Fudayl bin İyâd'dı adı.
Başlarda eşkıya reisiydi; yol keser; kervan soyardı.
Eşkıya reisi iken bile, onu emin bir insan zannedip altınlarını emanet eden bir kervancının altınlarını olduğu gibi kendisine iade eder. Arkadaşlarının ona kızması üzerine de şu manidar cevabı verir: "O, bana hüsn-ü zanda bulundu. Ben de aziz ve celil olan Allah'a hüsn-ü zan ediyorum. Ben o adamın benim hakkımdaki iyi niyetini doğru çıkardım. Umarım ki Allah'ta benim kendisi hakkımdaki hüsn-ü zannımı doğru çıkarır. "
Sonra Allah'ın (azze ve celle) nasip ettiği nasuh bir tevbeyle tövbekâr olup, insanların kalplerini aydınlatan bir mümin oldu. Aldığı malları sahiplerine misliyle iade etti, herkesle helalleşti; samimi tevbesiyle Allah'ın (azze ve celle) sevgili kulları arasına dâhil oldu.
Âşık olduğu kadının evinin duvarında onu bir an olsun görmek umuduyla sabaha kadar beklediği anlatılır.
Bir gün, yine aynı umutla evin duvarının dibinde beklerken, aynı anda her taraftan kendisini sarıp sarmalayan bir ses duyar. Kur'an okunmaktadır. Hadid Suresi 16. Âyet-i Kerimeye gelindiğinde Fudayl da, bütün kalbi ve bütün ruhuyla sarsıntı geçirmektedir.
"İman edenlere, Allah'ın ve Kur'andan nâzil olanların zikri için kalplerinin ürperme vakti henüz gelmedi mi?"
Kulakları duymaz olur; gözleri beklediği şeyi göremez olur. Yalnızca hıçkırarak ağlamaktadır o. Ruhu ve kalbi mekândan sıyrılmış başka bir âleme yol almıştır sanki.
İşte o gün, "O zaman geldi. O zaman geldi Ya Rabb'im" diye ağlayarak tevbe eder.
Gözü ve kalbi yaşlı bir kuldur Fudayl.
"Ağlamak gözün ağlaması değil, kalbin ağlamasıdır. Adam var ki gözleri ağlar, fakat kalbi hastadır." Der.
Kendisini yalnızca Allah'a (azze ve celle) adayan bir kuldur.
Muhasebe ve murakabesini yalnız O'nun rızası için yapar.
Bir gece vakti, iç huzurunu ararken yolu Fudayl'ın yanına düşen halife Harun Reşid, ondan nasihat ister. Fudayl: "Allah'tan kork ve ona ne cevap vereceğini düşün. Cevaplarını şimdiden hazırla! Çünkü kıyamet günü, Allah sana Müslümanların hepsinden tek tek soracaktır. Hepsi için adalet isteyecektir. Eğer bir gece bir ihtiyar kadın, evinde aç yatarsa yarın senin eteğine yapışır ve ahrette senden hakkını alır." Der.
Harun Reşid, ağlamaktadır.
"Birine borcun var mı?" diye sorar: "Evet, Allahü teâlâya borcum var o da itaattir. Huzuruna borçlu çıkarsam vay hâlime" der halifeye.
Halife yine de ona bir kese altın çıkarıp vermeye çalışır. Fudayl ise "Bütün bu nasihatlerimin sana hiç faydası olmamış" diyerek orayı terk eder.
Müjdeci bir kuldur.
Allah'ın kalbine verdiği ilhamla konuşur; kalpten konuşur.
Ona; "Ey Allah'ın veli kulu! Kişinin estağfirullah demesinin manası nedir?" diye sorarlar. O; "Yâ Rabbî! Beni günahlarımın yükünden kurtar demektir." Buyurur.
Çok konuşmayı sevmeyen bir kuldur o.
"Sözünü, hesabını vereceği amelinden sayan bir kimse kendisini ilgilendiren hususlar dışında pek az konuşur." Der.
Yardımcı olmayı seven bir kuldur.
Bedbahtlık nedir diye sorarlar; "Kalp katılığı, ağlamayan göz, hayânın azlığı ve yokluğu, dünyaya rağbet etmek, ihtiras ve bitmeyen isteklerde bulunmaktır." Der.
Fütüvveti sorarlar; "Dostların kusurlarını hoş görmektir." Der.
Savaşa giden mücahitler ondan dua isterler. Onlara şöyle dua eder; "Ey Allah yolunda cihâda çıkanlar! Günahlarınızdan tövbe ediniz. Çünkü bu elinizdeki kılıçlardan daha çok size siper olur."
Allah (azze ve celle) ona rahmet eylesin. Âmin
*****
Şimdi hepimiz, eşkıyadan evliya yaratan Allah'a (azze ve celle) ram olsak.
Şükretsek tevbe kapılarını ölünceye dek açık tutan Allah'a (azze ve celle)
Yolunu şaşırıp, karanlıklarda kaybolanları, Rahmetiyle çepeçevre kuşatan; sarıp sarmalayan koruyan, onları aydınlığa çıkaran Allah'a (azze ve celle) ram olsak.
Tevbelerimiz bizim de kabul olsa bugün.
Bugün bizim de dualarımız kabul olsa.
Güçlü olanın; yegâne Muktedir olanın Allah (azze ve celle) olduğunu anlasak bugün.
Fark etsek, şiddetli bir fırtınanın önünde bir toz zerresi ne kadar güçlüyse ancak o kadar güçlü olabileceğimizi Mülkün Sahibi karşısında.
Bugün savrulan bir toz zerresinin hükmünde O'ndan yardım dilesek.
Yol göstermesini istesek bugün O'ndan.
Bugün ve her gün, sabah ezanının bereketiyle açsak gözlerimizi.
Bugün ezanlarla yıkansak.
Kalbimizi, Allah'ın (azze ve celle) her yarayı iyileştiren güçlü davetine açsak bugün.
Solmuş sazlarıyla, kuşlarının sesi duyulmaz olmuş, kurumuş bir göl gibi;
Issız bir çöl gibi kimsesiz ve yalnızken, tam o anda bugün O'nu ruhumuzda bulsak.
Bugün, kaskatı taşların arasından zorla sıyrılıp hayata gülümseyen narin bir çiçeğe sahip çıkan Allah'ın bizi de sahipsiz bırakmayacağına inansak.
Başımızı kaldırıp bir an, gökyüzüne baksak bugün; uçsuz bucaksız kâinatın ilk sayfalarından tek tek okumaya başlasak.
Hatadan, kusurdan, mekândan münezzeh Olan; Müteal Olan Allah'ı kalbimizde yalnızca bir an duysak.
Bir an duysak bugün.
Bugün kalp ağrılarını bıraksak; bugün bütün sancıları; bütün dertleri, bütün hevesleri fırlatıp atsak kalbimizden.
Terk etsek her şeyi.
Terki terk etmenin sırrına varsak.
Bugün yalnızca günahlarımıza ağlasak.
Yalnızca o yaksa içimizi.
Kalplerimiz yalnızca; Allah'ın ve Kur'andan nâzil olanların zikri için ürperse.
Ağlasak, arınsak.
Bugün biz Fudayl olsak!
NEŞE KUTLUTAŞ
Başlarda eşkıya reisiydi; yol keser; kervan soyardı.
Eşkıya reisi iken bile, onu emin bir insan zannedip altınlarını emanet eden bir kervancının altınlarını olduğu gibi kendisine iade eder. Arkadaşlarının ona kızması üzerine de şu manidar cevabı verir: "O, bana hüsn-ü zanda bulundu. Ben de aziz ve celil olan Allah'a hüsn-ü zan ediyorum. Ben o adamın benim hakkımdaki iyi niyetini doğru çıkardım. Umarım ki Allah'ta benim kendisi hakkımdaki hüsn-ü zannımı doğru çıkarır. "
Sonra Allah'ın (azze ve celle) nasip ettiği nasuh bir tevbeyle tövbekâr olup, insanların kalplerini aydınlatan bir mümin oldu. Aldığı malları sahiplerine misliyle iade etti, herkesle helalleşti; samimi tevbesiyle Allah'ın (azze ve celle) sevgili kulları arasına dâhil oldu.
Âşık olduğu kadının evinin duvarında onu bir an olsun görmek umuduyla sabaha kadar beklediği anlatılır.
Bir gün, yine aynı umutla evin duvarının dibinde beklerken, aynı anda her taraftan kendisini sarıp sarmalayan bir ses duyar. Kur'an okunmaktadır. Hadid Suresi 16. Âyet-i Kerimeye gelindiğinde Fudayl da, bütün kalbi ve bütün ruhuyla sarsıntı geçirmektedir.
"İman edenlere, Allah'ın ve Kur'andan nâzil olanların zikri için kalplerinin ürperme vakti henüz gelmedi mi?"
Kulakları duymaz olur; gözleri beklediği şeyi göremez olur. Yalnızca hıçkırarak ağlamaktadır o. Ruhu ve kalbi mekândan sıyrılmış başka bir âleme yol almıştır sanki.
İşte o gün, "O zaman geldi. O zaman geldi Ya Rabb'im" diye ağlayarak tevbe eder.
Gözü ve kalbi yaşlı bir kuldur Fudayl.
"Ağlamak gözün ağlaması değil, kalbin ağlamasıdır. Adam var ki gözleri ağlar, fakat kalbi hastadır." Der.
Kendisini yalnızca Allah'a (azze ve celle) adayan bir kuldur.
Muhasebe ve murakabesini yalnız O'nun rızası için yapar.
Bir gece vakti, iç huzurunu ararken yolu Fudayl'ın yanına düşen halife Harun Reşid, ondan nasihat ister. Fudayl: "Allah'tan kork ve ona ne cevap vereceğini düşün. Cevaplarını şimdiden hazırla! Çünkü kıyamet günü, Allah sana Müslümanların hepsinden tek tek soracaktır. Hepsi için adalet isteyecektir. Eğer bir gece bir ihtiyar kadın, evinde aç yatarsa yarın senin eteğine yapışır ve ahrette senden hakkını alır." Der.
Harun Reşid, ağlamaktadır.
"Birine borcun var mı?" diye sorar: "Evet, Allahü teâlâya borcum var o da itaattir. Huzuruna borçlu çıkarsam vay hâlime" der halifeye.
Halife yine de ona bir kese altın çıkarıp vermeye çalışır. Fudayl ise "Bütün bu nasihatlerimin sana hiç faydası olmamış" diyerek orayı terk eder.
Müjdeci bir kuldur.
Allah'ın kalbine verdiği ilhamla konuşur; kalpten konuşur.
Ona; "Ey Allah'ın veli kulu! Kişinin estağfirullah demesinin manası nedir?" diye sorarlar. O; "Yâ Rabbî! Beni günahlarımın yükünden kurtar demektir." Buyurur.
Çok konuşmayı sevmeyen bir kuldur o.
"Sözünü, hesabını vereceği amelinden sayan bir kimse kendisini ilgilendiren hususlar dışında pek az konuşur." Der.
Yardımcı olmayı seven bir kuldur.
Bedbahtlık nedir diye sorarlar; "Kalp katılığı, ağlamayan göz, hayânın azlığı ve yokluğu, dünyaya rağbet etmek, ihtiras ve bitmeyen isteklerde bulunmaktır." Der.
Fütüvveti sorarlar; "Dostların kusurlarını hoş görmektir." Der.
Savaşa giden mücahitler ondan dua isterler. Onlara şöyle dua eder; "Ey Allah yolunda cihâda çıkanlar! Günahlarınızdan tövbe ediniz. Çünkü bu elinizdeki kılıçlardan daha çok size siper olur."
Allah (azze ve celle) ona rahmet eylesin. Âmin
*****
Şimdi hepimiz, eşkıyadan evliya yaratan Allah'a (azze ve celle) ram olsak.
Şükretsek tevbe kapılarını ölünceye dek açık tutan Allah'a (azze ve celle)
Yolunu şaşırıp, karanlıklarda kaybolanları, Rahmetiyle çepeçevre kuşatan; sarıp sarmalayan koruyan, onları aydınlığa çıkaran Allah'a (azze ve celle) ram olsak.
Tevbelerimiz bizim de kabul olsa bugün.
Bugün bizim de dualarımız kabul olsa.
Güçlü olanın; yegâne Muktedir olanın Allah (azze ve celle) olduğunu anlasak bugün.
Fark etsek, şiddetli bir fırtınanın önünde bir toz zerresi ne kadar güçlüyse ancak o kadar güçlü olabileceğimizi Mülkün Sahibi karşısında.
Bugün savrulan bir toz zerresinin hükmünde O'ndan yardım dilesek.
Yol göstermesini istesek bugün O'ndan.
Bugün ve her gün, sabah ezanının bereketiyle açsak gözlerimizi.
Bugün ezanlarla yıkansak.
Kalbimizi, Allah'ın (azze ve celle) her yarayı iyileştiren güçlü davetine açsak bugün.
Solmuş sazlarıyla, kuşlarının sesi duyulmaz olmuş, kurumuş bir göl gibi;
Issız bir çöl gibi kimsesiz ve yalnızken, tam o anda bugün O'nu ruhumuzda bulsak.
Bugün, kaskatı taşların arasından zorla sıyrılıp hayata gülümseyen narin bir çiçeğe sahip çıkan Allah'ın bizi de sahipsiz bırakmayacağına inansak.
Başımızı kaldırıp bir an, gökyüzüne baksak bugün; uçsuz bucaksız kâinatın ilk sayfalarından tek tek okumaya başlasak.
Hatadan, kusurdan, mekândan münezzeh Olan; Müteal Olan Allah'ı kalbimizde yalnızca bir an duysak.
Bir an duysak bugün.
Bugün kalp ağrılarını bıraksak; bugün bütün sancıları; bütün dertleri, bütün hevesleri fırlatıp atsak kalbimizden.
Terk etsek her şeyi.
Terki terk etmenin sırrına varsak.
Bugün yalnızca günahlarımıza ağlasak.
Yalnızca o yaksa içimizi.
Kalplerimiz yalnızca; Allah'ın ve Kur'andan nâzil olanların zikri için ürperse.
Ağlasak, arınsak.
Bugün biz Fudayl olsak!
NEŞE KUTLUTAŞ