İnsanın dünyasına gelen musibetler en fazla bu dünya hayatını bitirir ki,
bu hayat zaten bitecektir.
Fakat dinini zayıflatan,kişiyi Rabbinden uzaklaştıran musibetler...
Gerçekten öldürücü olan işte onlardır.
Çünkü ahireti; gerçek ve sonsuz bir yaşamı kaybettirme tehlikesi vardır.
Ve sıradan insanlar tarafından bela ve musibet gibi algılanmazlar.
Hatta çoğu kez insanlar o tür bela ve musibeti hoş bir şey zannederler.
Aniden zengin olan bir kişi ,paranın verdiği şımarıklıkla namazı bırakıp haramlarla örgülenmiş bir hayata dalabilir ki bu en büyük beladır.
Çünkü ahiretini kaybedecektir,eğer tevbe edip geri dönmezse...
Ve insan nefsi böyle bir gelişmeden herhangi bir acı duymayacağı için de bela ve musibet gibi algılanmaz.
Önlem alınması bu konuda bilinçli ve uyanık olunması şartına bağlıdır.
En sonunda bir gün,dünyaya gözlerini yumarken,kişi gerçeği anlar.
Fakat artık iş işten geçmiştir.
Bazı insanlar uzun süre İslam'ın yasakladığı birçok kötülüğü işlemeye devam ederler.
Bu arada da işleri hep yolunda gider.Hemen hiçbir zarar ve sıkıntıyla karşılaşmazlar...
Ve bu durum öylelerinde çok ciddi sonuçları olacak bir değerlendirme hatasına yol açar.
Derler ki ; demek yaptıklarımız kötü değilmiş veya din bütünüyle yalandan ibaretmiş.
Çünkü bizim yaptıklarımız kaydediliyor olsaydı elbette bu güne kadar hesabı sorulurdu,cezalandırılırdık.
Böyle bir değerlendirme işlenen bütün o kötülüklerden de çok daha fecidir.
Çünkü öylelerini,dinin yalan olduğu sonucuna vardırtan o uzun süre aslında bir
''mühlet vermeden ibarettir.''
Kur'anın, ''İnkar edenler sanmasınlar ki,kendilerine süre vermemiz,kendileri için hayırlıdır.''
(Al-i İmran/178) ayetindeki gibi.
Öyleleri,akıllarını başlarına alıp geri dönmezlerse,en tepesinden aşağı atılıp paramparça olacakları bir gökdelenin asansöründe teras katına doğru yükselmektedirler sadece.
Ve bu arada geçen süreyi dinin bir yalan olduğunun yada sık sık söylemekten hoşlandıkları üzere ''ALLAH'ın kendilerini unuttuğunun'' kanıtı saymaktadırlar.
''Kendilerininin her yıl iki defa sınandıklarını görmüyorlar mı?
Yine de tevbe etmiyor,öğüt almıyorlar.''
(Tevbe-126)
S.Alpsoy(Bela ve Musibet)
bu hayat zaten bitecektir.
Fakat dinini zayıflatan,kişiyi Rabbinden uzaklaştıran musibetler...
Gerçekten öldürücü olan işte onlardır.
Çünkü ahireti; gerçek ve sonsuz bir yaşamı kaybettirme tehlikesi vardır.
Ve sıradan insanlar tarafından bela ve musibet gibi algılanmazlar.
Hatta çoğu kez insanlar o tür bela ve musibeti hoş bir şey zannederler.
Aniden zengin olan bir kişi ,paranın verdiği şımarıklıkla namazı bırakıp haramlarla örgülenmiş bir hayata dalabilir ki bu en büyük beladır.
Çünkü ahiretini kaybedecektir,eğer tevbe edip geri dönmezse...
Ve insan nefsi böyle bir gelişmeden herhangi bir acı duymayacağı için de bela ve musibet gibi algılanmaz.
Önlem alınması bu konuda bilinçli ve uyanık olunması şartına bağlıdır.
En sonunda bir gün,dünyaya gözlerini yumarken,kişi gerçeği anlar.
Fakat artık iş işten geçmiştir.
Bazı insanlar uzun süre İslam'ın yasakladığı birçok kötülüğü işlemeye devam ederler.
Bu arada da işleri hep yolunda gider.Hemen hiçbir zarar ve sıkıntıyla karşılaşmazlar...
Ve bu durum öylelerinde çok ciddi sonuçları olacak bir değerlendirme hatasına yol açar.
Derler ki ; demek yaptıklarımız kötü değilmiş veya din bütünüyle yalandan ibaretmiş.
Çünkü bizim yaptıklarımız kaydediliyor olsaydı elbette bu güne kadar hesabı sorulurdu,cezalandırılırdık.
Böyle bir değerlendirme işlenen bütün o kötülüklerden de çok daha fecidir.
Çünkü öylelerini,dinin yalan olduğu sonucuna vardırtan o uzun süre aslında bir
''mühlet vermeden ibarettir.''
Kur'anın, ''İnkar edenler sanmasınlar ki,kendilerine süre vermemiz,kendileri için hayırlıdır.''
(Al-i İmran/178) ayetindeki gibi.
Öyleleri,akıllarını başlarına alıp geri dönmezlerse,en tepesinden aşağı atılıp paramparça olacakları bir gökdelenin asansöründe teras katına doğru yükselmektedirler sadece.
Ve bu arada geçen süreyi dinin bir yalan olduğunun yada sık sık söylemekten hoşlandıkları üzere ''ALLAH'ın kendilerini unuttuğunun'' kanıtı saymaktadırlar.
''Kendilerininin her yıl iki defa sınandıklarını görmüyorlar mı?
Yine de tevbe etmiyor,öğüt almıyorlar.''
(Tevbe-126)
S.Alpsoy(Bela ve Musibet)