Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Allah’ın düşmanlarını düşman bilmeyen, hakiki iman etmiş olmaz. Müminleri Allah için seven ve kâfirleri düşman bilen, Allah’ın sevgisine kavuşur.) [İ. Ahmed]
(Allah’ın dostunu seven, düşmanını düşman bilenin imanı kâmil olur.)
(İsyan edenlere düşmanlık ederek, Allah’a yaklaşın!) [Deylemi]
(Bir kavmi sevip de onlarla dostluk kuran, kıyamette onlarla haşrolur.) [Taberani]
(Kâfirlerle mal, can ve dilinizle cihad edin!) [Redd-ül-muhtar] (Kâfirleri sevmek cihad değildir.)
Halife Hazret-i Ömer'e, (Hireli bir Hıristiyan var. Çok zeki, yazısı da çok güzel, bunu kendine kâtip yap) dediler. Kabul etmedi. Aşağıdaki âyeti okuyup, (Mümin olmayan birini dost edinemem) dedi.
Ebu Musel Eşari hazretleri anlatır:
Halife Ömer'e (Hıristiyan kâtibim çok işe yarıyor) dedim. “Niçin bir Müslüman kâtip almadın? (Ey müminler, Yahudi ve Hıristiyanları sevmeyin) âyetini işitmedin mi sen?” dedi. Ben de, “Onu dini için değil, kâtipliği için aldım” dedim. “Allahü teâlânın hakir ettiğine ikram etme! Onun zelil ettiğini aziz eyleme! Allah’ın uzaklaştırdığına yaklaşma” dedi. “Ama Basra’yı onunla idare edebiliyorum” dedim. “Hıristiyan ölürse ne yapacaksan, şimdi onu yap! Hemen onu değiştir” dedi.
Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, hakkı Ömer’in diline ve kalbine yerleştirdi.) [Tirmizi]
(Ey Nebi, kâfirlerle [silahla] ve münafıklarla [öğütle, delille, belgeyle] cihad et, [öğüt de kâr etmezse] onlara sert davran! Onların gidecekleri Cehennem, ne kötü yerdir.) [Tevbe 73, Tahrim 9]
(İbrahim ve Onunla beraber olan müminlerin sözlerinden ibret alın! Onlar, kâfirlere dediler ki: Biz sizden ve putlarınızdan uzağız. Dininizi beğenmiyoruz. Allah’a inanıncaya kadar, aramızda düşmanlık, nefret vardır.) [Mümtehine 4]
Eshab-ı kiram, (Kâfirlere karşı çok çetin, sert davranırlar) diye övülüyor. (Feth 29)
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, bir Peygambere vahy etti ki, şu âbide söyle: Benim için ne yaptı?) Âbid dedi ki: Yâ Rabbi! Senin için ne yapılır? Allahü teâlâ buyurdu: (Düşmanıma, benim için düşmanlık ettin mi ve sevdiğimi benim için sevdin mi?) [Mektubat-ı Rabbani 3/55]
Kâfirler ve fasıklar, Allahü teâlânın düşmanı olmasalardı, Buğz-ı fillah farz olmazdı. İnsanı Allahü teâlânın rızâsına kavuşturacak şeylerin en üstünü olmaz ve imanın kemaline sebep olmazdı.
Şeyhülislam Abdullah-ı Ensâri hazretleri buyuruyor ki: Falancayı sevmiyorum; çünkü hocamı üzmüştü. Bir kimse, hocanı üzer de sen üzülmezsen, köpekten aşağı olursun. [Ebu Davud]
(Allah’ın düşmanlarını düşman bilmeyen, hakiki iman etmiş olmaz. Müminleri Allah için seven ve kâfirleri düşman bilen, Allah’ın sevgisine kavuşur.) [İ. Ahmed]
(Allah’ın dostunu seven, düşmanını düşman bilenin imanı kâmil olur.)
(İsyan edenlere düşmanlık ederek, Allah’a yaklaşın!) [Deylemi]
(Bir kavmi sevip de onlarla dostluk kuran, kıyamette onlarla haşrolur.) [Taberani]
(Kâfirlerle mal, can ve dilinizle cihad edin!) [Redd-ül-muhtar] (Kâfirleri sevmek cihad değildir.)
Halife Hazret-i Ömer'e, (Hireli bir Hıristiyan var. Çok zeki, yazısı da çok güzel, bunu kendine kâtip yap) dediler. Kabul etmedi. Aşağıdaki âyeti okuyup, (Mümin olmayan birini dost edinemem) dedi.
Ebu Musel Eşari hazretleri anlatır:
Halife Ömer'e (Hıristiyan kâtibim çok işe yarıyor) dedim. “Niçin bir Müslüman kâtip almadın? (Ey müminler, Yahudi ve Hıristiyanları sevmeyin) âyetini işitmedin mi sen?” dedi. Ben de, “Onu dini için değil, kâtipliği için aldım” dedim. “Allahü teâlânın hakir ettiğine ikram etme! Onun zelil ettiğini aziz eyleme! Allah’ın uzaklaştırdığına yaklaşma” dedi. “Ama Basra’yı onunla idare edebiliyorum” dedim. “Hıristiyan ölürse ne yapacaksan, şimdi onu yap! Hemen onu değiştir” dedi.
Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, hakkı Ömer’in diline ve kalbine yerleştirdi.) [Tirmizi]
(Ey Nebi, kâfirlerle [silahla] ve münafıklarla [öğütle, delille, belgeyle] cihad et, [öğüt de kâr etmezse] onlara sert davran! Onların gidecekleri Cehennem, ne kötü yerdir.) [Tevbe 73, Tahrim 9]
(İbrahim ve Onunla beraber olan müminlerin sözlerinden ibret alın! Onlar, kâfirlere dediler ki: Biz sizden ve putlarınızdan uzağız. Dininizi beğenmiyoruz. Allah’a inanıncaya kadar, aramızda düşmanlık, nefret vardır.) [Mümtehine 4]
Eshab-ı kiram, (Kâfirlere karşı çok çetin, sert davranırlar) diye övülüyor. (Feth 29)
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, bir Peygambere vahy etti ki, şu âbide söyle: Benim için ne yaptı?) Âbid dedi ki: Yâ Rabbi! Senin için ne yapılır? Allahü teâlâ buyurdu: (Düşmanıma, benim için düşmanlık ettin mi ve sevdiğimi benim için sevdin mi?) [Mektubat-ı Rabbani 3/55]
Kâfirler ve fasıklar, Allahü teâlânın düşmanı olmasalardı, Buğz-ı fillah farz olmazdı. İnsanı Allahü teâlânın rızâsına kavuşturacak şeylerin en üstünü olmaz ve imanın kemaline sebep olmazdı.
Şeyhülislam Abdullah-ı Ensâri hazretleri buyuruyor ki: Falancayı sevmiyorum; çünkü hocamı üzmüştü. Bir kimse, hocanı üzer de sen üzülmezsen, köpekten aşağı olursun. [Ebu Davud]