HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
GENEL HÜKÜMLER
MADDE - 1: İslâm akidesi devletin esasını oluşturur. Öyle ki, İslâm akidesini esas kılmaktan başka hiçbir şeyin varlığı devletin yapısında, kuruluş veya kontrolünde yahut devletle ilgisi olan diğer bütün alanlarda geçerli olamaz. Aynı zamanda İslâm akidesi şer’î kanunlar ve anayasanın esasını oluşturur. İslâm akidesine aykırı olan kanun veya anayasa ile ilgili hiçbir şeyin bulunmasına müsaade edilmez.
MADDE - 2: Dar-ül İslâm, içerisinde İslâm hükümleri tatbik edilen ve güvenliği İslâm güvenliği altında olan memleketlerdir. Dar-ül Küfür ise küfür nizamları uygulayan memleketler veya güvenliği İslâm güvenliği altında olmayan memleketlerdir.
MADDE - 3: Halife, belirli şer’î hükümleri benimseyip anayasa ve kanunlar haline getirir. Bu konuda şer’î bir hüküm benimseyince yalnız bu şer’î hükümle amel edilmesi gerekir. Bu takdirde bir kanun meydana çıkmış olur ki bütün devlet yönetimi altında olanlar gizli ve açık olarak bu emre itaate mecbur olur.
MADDE - 4: Halife, zekat ve cihattan başka ibadetlerde, şer’î herhangi belli bir hüküm benimseyemeyeceği gibi yine İslâm akidesine ilişkin fikirlerden herhangi bir fikri benimseyemez.
MADDE - 5: İslâm uyruğunu taşıyan herkes, şer’î hukuklardan yararlanır. Ve yerine getirilmesi gereken işlerden sorumlu olur.
MADDE - 6: Yönetimde, yargılamada veya idaresi altında bulunanların işlerini yürütmede ya da benzeri konularda, uyruğu arasında bir ayırım ve fark gözetmeye devletin hak ve yetkisi yoktur. O kadar ki, ırk, din, renk ve buna benzer şeyleri hesaba katmadan bütün topluma eşit gözle bakması gerekir.
MADDE - 7: Devlet, İslâm uyruğunu taşıyan müslüman ve müslüman olmayan herkes üzerine İslâm şeriatını aşağıdaki şekilde tatbik eder:
A- Bütün İslâm hükümlerini, bir hüküm dahi istisna etmeksizin, müslümanlara uygular.
B- Müslüman olmayanlar inanç ve ibadetlerinde tamamen serbesttirler.
C- İslâm'dan dönenlere mürted hükümleri uygulanır. Kendisi mürted olanlara hüküm böyledir. Fakat mürtedlerin çocukları olup da dünyaya gayrı müslim olarak gelenler, müşrik veya ehli kitab olmalarına göre gayrı müslim muamelesi görürler.
D- Müslüman olmayanlar, yemekleri ve giyimleri hususunda şer’î hükümlerin izin verdiği oranda, kendi dinlerine göre muamele görürler.
E- Evlenme ve boşanma işleri; müslüman olmayanlar arasında kendi dinlerine göre, müslümanlarla müslüman olmayanlar arasında ise, İslâm hükümlerine göre yapılır.
F- Devlet; diğer karşılıklı ilişkiler, cezalar, beyyineler, ekonomi, yönetim nizamları ve bunlardan başka şer’î işlerle ilgili şeriat hükümlerini toplum üzerinde tatbik eder. Bu tatbikatta müslümanlarla müslüman olmayanlar arasında fark gözetmez. Ayrıca kendileriyle akid ve antlaşma yapılanlar, eman/korunmayı isteyenler ve İslâm yönetimi altında bulunanlar üzerinde tatbik edilecek hüküm, diğer devlet yönetimi altında bulunanlara veya uyruğa tatbik edileceği gibi tatbik edilir. Ancak elçiler, konsoloslar, geçici elçiler ve bunlara benzer kimseler diplomatik dokunulmazlığa sahiptirler.
MADDE - 8: İslâm'ın dili Arapça’dır. Devletin kullanacağı dil yalnızca bu dildir.
MADDE - 9: İctihad farz-ı kifayedir. Şartlarına uyan her müslüman ictihad yapabilir.
MADDE - 10: Müslümanların hepsi de İslâm sorumluluğunu yüklenir. Bu nedenle İslâm'da din adamları sınıfı yoktur. Böyle bir sınıfın varlığı hissedilirse devlet bu oluşumu engellemelidir.
MADDE - 11: İslâm Devleti'nin asli işi İslâm davetini yüklenmektir.
MADDE - 12: Şer’î hükümler için yalnızca Kitap (Kur'an-ı Kerim), Sünnet (Hadis-i Şerif), sahabenin icması ve kıyas geçerli delillerdir.
MADDE - 13: İnsanda suçsuzluk asıldır. Bir kimse ancak mahkeme kararıyla cezalandırılır. Nitekim hiçbir kimseye işkence yapmak kesinlikle caiz değildir. Her kim bunu yaparsa cezalandırılır.
MADDE - 14: Fiillerde esas olan, şer’î hükümlere bağlanmaktır. Bu nedenle şer’î hüküm bilinmedikçe bir iş yapılamaz. Haramlılığına dair delili bulunmadıkça eşyalarda (maddede) aslolan ise mübahlıktır.
MADDE - 15: Harama götüreceğine dair zannı galip olduğu zaman harama götüren vesile haramdır. Harama götürmesinden korkulduğundan dolayı o vesile haram olmaz.
YÖNETİM NİZAMI
MADDE - 16: Yönetim nizamı vahdet/birlik esasına dayanır. Federal bir nizam değildir.
MADDE - 17: Yönetim merkezidir. İdare ise merkezi değildir.
MADDE - 18: Şu dört kişi yönetici sayılır: Halife, Tefviz Muavini, Vali ve Amil. Bunların dışındakiler yönetici değil, görevli sayılırlar.
MADDE - 19: Yönetimi veya yönetimden sayılan herhangi bir işi yürütecek kimse ancak hür, fasık olmayan adaletli, erkek bir Müslüman olmalıdır.
MADDE - 20: Yöneticilerin muhasebesi müslümanların haklarından biri olup, üzerlerine farz-ı kifayedir. Devletin yönetimi altında bulunan müslüman olmayanların, yöneticilerin kendilerine yaptıkları zulmü veyahut kendi üzerlerine İslâm hükümlerini kötü şekilde tatbik etmelerini, şikayet etme hakları vardır.
MADDE - 21: İslâm akidesi temeline dayanarak, benimsenecek hükümler şer’î hükümler olmak şartıyla, yöneticilerden hesap sormak veya ümmet yoluyla yönetime ulaşmak için siyasi partiler kurmak müslümanların hakkıdır. Partilerin kurulması için hiç bir izne ihtiyaç yoktur. İslâm esası dışında her türlü kitleleşme yasaklanır.
MADDE - 22: Yönetim nizamı şu dört temel üzerine kuruludur:
1- Hakimiyet halkın değil, şeriatındır.
2- Otorite (yönetme yetkisi) ümmetindir.
3- Bir halife nasb etmek, müslümanlara farzdır.
4- Şer’î hükümleri benimseyerek anayasa ve diğer kanunları belirlemek yalnızca halifenin hakkıdır.
MADDE - 23: Devlet teşkilatı şu sekiz temel üzerine kuruludur.
Halife
Tefviz Muavini
Tenfız Muavini
Cihad Emiri
Kaza/Yargı
Valiler
İdari Teşkilat
8- Ümmet Meclisi
HALİFE
MADDE - 24: Halife, otorite ve şeriatı uygulamada ümmetin vekilidir.
MADDE - 25: Halifelik; rıza ve seçeneğe dayanan bir akittir. Bunu kabul etmeyen hiç bir kimse zorlanamaz, yine hilâfeti yürütecek kimseyi seçmek için hiçbir kimse zorlanamaz.
MADDE - 26: Akil ve baliğ olan erkek veya kadın her müslüman halifeyi seçmek ve ona biat etmek hakkına sahiptir. Müslüman olmayanların bunda hakkı yoktur.
MADDE - 27: İn'ikad biatı (halifeyi belirleme biatı) kendileriyle tamamlananların biatıyla bir kimse üzerine halifelik sözleşmesi tamamlanınca, geri kalanların biatı, itaat biatı olup in'ikad biatı olmaz. Kendisinde bu biat yani itaat biatı hususunda baş kaldırma hali görülen, biat etmeye zorlanır.
MADDE - 28: Müslümanlar tarafından usulüne uygun bir şekilde nasbedilmedikçe hiç bir kimse halife olamaz. İslâm'da herhangi bir akid gibi şer’î esaslar dahilinde halifeliği kendisinde tamamlanmayan hiçbir kimse halifenin yetkilerine sahip olamaz.
MADDE - 29: İn'ikad biatıyla biat edecek ülke veya memleketlerin otoritesinin tamamen müslümanların otoritesine dayanması şarttır. Herhangi bir kafir devlete dayanmamalıdır. Ayrıca ülkedeki bütün müslümanların harici ve dahili güvenliği küfrün güvenliği altında değil İslâm güvenliği altında olmalıdır. Fakat sadece itaat biatı yapmış olan memleketlerde aynı şartlar aranmaz.
MADDE - 30: Halife olarak biat edilecek kimsede sadece in'ikad şartlarının tamamlanması şarttır. Tercih şartlarının tahakkuku şart değildir. Çünkü asıl olan in'ikad şartlarıdır.
MADDE - 31: Bir kimsenin üzerine halifelik sözleşmesinin gerçekleşebilmesi için yedi şart aranır. Bunlar: Erkek, Müslüman, Hür, Baliğ, Akil, Fasık değil adeletli ve Hilâfet yükünü taşıyabilecek güçte olmasıdır.
MADDE - 32: Ölüm, istifa veya azil sebepleriyle halifelik makamı boşaldığı zaman boşalma tarihinden itibaren üç gün içinde yerine yeni bir halife nasbetmek farzdır.
MADDE - 33: Halifeyi nasbetme metodu şöyle olur:
A- Ümmet meclisindeki müslüman üyeler halifelik için adayların sayısını sınırlandırır. İsimleri açıklandıktan sonra banlardan birinin seçilmesini müslümanlardan ister.
B- Seçim neticeleri açıklanır. Adaylardan en çok kimin oy aldığını müslümanlar öğrenmiş olurlar.
C- Müslümanlar, halife olarak en çok oy alana Allah'ın Kitabı ve Resulü’nün Sünnetiyle amel etmek üzere biat etmeye başvururlar.
D- Nasb haberi, ismiyle birlikte kendisinde halife olarak nasbedilmesine ehil kılan sıfatların mevcut olduğu bildirilerek, bütün ümmetin haberdar olabilmesi için biat işlemi tamamlandıktan sonra kimin müslümanların halifesi olduğu halka ilan edilir.
MADDE - 34: Halifeyi nasbeden ümmettir. Fakat in'ikad biatı şer’î şekilde olmuşsa ümmet azletme yetkisine sahip değildir.
MADDE - 35: Halife devlettir. Devletin bütün yetkilerine sahiptir. Şöyle ki:
A- Benimsediği şer’î hükümleri yürürlüğe koyar. Bu takdirde bunlar itaat edilmesi lazım gelen kanunlar olur. Bunlara muhalefet caiz olmaz.
B- Devletin iç ve dış siyasetinden sorumludur. Orduya kumanda eder harp ilan etmek hakkına sahip olduğu gibi sulh, ateşkes ve diğer anlaşmaları yapma hakkına da sahiptir.
C- Yabancı elçileri kabul ve reddetmek ona aittir. Müslüman elçileri tayin ve azleder.
D- Muavinleri ve valileri tayin ve azil eder. Esasen bunların hepsi kendisine karşı sorumlu oldukları gibi ümmet meclisine karşı da sorumludurlar.
E- Başkadıyı, daire müdürlerini, ordu komutanlarını, alay komutanlarını tayin ve azleder. Bunların hepsi de kendisine karşı sorumludurlar, ümmet meclisine karşı sorumlu değildirler.
F- Şer’î hükümlere göre devlet bütçesine ait şer’î kanunları benimser. İster gelirler ile isterse giderler ile alakalı olsun, her hususta gerekli meblağı ve bütçe fasıllarını tespit eder.
MADDE - 36: Halife, hükümleri benimseme hususunda şer’î hükümlere bağlıdır. Şer’î delillerden sahih olarak çıkartılmayan bir hükmü benimsemesi haramdır. Benimsediği hükümler, içtihadla ilgili hükümleri çıkartma metodu ile kayıtlıdır. Bu nedenle benimsediği, hükümleri çıkartma metoduna aykırı çıkartılmış bir hükmü benimsemesi caiz olmadığı gibi, benimsediği hükümlere aykırı bir emir vermesi de caiz değildir.
MADDE - 37: Halifenin halkın işlerini yürütme yetkisi kendi ictihadı ve görüşü dahilinde mutlaktır. Devletin işlerinin yürütülmesi ve halkın işlerinin gözetimi için ihtiyaç duyduğu her hususta mubahlardan benimseme yapması hakkı vardır. Şu var ki menfaat bahanesiyle herhangi bir şer’î hükme muhalefet etmesi caiz değildir. Örnek olarak; Gıda maddelerinin azlığını bahane göstererek bir ailenin birden fazla çocuk edinmesine mani olamaz. İstismarı önlemek bahanesiyle insanları fiyat tahdidine tabi tutamaz. Maslahat ya da işlerin gözetimi bahanesi ile bir kâfir ya da kadını vali tayin edemez. Bu türden şeriat ahkamına aykırı hususları yapamaz. Mubahı haram yapamayacağı gibi, haramı da helal kılamaz.
MADDE - 38: Halife için sınırlı bir müddet yoktur. Halife, devlet işlerini yürütmeye kadir kaldığı, şer’î hükümleri koruyup uyguladığı müddetçe, halifelik konumundan kendisini çıkaracak şekilde bir değişiklik olmadıkça halife olarak kalır. Aksi halde böyle bir değişiklik meydana gelirse derhal azledilmelidir.
MADDE - 39: Halifenin halini değiştirip halifeliğinden çıkmasına sebep olan hususlar şunlardır:
A- Halifeliğin in'ikad şartları bozulursa, irtidad, açık bir fısk, delilik veya bunun benzerleri gibi… Çünkü bu şartlar, in'ikad ve halifelik makamında devam edebilme şartlarıdır.
B- Hangi sebepten olursa olsun devlet işlerini yürütmekten aciz olmak.
C- Kendi görüşüyle, şeriata uygun olarak, müslümanların işlerini yürütmekten aciz kılan bir tasallut altında kalması… Bu takdirde kendi görüşüyle şer’î hükümlere göre müslümanların işlerini yürütmekten aciz kılacak derecede bir tesire maruz kalırsa hükmen devlet işlerini yürütmekten aciz sayılır. Bu halde halifelik makamından düşer. Bu da şu iki halde düşünülür:
Birinci Hal: İç çevresinden bir veya bir kaç kişi kendisine musallat olarak işlerin yürütülmesine hükmederler. Eğer bunların tasallutundan kurtulmak ümidi varsa belirli bir süre uyarılır. Buna, rağmen bunların tasallutları kaldırılmamışsa görevden alınır. Şayet esasen kurtuluşu umulmuyorsa derhal görevden alma yoluna gidilir.
İkinci Hal: Ya bilfiil esir olmak ya da tesiri altına girmek suretiyle galip bir düşman eline esir düşmektir. Bu halde bakılır. Eğer kurtulması ümit ediliyorsa, kurtuluşundan ümit kesilinceye kadar süre verilir. Ve ümit kesildikten sonra görevden alınır.
MADDE - 40: Halifenin görevden alınmasında, kendisini halifelikten çıkaracak kadar değişip değişmediği hususundaki kararı yalnız Mezalim Mahkemesi verir. Yine ihtar ve azl yetkisi yalnızca bu mahkemeye aittir.
slm Devleti - Takiyyuddin En-Nebhani
MADDE - 1: İslâm akidesi devletin esasını oluşturur. Öyle ki, İslâm akidesini esas kılmaktan başka hiçbir şeyin varlığı devletin yapısında, kuruluş veya kontrolünde yahut devletle ilgisi olan diğer bütün alanlarda geçerli olamaz. Aynı zamanda İslâm akidesi şer’î kanunlar ve anayasanın esasını oluşturur. İslâm akidesine aykırı olan kanun veya anayasa ile ilgili hiçbir şeyin bulunmasına müsaade edilmez.
MADDE - 2: Dar-ül İslâm, içerisinde İslâm hükümleri tatbik edilen ve güvenliği İslâm güvenliği altında olan memleketlerdir. Dar-ül Küfür ise küfür nizamları uygulayan memleketler veya güvenliği İslâm güvenliği altında olmayan memleketlerdir.
MADDE - 3: Halife, belirli şer’î hükümleri benimseyip anayasa ve kanunlar haline getirir. Bu konuda şer’î bir hüküm benimseyince yalnız bu şer’î hükümle amel edilmesi gerekir. Bu takdirde bir kanun meydana çıkmış olur ki bütün devlet yönetimi altında olanlar gizli ve açık olarak bu emre itaate mecbur olur.
MADDE - 4: Halife, zekat ve cihattan başka ibadetlerde, şer’î herhangi belli bir hüküm benimseyemeyeceği gibi yine İslâm akidesine ilişkin fikirlerden herhangi bir fikri benimseyemez.
MADDE - 5: İslâm uyruğunu taşıyan herkes, şer’î hukuklardan yararlanır. Ve yerine getirilmesi gereken işlerden sorumlu olur.
MADDE - 6: Yönetimde, yargılamada veya idaresi altında bulunanların işlerini yürütmede ya da benzeri konularda, uyruğu arasında bir ayırım ve fark gözetmeye devletin hak ve yetkisi yoktur. O kadar ki, ırk, din, renk ve buna benzer şeyleri hesaba katmadan bütün topluma eşit gözle bakması gerekir.
MADDE - 7: Devlet, İslâm uyruğunu taşıyan müslüman ve müslüman olmayan herkes üzerine İslâm şeriatını aşağıdaki şekilde tatbik eder:
A- Bütün İslâm hükümlerini, bir hüküm dahi istisna etmeksizin, müslümanlara uygular.
B- Müslüman olmayanlar inanç ve ibadetlerinde tamamen serbesttirler.
C- İslâm'dan dönenlere mürted hükümleri uygulanır. Kendisi mürted olanlara hüküm böyledir. Fakat mürtedlerin çocukları olup da dünyaya gayrı müslim olarak gelenler, müşrik veya ehli kitab olmalarına göre gayrı müslim muamelesi görürler.
D- Müslüman olmayanlar, yemekleri ve giyimleri hususunda şer’î hükümlerin izin verdiği oranda, kendi dinlerine göre muamele görürler.
E- Evlenme ve boşanma işleri; müslüman olmayanlar arasında kendi dinlerine göre, müslümanlarla müslüman olmayanlar arasında ise, İslâm hükümlerine göre yapılır.
F- Devlet; diğer karşılıklı ilişkiler, cezalar, beyyineler, ekonomi, yönetim nizamları ve bunlardan başka şer’î işlerle ilgili şeriat hükümlerini toplum üzerinde tatbik eder. Bu tatbikatta müslümanlarla müslüman olmayanlar arasında fark gözetmez. Ayrıca kendileriyle akid ve antlaşma yapılanlar, eman/korunmayı isteyenler ve İslâm yönetimi altında bulunanlar üzerinde tatbik edilecek hüküm, diğer devlet yönetimi altında bulunanlara veya uyruğa tatbik edileceği gibi tatbik edilir. Ancak elçiler, konsoloslar, geçici elçiler ve bunlara benzer kimseler diplomatik dokunulmazlığa sahiptirler.
MADDE - 8: İslâm'ın dili Arapça’dır. Devletin kullanacağı dil yalnızca bu dildir.
MADDE - 9: İctihad farz-ı kifayedir. Şartlarına uyan her müslüman ictihad yapabilir.
MADDE - 10: Müslümanların hepsi de İslâm sorumluluğunu yüklenir. Bu nedenle İslâm'da din adamları sınıfı yoktur. Böyle bir sınıfın varlığı hissedilirse devlet bu oluşumu engellemelidir.
MADDE - 11: İslâm Devleti'nin asli işi İslâm davetini yüklenmektir.
MADDE - 12: Şer’î hükümler için yalnızca Kitap (Kur'an-ı Kerim), Sünnet (Hadis-i Şerif), sahabenin icması ve kıyas geçerli delillerdir.
MADDE - 13: İnsanda suçsuzluk asıldır. Bir kimse ancak mahkeme kararıyla cezalandırılır. Nitekim hiçbir kimseye işkence yapmak kesinlikle caiz değildir. Her kim bunu yaparsa cezalandırılır.
MADDE - 14: Fiillerde esas olan, şer’î hükümlere bağlanmaktır. Bu nedenle şer’î hüküm bilinmedikçe bir iş yapılamaz. Haramlılığına dair delili bulunmadıkça eşyalarda (maddede) aslolan ise mübahlıktır.
MADDE - 15: Harama götüreceğine dair zannı galip olduğu zaman harama götüren vesile haramdır. Harama götürmesinden korkulduğundan dolayı o vesile haram olmaz.
YÖNETİM NİZAMI
MADDE - 16: Yönetim nizamı vahdet/birlik esasına dayanır. Federal bir nizam değildir.
MADDE - 17: Yönetim merkezidir. İdare ise merkezi değildir.
MADDE - 18: Şu dört kişi yönetici sayılır: Halife, Tefviz Muavini, Vali ve Amil. Bunların dışındakiler yönetici değil, görevli sayılırlar.
MADDE - 19: Yönetimi veya yönetimden sayılan herhangi bir işi yürütecek kimse ancak hür, fasık olmayan adaletli, erkek bir Müslüman olmalıdır.
MADDE - 20: Yöneticilerin muhasebesi müslümanların haklarından biri olup, üzerlerine farz-ı kifayedir. Devletin yönetimi altında bulunan müslüman olmayanların, yöneticilerin kendilerine yaptıkları zulmü veyahut kendi üzerlerine İslâm hükümlerini kötü şekilde tatbik etmelerini, şikayet etme hakları vardır.
MADDE - 21: İslâm akidesi temeline dayanarak, benimsenecek hükümler şer’î hükümler olmak şartıyla, yöneticilerden hesap sormak veya ümmet yoluyla yönetime ulaşmak için siyasi partiler kurmak müslümanların hakkıdır. Partilerin kurulması için hiç bir izne ihtiyaç yoktur. İslâm esası dışında her türlü kitleleşme yasaklanır.
MADDE - 22: Yönetim nizamı şu dört temel üzerine kuruludur:
1- Hakimiyet halkın değil, şeriatındır.
2- Otorite (yönetme yetkisi) ümmetindir.
3- Bir halife nasb etmek, müslümanlara farzdır.
4- Şer’î hükümleri benimseyerek anayasa ve diğer kanunları belirlemek yalnızca halifenin hakkıdır.
MADDE - 23: Devlet teşkilatı şu sekiz temel üzerine kuruludur.
Halife
Tefviz Muavini
Tenfız Muavini
Cihad Emiri
Kaza/Yargı
Valiler
İdari Teşkilat
8- Ümmet Meclisi
HALİFE
MADDE - 24: Halife, otorite ve şeriatı uygulamada ümmetin vekilidir.
MADDE - 25: Halifelik; rıza ve seçeneğe dayanan bir akittir. Bunu kabul etmeyen hiç bir kimse zorlanamaz, yine hilâfeti yürütecek kimseyi seçmek için hiçbir kimse zorlanamaz.
MADDE - 26: Akil ve baliğ olan erkek veya kadın her müslüman halifeyi seçmek ve ona biat etmek hakkına sahiptir. Müslüman olmayanların bunda hakkı yoktur.
MADDE - 27: İn'ikad biatı (halifeyi belirleme biatı) kendileriyle tamamlananların biatıyla bir kimse üzerine halifelik sözleşmesi tamamlanınca, geri kalanların biatı, itaat biatı olup in'ikad biatı olmaz. Kendisinde bu biat yani itaat biatı hususunda baş kaldırma hali görülen, biat etmeye zorlanır.
MADDE - 28: Müslümanlar tarafından usulüne uygun bir şekilde nasbedilmedikçe hiç bir kimse halife olamaz. İslâm'da herhangi bir akid gibi şer’î esaslar dahilinde halifeliği kendisinde tamamlanmayan hiçbir kimse halifenin yetkilerine sahip olamaz.
MADDE - 29: İn'ikad biatıyla biat edecek ülke veya memleketlerin otoritesinin tamamen müslümanların otoritesine dayanması şarttır. Herhangi bir kafir devlete dayanmamalıdır. Ayrıca ülkedeki bütün müslümanların harici ve dahili güvenliği küfrün güvenliği altında değil İslâm güvenliği altında olmalıdır. Fakat sadece itaat biatı yapmış olan memleketlerde aynı şartlar aranmaz.
MADDE - 30: Halife olarak biat edilecek kimsede sadece in'ikad şartlarının tamamlanması şarttır. Tercih şartlarının tahakkuku şart değildir. Çünkü asıl olan in'ikad şartlarıdır.
MADDE - 31: Bir kimsenin üzerine halifelik sözleşmesinin gerçekleşebilmesi için yedi şart aranır. Bunlar: Erkek, Müslüman, Hür, Baliğ, Akil, Fasık değil adeletli ve Hilâfet yükünü taşıyabilecek güçte olmasıdır.
MADDE - 32: Ölüm, istifa veya azil sebepleriyle halifelik makamı boşaldığı zaman boşalma tarihinden itibaren üç gün içinde yerine yeni bir halife nasbetmek farzdır.
MADDE - 33: Halifeyi nasbetme metodu şöyle olur:
A- Ümmet meclisindeki müslüman üyeler halifelik için adayların sayısını sınırlandırır. İsimleri açıklandıktan sonra banlardan birinin seçilmesini müslümanlardan ister.
B- Seçim neticeleri açıklanır. Adaylardan en çok kimin oy aldığını müslümanlar öğrenmiş olurlar.
C- Müslümanlar, halife olarak en çok oy alana Allah'ın Kitabı ve Resulü’nün Sünnetiyle amel etmek üzere biat etmeye başvururlar.
D- Nasb haberi, ismiyle birlikte kendisinde halife olarak nasbedilmesine ehil kılan sıfatların mevcut olduğu bildirilerek, bütün ümmetin haberdar olabilmesi için biat işlemi tamamlandıktan sonra kimin müslümanların halifesi olduğu halka ilan edilir.
MADDE - 34: Halifeyi nasbeden ümmettir. Fakat in'ikad biatı şer’î şekilde olmuşsa ümmet azletme yetkisine sahip değildir.
MADDE - 35: Halife devlettir. Devletin bütün yetkilerine sahiptir. Şöyle ki:
A- Benimsediği şer’î hükümleri yürürlüğe koyar. Bu takdirde bunlar itaat edilmesi lazım gelen kanunlar olur. Bunlara muhalefet caiz olmaz.
B- Devletin iç ve dış siyasetinden sorumludur. Orduya kumanda eder harp ilan etmek hakkına sahip olduğu gibi sulh, ateşkes ve diğer anlaşmaları yapma hakkına da sahiptir.
C- Yabancı elçileri kabul ve reddetmek ona aittir. Müslüman elçileri tayin ve azleder.
D- Muavinleri ve valileri tayin ve azil eder. Esasen bunların hepsi kendisine karşı sorumlu oldukları gibi ümmet meclisine karşı da sorumludurlar.
E- Başkadıyı, daire müdürlerini, ordu komutanlarını, alay komutanlarını tayin ve azleder. Bunların hepsi de kendisine karşı sorumludurlar, ümmet meclisine karşı sorumlu değildirler.
F- Şer’î hükümlere göre devlet bütçesine ait şer’î kanunları benimser. İster gelirler ile isterse giderler ile alakalı olsun, her hususta gerekli meblağı ve bütçe fasıllarını tespit eder.
MADDE - 36: Halife, hükümleri benimseme hususunda şer’î hükümlere bağlıdır. Şer’î delillerden sahih olarak çıkartılmayan bir hükmü benimsemesi haramdır. Benimsediği hükümler, içtihadla ilgili hükümleri çıkartma metodu ile kayıtlıdır. Bu nedenle benimsediği, hükümleri çıkartma metoduna aykırı çıkartılmış bir hükmü benimsemesi caiz olmadığı gibi, benimsediği hükümlere aykırı bir emir vermesi de caiz değildir.
MADDE - 37: Halifenin halkın işlerini yürütme yetkisi kendi ictihadı ve görüşü dahilinde mutlaktır. Devletin işlerinin yürütülmesi ve halkın işlerinin gözetimi için ihtiyaç duyduğu her hususta mubahlardan benimseme yapması hakkı vardır. Şu var ki menfaat bahanesiyle herhangi bir şer’î hükme muhalefet etmesi caiz değildir. Örnek olarak; Gıda maddelerinin azlığını bahane göstererek bir ailenin birden fazla çocuk edinmesine mani olamaz. İstismarı önlemek bahanesiyle insanları fiyat tahdidine tabi tutamaz. Maslahat ya da işlerin gözetimi bahanesi ile bir kâfir ya da kadını vali tayin edemez. Bu türden şeriat ahkamına aykırı hususları yapamaz. Mubahı haram yapamayacağı gibi, haramı da helal kılamaz.
MADDE - 38: Halife için sınırlı bir müddet yoktur. Halife, devlet işlerini yürütmeye kadir kaldığı, şer’î hükümleri koruyup uyguladığı müddetçe, halifelik konumundan kendisini çıkaracak şekilde bir değişiklik olmadıkça halife olarak kalır. Aksi halde böyle bir değişiklik meydana gelirse derhal azledilmelidir.
MADDE - 39: Halifenin halini değiştirip halifeliğinden çıkmasına sebep olan hususlar şunlardır:
A- Halifeliğin in'ikad şartları bozulursa, irtidad, açık bir fısk, delilik veya bunun benzerleri gibi… Çünkü bu şartlar, in'ikad ve halifelik makamında devam edebilme şartlarıdır.
B- Hangi sebepten olursa olsun devlet işlerini yürütmekten aciz olmak.
C- Kendi görüşüyle, şeriata uygun olarak, müslümanların işlerini yürütmekten aciz kılan bir tasallut altında kalması… Bu takdirde kendi görüşüyle şer’î hükümlere göre müslümanların işlerini yürütmekten aciz kılacak derecede bir tesire maruz kalırsa hükmen devlet işlerini yürütmekten aciz sayılır. Bu halde halifelik makamından düşer. Bu da şu iki halde düşünülür:
Birinci Hal: İç çevresinden bir veya bir kaç kişi kendisine musallat olarak işlerin yürütülmesine hükmederler. Eğer bunların tasallutundan kurtulmak ümidi varsa belirli bir süre uyarılır. Buna, rağmen bunların tasallutları kaldırılmamışsa görevden alınır. Şayet esasen kurtuluşu umulmuyorsa derhal görevden alma yoluna gidilir.
İkinci Hal: Ya bilfiil esir olmak ya da tesiri altına girmek suretiyle galip bir düşman eline esir düşmektir. Bu halde bakılır. Eğer kurtulması ümit ediliyorsa, kurtuluşundan ümit kesilinceye kadar süre verilir. Ve ümit kesildikten sonra görevden alınır.
MADDE - 40: Halifenin görevden alınmasında, kendisini halifelikten çıkaracak kadar değişip değişmediği hususundaki kararı yalnız Mezalim Mahkemesi verir. Yine ihtar ve azl yetkisi yalnızca bu mahkemeye aittir.
slm Devleti - Takiyyuddin En-Nebhani