“Filistinliler seçilmiş millet” demişti bir sohbette sözün sahibi... Bunun ne demek olduğunu süreç içinde anladım. Yıllardır böyle bir mücadele sürdürebilmek ciddi ve bünyeleşmiş bir şuur, fedakarlık ve iman gerektiriyor. Altmış yaşında bir annenin konuşmalarını duymuştum geçmiş zaman. Altı çocuğundan beşini sehid vermiş hüngür hüngür ağlıyordu. Ağlama sebebi ise çocuklarını şehid vermesi değildi hayır, “beş çocuğumu, eşimi şehid verdim ve son çocuğum da –kız çocuğuydu- şehadete hazır. Ağlıyorum, çünkü kocam şehid oldu, ben artık yaşlandım, bu vatan için, dini mübin için şehid verecek çocuk doğuramayacağım artık. Hani oğlunu cepheye uğurlayan bir Türk anası, “son yongası” olan çocuğuna, “Oğlum babanı Dimetoka'da, dayını Şipkada, ağabeylerini Çanakkale'de kaybettim, sen benim son yongamsın. Sende dönmezsen ben Allah'a emanet, ezanlar susacak, bayrak düşecekse git, sen de git...” diyen analarımız vardı ya..? İşte o şuur şimdi Filistinli anaların, küçük generallerin, yiğit savaşçıların bedeninde yaşıyor. Filistin de çocuklar okula başlarken, tekbirlerle başlıyor, teneffüs arasında Yahudi askerlerine taş atmaya gidiyor ve akşamları ağabeylerinin operasyonlarında erketelik yaparak büyüyorlar. Küçük generaller onlar, büyüdükçe İslam askeri olmanın ne demek olduğunu öğrenmiş olarak “savaşçı “ olarak dahil oluyorlar saflara… Aksa mescidine girmeye çalışan necis Yahudi askerlerine hemen oracıkta olan kadınlar, yaşlı dedeler nasıl arslan kesilerek tavır alıyorlar, Siyonist Yahudi askerlerine nasıl da kafa tutuyorlar seyrediyoruz. biz herkes gibi seyrediyoruz, onlar yaşıyorlar savaşı. Bakınız şu rahat hallerimize… Allaha teslimiyet noktasında o kadar tereddütler yaşar hale gelmişiz ki, geçim kaygısından, hayat şartlarını bahane ederek doğacak çocuğun kaç tane olacağının hesabını yapar hale gelmişiz, sanki rızkını verecek, koruyup kollayacak bizmişiz gibi. Yediğimiz önümüzde yemediğimiz arkamızda ama şımarık bir halde israf yapıyoruz. Artık keyfe keder sanal kahramanlarımızla ve bir şekilde destek verip nefsimizi tatmin edecek cihadımızı da yaptık elhamdülillah diyebileceğimiz cemaatimiz- grubumuz- partimizle ve sıcacık evlerimizde yaşıyoruz. Bir de o yiğit analara bakın. Bitmek bilmez savaş, sürgünler, saldırılar… Her evde kaç tane çocuk var bakın…? İşte bu mücadelenin sürmesini sağlayan en temel nokta budur. Analar o şartlarda asker doğuruyor, o şartlarda asker yetiştiriyor o yetişen evlatlar da arslanlar gibi savaşıyor karşısında bütün dünya olsa bile… Hep dile getirdiğimiz husus. Müslümanların henüz güçlü olmadığını, iyice güçlenmek gerektiğini, otoriteye ters düşmemek gerektiğini vs vs. söyleyenlere şunu demek gerekiyor; Siz oturduğunuz için karşınızdakileri güçlü görüyorsunuz. Oturan adama yürüyen hızlı gelir, yürüyen adama koşan hızlı gelir, koşana arabadaki, arabadakine uçaktaki… Bakın dünyanın en etkin istihbarat örgütü Mossad, CIA ve en etkin ordusu ABD –İsrail ordusu ama orada Filistinli örgütleri bitiremiyor, Filistinlileri yok edemiyor, bir türlü baş edemiyor. Adamlar Arz-ı Mevud davasını bin yıllardır güttüler ve güdüyorlar. Zaten insan olarak bile görmüyorlar bizi neden peki yenemiyorlar Müslümanları..? Çünkü oradaki Müslümanlar savaşıyorlar, dik duruş nedir hayatlarıyla gösteriyorlar yani “zafer ancak savaşan içindir oturana değil “ sözünün hakikatine vakıflar . Karşılarındaki teknolojik üstünlük, bütün dünyanın şeytanlarının ittifakı hiç ilgilendirmiyor onları. Bu manada küfrün yıkılması için çabaladığımız mücadelenin nasıl zaferle sonuçlanabileceğini -ki sefer bizim işimiz- fiili olarak gösteriyorlar. Çünkü biz ayağa kalkarsak, karşımızdaki leşlerin yıkılacağını biliyoruz. Tek sorun, mücadele yolunda dik ve ısrarcı şekilde durmak…Şimdi Filistin yine ateş altında ve Allahu alem ateş bu sefer bütün arzı saracak. Kıyamet zamanlarını yaşıyoruz artık. Şam, Bağdat, Filistin, Patani, Çeçenistan, Afganistan ve Anadolu… Kadim topraklar, kadim medeniyetleri doğurmuş topraklar büyük savaşlara gebe. Ama inşallah bu sefer son noktayı koyacağız ve nihai hesaplaşma sonrasında birleşik bir İslam devletine yol açacak zemini yakalayacağız. Bunun için dua etmeli, duayı icrada aramanın şartlarını oluşturmalı, birlik içinde tek vücut olarak, ümmet coğrafyasındaki sınırları kalplerimizden ve topraklarımızdan söküp atarak Anadoluda düşen sancağın yeniden burçlara dikilebilmesi için hazır olmalıyız.Fi emanillah