imidik
Yasaklı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Haz 2007
- Mesajlar
- 379
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 47
- Konum
- Hatay
- Web Sitesi
- blog.mynet.com
Hikmetsiz Konuşma Örnekleri
*Kuran ahlakından uzak olan insanların asıl amaçları kendilerini insanlara beğendirmek olduğu için, bu durumda samimiyet tamamen ortadan kalkar. Samimiyet olmayınca doğal olarak hikmetli konuşma da olmaz.
Konuşmacı kimi zaman bir konuda ne kadar derin bilgiye sahip olduğunu ortaya koyabilmek adına dinleyenlerin hiçbir şekilde işine yaramayacak pek çok gereksiz konuşma yapar. Kimi zaman da son derece açık bir mantıkla ve kısa birkaç cümleyle anlatabileceği bir konuyu iki-üç saatlik bir konuşmanın içinde boğar.
* Bir başka hikmetsiz konuşma örneği, kişilerin, büyüklenme hissiyle ve karşı taraftan akılca ve bilgice daha üstün olduklarını ispatlama amacıyla kullandıkları üsluplardır. Bu amaçla yapılan konuşmalar kişiyi yüceltmek yerine, alabildiğine kalitesiz ve basit bir konuma sokar. Kuran ahlakına asıl uygun olan ise olabildiğince alçakgönüllü bir üslup kullanılmasıdır. Kuran'da müminlerin bu ahlakı "O Rahman (olan Allah)ın kulları, yeryüzü üzerinde alçakgönüllü olarak yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman 'Selam' derler." (Furkan Suresi, 63) ayetiyle bildirilmiştir. İman sahibi bir kimse, karşısındaki insanlar kendisinin sahip olduğu özelliklerden yoksun olsa da, onlara karşı hiçbir zaman kibirli ve böbürlenen bir üslup kullanmaz. Çünkü Allah, "İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez." (Lokman Suresi, 18) ayetiyle böbürlenen kimseleri sevmediğini bildirmiştir.
*Hikmetsiz bir başka konuşma şekli ise kişinin bir konudan bahsederken kendisini müstağni görerek konunun dışında tutan bir üslup kullanmasıdır. Kuran'ın "Hayır; gerçekten insan, azar. Kendini müstağni gördüğünden." (Alak Suresi, 6-7) ayetleriyle, insanın kendini beğenip kibirlenmesi durumunda, hatalı tavırlarda bulunabileceği hatırlatılmıştır.
* İnsanların konuşmalarında dikkat çeken hikmetsizlik özelliklerden bir başkası ise, her zaman son sözü söylemeye ve haklı çıkmaya çalışmalarıdır. Bu gibi insanlar karşı tarafın ne dediğini anlayıp bunlardan istifade etmektense, kendi fikirlerini dile getirmeye ve kabul ettirmeye bakarlar. Oysa bilgi düzeyi ne olursa olsun, her zaman insanın karşı taraftan öğreneceği birşeyler olabilir. Karşı taraf daha az bilgili olsa bile, her zaman için konuya farklı bir açıdan bakabilmesi, objektif değerlendirmeler yapabilmesi, faydalı fikirler verebilmesi mümkündür. Allah Kuran'da "Her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır" (Yusuf Suresi, 76) şeklinde bildirmektedir.
Mümin, çok iyi bildiği bir konuda bile eksik veya hatalı düşünebileceğini, dinlediklerinde istifade edebileceği hikmetler olabileceğini bilmenin tevazusuyla hareket etmeli, karşı tarafın önerilerine açık olmalıdır. Aklına, vicdanına güvendiği insanlarla fikir alışverişinde bulunmalı ve "... işleri kendi aralarında şura ile olanlar..." (Şura Suresi, 38) ayetiyle bildirildiği gibi müminlerle istişare ederek hareket etmelidir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) de, "Kim bir işe girişmek ister de, o hususta Müslüman biri ile müşavere ederse Allah onu işlerin en doğrusunda muvaffak kılar." (Kütüb-i Sitte, 16. Cilt) sözleriyle iman edenlere bu konunun önemini hatırlatmıştır.
* Müminlerin konuşmalarında iddialaşma üslubunun da yeri yoktur. Böyle bir üslup, kişinin son derece basit ve kalitesiz bir görünüm almasına neden olur. �stelik iddialaşma üslubuyla yapılan konuşmaların kişiye kazandıracağı birşey de yoktur. Çünkü müminler için önemli olan, kendi fikirlerini karşı tarafa kabul ettirebilmeleri değil, en doğru olanı bulabilmeleridir. Bu konudaki ortak ölçüleri de Kuran'dır. Konuşmalarında kendilerine Kuran'ı rehber edinmeleri ve Kuran ahlakına uygun her çözüme tabi olmaları böyle bir üslubu ve bunun neden olduğu kalitesizliği tümüyle ortadan kaldırır.
* Kuran ahlakında yeri olmayan bir başka konu ise boş ve faydasız konuşmalardır. Boş ve yararsız sözün ne olduğu konusunda ise müminler ölçülerini Kuran'a göre belirlerler. Dünyada geçirdikleri zamanın ahiret yaşamları açısından çok kıymetli olduğunu bilerek, yaşadıkları süre boyunca vicdanlarına başvurarak boş söze dalmamaya büyük özen gösterirler. Nitekim bir mümin, Kuran ahlakıyla ahlaklandığı için her türlü boş sözden doğal olarak hoşlanmaz.
* Konuşmalarda dikkat çeken diğer olumsuz özellikler arasında muhatabın sözünü kesmek ve itidalsiz bir ses tonu kullanmak da sayılabilir. Kuran ahlakını yaşamayan insanlar arasında konuşana kulak vermemek, birbirinin sözünü dinlememek, aynı anda tartışarak ve üste çıkarak konuşmak, gevezelik olarak tabir edilen gereksiz konuşmalar yapmak alışılmış tavırlardır. Özellikle televizyonlardaki birçok tartışma programında bunun örneklerine sıkça rastlanır. Her biri kendi dalında uzmanlaşmış kimseler bile kimi zaman nezaketten ve saygıdan tamamen uzak bir üslup sergileyebilmektedirler. Bu gibi kişiler birbirlerinin anlattıklarından istifade etmek yerine kibirli bir üslupla kendi sözlerini dinletip kabul ettirmeye çalışırlar. Müslümanların ise kendilerini ön plana çıkarmak, öne geçip üste çıkmak, son sözü söylemek gibi nefsani amaçları yoktur. Bu nedenle üslupları itidalli ve sakindir. Kuran ahlakından kaynaklanan nezaket anlayışları gereği önceliği her zaman birbirlerine tanır, birbirlerinin anlattıklarından en iyi şekilde istifade etmeye çalışır ve cahilce tavırlar göstermekten kaçınırlar.
* Kuran ahlakını gereği gibi yaşamayan kimselerde bu konuda ortaya çıkan belirgin bir diğer vasıf ise ses tonlarıdır. Kendilerini haklı göstermek, karşı tarafı yıldırmak, ikna etmek veya susturup üste çıkmak için bağırarak konuşmaktan çekinmezler. Oysa Müslümanların ses tonu itidallidir. Allah Kuran'da bu konuyu müminlere, Hz. Lokman'ın oğluna verdiği bir öğüdü aktararak hatırlatmıştır: "Yürüyüşünde orta bir yol tut, sesinden de (yüksek perdeleri) eksilt. Çünkü, seslerin en çirkin olanı gerçekten eşeklerin sesidir." (Lokman Suresi, 19)
*Kuran ahlakından uzak olan insanların asıl amaçları kendilerini insanlara beğendirmek olduğu için, bu durumda samimiyet tamamen ortadan kalkar. Samimiyet olmayınca doğal olarak hikmetli konuşma da olmaz.
Konuşmacı kimi zaman bir konuda ne kadar derin bilgiye sahip olduğunu ortaya koyabilmek adına dinleyenlerin hiçbir şekilde işine yaramayacak pek çok gereksiz konuşma yapar. Kimi zaman da son derece açık bir mantıkla ve kısa birkaç cümleyle anlatabileceği bir konuyu iki-üç saatlik bir konuşmanın içinde boğar.
* Bir başka hikmetsiz konuşma örneği, kişilerin, büyüklenme hissiyle ve karşı taraftan akılca ve bilgice daha üstün olduklarını ispatlama amacıyla kullandıkları üsluplardır. Bu amaçla yapılan konuşmalar kişiyi yüceltmek yerine, alabildiğine kalitesiz ve basit bir konuma sokar. Kuran ahlakına asıl uygun olan ise olabildiğince alçakgönüllü bir üslup kullanılmasıdır. Kuran'da müminlerin bu ahlakı "O Rahman (olan Allah)ın kulları, yeryüzü üzerinde alçakgönüllü olarak yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman 'Selam' derler." (Furkan Suresi, 63) ayetiyle bildirilmiştir. İman sahibi bir kimse, karşısındaki insanlar kendisinin sahip olduğu özelliklerden yoksun olsa da, onlara karşı hiçbir zaman kibirli ve böbürlenen bir üslup kullanmaz. Çünkü Allah, "İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez." (Lokman Suresi, 18) ayetiyle böbürlenen kimseleri sevmediğini bildirmiştir.
*Hikmetsiz bir başka konuşma şekli ise kişinin bir konudan bahsederken kendisini müstağni görerek konunun dışında tutan bir üslup kullanmasıdır. Kuran'ın "Hayır; gerçekten insan, azar. Kendini müstağni gördüğünden." (Alak Suresi, 6-7) ayetleriyle, insanın kendini beğenip kibirlenmesi durumunda, hatalı tavırlarda bulunabileceği hatırlatılmıştır.
* İnsanların konuşmalarında dikkat çeken hikmetsizlik özelliklerden bir başkası ise, her zaman son sözü söylemeye ve haklı çıkmaya çalışmalarıdır. Bu gibi insanlar karşı tarafın ne dediğini anlayıp bunlardan istifade etmektense, kendi fikirlerini dile getirmeye ve kabul ettirmeye bakarlar. Oysa bilgi düzeyi ne olursa olsun, her zaman insanın karşı taraftan öğreneceği birşeyler olabilir. Karşı taraf daha az bilgili olsa bile, her zaman için konuya farklı bir açıdan bakabilmesi, objektif değerlendirmeler yapabilmesi, faydalı fikirler verebilmesi mümkündür. Allah Kuran'da "Her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır" (Yusuf Suresi, 76) şeklinde bildirmektedir.
Mümin, çok iyi bildiği bir konuda bile eksik veya hatalı düşünebileceğini, dinlediklerinde istifade edebileceği hikmetler olabileceğini bilmenin tevazusuyla hareket etmeli, karşı tarafın önerilerine açık olmalıdır. Aklına, vicdanına güvendiği insanlarla fikir alışverişinde bulunmalı ve "... işleri kendi aralarında şura ile olanlar..." (Şura Suresi, 38) ayetiyle bildirildiği gibi müminlerle istişare ederek hareket etmelidir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) de, "Kim bir işe girişmek ister de, o hususta Müslüman biri ile müşavere ederse Allah onu işlerin en doğrusunda muvaffak kılar." (Kütüb-i Sitte, 16. Cilt) sözleriyle iman edenlere bu konunun önemini hatırlatmıştır.
* Müminlerin konuşmalarında iddialaşma üslubunun da yeri yoktur. Böyle bir üslup, kişinin son derece basit ve kalitesiz bir görünüm almasına neden olur. �stelik iddialaşma üslubuyla yapılan konuşmaların kişiye kazandıracağı birşey de yoktur. Çünkü müminler için önemli olan, kendi fikirlerini karşı tarafa kabul ettirebilmeleri değil, en doğru olanı bulabilmeleridir. Bu konudaki ortak ölçüleri de Kuran'dır. Konuşmalarında kendilerine Kuran'ı rehber edinmeleri ve Kuran ahlakına uygun her çözüme tabi olmaları böyle bir üslubu ve bunun neden olduğu kalitesizliği tümüyle ortadan kaldırır.
* Kuran ahlakında yeri olmayan bir başka konu ise boş ve faydasız konuşmalardır. Boş ve yararsız sözün ne olduğu konusunda ise müminler ölçülerini Kuran'a göre belirlerler. Dünyada geçirdikleri zamanın ahiret yaşamları açısından çok kıymetli olduğunu bilerek, yaşadıkları süre boyunca vicdanlarına başvurarak boş söze dalmamaya büyük özen gösterirler. Nitekim bir mümin, Kuran ahlakıyla ahlaklandığı için her türlü boş sözden doğal olarak hoşlanmaz.
* Konuşmalarda dikkat çeken diğer olumsuz özellikler arasında muhatabın sözünü kesmek ve itidalsiz bir ses tonu kullanmak da sayılabilir. Kuran ahlakını yaşamayan insanlar arasında konuşana kulak vermemek, birbirinin sözünü dinlememek, aynı anda tartışarak ve üste çıkarak konuşmak, gevezelik olarak tabir edilen gereksiz konuşmalar yapmak alışılmış tavırlardır. Özellikle televizyonlardaki birçok tartışma programında bunun örneklerine sıkça rastlanır. Her biri kendi dalında uzmanlaşmış kimseler bile kimi zaman nezaketten ve saygıdan tamamen uzak bir üslup sergileyebilmektedirler. Bu gibi kişiler birbirlerinin anlattıklarından istifade etmek yerine kibirli bir üslupla kendi sözlerini dinletip kabul ettirmeye çalışırlar. Müslümanların ise kendilerini ön plana çıkarmak, öne geçip üste çıkmak, son sözü söylemek gibi nefsani amaçları yoktur. Bu nedenle üslupları itidalli ve sakindir. Kuran ahlakından kaynaklanan nezaket anlayışları gereği önceliği her zaman birbirlerine tanır, birbirlerinin anlattıklarından en iyi şekilde istifade etmeye çalışır ve cahilce tavırlar göstermekten kaçınırlar.
* Kuran ahlakını gereği gibi yaşamayan kimselerde bu konuda ortaya çıkan belirgin bir diğer vasıf ise ses tonlarıdır. Kendilerini haklı göstermek, karşı tarafı yıldırmak, ikna etmek veya susturup üste çıkmak için bağırarak konuşmaktan çekinmezler. Oysa Müslümanların ses tonu itidallidir. Allah Kuran'da bu konuyu müminlere, Hz. Lokman'ın oğluna verdiği bir öğüdü aktararak hatırlatmıştır: "Yürüyüşünde orta bir yol tut, sesinden de (yüksek perdeleri) eksilt. Çünkü, seslerin en çirkin olanı gerçekten eşeklerin sesidir." (Lokman Suresi, 19)