selamunalyekum arkadaşlar,
Hiç düşündük mü acaba, hayatta nelere değer veriyoruz? Yahut değer verdiğimiz kişi ya da nesnelere ne kadar özen gösteriyoruz? “Beş şey gelmeden beş şeyin kıymetini biliniz” buyuran Efendimiz (s.a.v) kıymetini bilmemiz gerekenleri şöyle sıralıyor: “İhtiyarlamadan gençliğin, hastalanmadan sağlığın, fakirleşmeden zenginliğin, işler çoğalmadan boş vaktin, ölüm gelmeden hayatın kıymeti bilinmelidir. Bilen kazanır.”
Konumuz gereği biz bunaldan gençliğin kıymetini bilmeye değinelim inş
İnsanın en dinamik, en hevesli olduğu yıllarıdır gençlik yılları. Yaşlılarımızdan “Ah genç olsaydım da şunları yapsaydım” ya da “Ben de kafamı kaldı bu yaştan sonra bunları nasıl öğreneyim şimdi genç olsaydım…” tarzında cümleleri sık sık duyarız. Yaşlılıkta hep gençlik yıllarına özlem vardır, hayaller bile hayata dair yeni planlardan değil, gençlikte yapılan güzel işlerin yadından oluşur. Genç ise hayat doludur, sorunlara çözüm üretebilen, hayata katkısı olan insandır. İşte bu sebeple genç olmanın getirdiği sorumluklar severek kucaklanmalıdır. İslamiyet’in ilk yıllarını ve o ilk Müslümanları düşünelim. Neredeyse hepsi gençti ve yaptıkları işlerle çoğu olgun insanın erişemeyeceği kemalatta idi. İlk Müslümanlardan olan genç sahabiler dayanılmaz acılara göğüs gererek toplumda dinin sağlam temellerini attılar. Bizler de, insanlığın refahını artırmak için bir şeylerin ucundan tutmalıyız. Üzerimize düşen ibadet ya da hizmet ufak dahi olsa küçümsemeden, kıymet vererek yapmalıyız. Gençlikte bu kriterleri ve daha fazlasını hayatımıza oturtursak yaşlılıkta hayata bakış açımız bambaşka olur.