haz almasıdır. Ortamda, dedikodudan hoşlanmadığını, yapılmasını istemediğini söyleyen insan bile bir süre sonra kendisini birilerinin hakkında anlatılanları zevkle dinlerken, hatta birilerini çekiştirirken bulabilir.Allah insanlara dedikoduyu yasaklar. Kur’an’da gıybet olarak geçen dedikodu, Allah Katında beğenilmeyen çirkin bir davranıştır. İnsanları arkalarından çekiştirenler kimi zaman kendilerini mazur göstermek için, söylediklerinin gerçek olduğunu iddia ederler. Böyle de olsa, yapılan yanlıştır. Söyledikleri gerçek değil yalansa bu kez de yaptığı iftira atmaktır ki bu da günahtır. Allah, gıybeti “ölü kardeşinin etini yemek” olarak tanımlar ve “işte bundan tiksindiniz” buyurur.Kur’an “Arkadan çekiştirip duran, kaş göz hareketleriyle alay eden her kişinin vay haline.” (Hümeze Suresi, 1) ayetiyle bu çirkin davranışlara karşı insanları uyarır. Samimi inananlar gıybetin ne denli kötü bir karşılığı olduğunun bilincinde, birbirlerinin arkasından konuşup haklarında dedikodu yapmazlar. Hatalarını yüzlerine söyler, öğüt verir, uyarırlar. Gerçek dostluk budur; dünyada ve ahirette insana yarar sağlayacak şekilde davranmaktır.Toplumda hafife alınsa da dedikodu, özellikle sonuçları açısından gerçekte çok önemli bir konu. İnsanların birbirlerine kin duymaları, aralarının açılması gibi istenmeyen durumlara sebep olan bir davranış. İnsanlar arasına düşmanlık sokar, nefret ve öfkeyi tetikler.Kimi zaman çok ufak da olsa bir konunun, yayılarak içinden çıkılamaz büyük sorunlara, tartışma ve kavgaya dönüştüğünü görürüz. Dedikodu yüzünden boşanan çiftlere, ortaklıklarını bitiren insanlara ve hatta cinayetlere bile şahit olmak mümkün.Gıybet şeytanidir; çoğu kimsede kendi aklını üstün görme, aklını beğenme özelliğinden kaynaklanır. Bu yüzden insana nefsani bir haz verir. Şeytan bu şekilde ele geçirdiği kişiyi belalarla dolu yoluna yöneltir, bataklığına sürükler.İnsanı bir virüs gibi içten içe kemirir dedikodu. Yapıldığı ortamlardan uzak durmak ve yapanlara uyarıda bulunmak gerekir. “İnsanlar ne der?”, “yapmayın dersem ayıp olur” gibi düşünceler anlamsızdır. Önemli olan, davranışlarımızdan Allah’ın razı olup olmamasıdır. İnanan insanların sohbet ortamında dedikodu yapılmaz Allah anılır. Bu da insana müthiş güç kazandırır. Kur’an ahlakını yaşamaya çalışan, Allah sevgisini ve korkusunu samimiyetle içinde taşıyan insanların bu virüse karşı bağışıklıkları vardır, dedikodu hastalığına yakalanmazlar.
 

Sedaa_*

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 May 2012
Mesajlar
2,150
Tepki puanı
6
Puanları
0
Yaş
24
Ne kadar güzel bir paylaşım,

Allah'ın laneti gıybet edenlerin üzerine olsun! :)
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Allah, Kuran’da inananlar için çeşitli kurallar belirtmiş; şunları yapın, bunları yapmayın demiştir. Bunu yaparken belli günahların büyüklüğünün altını çizse de çoğu günah için bir ayrıma gitmemiş, hiyerarşi belirlememiştir. Kuran’da günahların hiyerarşisi ile ilgili verilebilecek nadir örneklerden birisi şirktir. Allah kendisine eş koşmayı diğer tüm günahlardan ayrı tutmuştur:

Allah, kendisine ortak koşulmasını affetmez ama bunun dışında kalanı/bundan az olanı dilediği kişi için affeder. Allah’a şirk koşan, dönüşü olmayan bir sapıklığa dalıp gitmiştir.
(4 Nisa Suresi- 116)


Bununla beraber bir mümin için Allah’ın tüm emirleri, yasakları ve hatta tavsiyeleri son derece önemli olmalıdır. Bizi yaratan, bunca nimeti önümüze seren, bizi hayatımız boyunca koruyan Allah’ın bize söyledikleri geri kalan her şeyden daha değerli olmalıdır kuşkusuz.
Ancak pratiğe bakıldığında sanki Müslümanlar bazı yasakları Allah böyle bir ifade kullanmasa da diğerlerinden fazla önemsiyorlar. Asla faiz almayan, bir tatlıya konan iki damla içkiden sakınmak için o tatlıyı yemeyen, kılık kıyafetinde Allah’ın sınırlarını titizlikle gözetmeye çalışan insanların kolaylıkla gıybet edebildiklerini (insanları arkalarından çekiştirebildiklerini) görüyorum. Peki gıybet bu yukarıda saydıklarıma göre daha az mı yasaklanmış ya da bunun daha hafif bir günah olduğuna dair bir bilgi mi var elimizde? Hayır, aksine Allah bu konu ile ilgili öyle bir ifade kullanıyor ki insanın tüyleri diken diken oluyor; gıybet “ölü kardeşinin etini yemek gibidir” diyor.

Ey iman edenler! Zandan çok sakının! Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Sinsi casuslar gibi ayıp aramayın! Gıybet ederek biriniz ötekini arkasından çekiştirmesin! Sizden biri, ölmüş kardeşinin etini yemek ister mi? Bakın bundan iğrendiniz. Allah’tan sakının! Hiç kuşkusuz, Allah tövbeleri çok kabul eden, rahmeti sonsuz olandır.
(49 Hucurat Suresi -12)


Gördüğünüz gibi ayet son derece açık. Allah bize doğrusunu bilip bilmeden başkaları hakkında konuşmayı, casuslar gibi başkalarının açıklarını, hatalarını aramayı, insanların arkasından konuşup çekiştirmeyi yasaklıyor. Ayetteki ifadeler son derece net. Yüce Rabbimiz bize bunları yapmayın diyor. Açık, net. Yorumlamaya ihtiyaç yok.
Gelin bir de en çok konuşup tartışılan, uyulmaya çalışılan yasakların geçtiği ayetlere bakalım. İfadeler arasında bir farklılık, gıybetten bahsedilen ayetteki ifadede bir hafiflik görebilecek miyiz?

İnananlar, sarhoş edici maddeler, kumar, kutsal taş ve türbeler, şans oyunları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan sakının ki kurtulasınız.
(5 Maide Suresi -90)

Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar. Süslerini/zînetlerini, görünen kısımlar müstesna, açmasınlar. Örtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları yahut babaları yahut kocalarının babaları yahut oğulları yahut kocalarının oğulları yahut kardeşleri yahut kardeşlerinin oğulları yahut kendi kadınları yahut ellerinin altında bulunanlar yahut ihtiyaç içinde olmayan erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar yahut kadınların kaygı duyulacak yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Süslerinden, gizlemiş olduklarının bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, Allah’a topluca tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz!
(24 Nur Suresi -31)


Gördüğümüz gibi tüm ayetlerdeki ifadeler, yasakların bildiriliş biçimi son derece benzer. “Sakının, aramayın, yemeyin, indirsinler, korusunlar, açmasınlar” gibi ifadeler geçiyor hepsinde.
Öyleyse Müslümanların gözünde gıybetin tüm bu yasaklardan farklı, hafif olmasını gerektiren Kuranî bir sebep yok. Belki de dünyevi bir yanılgıya kapılıyoruz biz. Sanki gıybetten sakınmak imkansızmış, yapılamayacak bir şeymiş gibi düşünüyoruz. Bu yanılgının sebebi de alışkanlıklarımız tabi. Öylesine alışmışız ki birkaç kişi bir araya gelince orada olmayanlar ile ilgili konuşmaya. Bilhassa iş yerlerinde ya da kalabalık arkadaş gruplarında durum hep bu. Oysa gıybet ettikten birkaç dakika sonra elimizde ne kalıyor? Gıybet etmemiş olsak ne kaybederiz?
Rabbimiz bizden asla yapılamayacak bir şey istemez, gıybetten uzak durmak da öyle sanıldığı kadar zor değildir aslında. Hem gıybet ile harcadığımız vakitleri çıkarsak, hayırlı konularda konuşmaya, Allah’ın ayetleri ile ilgili paylaşmaya ne kadar da çok vaktimiz kalır değil mi?
Öyleyse gelin çok zor, yapamayız demeyelim. Bugün başlayalım. Elimizden geldiğince, yavaş yavaş. Allah’ın emrini sürekli aklımızda tutarak. Birisi hakkında ağzımızı açtığımızda bu emri hatırlayıp, eğer konuşmuşsak pişmanlık duyarak. Ben inanıyorum. Birkaç haftalık çaba yeter hepimize. Sonra zaten artık alışkanlığımız o olur. Allah’ın emirlerine daha çok uyan, hayırlı sözlere daha çok vakit ayıran kullar oluruz inşallah.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt