Zaruri olmayan ihtiyaçlar için borçlanma göze alınmalı mı?
Evet, günümüzün önemli sorusu bu.
Ne dersiniz, zaruri olmayan ihtiyaçlar için borçlanma göze alınmalı mı...?
Günümüzde lüks ve israflı hayat cazip gösterilmekte, bazıları da cazip gösterilen bu israflı hayata özenerek borçlanma pahasına da olsa lüks tüketiminden geri kalmamaya çalışmaktadır.
İslam kültüründe ise, toplumun lüks ve israf içinde yaşayanları değil de israfsız iktisat içinde yaşayanları örnek alınması tavsiye edilmekte, özellikle borçlanarak israflı yaşamaya yönelmek hiç de uygun görülmemektedir.
Çünkü zaruri olmayan ihtiyaçlar için borçlanmak, ciddi bir gerekçe olmadan kul hakkı yüklenmeyi göze almak demektir.
Sonunda ödenemeyen kul hakkı ise şehitlerden bile affedilmemektedir.
Öyle ise ciddi olmayan ihtiyaçlardan dolayı borçlanma göze alınmamalı, mütevazı ve iktisatlı yaşamayı vaz geçilmez vasfımız olarak benimseyip korumaya çalışmalıyız.
Böylece biz lüks tüketim için borçlanmamayı esas alırken, mecburi ihtiyaçlarından dolayı borçlanmak zorunda kalan yoksul kardeşlerimize de seyirci kalmayıp borçlarından kurtarma vefası göstermeyi benimsemeliyiz.
Nitekim Efendimiz (sas) Hazretleri de borçlu olan cenazenin namazını kıldırmıyor, çevresindeki cemaatin birleşip borcunu ödedikten sonra onu son yolculuğuna uğurluyordu.
Çünkü borç bir kul hakkıdır.
Kul hakkı ise basite alınacak bir hak değildir.
Şehitlerden bile affedilmeyen kul hakkından kurtarıldıktan sonra borçsuz olarak gönderme vefası gösterilmelidir...
Bundan dolayı maneviyat büyükleri borçlu insanları kul hakkından kurtarma örnekleri vermiş, bizlere de bu konuda mesajlar sunmuşlardır.
Muhaddis Münavi, borçlu kurtarma konusunda şahit olduğu ibretli bir olayı şöyle anlatır:
-Muhammed bin Üsame (ra) hastalanmıştı. Ziyaretine gelen Zeynel’abidin Hazretleri, O’nun borçlu gideceğim korkusuyla ağladığını anlayınca, çok üzülmüş, hemen ayağa kalkarak çevresine şöyle seslenmişti:
-Ey cemaat, şahit olun Muhammed bin Üsame’nin ne kadar borcu varsa hepsini de ben üzerime aldım, şu andan itibaren tüm borçlarını ben ödeyeceğim. Kardeşimizi kul borcuyla göndermek bana ağır gelmektedir,bilginiz olsun..!
Bu fedakarlığı duyan Muhammed bin Üsame ise, uzandığı yatağında ağlayarak dedi ki:
-Şimdiye kadar kul hakkıyla gideceğim korkusuyla gözyaşı döküyordum, şimdiden sonra ise kul hakkından kurtuldum sevinciyle gözyaşı dökerek gideceğim!
Demek ki insan zaruri olmayan ihtiyaçlar için borçlanıp ta kul hakkı yüklenmeyi kola kolay göze almamalı, fakat vefalı dostları da mecburen yüklendiği kul hakkı varsa ona seyirci kalmayıp birleşerek de olsa borçtan kurtarmayı esas almalıdır.
Bundan dolayı İmam-ı Azam Efendimiz de haberi olan borçluları kendi haline bırakmamış, gösterdiği özel ilgi ile onları kul borcundan kurtarmayı esas almıştır.
Onun bir borçtan kurtarma olayı şöyle nakledilmektedir.
Kufe sokaklarında yürürken karşıdan gelen birinin kendisini görünce yolunu değiştirerek yan tarafa geçtiğini görünce bu yol değiştirmenin sebebini sorar:
Adam mahcubiyetle cevap verir.
- Seni görünce utanıyorum da ondan.Çünkü der, sana borcum var,onu ödeyemedim.!.
Hazret-i İmam beklemeden cevap verir:
-Şu andan itibaren borcunu tümüyle sildim; artık kendini borç yükü altında hissetme!.
Demek istiyorum ki, zaruri ihtiyaçlarından dolayı borçlanıp ta ödeyemediğinden eziklik duyup saklanmak zorunda kalan sorumluluk sahibi borçluları, kul hakkıyla baş başa bırakmamalı, birleşerek de olsa borcundan kurtarma vefası göstermeli,
‘Bir İmam-ı Azam fedakarlığı göstermeyi bize de nasip et ya Rab’ diyebilmeliyiz ....
Alıntı: Ahmed ŞAHİN

Evet, günümüzün önemli sorusu bu.
Ne dersiniz, zaruri olmayan ihtiyaçlar için borçlanma göze alınmalı mı...?
Günümüzde lüks ve israflı hayat cazip gösterilmekte, bazıları da cazip gösterilen bu israflı hayata özenerek borçlanma pahasına da olsa lüks tüketiminden geri kalmamaya çalışmaktadır.
İslam kültüründe ise, toplumun lüks ve israf içinde yaşayanları değil de israfsız iktisat içinde yaşayanları örnek alınması tavsiye edilmekte, özellikle borçlanarak israflı yaşamaya yönelmek hiç de uygun görülmemektedir.
Çünkü zaruri olmayan ihtiyaçlar için borçlanmak, ciddi bir gerekçe olmadan kul hakkı yüklenmeyi göze almak demektir.
Sonunda ödenemeyen kul hakkı ise şehitlerden bile affedilmemektedir.
Öyle ise ciddi olmayan ihtiyaçlardan dolayı borçlanma göze alınmamalı, mütevazı ve iktisatlı yaşamayı vaz geçilmez vasfımız olarak benimseyip korumaya çalışmalıyız.
Böylece biz lüks tüketim için borçlanmamayı esas alırken, mecburi ihtiyaçlarından dolayı borçlanmak zorunda kalan yoksul kardeşlerimize de seyirci kalmayıp borçlarından kurtarma vefası göstermeyi benimsemeliyiz.
Nitekim Efendimiz (sas) Hazretleri de borçlu olan cenazenin namazını kıldırmıyor, çevresindeki cemaatin birleşip borcunu ödedikten sonra onu son yolculuğuna uğurluyordu.
Çünkü borç bir kul hakkıdır.
Kul hakkı ise basite alınacak bir hak değildir.
Şehitlerden bile affedilmeyen kul hakkından kurtarıldıktan sonra borçsuz olarak gönderme vefası gösterilmelidir...
Bundan dolayı maneviyat büyükleri borçlu insanları kul hakkından kurtarma örnekleri vermiş, bizlere de bu konuda mesajlar sunmuşlardır.
Muhaddis Münavi, borçlu kurtarma konusunda şahit olduğu ibretli bir olayı şöyle anlatır:
-Muhammed bin Üsame (ra) hastalanmıştı. Ziyaretine gelen Zeynel’abidin Hazretleri, O’nun borçlu gideceğim korkusuyla ağladığını anlayınca, çok üzülmüş, hemen ayağa kalkarak çevresine şöyle seslenmişti:
-Ey cemaat, şahit olun Muhammed bin Üsame’nin ne kadar borcu varsa hepsini de ben üzerime aldım, şu andan itibaren tüm borçlarını ben ödeyeceğim. Kardeşimizi kul borcuyla göndermek bana ağır gelmektedir,bilginiz olsun..!
Bu fedakarlığı duyan Muhammed bin Üsame ise, uzandığı yatağında ağlayarak dedi ki:
-Şimdiye kadar kul hakkıyla gideceğim korkusuyla gözyaşı döküyordum, şimdiden sonra ise kul hakkından kurtuldum sevinciyle gözyaşı dökerek gideceğim!
Demek ki insan zaruri olmayan ihtiyaçlar için borçlanıp ta kul hakkı yüklenmeyi kola kolay göze almamalı, fakat vefalı dostları da mecburen yüklendiği kul hakkı varsa ona seyirci kalmayıp birleşerek de olsa borçtan kurtarmayı esas almalıdır.
Bundan dolayı İmam-ı Azam Efendimiz de haberi olan borçluları kendi haline bırakmamış, gösterdiği özel ilgi ile onları kul borcundan kurtarmayı esas almıştır.
Onun bir borçtan kurtarma olayı şöyle nakledilmektedir.
Kufe sokaklarında yürürken karşıdan gelen birinin kendisini görünce yolunu değiştirerek yan tarafa geçtiğini görünce bu yol değiştirmenin sebebini sorar:
Adam mahcubiyetle cevap verir.
- Seni görünce utanıyorum da ondan.Çünkü der, sana borcum var,onu ödeyemedim.!.
Hazret-i İmam beklemeden cevap verir:
-Şu andan itibaren borcunu tümüyle sildim; artık kendini borç yükü altında hissetme!.
Demek istiyorum ki, zaruri ihtiyaçlarından dolayı borçlanıp ta ödeyemediğinden eziklik duyup saklanmak zorunda kalan sorumluluk sahibi borçluları, kul hakkıyla baş başa bırakmamalı, birleşerek de olsa borcundan kurtarma vefası göstermeli,
‘Bir İmam-ı Azam fedakarlığı göstermeyi bize de nasip et ya Rab’ diyebilmeliyiz ....
Alıntı: Ahmed ŞAHİN