HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
Genel Müdürlüklerin Teşekkülü, İşleri Gözetme Kapsamına Girer
Diğer taraftan bu tür ihtiyaçların karşılanması, işlerin gereği gibi görülüp, gözetilmesi kapsamına girdiğine, işlerin görülüp gözetilmesi ise Halife’nin yetkisinde bulunduğuna göre Halife, uygun göreceği herhangi bir idari üslûbu benimseyerek, gereğinde uygulama yapılmasını emredebilir. Halife, bütün idari yasa ve düzenlemeleri koyma, insanları bunlara göre hareket etmeye mecbur etme hakkına sahiptir. Çünkü bunlar fer'i işlerdir. Halife, bunlardan herhangi birisini emredebilir ve insanları başkasını terk ederek yalnızca ona bağlı kalmak zorunda bırakabilir. Böyle bir durumda ise, ona itaat gerekir. Halife’nin, tabilerini benimsediği bir hükme bağlanmaya mecbur kılması, diğerlerinin terk edilmesini gerektirir. Bu da hükümlerden herhangi birisini benimsemek gibidir. Aralarında hiç bir fark yoktur ve Halife, böyle bir şeyi kabul etmekle şer’î hükümlerin dışına çıkmış sayılmaz.
Burada şöyle bir itiraz ileri sürülemez: "Üslûpların mübah olduğu için herkesin uygun göreceği üslûbu yerine getirebilir. Çünkü, Halife herhangi bir mübahı yapmaya mecbur tutup, bir diğer mübahı yasaklayacak olursa, yasakladığı mübahı haram etmiş olur."
Böyle bir şey söylenemez. Çünkü Halife’nin muayyen bir üslûbu benimsemesi, mübah olan bir şeyi farz, bir diğer mübahı da haram kılmak anlamına gelmez. Aksine Halife, şeriatın kendisine tanıdığı değişik hükümler arasından herhangi bir hükmü benimseme ve bunları fiilen uygulamaya götüren bir yolu benimsemektedir. Halife’nin hüküm benimseme yetkisi, benimsediği hükümleri uygulamaya götüren üslûbu benimseme yetkisini de kapsar. Bu nedenle Halife, böyle bir üslûbu benimseyebilir. Raiyye de onun benimsediğine bağlı kalmakla yükümlüdür. Eğer bunun dışındaki yolları raiyesine yasaklamışsa, raiyyenin başka bir yol izlemesi mübah değildir.
Üstelik böyle bir mübah, raiyyenin işlerini görüp, gözetmek için kullanılan bir mübah olmakla birlikte bu yalnızca Halife için ve işlerin görülme üslûbunu belirlemek için bir mübahtır. Çünkü işleri gereği gibi gözetme hak ve yetkisi onundur. Bütün insanların bu, konuda seçme hakkına sahip olmalarının mübah olması söz konusu değildir. Çünkü bütün insanlar işleri görüp gözetme yetkisini ellerinde bulunduramazlar. Bundan dolayı Halife’nin benimsediği yola bağlı kalmanın vücubu, mübah olan bir şeyin farz kılınması kapsamına değil itaatin farz olması kapsamına girer.
Diğer taraftan bu tür ihtiyaçların karşılanması, işlerin gereği gibi görülüp, gözetilmesi kapsamına girdiğine, işlerin görülüp gözetilmesi ise Halife’nin yetkisinde bulunduğuna göre Halife, uygun göreceği herhangi bir idari üslûbu benimseyerek, gereğinde uygulama yapılmasını emredebilir. Halife, bütün idari yasa ve düzenlemeleri koyma, insanları bunlara göre hareket etmeye mecbur etme hakkına sahiptir. Çünkü bunlar fer'i işlerdir. Halife, bunlardan herhangi birisini emredebilir ve insanları başkasını terk ederek yalnızca ona bağlı kalmak zorunda bırakabilir. Böyle bir durumda ise, ona itaat gerekir. Halife’nin, tabilerini benimsediği bir hükme bağlanmaya mecbur kılması, diğerlerinin terk edilmesini gerektirir. Bu da hükümlerden herhangi birisini benimsemek gibidir. Aralarında hiç bir fark yoktur ve Halife, böyle bir şeyi kabul etmekle şer’î hükümlerin dışına çıkmış sayılmaz.
Burada şöyle bir itiraz ileri sürülemez: "Üslûpların mübah olduğu için herkesin uygun göreceği üslûbu yerine getirebilir. Çünkü, Halife herhangi bir mübahı yapmaya mecbur tutup, bir diğer mübahı yasaklayacak olursa, yasakladığı mübahı haram etmiş olur."
Böyle bir şey söylenemez. Çünkü Halife’nin muayyen bir üslûbu benimsemesi, mübah olan bir şeyi farz, bir diğer mübahı da haram kılmak anlamına gelmez. Aksine Halife, şeriatın kendisine tanıdığı değişik hükümler arasından herhangi bir hükmü benimseme ve bunları fiilen uygulamaya götüren bir yolu benimsemektedir. Halife’nin hüküm benimseme yetkisi, benimsediği hükümleri uygulamaya götüren üslûbu benimseme yetkisini de kapsar. Bu nedenle Halife, böyle bir üslûbu benimseyebilir. Raiyye de onun benimsediğine bağlı kalmakla yükümlüdür. Eğer bunun dışındaki yolları raiyesine yasaklamışsa, raiyyenin başka bir yol izlemesi mübah değildir.
Üstelik böyle bir mübah, raiyyenin işlerini görüp, gözetmek için kullanılan bir mübah olmakla birlikte bu yalnızca Halife için ve işlerin görülme üslûbunu belirlemek için bir mübahtır. Çünkü işleri gereği gibi gözetme hak ve yetkisi onundur. Bütün insanların bu, konuda seçme hakkına sahip olmalarının mübah olması söz konusu değildir. Çünkü bütün insanlar işleri görüp gözetme yetkisini ellerinde bulunduramazlar. Bundan dolayı Halife’nin benimsediği yola bağlı kalmanın vücubu, mübah olan bir şeyin farz kılınması kapsamına değil itaatin farz olması kapsamına girer.