Geldim Ya Resulallah”...
Boynum bükük kapındayım şimdi.
Ne gözlerimdeki yaşlar kurtarabilecek beni,
ne de uğrunda çalışıp didindiğim bir iki dünyevi...
“Geldim Ya Resulallah”...
Bana da aç misk kokulu kapılarını,
göster bana da efendimizin o mübarek yüzünü.
Yaşarken bilemedim, göremedim, duysam da umursamadım... Geldim Ya Resulallah”...
Boynum bükük kapındayım şimdi.
Ne gözlerimdeki yaşlar kurtarabilecek beni,
ne de uğrunda çalışıp didindiğim bir iki dünyevi...
“Geldim Ya Resulallah”...
Bana da aç misk kokulu kapılarını,
göster bana da efendimizin o mübarek yüzünü.
Yaşarken bilemedim, göremedim, duysam da umursamadım...
Beni ben, beni kendi nefsim mahfetti...
Ezelden olmalıydı bu aşk...
Ezelden hissetmeliydim bu mübarek duyguyu.
Oysa o kadar çok dünyevi işim vardı ki.
Düşünemedim... Hatırlayamadım...
Oysa sen..
Oysa sen bir bebeğin ağlayışında bile saklıydın,
oysa ki sen her yağmur tanesinde saklıydın..
Gözümün önündeki SEN’i göremedim,
kulaklarımda ki SEN’i duyamadım,
yüreğimdeki SEN’i bulamadım...
“Geldim Ya Resulallah”
Kapındayım şimdi, boynum bükük, gözlerim yaşlı...
İçeride yanan o kızgın ateşi söndürebilecek mi bu göz yaşlarım...
Neye yarar şimdiki pişmanlığım.
“Şefaat Ya Resulallah...”
“Geldim Ya Resulallah”
Kapındayım şimdi,
titreyen bedenimle kapındayım Ya Resulallah...
Affet demeye bile yüzüm yok...
Dünyevi güzellikler içerisinde yanarken...
Oysa senin aşkın yakmalıydı beni,
senin aşkın yakıp kavurmalıydı beni, bilemedim...
Ne yazık.. Ne yazık ki... Bilemedim.
Bağışlar mısın beni...
Affeder misin bu aciz kulunu.
Kimseye yenilmem derken kendime yenildim,
kimseye aldanmam derken dünyevi güzelliklere aldandım.
Hep kandırmışım kendimi.
Aslında hiç güçlü değilmişim.
Ne kadar boşa geçirmişim zamanlarımı.
“Ahh” demeye bile hakkım yok.
“Af” dilemeye bile hakkım yok...
Sen ki onca ibret dolu tabloları önüme serdin,
ben gözlerimi kapatıp bakmadım.
Ben... Ben... o kadar büyük bir hata işledim ki.
Kendi bedenimi, kendi yüreğimi senin aşkınla yakmak varken...
“Geldim Ya Resulallah”...
Boynum bükük kapındayım şimdi.
Ne gözlerimdeki yaşlar kurtarabilecek beni,
ne de uğrunda çalışıp didindiğim bir iki dünyevi...
Ben senin bana verdiğin derslere hiç aldırış etmedim.
Şimdi affeder misin beni? Bunu söylemeye hakkım var mı?(!)
Rabbim, kapındayım şimdi, nolur aç bana misk kokulu kapılarını.
“Geldim Ya Resulallah”
içimdesin şimdi, geç olsa da içimdesin...
Artık yüreğim senin aşkınla yanıyor...
Beni yakabilen bir tek senin aşkın artık.
Ateşin içine atsalar dahi yanmam.
Katran kazanlarında yaksalar dahi yanmam...
Sen içimdesin artık, Yüreğim senin aşkınla yanmakta...
“Geldim en sevgili, geldim Ya Resulallah”
Topraklar atılırken üzerime,
sana kavuşmanın hasretiyle yanıyorum şimdi...
Ben geldim ey sevgili, en sevgili, Ya Resulallah,
bana da aç misk kokulu kapılarını.
Topraklar örterken bedenimi,
avuçlarımı sana açılmış beklemekteyim Ya Hak...
Bağışla, Affeyle bu aciz kulunu...
Beni ben, beni kendi nefsim mahfetti...
Ezelden olmalıydı bu aşk...
Ezelden hissetmeliydim bu mübarek duyguyu.
Oysa o kadar çok dünyevi işim vardı ki.
Düşünemedim... Hatırlayamadım...
Oysa sen..
Oysa sen bir bebeğin ağlayışında bile saklıydın,
oysa ki sen her yağmur tanesinde saklıydın..
Gözümün önündeki SEN’i göremedim,
kulaklarımda ki SEN’i duyamadım,
yüreğimdeki SEN’i bulamadım...
“Geldim Ya Resulallah”
Kapındayım şimdi, boynum bükük, gözlerim yaşlı...
İçeride yanan o kızgın ateşi söndürebilecek mi bu göz yaşlarım...
Neye yarar şimdiki pişmanlığım.
“Şefaat Ya Resulallah...”
“Geldim Ya Resulallah”
Kapındayım şimdi,
titreyen bedenimle kapındayım Ya Resulallah...
Affet demeye bile yüzüm yok...
Dünyevi güzellikler içerisinde yanarken...
Oysa senin aşkın yakmalıydı beni,
senin aşkın yakıp kavurmalıydı beni, bilemedim...
Ne yazık.. Ne yazık ki... Bilemedim.
Bağışlar mısın beni...
Affeder misin bu aciz kulunu.
Kimseye yenilmem derken kendime yenildim,
kimseye aldanmam derken dünyevi güzelliklere aldandım.
Hep kandırmışım kendimi.
Aslında hiç güçlü değilmişim.
Ne kadar boşa geçirmişim zamanlarımı.
“Ahh” demeye bile hakkım yok.
“Af” dilemeye bile hakkım yok...
Sen ki onca ibret dolu tabloları önüme serdin,
ben gözlerimi kapatıp bakmadım.
Ben... Ben... o kadar büyük bir hata işledim ki.
Kendi bedenimi, kendi yüreğimi senin aşkınla yakmak varken...
“Geldim Ya Resulallah”...
Boynum bükük kapındayım şimdi.
Ne gözlerimdeki yaşlar kurtarabilecek beni,
ne de uğrunda çalışıp didindiğim bir iki dünyevi...
Ben senin bana verdiğin derslere hiç aldırış etmedim.
Şimdi affeder misin beni? Bunu söylemeye hakkım var mı?(!)
Rabbim, kapındayım şimdi, nolur aç bana misk kokulu kapılarını.
“Geldim Ya Resulallah”
içimdesin şimdi, geç olsa da içimdesin...
Artık yüreğim senin aşkınla yanıyor...
Beni yakabilen bir tek senin aşkın artık.
Ateşin içine atsalar dahi yanmam.
Katran kazanlarında yaksalar dahi yanmam...
Sen içimdesin artık, Yüreğim senin aşkınla yanmakta...
“Geldim en sevgili, geldim Ya Resulallah”
Topraklar atılırken üzerime,
sana kavuşmanın hasretiyle yanıyorum şimdi...
Ben geldim ey sevgili, en sevgili, Ya Resulallah,
bana da aç misk kokulu kapılarını.
Topraklar örterken bedenimi,
avuçlarımı sana açılmış beklemekteyim Ya Hak...
Bağışla, Affeyle bu aciz kulunu...
Boynum bükük kapındayım şimdi.
Ne gözlerimdeki yaşlar kurtarabilecek beni,
ne de uğrunda çalışıp didindiğim bir iki dünyevi...
“Geldim Ya Resulallah”...
Bana da aç misk kokulu kapılarını,
göster bana da efendimizin o mübarek yüzünü.
Yaşarken bilemedim, göremedim, duysam da umursamadım... Geldim Ya Resulallah”...
Boynum bükük kapındayım şimdi.
Ne gözlerimdeki yaşlar kurtarabilecek beni,
ne de uğrunda çalışıp didindiğim bir iki dünyevi...
“Geldim Ya Resulallah”...
Bana da aç misk kokulu kapılarını,
göster bana da efendimizin o mübarek yüzünü.
Yaşarken bilemedim, göremedim, duysam da umursamadım...
Beni ben, beni kendi nefsim mahfetti...
Ezelden olmalıydı bu aşk...
Ezelden hissetmeliydim bu mübarek duyguyu.
Oysa o kadar çok dünyevi işim vardı ki.
Düşünemedim... Hatırlayamadım...
Oysa sen..
Oysa sen bir bebeğin ağlayışında bile saklıydın,
oysa ki sen her yağmur tanesinde saklıydın..
Gözümün önündeki SEN’i göremedim,
kulaklarımda ki SEN’i duyamadım,
yüreğimdeki SEN’i bulamadım...
“Geldim Ya Resulallah”
Kapındayım şimdi, boynum bükük, gözlerim yaşlı...
İçeride yanan o kızgın ateşi söndürebilecek mi bu göz yaşlarım...
Neye yarar şimdiki pişmanlığım.
“Şefaat Ya Resulallah...”
“Geldim Ya Resulallah”
Kapındayım şimdi,
titreyen bedenimle kapındayım Ya Resulallah...
Affet demeye bile yüzüm yok...
Dünyevi güzellikler içerisinde yanarken...
Oysa senin aşkın yakmalıydı beni,
senin aşkın yakıp kavurmalıydı beni, bilemedim...
Ne yazık.. Ne yazık ki... Bilemedim.
Bağışlar mısın beni...
Affeder misin bu aciz kulunu.
Kimseye yenilmem derken kendime yenildim,
kimseye aldanmam derken dünyevi güzelliklere aldandım.
Hep kandırmışım kendimi.
Aslında hiç güçlü değilmişim.
Ne kadar boşa geçirmişim zamanlarımı.
“Ahh” demeye bile hakkım yok.
“Af” dilemeye bile hakkım yok...
Sen ki onca ibret dolu tabloları önüme serdin,
ben gözlerimi kapatıp bakmadım.
Ben... Ben... o kadar büyük bir hata işledim ki.
Kendi bedenimi, kendi yüreğimi senin aşkınla yakmak varken...
“Geldim Ya Resulallah”...
Boynum bükük kapındayım şimdi.
Ne gözlerimdeki yaşlar kurtarabilecek beni,
ne de uğrunda çalışıp didindiğim bir iki dünyevi...
Ben senin bana verdiğin derslere hiç aldırış etmedim.
Şimdi affeder misin beni? Bunu söylemeye hakkım var mı?(!)
Rabbim, kapındayım şimdi, nolur aç bana misk kokulu kapılarını.
“Geldim Ya Resulallah”
içimdesin şimdi, geç olsa da içimdesin...
Artık yüreğim senin aşkınla yanıyor...
Beni yakabilen bir tek senin aşkın artık.
Ateşin içine atsalar dahi yanmam.
Katran kazanlarında yaksalar dahi yanmam...
Sen içimdesin artık, Yüreğim senin aşkınla yanmakta...
“Geldim en sevgili, geldim Ya Resulallah”
Topraklar atılırken üzerime,
sana kavuşmanın hasretiyle yanıyorum şimdi...
Ben geldim ey sevgili, en sevgili, Ya Resulallah,
bana da aç misk kokulu kapılarını.
Topraklar örterken bedenimi,
avuçlarımı sana açılmış beklemekteyim Ya Hak...
Bağışla, Affeyle bu aciz kulunu...
Beni ben, beni kendi nefsim mahfetti...
Ezelden olmalıydı bu aşk...
Ezelden hissetmeliydim bu mübarek duyguyu.
Oysa o kadar çok dünyevi işim vardı ki.
Düşünemedim... Hatırlayamadım...
Oysa sen..
Oysa sen bir bebeğin ağlayışında bile saklıydın,
oysa ki sen her yağmur tanesinde saklıydın..
Gözümün önündeki SEN’i göremedim,
kulaklarımda ki SEN’i duyamadım,
yüreğimdeki SEN’i bulamadım...
“Geldim Ya Resulallah”
Kapındayım şimdi, boynum bükük, gözlerim yaşlı...
İçeride yanan o kızgın ateşi söndürebilecek mi bu göz yaşlarım...
Neye yarar şimdiki pişmanlığım.
“Şefaat Ya Resulallah...”
“Geldim Ya Resulallah”
Kapındayım şimdi,
titreyen bedenimle kapındayım Ya Resulallah...
Affet demeye bile yüzüm yok...
Dünyevi güzellikler içerisinde yanarken...
Oysa senin aşkın yakmalıydı beni,
senin aşkın yakıp kavurmalıydı beni, bilemedim...
Ne yazık.. Ne yazık ki... Bilemedim.
Bağışlar mısın beni...
Affeder misin bu aciz kulunu.
Kimseye yenilmem derken kendime yenildim,
kimseye aldanmam derken dünyevi güzelliklere aldandım.
Hep kandırmışım kendimi.
Aslında hiç güçlü değilmişim.
Ne kadar boşa geçirmişim zamanlarımı.
“Ahh” demeye bile hakkım yok.
“Af” dilemeye bile hakkım yok...
Sen ki onca ibret dolu tabloları önüme serdin,
ben gözlerimi kapatıp bakmadım.
Ben... Ben... o kadar büyük bir hata işledim ki.
Kendi bedenimi, kendi yüreğimi senin aşkınla yakmak varken...
“Geldim Ya Resulallah”...
Boynum bükük kapındayım şimdi.
Ne gözlerimdeki yaşlar kurtarabilecek beni,
ne de uğrunda çalışıp didindiğim bir iki dünyevi...
Ben senin bana verdiğin derslere hiç aldırış etmedim.
Şimdi affeder misin beni? Bunu söylemeye hakkım var mı?(!)
Rabbim, kapındayım şimdi, nolur aç bana misk kokulu kapılarını.
“Geldim Ya Resulallah”
içimdesin şimdi, geç olsa da içimdesin...
Artık yüreğim senin aşkınla yanıyor...
Beni yakabilen bir tek senin aşkın artık.
Ateşin içine atsalar dahi yanmam.
Katran kazanlarında yaksalar dahi yanmam...
Sen içimdesin artık, Yüreğim senin aşkınla yanmakta...
“Geldim en sevgili, geldim Ya Resulallah”
Topraklar atılırken üzerime,
sana kavuşmanın hasretiyle yanıyorum şimdi...
Ben geldim ey sevgili, en sevgili, Ya Resulallah,
bana da aç misk kokulu kapılarını.
Topraklar örterken bedenimi,
avuçlarımı sana açılmış beklemekteyim Ya Hak...
Bağışla, Affeyle bu aciz kulunu...