Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Gavsi Sani Seyyid Abdülbaki Hz. (1 Kullanıcı)

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Bilvanis, Siyanüs, Taruni, Havil, Dilibey, Nurşin, Kasrik ve Gadir köylerinden soluklayarak Menzil'i mekan edinen Gavs Hz.leri ve oğulları (Seyda Hz.leri ve (gavsi sani Hz.leri) kıyamete dek sürecek irşad faaliyeti sergilemektedirler. Peygamber soyundan gelen bu aile, Şah-ı Nakşibendi (k.s.)'ın Kasr-ı Arifan'da başlattığı irşadın ikincisini her türlü çileye rağmen, devam ettirmektedirler. Bu yüzden Menzil'e Seyda Hz.leri (k.s.) ikinci Buhara demiştir. Gerek Gavs Hz.leri, gerek Seyda Hz.leri ve gerekse Seyyid Gavs-ı Sani Hz.lerinin bu yerlerde Allah'ın rızasını kazanmaktan başka gayeleri olmamıştır. Rıza-ı Bari hayatlarının parçası olmuş ve bu uğurda diyar diyar gezmişler ve bu uzun yürüyüşten sonra , Menzil en son durakları olmuş. Böylece göç ve hicret hayatını yaşayarak Resulüllah'a mutabaat yaptılar.

Bu yürüyüşü önce Gavs Hz.leriyle köy köy gezerek başlamış Seyda Hz.leri döneminde kalabalıklara dönüşmüş ve Seyyid Gavs-ı Sani Hz.lerin de ise zirveye ulaşmıştır. Bu irşad halkasının içinde Şeyh Abdurrahman-ı Tahi, Şeyh Fethullah, Şeyh Muhammed Diyauddin, Şeyh Ahmed-el Haznevi gibi sadatlar sıralanmış, mekan değiştirenlerin yerine Gavs Hz.leri, Seyda Hz.leri ve Seyyid Gavs-ı Sani Hz.leri aynı heyecanla bu yolu bugüne dek taşıyarak onların yollarını takib etmişlerdir.

Nöbeti devraldığı zat, hem kardeşi, hem yol arkadaşı, hem mürşidi Seyda Hz.leridir. hayattayken arkasında iki büklüm bir vaziyette büyük bir adabla peşisıra yürümesiyle dikkati çeken Seyyid Gavs-ı Sani Hz.leri ilerisini haber verircesine nöbeti Seyda Hz.lerinden devralmıştır. Babaları Gavs Hz.leri olan bu ikili, ailenin gözbebekleridir adeta.

Seyyid Gavs-ı Sani Hz.leri tâ çocukluk yaşlarda hastalığa yakalanmış, zayıf ve bitap düşmüştür. Malum bizim gibi zayıf insanlar için hastalık günahlara kefaret olan ilaçtır ama, büyük zatlar için makam almalarına veya bir basamak ilerisine sıçramak için verilen ilaçtır. Verem hastalığına yakalanmış, ama hasta haliyle Siirt'te, oradan da Van'a okumaya gitmeyi ihmal etmedi. O zamanları medrese talebeliğinin yanısıra , tevbe de veriyordu. Bir yandan hastalık, bir yandan talebelik ve bir yandan da Gavs Hz.lerinin emri doğrultusunda irşada yardımcı olmasıyla alametlerini tâ o günlerde belli etmesi büyüklüğüne işarettir.

Gavs Hz.leri Van'a gönderdi. Van'da ne oldu? Kısa zamanda irşad halkası genişledi ve çoğaldı. Kötü hallerini bırakan halkaya dahil oluyordu. Tabii bu arada rahatsız olanlar muhalefet etmeye başladılar. İstemeyenler ve çekemeyenler oldu. Münkirler boş durmadılar, hemen şikayet ettiler. İki-üç gün tevkif edildikten sonra Seyyid Gavs-ı Sani Hz.lerini genç yaşta 30 gün süreyle tutukladılar. Molla Ahmed bu durumu Gavs Hz.lerine açıklamaya çekinir, rahatsızlık duyacağını hesap ederek önce tereddüt etti ve nihayet Seyyid Sıtkı'ya söyler. Zaten Seyyid Gavs-ı Sani Hz.leri hastaydı. Bir de hapishane hayatı eklenince, bütün bunları Gavs Hz.leri işitirse ne yapar düşüncesiyle Molla Ahmed'in anlattıklarını dayıları açıklar.Dayıları Seyyid Sıtkı diyor ki:

"Ben Gavs Hz.lerine söyleyince, Gavs Hz.leri öyle oldu ki, öyle ferahlandı ki, inanın çiçek gibi açıldı. Öyle tebessümle bana dedi ki:

-Ondan büyük nimet ne var? Allah'a şükredelim. İmam-ı Rabbani, Şah-ı Nakşibendi, Abdulkadir Geylani, Şah-ı Hazne hepsi içerde mapus kaldı. Onlara mutabaatı oldu. Bazıları hata yapıyor, suç işliyor, tevkif ediliyor ve ceza altına giriyor. Bu Allah'ın yolunda tevkif edilmiş ve nezaret altına alınmış ne kadar büyük nimettir. Ne kadar şükretsek azdır."

O yörenin insanları kötü işleri bırakıp, yola gelmesinden rahatsızlık duyanlar Yüzbaşı'ya şikayet ediyorlar, o da huduttaki yüzbaşıya bildiriyor, derken yirmibeş muhtardan imza toplayarak gözaltına alıyorlar.

30 günden sonra serbest bırakıyorlar. Gerçi şikayet edenlerin ekserisi hakikati görünce pişmanlık duymuşlar ve yola girmişler. Baktılar ki ne kadar çile çekiyorsa bu zat, o kadar Allah (C.C.) daha fazla veriyor. Bu durumu idrak edenler hemen diz çöküp halkaya dahil oluyorlardı. 30 günden sonra Menzil'e geliyorlar, daha sonraları tekrar okumak için gidip geliyorlardı. Allah'ın dostları hepsi çekmiş, eziyet onlar için lezzet ve taddır.Seyyid Gavs-ı Sani Hz.lerinin terbiyesinde başta Gavs Hz.lerinin ve Molla Derviş gibi Hocaların katkısı büyüktür. Seyda Hz.leri nasıl ki Gavs Hz.lerinin emrinde nasıldı, Seyyid Gavs-ı Sani belki iki-üç misli daha fazla Seyda (k.s.)'ın emrindeydi. Seyda Hz.leri ağabey-kardeş ilişkisinin ötesinde can yoldaş idiler. Seyyid Gavs-ı Sani Hz.leri Gavs (k.s.)'ın döneminde bile Seyda Hz.lerinin karşısında sanki ölü ve cansız gibiydi, yani teslimiyet çoktu. Zaten Seyyid Gavs-ı Sani Hz.lerinin bu halleri , onun ileride Seyda Hz.lerinden sonra büyük bir zat olacağını haber veriyordu. Adabı ve halleri "Seyda Hz.lerine layık olmaya çalışacağım" mesajını ortaya koyuyordu.

Nitekim de Seyda Hz.leri bu dünyadan göç ettikten sonra irşad daha da kat kat arttı.Seyyid Gavs-ı Sani Hz.leri hastalık çektiği için genç yaşlarda çok zayıfmış, ince yapılıymış. Gavs Hz.lerini Ankara'ya yolladı, o hastalık geçti, dönüşte kilo almaya başladı. Böylece o zayıflık da üzerinden alınmış yerine heybet hakim olmuş. Hem de öyle bir heybet ki, sima olarak artık babası Gavs
Hz.lerine benziyordu. Seyda Hz.lerinin sofilerinden Gavs'ı tanımayanlara, Seyyid Gavs-ı Sani'yi görmeniz kâfi deniliyor. Gerçekten de, Gavs'ı görenler yüzcek benzediğini söylüyorlar. Hastalık, hapis, eziyetler derken sabır yürüyüşünü Seyda Hz.lerinin arkasında adapla yapıyordu. Seyda Hz.lerinin halifelik öncesi ve sonrası emrinden çıkmayan birisi varsa o da Seyyid Gavs-ı Sani Hz.leri idi. Hayatında iki şey mukaddes biliyordu: birisi Gavs Hz.leri ve Seyda Hz.leri, diğeri ise Kur'an ve hadis...

Öyle ki , Seyda Hz.leri şu işi yap, hemen yapıyordu. Ağabey-kardeş ilişkisi teslimiyet çerçevesinde geçti. Zaten Mürşid-i Kâmil'in alameti âdâbıdır. Gavs Hz.leri vefat edince bütün işleri Seyda Hz.leri yapıyordu. O yıllar en büyük yardımcısı Seyyid Gavs-ı Sani (k.s.)idi. Hayatını âdâb ve teslimiyet üzerine tanzim etmişti. Gavs Hz.lerine de öyle candan ve aşktan bağlıydı ki,
onun dar-ı bekâya irtihali Seyyid Gavs-ı Sani (k.s.)'ın iç dünyasında fırtına estirmiş, adeta şok hali yaşamasına sebep oldu. Öyle bir şok ki beraber yaşadıkları Seyda Hz.lerini bile bir an unuttururcasına, 21 gün biat etmemiş Gavs Hz.lerinin merkadına günlerce yüz sürmüş ve onu kaybetmenin hüznünü yaşıyordu. Tabii bu şoktan çıkmama hali Seyda Hz.lerine beyatını
geciktirmesine sebep olmuş. Seyyid Gavs-ı Sani Hz.lerinin bu haline itiraz edenler olmuş ama , o bütün bunlara aldırış etmeden Gavs (k.s.)'ın merkadına yapışmıştı. Yine birgün Seyyid Gavs-ı Sani hz. Gavs'ın merkadında, Seyda Hz.leri de merkadda o arada Kur'an okuyor. İşte o sıra ne olduysa orda oluyor, Seyda Hz.leri:

"gavsi sani otur..." diyor ve beyatı o anda gerçekleşiyor. Hatta, maneviyatta Gavs'ın (k.s.) Seyda Hz.lerine üç sefer:

"- Raşid, S. gavsi sani'ye dikkat et. Onu sana teslim ettim" dediği rivayet ediliyor. Böylece, Seyda Hz.leri bu ikaz karşısında Seyyid Gavs-ı Sani (k.s.)'ına "otur" diyerek emaneti veriyor. Kelimenin tam anlamıyla bu emanet Seyyid Gavs-ı Sani'ye (k.s.) verilen en büyük hediyeydi. Artık o şok hali
üzerinden kalkıyor, yeni bir hayata başlamanın sevinci üzerini kaplıyordu. Gavs (k.s.)zamanındaki beraberlik eskisinden daha da çok koyulaşarak Mürşid-Halife ilişkisine dönüşüyor. Seyda Hz.leri halifeliği gavsi sani hz.ile beraber ikisinin icazetini bir perşembe akşamı veriyor. Seyda Hz.lerinin sofileri Menzil'e ziyarete gittiğinde hep onu Seyda Hz.lerinin arkasında iki büklüm gördü ve hafızalarımızda hep o hali kaldı. Ayrıca Seyyid Gavs-ı Sani sırt ağrılarından dolayı Seyda Hz.lerinin emriyle ameliyat da olurlar.Seyda Hz.leri de dar-ı bekâya irtihal edince bütün yük Seyyid Gavs-ı Sani Hz.lerinin omuzlarına binmiştir. Nasıl ki, Gavs zamanında en büyük destekçi

Seyda Hz.leri idi, Seydamızın döneminde de en büyük yardımcı Seyyid Gavs-ı Sani Hz.leri idi. Şimdi Menzil'in işleri daha da yoğunlaşmıştır. Bir yandan camii inşaatı, diğer yandan merkad inşaatı ve diğerleri bunun en büyük göstergesidir. Menzil artık gelen misafirleri maddeten kaldıramadığı için, Seyyid Gavs-ı Sani Hz.leri büyük çapta inşaat ve imar faaliyetlerini başlatarak, Gavs (k.s.) ve Seyda (k.s.)'ın bıraktığı temelleri daha da genişletmişlerdir.

Önce Türk-i Cumhuriyet'lere yönelik bir seyahatı başlatırlar. Daha sonra bu yolculuktan sonra umre hazırlığına koyulur. Türk-i iller ve Umre yolculuğu derken, Menzil'e döner dönmez merkad ve camii inşaatını gerçekleştirir. Sene içinde de Afyon'u ve Pursaklar'ı ziyaret ederek hem irşad hem de mutabaat yapıyorlar. Seyda Hz.lerinden devraldığı yük, beş-on misli daha da artarak
bu dönemde şeritle (iple) tevbe verme metodunun görülmesi bu dönemin en belirgin özelliğini ortaya koyması bakımından mühimdir. O kadar yük artmış ki, Allah'ın rahmeti ve kudreti olmasa hiç bir insanın bu yükü taşıması mümkün değildir. Bütün bu eziyetleri Allah için çekiyorlar. Her türlü insanın nefes kokusuna normal bir insan, değil bir gün, bir saat bile dayanamaz. Öyle oluyor ki, camii tıklım tıklım, üstüste secde ediliyor, nefessizlikten dayanılmaz hale geliyor. Böyle olduğu halde, hem camii inşaatı, hem Menzil'in işleri, hem sırt ağrıları, hem de irşad faaliyetlerini bıkmadan usanmadan, aralıksız bir şekilde yürütüyorlar. Fakat, Allah-ü Teala ona göre kuvvet vermiş. Allah'ın muhabbeti olmazsa ve sadatların muhabbeti olmazsa bütün bu işlerin yapılması imkânsızdır.

Bel ağrılarına rağmen yine de irşaddan geri kalmıyor, devamlı sofilerin hizmetinde. Rahatsızlığını bile hiçbir zaman dile vurmaktan haya edinen bir mizacı var. Hastalığını soranlara, sıkılgan bir vaziyette anlatmaktan imtina ediyor, ancak ve ancak sırtını çeviremediğini görerek anlaşılıyor. Dikkatle bakıldığında kendini ve sırtını çeviremediği gözlerden kaçmıyor. Bunlara rağmen irşad faaliyetlerine yılmadan usanmadan ve sorumluluk duygusuyla devam ediyorlar. Bu vazifeyi madem yapacaksan, tam yapacaksın şuuruyla hareket ediyor. Allah (C.C.) ecirlerini artırıyor.

Seyyid Gavs-ı Sani Hz.leri denilince ilk evvela âdâb akla geliyor. Gavs (k.s.)'ın Şah-ı Hazne'ye bağlılığı ve Seyda Hz.lerinin Gavs'a teslimiyeti, Seyyid Gavs-ı Sani (k.s.)'ında zirveye çıkarak âdâba dönüşmüştür. Diğer halifelerde de var ama, Seyyid Gavs-ı Sani'de tarif edilmez bir şekilde
bambaşka...

Seyda Hz.lerinin ardından merkadı ve camiiyi yapması, evlere ve çeşmelere el atması gibi faaliyetlerine de akıl sır ermiyor. Yani tasarrufatına akıl ermiyor ve çok hızlı başladı. Tabii hep Allah'tan geliyor. Bu dönemde çorba daha da fazla kaynıyor, ekmek daha çok çıkıyor, tabiri caizse on misli oldu.

İşte bu yoğun faaliyetinde Seyyid Gavs-ı Sani Hz.lerinin dilinden sohbet bile işitemez olduk. Zaten fırsat yok. Sohbet ederse, tevbe veremezsin ve irşadın aksamasına yol açar. O bakımdan hiç boş durmuyor, o yüzden sohbete sıra gelmiyor. Seyda Hz.leri Gavs'tan sonra yaklaşık iki sene çok sohbet etti, sonradan birdenbire bıraktı. Vefatına yakın veda niteliğinde sohbetleri oldu o kadar. Fakat, Seyyid Gavs-ı Sani Hz.leri irşadı devraldıktan sonra sohbet etmemesi, yukarıda işaret ettiğimiz hususlardan kaynaklanmaktadır. Bu dönemde amel, zikir ve akıl ön planda. Muhabbetten ziyade çalışmak, bu dönemin en belirgin özelliği
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
SEYYİD MUHAMMED RAŞİT HAZRETLERININ MENKIBE VE KERAMETLERİ

-Gavs Hazretleri kendi eliyle yetiştirdigi, hem zahiri (şer'i), hem de batini ilimleri Ögretip manevi makamina varis biraktigi ogluna kendisi henüz hayatta iken dergâhin bir çok işini tevdi etmiş olup çogu zaman birşey soruldugunda "Gidin Raşid'e sorun" diye buyururlardi.

Gavs hazretleri (k.s.) bir sohbetinde; "Kendi yerine kendinden daha büyük bir şeyh birakmadan vefat eden mürşid, indallah'da mesuldür" demişlerdir. Vefatlarindan Önce bu sözü hatirlayarak: "Elhamdülillah, biz bunu yaptik. Raşid bizden büyüktür" diyerek Mu-hamnied Raşid (k.s.)'in manevi yönden, kendilerinden daha büyük oldugunu belirtmişlerdir.

Anlatıldığına göre Gavs hazretlerine (k.s.) bir meselenin nasıl yapılacağı sorulunca tebessüm ederek: "Siz onu Muhammed Raşid (k.s.)'e sorun. Bizim mühendisimizde odur. Benim kanaatimce dünyanın bütün mühendislerini getirseniz, Muhammed Raşid'in akli gibi olmaz. Ben onlarin gönüllerinin kirilmasini istemedim. Siz Muhammed Raşid'in dedigini yapin" derdi.
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
SEYYİD MUHAMMED RAŞİT HAZRETLERININ MENKIBE VE KERAMETLERİ

Bir gün Menzile bir hasta getirdiler. Seyda Hz. (k.s.) lerinin evini sordular, bende camiye gelir oraya götürün dedim. Oldukça halsiz, adeta cansiz bir kişiyi arabadan çikarip camiye götürdüler ve yatirdilar.

Seyda Hz.leri (k.s.) geldi, namazini eda ettikten sonra hastanin yanina yaklaşti. Dua okuduktan sonra elini hastanin başina koydu ve ayagina kadar gezdirdi, hasta sahiblerine döndü: " Allah şifa versin, saglik Allah'tandir, hastalikta. Biz dua ettik, gerisi Allahu Tea-la'nin bilecegi iştir. Bizim elimizde birşey yoktur." diye buyurdu.

Bunun üzerine sahibleri hastalarini alarak hiçbir şey demeden ve teybe de almadan gittiler. Ben de içimden kızdım, niçin böyle inançsız kişileri yolluyorlar. Mübareği rahatsız ediyorlar dedim.

Bu olaydan 2-3 gün sonra şöyle bir rüya gördüm: Camideyim ayni hasta yatiyor, fakat çenesi aşagi dogru hareket etti, kulagi uzadi ve büyüdü garip bir şekil aldi. Gavs hazretleri de ayakta kibleye karşi duruyordu. Birden Seyda hazretleri (k.s.) geldi, hastaya nazar etti, hastanin şekli degişti ve simasi çok güzel bir hale geldi. Uyaninca ferahladim,

Seyda hazretlerine anlatayim hoşuna gitsin dedim. Ertesi sabah caminin önüne gittigimde Seyda hazretleri iki kişiyle konuşuyordu. Yavaşça sag tarafina yaklaştim, rüyami anlatacaktim, dönüp bana bakti, sonra konuştugu iki kişiye şöyle hitap etti: "Bazi kişiler bir rüya görüyor; sanki ne olmuş! Görmüş, gitmiş!". Bunun üzerin utanarak oradan uzaklaştim.

Aradan 1-2 ay geçti. Köye bir araba geldi. Içinden 6-7 yaşlarinda bir çocukla bir adam indi. Adami görünce gözlerime inanamadim. Hasta olan şahisti, tamamen iyileşmiş, sihhat bulmuştu. Camiye gittiler, tevbe aldilar. Hastalik hidayete vesile olmuştu. Benim de kalben itirazima büyük bir ders verilmişti.
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
SEYYİD MUHAMMED RAŞİT HAZRETLERININ MENKIBE VE KERAMETLERİ

Seyda hazretleri (k.s.) birgün Hatme-i Hace-gan'dan çıkmış, caminin Önünde sofiler ziyaret ediyordu. O sırada sırt çantasıyla birlikte yabancı olduğu anlaşılan bir kişi yaklaştı, ziyaret etti, mübarek tebessüm ederek: "Hoşgeldin" dedi. Yabancının ne dediğini anlamadık, birisi tercüme edince Nemrut'u ziyaret için geldiğim, yarın oraya gideceğini söyleyince Şeyda hazretleri (k.s.) dönüşte yine buraya gel dedi, o da söz verdi. Üç gün sonra geri döndü. Şeyda hazretlerini görünce yanına gitti "ben sana söz" dedi. Mübarek tebessüm ederek "hoşgeldin, biz gidip namaz kılacağız, sana namaz yok sen camiye gelme burada kal" dedi. Biz ikindi namazım kıldık, hatmemizi yaptık dışarı çıktık. Yabancı kişi "İslam başka" diyerek kapıya koştu, camiye girdi. Şeyda hazretlerinin (k.s.) önünde ağ-lıyarak tercüman aracılığıyla kelime-i şehadet getirdi ve müslüman oldu. Bir hafta kaldı, islamiyeti öğrendi, temsil yetkisi alarak İngiltere'ye döndü.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt