Gerçek bir aşk hadisesi
[FONT="]Beykoz'da öğretmen Muhammed bin Receb efendinin 1649 da yazdığı (Nevha-tül-uşşak = Aşıkların feryadı, iniltisi) kitabından alınan şiiri sadeleştirerek yayınlıyoruz. Gerçek bir aşk hadisesidir.
Hâlimi arz
Olayın aslını yazmadan önce,
Bir örnek vereyim, yerli yerince.
Bir gün bizim merhum Hoca Nasreddin,
Bir iş için çıkmış, damına evin,
Ayağı kayarak aşağı düşmüş,
Konu komşu duyup hep üşüşmüş.
Derler: “Niçin böyle bağırıyorsun?
Yangın varmış gibi çağırıyorsun?
Acılar içinde kıvranan hoca,
Hemen doğrularak der ki, usulca;
Varsa böyle damdan düşmüş olanlar
Ancak onlar benim hâlimi anlar.
İşte buna benzer, benim hâlim de,
Hemen anlar bunu aşk varsa kimde
Başından geçenler pek iyi bilir,
Aşkı tatmayana bu oyun gelir.
Sanmayın bir yerden nakledeceğim,
Başımdan geçeni söyleyeceğim.
Ayıplama beni, gülme komşuna!
Belki de bu senin de gelir başına.
Her işte bulunur, çeşitli hikmet,
Ârif olan ondan alır çok ibret.
Hasbihâl
Nasıl anlatayım dertli halimi,
Dünyadan çekmiştim artık elimi.
Yalnız ahireti düşünüyordum,
Etmeliydim dine hizmet diyordum.
Yoktu hâtırımda başka düşünce,
Allah’ı anardım gündüz ve gece.
Bir okulda öğretmenlik ederdim,
Her gün aynı vakit gelir giderdim.
Çocuklara Kur’an öğretiyordum,
Hepsine itina gösteriyordum.
Bir cami de imamlık da ederdim,
Muntazaman oraya da giderdim.
İşlerimden başka şey görmez idim,
Halkın arasına hiç girmez idim.
Hakkın muhabbeti beni sarmıştı,
Genç değildim, yaşım kırka varmıştı.
Ağarmaya yüz tutmuştu sakalım,
Netice nereye varır bakalım.
Durmayıp gözümden yaşlar akardı,
Bilmeyenler tuhaf tuhaf bakardı.
Pek çok zayıfladım eridi etim,
Hastalandım hiç kalmadı takatim.
İştahım da kesilmişti iyice,
Bir simit yeterdi gündüz ve gece.
Gizli kalmıyordu artık feryadım,
Ona kavuşmaktı yalnız muradım.
Ne hâlden ne hâle düştüm bir bilsen,
Hayrette kalırsın eğer işitsen.
[/FONT]
[FONT="]Beykoz'da öğretmen Muhammed bin Receb efendinin 1649 da yazdığı (Nevha-tül-uşşak = Aşıkların feryadı, iniltisi) kitabından alınan şiiri sadeleştirerek yayınlıyoruz. Gerçek bir aşk hadisesidir.
Hâlimi arz
Olayın aslını yazmadan önce,
Bir örnek vereyim, yerli yerince.
Bir gün bizim merhum Hoca Nasreddin,
Bir iş için çıkmış, damına evin,
Ayağı kayarak aşağı düşmüş,
Konu komşu duyup hep üşüşmüş.
Derler: “Niçin böyle bağırıyorsun?
Yangın varmış gibi çağırıyorsun?
Acılar içinde kıvranan hoca,
Hemen doğrularak der ki, usulca;
Varsa böyle damdan düşmüş olanlar
Ancak onlar benim hâlimi anlar.
İşte buna benzer, benim hâlim de,
Hemen anlar bunu aşk varsa kimde
Başından geçenler pek iyi bilir,
Aşkı tatmayana bu oyun gelir.
Sanmayın bir yerden nakledeceğim,
Başımdan geçeni söyleyeceğim.
Ayıplama beni, gülme komşuna!
Belki de bu senin de gelir başına.
Her işte bulunur, çeşitli hikmet,
Ârif olan ondan alır çok ibret.
Hasbihâl
Nasıl anlatayım dertli halimi,
Dünyadan çekmiştim artık elimi.
Yalnız ahireti düşünüyordum,
Etmeliydim dine hizmet diyordum.
Yoktu hâtırımda başka düşünce,
Allah’ı anardım gündüz ve gece.
Bir okulda öğretmenlik ederdim,
Her gün aynı vakit gelir giderdim.
Çocuklara Kur’an öğretiyordum,
Hepsine itina gösteriyordum.
Bir cami de imamlık da ederdim,
Muntazaman oraya da giderdim.
İşlerimden başka şey görmez idim,
Halkın arasına hiç girmez idim.
Hakkın muhabbeti beni sarmıştı,
Genç değildim, yaşım kırka varmıştı.
Ağarmaya yüz tutmuştu sakalım,
Netice nereye varır bakalım.
Durmayıp gözümden yaşlar akardı,
Bilmeyenler tuhaf tuhaf bakardı.
Pek çok zayıfladım eridi etim,
Hastalandım hiç kalmadı takatim.
İştahım da kesilmişti iyice,
Bir simit yeterdi gündüz ve gece.
Gizli kalmıyordu artık feryadım,
Ona kavuşmaktı yalnız muradım.
Ne hâlden ne hâle düştüm bir bilsen,
Hayrette kalırsın eğer işitsen.
[/FONT]