Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Gel Peygamberim. (1 Kullanıcı)

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,558
Tepki puanı
909
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Gel Peygamberim...!İbrahim ŞAŞMAZ
"Dudaklarım kuruyor adını andığımda, dudaklarım. Bir sıcak rüzgâr çarpıyor yanaklarıma, kum tadında. Adını andığımda kervanlar geçiyor ufkumdan ağır ağır adımlarla."
Arabistan’ın bütün çölleri üzerime geliyor. Dudaklarım çatlıyor adını andığımda, sanki çöllerin bütün kumu üzerime akıyor. Dudaklarım kuruyor adını andığımda. Adını anmak kolay değil, adın öylesi kolay süzülesi değil dudaklardan. Yüreğimi kanatıyor adın, yüreğimi. Duvarlarına çarpa çarpa çıkıyor adın, gırtlağımı yırta yırta, ses tellerimi kanata kanata. Dudaklarımı çatlata çatlata. Bugün ellerimin derisi çatlayacak, derdimi sana anlata anlata. Dinleyesin beni diyerek ben sana geldim Peygamberim! Sen de gelir misin sana gelen yüreğime. Bugün ağlamak istiyorum Peygamberim, bugün dökmek istiyorum derdimi sana. Gelesin isterdim. Haneme nurunu süresin isterdim.

Kokusunu senden aldı ya onlar.
Cemaline ayna, oldu ya onlar.
Bülbül ile aşkı bildi ya onlar.
Güllerin aşkına gel peygamberim

Babamın bana belki de ilk öğretisi idi adın. “Kimin ümmetisin” derdi. Senin ümmetinden olduğunu söylerdim. Gülümserdi. Saçlarıma uzanırdı elleri. Bilmem neden titrerdi. Adını söylemenin, adını anmanın babamın yorgun yanaklarında gülümseme olduğu aşk ikliminin sultanı! Annem, romatizmalı dizleriyle kıldığı namazda, romatizmasını unuturdu. Secdeye varmak için her eğilişinde kireçlenen dizlerinin sesini duyardım. Ellerini açarken semaya, dudaklarında okurdum seni. Çatlamış ellerinde görürdüm ışığını. Böyleydin iki cihanın sultanı. “Bir adım atmaya mecalim yok” diyen annemi, bir yatsı namazında şaha kaldırırdın. Onları size gönderdik dünyamın ve ahirimin hakanı. Şefaatine gönderdik. Kutlu gölgeye, Cennete yolladığımıza inandık. O yüzden kan sızsa da yüreğimizden, biz ağlamadık. Şefaatinden mahrum eyleme. Bunları dilemeye geldim sana, Peygamberim! Sen de gelir misin sana gelen yüreğime? Köhnemiş kapımı çalasın isterdim. Bu kırık gönlümü alasın isterdim. Beni bu özlemde, beni bu hicranda bulasın isterdim

Vuslatın aşkıyla kavrulup yanan.
Bu minvalde eren, bu demde onan.
Bir seher vaktinde adını anan,
Dillerin aşkına gel peygamberim

Ama şimdi ağlıyorum. Ama şimdi yanıyorum. Ama şimdi imdadıma el istiyorum. O yüzden vuruyorum yaralı başımı kenarları yanık bir seccadeye. O yüzden açıyorum avuçlarımı semaya. Bir karıncanın incitilmesine, bir ağaç dalının kırılmasına razı olmayan bir yüce kalbin sahibi sen! Düşlerime gelmeni bekledim yıllarca. Düşmeni bekliyorum düşlerime. Gördüğüm karanlık, duyduğum karanlık, baktığım karanlık... Aydınlığına al beni! Yoksa unuttuğunu sanacağım. Yoksa boynumu bükeceğim. Biliyorum düşlerime düşmesen de seni çok seveceğim. Derdim bedenimden aşkın, Peygamberim. Derdim Kızıldeniz’den aşkın. Çocuk yüreğim kabullenemiyor. O yüzden hayret içerisindeyim, o yüzden şaşkın. Şaşkınlığım için geldim sana. Çocuk yüreğimle kucakla beni diyerek geldim. Ya sen, sen gelmez misin efendim? Yaramı mübarek elinle sarasın isterdim. Hasreti orta yerden kırasın isterdim.

Kara gecelere nurunu indir.
Özünden özlere hakikat sindir.
Leyla’nın Ferhat’ın yaşını dindir.
Kulların aşkına gel, peygamberim.

Çünkü bir seher vakti gökten yaş yağdı başımıza. Güneşi bekliyordum oysa. Sabahı bekliyordum. Bir ışık kütlesi, koca bir alev topu düştü çatımıza. Gök yarıldı sanki. Ay düştü hanemize. Sevgiyi unuttu insan ordusu. Yüreğim o yüzden yanıyor iki cihan serveri. O yüzden sığındım sana doğrusu. Bana ellerinden verebilir misin bir yudum su. Bir seher vakti kin düştü hanemize, garez düştü, nefret düştü. Barışa ve sevdaya dair kurulu dünyamızı silkeledi şöyle bir. Beton blokların altında kaldı çocukluğum. Beton duvarlar arasında kaldı annem, şu demir enkazında babam. Böyle başladı benim bitmez yolculuğum. Meleklere söyledim “Habibe götürün kanlı gözyaşımı” diye. Bana şarapnelsiz bir bahar edemez misin hediye? Hediye istemeye geldim, bahar istemeye geldim. Sen gelmez misin efendim? Gelsen de bana silah sıkanları göresin isterdim. Dertleri ne imiş, sorasın isterdim.

Semam kara bulut, arzımda al kan.
Hangi yöne baksam ufkumda volkan.
Muhammet diyerek semaya kalkan.
Ellerin aşkına gel Peygamberim.

Benim adım SAMİRE. Savaşların ortasında, savaşın ortasında barışa âşık bir savaş çocuğuyum ben. Ardımda kalan yıkıntıda arıyorum çocukluğumu, oyuncaklarımı, kalemimi. Kırmızı pabuçlarımı… Ardımdaki enkaz altında arıyorum annemi. Babamın kollarını buldum. Annemin saçlarını. Enkaz altında kim verecek kardeşime ilaçlarını. Benim adım SAMİRE. Başına alev topları düşen küçük bir kızım ben. Penceremin pervazında güvercinlerim vardı benim. Bahçemde bisikletim. Penceremin pervazına ekmek koyuyordum. Bir canın başına kar düşmeye görsün, ben üşüyordum. Barışa dair, insana dair, sevdaya dair yazıyordum. Bahçeme çiçekler ekiyordum. Gökten güneşi, gökten yağmuru bekliyordum. Bir gece gök kubbeden ölüm yağdı başımıza. Yüreklerde yıllanmış nefret yağıyordu, alev olup ateş olup başımıza akıyordu. Benim çiçeklerimin boynunu büktüren de insan. Bana bu kadar gözyaşı döktüren de insan. Yüreğimi bedenimden söktüren de insan. İnsanı şikâyet etmeye geldim sana efendim. Dinlemeye gelmez misin? Gelsen de saçlarıma sürsen elini usulca. Gelsen de unutsam derdimi seninle. Gelsen de çocuk olsam, gelsen de gülsem. Gelsen de ben olsam ben olsam ben.

Vicdanı yitirdik, bu nefis coşar,
Bu ümmet nelerin peşinden koşar.
Göz pınarı çağlar, kabarır taşar,
Sellerin aşkına gel peygamberim

İnsanı şikâyet ediyorum sana, insanlığı. Merhamet deryasının seyyahı! Merhameti bilmiyor bunlar. Hoşgörü deryasının seyyahı! Hoşgörüden nasip almamış bunlar. Sevdaya uğramamış bunlar. Cennet bahçelerinden bir çıkın yap da uzatıver kara bulutların sardığı dünyama. İçinde merhamet olsun. İçinde hoşgörü olsun. İçinde insan sevgisi… Hak olsun içinde. Artık uçaklara el sallamıyorum. Bir diyardan bir diyara insan taşımıyorlar artık. Vuslata vesile olmuyorlar. Hasretler taşınmıyor uçaklarda. Babamın başına taş olup düşüyor, annemin saçlarına ateş olup düşüyorlar artık bu uçaklar. Penceremin pervazında kuşları ürküten uçaklar. Barış güvercinlerini korkutan uçaklar. Nefret yüklü, kan yüklü uçaklar… Söyle aşk ummanının seyyahı; daha ne kadar semamda uçacaklar. Yüreğinden bir parça düşürsen bu topraklara olmaz mı peygamberim! Saçının bir tek telini… Bir nefes eylesen dünyama da gül kokusuna bürünse barut kokulu dünyam. Seni çağırmaya geldim efendim. Gücüm yetmedi benim. Gelsen de şefkati göstersen onlara. Gelsen de sevgiyi anlatsan, gelsen de kul hakkını. Gelsen de düşlerimi anlatsam sana!

Ey, varlığı cihan üstüne uğur.
Sevgiden pay almaz kalpleri yoğur.
Topuğunu öpen kızgın kum soğur.
Çöllerin aşkına gel peygamberim.

Işıklarımı kestiler dünyamın. Takvimlerimi çaldılar. Çocuk yüreğime çelik paletli tanklar saldılar. Çoğu geceler kâbuslardan uyanıyorum. Düşlerimde şarapnel parçaları saplanıyor bedenime. Bir katyuşa füzesi düştü düşlerime. Hem çocukluğumu, hem de umutlarımı kaybettim. Sevdiklerimin eksik olduğu küçük dünyamda sularım kesik, elektriğim kesik, bugün bir su tankerinin ardından koşturdum durdum. Bir şişe suyun hayaliyle. Düştüm. Kolum sıyrıldı bak Düşlerime bekliyorum seni. Kolumu sarmaya. Sarmasan da olur. Ellerin değsin yeter. Gelsen de yarama sürsen elini. Gelsen de sende dinse sızılarım.

Mekke Medine’de izini sürdüm.
Yunuslayın o ize yüzümü sürdüm
Bir kutsal seferin düşünü gördüm.
Yolların aşkına gel peygamberim.

Bu evin duvarlarını annemle beraber boyamıştık. Lila rengini istemiştim odama. Barut rengini, kan rengini, yokluğun rengini ben istememiştim. Bahçemizde kurulu bir salıncaktı beni sallayan. Yıldızların tanıklığında ve yıldızların mahcubiyetinde beni bu bombalar sallasın istemedim. Şefkat ve merhamet mahrumu kalpleri gel de merhametinle sen yumuşat serverim! Gel iki cihanda umudum. Gel Peygamberim!
__________________
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt