Moda, giyimde, saç tipinde, yiyecek ve içeceklerde, ev eşyalarında, takılarda, dekorasyonda ve hayat tarzına etki eden her şeyde meydana gelen sık sık değişikliklere denilir.
Moda, dört mevsime göre değişebilmektedir. Gençliğimizi birçok bakımdan sıkıntıya atan hususlardan birisi, “moda”dır.
Gençlerin modayı takip etmesi, zevklerine ve gelir seviyelerine göre değişiyor. Senede bir değişiklik yapan olduğu gibi, bir toplantı veya düğünde giydiği elbiseyi bir daha giymeyenlere de rastlanıyor.
Güzellikler ve hikmet dini olan İslâm’da bu mânâda bir “moda” anlayışı yoktur. Ama değişim ve yenilik vardır. Acaba, dinimiz İslâm, dünyevî ve nefsî isteklerden kaynaklanan modaya niçin karşıdır?
Çünkü modanın temel esprisi olan sürekli ve sık değişim, israfa sebep olmaktadır. İsraf ise dinimizde yasaktır. Rabbimiz, “Yiyiniz içiniz, israf etmeyiniz. Muhakkak ki Allah, israf edenleri sevmez”1 buyurmaktadır.
Moda, gerçek ve zarurî bir ihtiyaçtan değil, his ve hevâdan, zevk ve sefâdan kaynaklanmaktadır.
Modanın kaynağı dünyevîliği esas alan Batıdır. Bunların ise dinî bir kaygısı yoktur. Bu yüzden “moda” olarak ortaya çıkan bir şey, bizim temel dinî prensiplerimizle çatışabilmektedir.
Meselâ, tesettüre uygun olmayan elbiseleri hiçbir şekilde giymek caiz değildir. Çünkü, farklı ölçülerde de olsa belirli yerlerini örtmek erkek ve kadın için farzdır.
Modanın özünde başka milletlere benzemek esastır. Mü’minlerin ise, başka milletlere benzemeleri Peygamberimizin (asm) “Kim bir kavme benzerse o onlardandır”2 hadisiyle yasaklanmaktadır.
Bu hadisten de anlaşıldığı gibi mü’min bir genç, başka bir milletin giyimini, saç tipini, eğlence şeklini, hayat tarzını taklit edemez.
Bu hususta Bediüzzaman Hazretlerinin şu ifadeleri çok ibretlidir:
“Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız. Âyâ, Avrupa’nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten sonra, hangi akılla onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittibâ edip emniyet ediyorsunuz? Yok, yok! Sefihâne taklit edenler, ittibâ değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz. Âgâh olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittibâ ettikçe, hamiyet dâvâsında yalancılık ediyorsunuz. Çünkü şu surette ittibâınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzâdır.”3
Moda hususunda şu hadislerden de alacağımız önemli dersler vardır:
“Allah kadın elbisesi giyen erkeğe ve erkek elbisesi giyen kadına lânet etsin.”4
“Allah erkeklere benzemeye çalışan kadınlara ve kadınlara benzemeye çalışan erkeklere lânet etsin.”5
Necmi ÜNLÜ
Dipnotlar:
1- A’raf Sûresi: 3
2- Ebû Dâvud, Libas: 5.
3- Lem’alar, s. 172.
4- Ebû Davut, Libas: 28.
5- Buhari, Libas: 61.
Moda, dört mevsime göre değişebilmektedir. Gençliğimizi birçok bakımdan sıkıntıya atan hususlardan birisi, “moda”dır.
Gençlerin modayı takip etmesi, zevklerine ve gelir seviyelerine göre değişiyor. Senede bir değişiklik yapan olduğu gibi, bir toplantı veya düğünde giydiği elbiseyi bir daha giymeyenlere de rastlanıyor.
Güzellikler ve hikmet dini olan İslâm’da bu mânâda bir “moda” anlayışı yoktur. Ama değişim ve yenilik vardır. Acaba, dinimiz İslâm, dünyevî ve nefsî isteklerden kaynaklanan modaya niçin karşıdır?
Çünkü modanın temel esprisi olan sürekli ve sık değişim, israfa sebep olmaktadır. İsraf ise dinimizde yasaktır. Rabbimiz, “Yiyiniz içiniz, israf etmeyiniz. Muhakkak ki Allah, israf edenleri sevmez”1 buyurmaktadır.
Moda, gerçek ve zarurî bir ihtiyaçtan değil, his ve hevâdan, zevk ve sefâdan kaynaklanmaktadır.
Modanın kaynağı dünyevîliği esas alan Batıdır. Bunların ise dinî bir kaygısı yoktur. Bu yüzden “moda” olarak ortaya çıkan bir şey, bizim temel dinî prensiplerimizle çatışabilmektedir.
Meselâ, tesettüre uygun olmayan elbiseleri hiçbir şekilde giymek caiz değildir. Çünkü, farklı ölçülerde de olsa belirli yerlerini örtmek erkek ve kadın için farzdır.
Modanın özünde başka milletlere benzemek esastır. Mü’minlerin ise, başka milletlere benzemeleri Peygamberimizin (asm) “Kim bir kavme benzerse o onlardandır”2 hadisiyle yasaklanmaktadır.
Bu hadisten de anlaşıldığı gibi mü’min bir genç, başka bir milletin giyimini, saç tipini, eğlence şeklini, hayat tarzını taklit edemez.
Bu hususta Bediüzzaman Hazretlerinin şu ifadeleri çok ibretlidir:
“Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız. Âyâ, Avrupa’nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten sonra, hangi akılla onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittibâ edip emniyet ediyorsunuz? Yok, yok! Sefihâne taklit edenler, ittibâ değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz. Âgâh olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittibâ ettikçe, hamiyet dâvâsında yalancılık ediyorsunuz. Çünkü şu surette ittibâınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzâdır.”3
Moda hususunda şu hadislerden de alacağımız önemli dersler vardır:
“Allah kadın elbisesi giyen erkeğe ve erkek elbisesi giyen kadına lânet etsin.”4
“Allah erkeklere benzemeye çalışan kadınlara ve kadınlara benzemeye çalışan erkeklere lânet etsin.”5
Necmi ÜNLÜ
Dipnotlar:
1- A’raf Sûresi: 3
2- Ebû Dâvud, Libas: 5.
3- Lem’alar, s. 172.
4- Ebû Davut, Libas: 28.
5- Buhari, Libas: 61.