Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Gereksiz Çalışmayı Terkedenin Fazileti (1 Kullanıcı)

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
İbadetle meşgul olmak üzere çalışmayı terk eden kimse bazı hallerde daha faziletli görülebilir. Önceki alimler, dünyada zühd sahibi olanı, helal mal kazanarak onu Allah yolunda harcayandan üstün görürlerdi. Hasan el-Basri'ye (ra), biri meslek sahibi, diğeri ibadetle meşgul olan iki adamdan hangisinin daha üstün olduğu sorulmuştu. O, şu cevabı vermiştir: Hayret bir şey! Bu iki adam denk! olabilir mi? İbadetle meşgul olan elbette daha faziletlidir.

Rivayete göre Allah Resulü (sav) de şöyle buyurmuştur: "Vaiz olarak ölüm, servet olarak takva ve iş olarak ibadet yeter". Allah Teala'ya tevekkülle, O'na güvenerek, makamını gözeterek, fakirliğine sabrederek, dünyasından çok ahiretiyle meşgul olarak ve fitneden uzak durmaya çalışarak iş hayatını terk eden kimse, Allah Teala'nın dünyadaki rızkını kefalet altına aldığını, Ahiret işinde de Vekili olduğunu iyi bilir. O, Allah Teala'nın kendisine yüklediği ahiret işiyle meşgul olurken Allah da ona yetecek dünyalığı taahhüt etmiştir.

Tevekkül sahibi bir kul ,dünya işiyle uğraşmadığında onun yerine o işi yapacak biri çıkar. Ama, Allah Teala'nın kendisine yüklediği ahiret işini, ondan başka hiç kimse ifa edemez. Allah Teala onun dünya işine kefil olmuştur. Dolayısıyla o çalışmasa da başka biri Allah Teala'nın dilediği şekilde o kimse için çalışacaktır. İşte Allah Teala'nın kefil olduğu dünya işiyle kuluna yüklediği ahiret işi arasındaki fark budur. Allah Teala, kulun kefil olduğu dünya rızkı hakkında şöyle buyurmuştur: "Nice rol var ki, rızkını taşıyamaz. Onları da sizi de Allah rızıklandırır" (Ankebut/60)

Allah Teala, kulun takdir ettiği ahiret rızkı hakkında ise şöyle buyurmaktadır: "İnfan için ancak çalıştığı vardır". (Necm/39) Tevekkül sahibi, tevhidle derinlik kazandıktan sonra söz konusu dört hususun aslında tek bir şey gibi dizildiğini Ve bir defa da vuku bulduğunu görür: j

Taksim edilmiş bi rızık belli bir zamanda verilir. Bu rızık artmadığı gibi, zamanı asla değişmez. Rızkın, ilahi hükümle belirlenmiş bir sebebi vardır ve bu da bir kitapta yazılıdır. Bu yazı da asla değişikliğe uğramaz. Rızık, Râzık olan Allah Teala'nın lütfunun eseridir. Rızkın ortaya çıkacağı zaman da belirlenmiştir. Allah Teala'nın rızık lütfü, ancak bir ortamda olur. Sebep, rızkı taksim edenin hikmeti gereğince yaratılır. Rızkın eseri ise, rızık verilenin sınırını belirler.

Tevekkül sahibi bu gerçekleri yakinen gördükten sonra, çalışacak ise bir hükümle çalışır, oturduğu zaman da bir ilme dayanarak oturur. Sonuç itibarıyla onun çalışması da oturması da birdir Çünkü o, kendi halinin ilmi dahilinde ondan beklenenin hükmünü ifa etmekte, kendini oturtanın da, çalıştıranın da hükmünü bilmektedir.

Allah Teala, eğer onu başkalarına hizmetten alarak kendi hizmetine hasretti ise, onların muamelelerinden uzaklaştırarak kendi muamelesine çekecektir. Böyle yaptığında da, rızkını kendi dilediği şekilde ve dilediği kimse vasıtasıyla verecektir. Bu kulunu, hadleri çiğnemekten koruyacaktır. O, bu meyanda şöyle buyurmuştur: "Allah Teala'nın kendilerini korumasına karşılık, kendileri de gaybı koruyanlardır'. (Nisa/34)

Allah Teala böyle bir kulunu dost edinmesi sayesinde onu haramlara düşmekten de muhafaza edecektir. Nitekim O, veli kulları hakkındaki bu korumasını haber verirken şöyle buyurmuştur: "O, salihleri dost edinir". (A'raf/196)

Kul, Mabud'u tüm meşguliyetinden dolayı insanlarla ilişki kurmayarak uzlete çektidiğinde ve kullarla ilişkiyi keserek onların Yaratan'ı olan Hakk Teala ile ilişkiye geçtiğinde büyük bir fazilete sahip olur. O, dünyadan çok ahireti düşündüğü için, Allah Resulü'nün (sav) 'ehli kifâyetillah=Allah ile yetinenler olarak haber verdiği kimselere dahil olur.

Bu hususta O'nun şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Bütün tasaları tekbir tasaya çeviren kimseye, ahireti bakımından Allah Teala yeter". [0] Yine o, Allah Resulü'nün (sav) haber vermesiyle bildiğimiz ve tasalar vadisinde tehlikelerle yüzleşerek yaşayan, Allah Teala'dan uzaklaşmış kimselerden de hariç tutulmuştur.

O, bu meyanda şöyle buyurmaktadır: "Allah Teala'dan başka bir tasa ile sabahlayan kimse, O'ndan değildir". Başka bir hadiste ise şöyle buyurmaktadır: "Allah Teala, tasaları dallanıp budaklanan kimsenin hangi vadide helak olacağını umursamaz. [1]

Tevekkül sahibinin durumu, rızkını el emeğinden kazanması şeklinde ise bu dünya mülkünün hazinelerinden bir hazine olarak değerlendirilir. Sonuç itibarıyla, dünya mülkündeki kullardan bir kul olur. Allah Teala'nın yukarıdaki kula başkasının eliyle ulaştırdığı rızık, ona kendi elinden ulaşır. Ama rızkın ona verilmesiyle, onun rızık için çalışmaya sevk edilmesi sonucu değiştirmez. Rızkı veren Allah Teala'dır. Karşılaştığınız rızık, zaten karşınıza çıkacak olandır.

Tevekkül sahibi bir kul, her iki halde de Allah Teala'ya tevekkül etmekte ve her iki konumda da yalnız O'na yönelmektedir. İçinde bulunduğu halin hükmünü eda ederken, Allah Teala'nın her iki hükümdeki tercihinin güzelliğini de yakinen bilmektedir.

Allah Teala için, O'na güvenerek, O'na dayanarak ya da günahlara bulaşarak O'nun hükümlerini yapamama endişesi ile çalışmayı terk eden kimsenin güzelliği, Allah için çalışan başka bir kimsenin güzelliği gibidir. Çünkü çalışmayı terk etmek de, salih niyet gerektiren bir iştir. Allah katında insanların en faziletlisi, takva bakımından en üstte olandır. Takva bakımından en üstün olan ise, ister çalışsın ister otursun Allah Teala'yı en iyi bilendir.

Tevekkül ehlinin çalışıp çalışmaması konusundaki sözlerin özü de budur. Abdullah b. Dinar, Amr b. Meymun'un (ra) Allah Resulü'nden (sav) şu hadisi rivayet ettiğini nakletmiştir: "O buyurdu ki: 'Rabbinizin ne dediğini biliyor musunuz?' Sahabe, 'Hayır, Allah ve Resulü daha iyi bilir' dediler. Buyurdu ki: Allah Teala, Arşı üzerine istiva ettiği zaman, yarattıklarına bakar ve şöyle buyurur: Kullarım, sizler Benim yarattıklarımsınız ve Ben de sizin Rabbinizim Rızıklarınız Benim elimdedir. Onun için, sizleri mükellef kıldığım geçimlikte kendinizi fazla yormayınız ve rızkınızı Ben'den isteyiniz. Kendinizi Bana bırakınız ki ihtiyaçlarınızı size akıtayım'.

Allah Resulü (sav) bunun ardından şöyle buyurdu: 'Rabbinizin ne buyurduğunu biliyor musunuz?' 'Allah ve Resulü daha iyi bilir" dediler. O buyurdu ki: 'Kulum, infak et ki Ben de sana infak edeyim. Genişle ki, Ben de sana genişleteyim. Daraltma ki, Ben de seni daraltmayayım. Bil ki Arş'taki rızık kapıları, gece gündüz kapanmaz. Ben de oradan her kula niyetine, ailesine, sadakasına ve harcamasına göre rızkını indiririm'.

Her kim sadakayı çoğaltırsa, Allah da onun rızkını çoğaltır. Kim de azaltırsa, onun rızkını azaltır. Her kim cimrilik ederse, Allah Teala da ona cimrilik eder. Ey Zübeyr, Allah Teala infakı sever, cimriliğe ise buğz eder. Ye ve yedir. Sakın cimrilik etme, yoksa Allah Teala da sana cimrilik eder. İnsanları sıkıştırma, yoksa Allah Teala da seni sıkıştırır. Kardeşlere yedir, iyi insanlara saygı göster, komşu hakkını gözet ve günahkârlarla arkadaşlık etme. Böyle yaparsan, hesapsız olarak cennete girersin. Ey Zübeyr b. Avvam! Bu, Allah Teala'nın bana, benim de sana öğüdümdür. Pazarlar, kaçakların sofralarıdır. Allah Teala kendi hizmetinden kaçan, meclisinden uzaklaşan, O'nunla ilişkiyi zayıflatan ve O'nun ticaretinden kaçanları oralarda doyurur".

Allah Teala buyurdu ki: "Ben, insanları ve cinleri sadece Bana kulluk etsinler diye yarattım". (Zariyat/56) O, bu ayet-i kerimede şunu murad etmektedir: Ben, sizden bir rızık istemediğim gibi, Beni beslemenizi de istemiyorum. Arap dili bilginleri, bu ayetin yorumunda şöyle demişlerdir: Yani, kullarımın kendilerine rızık temin etmelerini istemiyorum.

Görüldüğü gibi Allah Teala, O'na kulluk ve hizmette bulunan kullarının rızık kaygısına düşmelerini istememektedir. Allah Tealâ bu konuda üç tercih zikretmiş ve kendi Zatı için de bunlardan biri olan hizmeti seçmiştir. Bu durumda kula yetmek, Allah Teala'ya düşmektedir. Kullardan birini de seçerek onu, kendi kulu kılmıştır. Kulların O'nu beslemesinden ise Münezzeh olduğunu ifade buyurmuştur.

İnsanların genelini ise, üçüncü tercih olan, kulların kendi kendilerini besleme sınıfına koymuştur. Bunun yolu da çalışmaktır. Bunu da yeryüzündeki kulları ile Zatı arasında bir misal olarak göstermiştir. Göklerde ve yerde en yüce misal O'nundur. Kullar, Allah Teala'nın huzurunda şu iki hükümden birine bağlı olarak bulunurlar:

Kul, kendisi için Rabbi'nin kulluğunu ve muamele yolunu seçmiştir. Bu durumda onun rızkı Allah'a düşer ve Allah Teala, bu kulunu dilediği şekil ve zamanda rızıklandırır. Bunlar, dünyanın değil Rahman’ın kulları olan kimselerdir.

İkinci hükme tabii olanlar ise, rızıklarını çalışma yoluyla kazanan kullardır. Allah Teala, bunların rızıklarını da, kendi çabalarının karşılığı olarak dağıtmaktadır. Onlar, bu çabaları sebebiyle Allah Teala tarafından övülmüş kimselerdir. Kulların geneli bu hükme tabidirler. Aralarında dünyanın ve nevalarının kulu olan kimseler de mevcuttur.

Allah Teala, kullarına mubah kıldığı üç şekilde de, onlarla beraberdir. O, bunları kullarıyla arasındaki ilişkiyi açıklamak için misal vermiştir. Bu misalin açıklaması şöyledir: Allah Teala, kullarından birine şöyle buyurabilir: Ey kulum, git ve Beni doyur. Çünkü sen, Benim kulumsun ve tamamıyla Bana aitsin. Canın Benim olduğu gibi, kazacın da Benim'dir.

Bu, yukarıda da izah ettiğimiz gibi, Allah Teala'nın Zatı'nı münezzeh kıldığı bir husustur. Çünkü O, buna tenezzül etmeyecek kadar Yüce'dir. Allah Teala, bunu beyan ederek, 'Onlardan Beni doyurmalarını istemiyorum' buyurmuştur. Halbuki efendiler, kölelerinden bunu rahatlıkla isteyebilirler.

Allah Teala kullarına lütufta bulunarak şöyle buyurabilir: 'Git ve karnını doyur, rızkın için çalış. Sana bunu mubah kıldım. Sana da kazancını verdim. Bu, Ben'den sana bir rızık ve lütuftur.Görüldüğü gibi bu yol, efendilerin kölelerini azat etmek üzere çalışmalarına izin vermelerine benzemektedir. Bu tür sözleşmelerde, köle miras bırakabilmektedir. Çünkü bu tür bir köle, azat edilmiş köle gibi efendisinin lütfuna mazhar olmuş bir köledir. Köle, özgürlüğüne kavuşabilmek için çalışabildiği zaman, efendisi onun kazancına dokunmazken, mülkiyetini elinde tutmaktadır.

Köle, bu tür bir hakka sahip olduğunda, efendisi de ona ihsanda bulunmuş olmaktadır. Bu durum, Allah Teala'nın kullarının geneli için geçerlidir. Çünkü O, onların gerçek efendisi, onlar da O'nun kullarıdır. Bu hükme göre Allah Teala kullarına şöyle buyurmuş olmaktadır: Ey kullarım, gidin ve çalışın, kazanç temin edip karnınızı doyurun. Ben kazancınızı size rızık kıldım ve onu size bahşettim.

Bu, Allah Teala'nın havas kullarını tenzih ettiği bir hükümdür. O, bu kullarını üstün kıldığı için, çalışmalarını istememiş ve onları sadece Zatı'nın kulluğuna tahsis etmiş, kendilerine ve halka hizmet etmeyip yalnız O'na hizmet etmelerini takdir buyurmuştur. Onların yeterliliğini üstüne almış, bunu onlara havale etmemiştir. Onların rızıklarım, kendi dilediği kullarına havale etmiştir.

Bu da Allah Teala'nın, 'Onlardan, kendi rızıklarını aramalarını istemiyorum' buyruğunun ifadesidir. "Muhakkak ki Allah, rızık verendir" (Zariyat/58) ayet-i kerimesi de buna delalet etmektedir. Yani O, başkalarını görevlendirmek suretiyle onların rızıklarını vermeyi taahhüt etmiştir.

Allah Teala'nın, 'Onlardan Beni beslemelerini istemiyorum' buyruğundaki Ya harfi Zatı'ndan kinaye olarak O'nu ifade etmektedir. Bu ise, genel değil Özel bir iradenin mevcudiyetini gösterir. O'nun buradaki iradesi, imtihan ve sevgi yönünde bir iradedir. Yani kullarından belli kimseler için söz konusu olan bir iradedir.

Tıpkı, "İnsanları ve cinleri sadece Bana kulluk etsinler diye yarattım" (Zariyat/56) buyruğunda olduğu gibi. Bu ayet de, Allah Teala'ya kulluk eden mahlukatı, yani insanların ve cinlerin iman edenlerini hedef alan hususi bir ayet olup bütün yarattıklarını kapsayan genel anlamda bir ayet değildir.

Üçüncü hüküm ise, Allah Teala'nın kuluna lütufta bulunarak, 'Bana hizmet et, seni beslemek Bana düşer, senin Bana hizmetin, kendin için çalışmanın yerini tutar" buyurmasında kendini göstermektedir. Bu hükme dahil olan kullar, Allah Teala'nın tercih ettiği kimselerdir. Allah, onları sevdiği için, sevdiği şekilde davranmalarını kolaylaştırmıştır. O, bu kullarını amel ehli arasındaki havas kullarından seçer. Bunlar, kendilerini beslemek için çalışmayan ve Allah Teala'yı layıkıyla bilen insanlardır. O, bunlar hakkında, "Yalnız Bana kulluk etmeleri için" (Zariyat/56) buyurarak, kendilerini den hiçbir rızık beklemediğini haber vermiştir. Yani bunlar, çalışmak suretiyle rızıklarını temin etmek zorunda olmayan kimseleridir. Aksi takdirde Allah Teala'nın 'Git ve çalış, senin kendini beslemek için rızık kazanmanı istiyorum, rızkını ancak bu şekilde veririm' buyurduğu diğer kullardan farkları kalmaz.

 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Allah Teala, havas kullarından yalnız ibadet ve kulluk istediğini buyurarak, onları sırf bu gaye için yarattığını haber vermiştir. Allah Teala, her kulu, yarattığı gaye için hazırlamıştır. İşi, kulluk ve ibadet olan kimseyi, bu gaye ile yaratmış ve ona bu gaye için gerekli şartları hazırlamıştır. İşi dünya olan kimseyi de bu gaye için yaratmış ve ona bu gaye için gerekli ortamı hazırlamıştır. Nitekim bir hadiste Allah Resulü'nün (sav) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Allah Teala, her iş sahibini ve onun işini Yaratan’dır". ] Denir ki: 'Allah Teala, yokluk aleminde halkı var ettiği zaman onlara bütün işleri gösterdi ve kendilerini bunlar arasında serbest bıraktı. Herkes de dilediğini seçti. Ardından onları varlık aleminde ortaya çıkarınca, daha önce seçmiş olduğu işleri onlara verdi. Ama onlardan bir topluluk, işlerini seçmemişlerdi.

Allah Teala onlara, 'İşinizi seçin' buyurduğunda, 'Hiç bir iş hoşumuza gitmediği için herhangi birini seçemedik' dediler. Bunun üzerine Allah Teala onlara, kulluk makamlarını gösterdi. O topluluk da, 'Bizler Senin hizmetçiliğini seçtik' dediler. Allah Teala da şöyle buyurdu: 'İzzet ve celalim hakkı için, diğerlerini sizin hizmetinize ve emriniz altına vereceğim'.

Başka bir hadiste ise, Allah Teala'nın dünyaya şöyle vahyettiği rivayet edilmiştir: "Bana hizmet edene hizmet et, sana hizmet edenide yor". Kulluk, hizmetin kendisidir. Bu meyanda arifler şöyle demişlerdir: Yalnız Sana kulluk eder, Sana dua ve secde ederiz. Senin yolunda çalışır ve Sana hizmet ederiz'. Bu sözde geçen 'Hafed' kelimesi hizmet anlamına da gelebilmektedir. Mesela, "Çocuklar ve torunlar (=hafidler).." (Nahl/72) ayetinin tefsirlerinden birinde, 'yani hizmetçiler denilmiştir.

Kulluk, zillet ve tevazu ile hizmette bulunmaktır. Araplar, yumuşak, engebesiz ve ayaklarla çiğnenmiş bir yol için 'Tarikun mu'ab bed=Kolay yol' ifadesini kullanırlardı. Zorluklara boyun eğmiş, yüklere vurulmuş deve için de, 'Ba'îrun mu'abbed=itaatkar deve' demişlerdir.

Bunun bir diğer misali de, Musa (as) ve kardeşi hakkında söyledikleri şu sözdür: "Bizim gibi iki insana mı iman edeceğiz? Onların kavmi bizim kölelerimiz iken (bu nasıl olur?)". (Mü'mi-nun/47) Onlar bu sözleriyle işlerinde aşağılayıp hor gördükleri hizmetkârları olan İsrail oğullarını kastetmekteydiler.

Ariflerden bir zat şöyle demiştir: Allah Teala, kullarından bir topluluğun kalplerine baktı ve bu kalplerin kendi marifetine ve müşahedesine uygun olmadıklarını gördü. Onlara merhamette bulunarak kendilerine salih ameller ve ibadetler nasip etti. Sonra başka bir topluluğun kalplerine baktı, onların da uzuvlarının kendi hizmet ve muamelesine uygun olmadığını gördü. Onları da dünya işine verdi ve ehli dünyanın hizmetine soktu.

Allah Resulü (sav) de bu anlamda şöyle buyurmuştur: "Dinarın kölesi helak olsun, hanımının kölesi helak olsun, giysinin kölesi helak olsun".[2]Yani bunlar karşısında alçalan ve onları elde etmek için çabalayanlar, helak olsunlar. Davud (as) hakkında rivayet edilen haberler arasında, Allah Teala'nın şöyle buyurduğu nakledilir: 'Ben, Muhammed'i kendim için yarattım. Adem'i de Muhammed için yarattım. Yarattığım eşyanın tamamını da Adem oğulları için yarattım. Onlardan kim, kendi için yarattığım ile meşgul olursa, onu kendimden uzaklaştırırım. Her kim de Benimle meşgul olursa, uğruna yarattıklarımı onun hizmetine sokarım[3]


[0] İbni Mâce, Mukaddime/23, Ztihd/2

[1] İbni Mâce, Mukaddime/23, Ztihd/2

[2] Buharı, Cihad/7O, Rikak/10; İbni Mâce, Zühd/8.

[3] Ebû Tâlib el-Mekkî, Kûtu’l-Kulûb (Kalplerin Azığı), İz Yayıncılık: 3/ 101-108.


"Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize Kulluk (ibadet) ediniz ki (O'na karşı gelmekten) sakınmış olabilesiniz."


Not:Ey Okuyucu; Bilmiş ol ki muhtemel hatalarımız kasıttan değil, kulluk vasfımızdandır.ALLAH için bizi uyaran, hatalarımızı gösteren ve bizlere hayır dua desteği veren kardeşlerimizden ALLAH razı olsun.Allah Azze ve Celle'den niyazımız odur ki seni kendisinin sevdiği ve razı olduğu her işte başarılı kılsın ve sana hayırlı ve layık olanı versin!
Gayret bizden, tevfik Allah'tandır!Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi size ve evde bulunan büyük, küçük, herkese, komşu ve akrabaların tek tek üzerine olsun!Allah (C.C.)'a hamdü senâ, Resûlüllah (S.A.V.) Efendimize, Âl ve Ashâbına Salâtü selâm olsun.

Düşmanlarım bana ne yapabilirler ki;ben cennetimi ve gülistanımı yüreğimde taşıyorum,nereye gitsem sürekli benimle birliktedir;benden bir an olsun ayrılmaz.Benim hapsedilmem halvet,öldürülmem şehadet,sürgün edilmemse seyahattir.

Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..​

Bir Önceki Makale : http://forum.islamiyet.gen.tr/nasihatler/94397-oyle-bir-dost-secmeliyim-ki.html
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Bir şâir şöyle der:

«Allah'a yemin ederim ki, dünya baştanbaşa

Bize kalsa ve rızkı da bol bol gelse,

Şerefli bu insanın ona boyun eğmesi yerinde değildir.

Nasıl yerinde olsun ki, o yarin bozulup gidecek bir meta’dır.»

ibni Besam der ki:

«Adi batsın, dünyanın ve onun günlerinin!

Çünki o üzüntü için yaratılmıştır.

Sıkıntılar bir an bile bitmez.

Ne kırallar ve ne de idare edilenler hesabına.

Şaşarım ona ve onun gerçekçiliğine!

Ki o insanlara düşman olduğu halde herkes ona âşık!»

Diğer bir şair de der ki:

«Dünya der ki: Zamanı söyle görüyorum

Alçaklara öncelikle rızık veriyor

Şeref ve fazileti olanlara karşı elini sikiyor.

Ona dedim ki: Sözün özünü benden al.

O kazancı haramda gördü.

Bu yüzden pisi pisine bol bol verdi.»

Diğer bir şâir de şöyle der:

«Sor günleri Kisra'ya

Kayzer'e saraylara ve saraylılara ne yapmışlar

Onların hepsini ayrılığa sürüklemedi mi?

Ne akilliyi ve ne de akilsizi bırakmaksızın!»

Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..​
 

berat05

Yönetici
Katılım
26 Eki 2007
Mesajlar
7,764
Tepki puanı
1,036
Puanları
163
Yaş
49
Konum
Gönlün olduğu yerde
vealeykümselamveRahmetullahiveBerakatuhu

vealeykümselamveRahmetullahiveBerakatuhu

Rabbim yazılanları idrak edebilmeyi sonra yaşayabilmeyi nasip eylesin inşallah...


Herşeyi yaratan ve rızkımızı veren ALLAH'a celle celaluhu hamd olsun



Hocam paylaşımlarınızın devamını dileriz.

Allah celle celaluhu razı olsun sizden

Esselamünaleyküm
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Rabbim yazılanları idrak edebilmeyi sonra yaşayabilmeyi nasip eylesin inşallah...


Herşeyi yaratan ve rızkımızı veren ALLAH'a celle celaluhu hamd olsun



Hocam paylaşımlarınızın devamını dileriz.

Allah celle celaluhu razı olsun sizden

Esselamünaleyküm


Aleyna ve aleyküm Es-selâm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..
Eğer isabetli sözler söylemişsek bu Allah'tandır, yardım da O'ndan dilenir. Şayet hata ettikse bu nefsimizdendir ve şeytandandır. Burada düzeltilmesi gerekli yerleri tesbit edenlerin buna gerekli öğütleri yapmaktan kaçınmayacaklarını ümit ederiz..En doğrusunu Allah bilir.Bizlere hayır dua desteği veren siz değerli kardeşlerimizden ALLAH (C.C.) razı olsun.Gayret bizden, tevfik Allah'tandır!
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt