Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

FİLİSTİN ve SAMİMİYET... (1 Kullanıcı)

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Mesele Türkiye
Bâkî AYTEMİZ



Samimiyet…
Delaili hâl, hâlin delil olması…
Acaba gerçekten İsrail'in Filistin'de yaptığı katliamlar karşısında gösterdiğimiz tepkilerde samimi miyiz?
Yahudi'den cesaret madalyası almış, işbirliği anlaşmalarının altına imza atmış, daha yeni silah ihalesi vermiş, Konya'da katil sürülerini eğiten RTE, o katil sürülerinin ahlarının tutacağını söylerken samimi mi?
Gazeteciler samimi mi?
Meydanları dolduran milyonlar samimi mi?
Bu işte samimiyet ölçüsü nedir, ne olmalıdır?

Hedef Vasıta İlişkisi…
Sen, İsrail'in katliamlarına karşı çıkıyor görünüyorsun ama başvurduğun vasıtalar hiç de İsrail'e tesir edecek, o kanı durdurmaya yetecek cinsden değil. Altındaki kırık kağnıyla aya gitmekten bahseden garibanın durumundan daha vahim bir psikolojik bozukluk arzediyor durumun…
Gerçek samimiyet, o ızdırabı şuurlaştırmakla ve bir daha bu türden bir facianın önünü kesecek kesin çözüm bulmaya çalışmakla gösterir kendini.
Devamı BARAN Dergisi 104. Sayıda...
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Bütün "Gargat"lara Ölüm!
Ünsal ZOR
...
Ahirzaman peygamberi buyuruyor: "Müslümanlar, Yahudilerle harp etmedikçe kıyamet kopmayacak. Harp olacak ve Müslümanlar onları yenip öldürecekler. Öyle ki, Yahudiler ağaç ve taşların arkasına saklanacaklar, o ağaç ve taşlar konuşarak, "Ey Müslüman, ey Allah'ın kulu, arkamda bir Yahudi var, gel onu öldür," diyecek. Sadece Garkad ağacı haber vermeyecek, çünkü bu ağaç, onların ağacıdır." (Ennihaye, cilt 1, shf. 87, 103, 104, 117, İbni Mace, cild: 2, shf: 1363; Müslim, cild: 4 Shf: 2239)"
Hadiste adı geçen garkad ağacı, lûgatta "Sincan Dikeni" veya "Yahudi ağacı" olarak belirtilir. Anadolu'nun muhtelif bölgelerinde ise Karaçalı, Karadiken, Kunar, Çalıtohumu, Çalıdikeni, Çeşmizen ve Hz. İsa Dikeni gibi çeşitli isimler altında tanınır. Boyu 2-3 m. olan bu ağacın Lâtince ismi "PALIURUS SPINA CHRISTI"dir. Tehlikeli dikenlere sahip olan bu ağaç, Filistin havalisinde Yahudiler tarafından hâlen çok yaygın bir şekilde dikilmektedir...
Bu "Gargat"lar başka kimdir?
Yahudi-siyonist kuruluşlarından "cesaret" ödülü alan BOP Eşbaşkanı ve onun saz arkadaşları...
İsrail'i İslâm ümmetinin başına belâ eden İngiltere kraliçesi elinden "şövalye" madalyasını alan ve kendisine "Cumhur'un Reisi" dedirten A.G ve hempası...
Bir bayram arefesinde, Irak'ın Ebedi Devlet Başkanı Gönüldaş Saddam Hüseyin'i kahpece ve haince şehid eden işbirlikçi Şiî ve hain Kürt yapılanması...
Yani kısaca, emirleri ve direktifleri Waşington-Telaviv-Bürüksel'den alan ve merkezi şu anda Ankara'da bulunan "Domuz Topu" koalisyonu...


Devamı BARAN Dergisi 104. Sayıda
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
HAMAS ve Devrim Şuuru
Fazıl DUYGUN



"Press TV'nin bildirdiğine göre, Zahar al Aksa televizyonunda yaptığı konuşmada, "Zafer geliyor" diyerek Filistinliler'in dış yardıma ihtiyacı olmadığını ancak zafere ulaşmak için Allah'ın (c.c.) yardımına ihtiyaç duyduklarını söyledi."
İslâm topraklarını 90 yıldır Haçlı-Siyonist emperyalizmin yardımıyla işgal altında tutan İsrail'in, 27 Aralık ve 2 Ocak tarihlerinde başlattığı Gazze saldırısı ve işgalî, dünyadaki devrimcilerin şuur seviyesinde bir sıçramaya sebep oldu. Bu sıçramanın halk kesiminde en çok hissedildiği ülke ise Türkiye oldu.
Hamas'ın şahsında direnen bütün Filistinli anti-emperyalist örgütler insanlara şunu gösterdi: "2 yıldır ambargonun getirdiği 1,5 milyon insanın açlığa ve her taraftan kuşatılmışlığa rağmen, dünyanın en organize ve teknolojik silahlarına sahip bir işgal ordusunu, yenebileceklerini, bu işgalci orduya, kendi hareket temeli olan "düşmanı kısa sürede felce uğrat" anlayışını aynen tatbik edebileceklerini gösterdi." Türkiye'deki güya İslâmcı, her türlü devrimci aksiyonun önünü kesmek için gözyaşı, ağlama-zırlama edebiyatı yapan medyanın (geçmişte başta başörtüsü eylemlerindeki tavırlarını hatırlayınız); Hamas, FHKC, İslâmî Cihad vs. topyekûn Filistin direnirken yayınladıkları haberler, birer zavallılık numunesidir.


Devamı BARAN Dergisi 104. Sayıda...
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
KUDÜS DAİMA HAKKINI İSTER!..


01.05.2009

büyükasya.com

-Gazzede yaşanan vahşete göz yummak (...)

-İsrailin giriştiği müslüman kıyımı (...)

-Filistin kan ağlıyor (...)

İsrailin orantısız güç kullanması kabul edilemez (...)

Hümanist, kozmopolit insanici, savaş karşıtı, müslüman; hemen herkes ve her kesim bir biçimde İsrailin Gazzeye saldırısına karşı çıkıyor. Yazılı ve görüntülü basında binbir biçimiyle bu elim olay kınanıyor, tenkit ediliyor, lanetleniyor.

Bir haftadır haberleri izlemeye tahammil edemiyorum. Elbette feryat figan ağlayan çocukların sesleri, yıkıntılar arasında kaçışmaya çalışan filistinli kadın erkek insanların toz kir ve bazen kan içinde çehreleri içimi acıtıyor.

'İçim elvermiyor' deniyor ya bazen; savaşın tabii neticesi ölü ve yaralılar ile yıkımlara değil de, sokaklarda, hastahanelerde ve evlerde oradan oraya koşuşturan insanların çaresizliklerine üzülüyorum en çok. Zira burada bizim çaresizliğimizi ve bu çaresizliğimizin sebebi olan 'adam olamamamızı' ihtar ediyor!..

Ne yapıyorum ben burada?..

Bir şeyler karalıyorum; gazze kıyımını protesto eden bir yazıcık karalayacağım. Biraz da iç yakıcı olsun diye uğraşıyorum sanki!... Zaten herkes yukarıdaki giriş cümleleri ile başlayan bin türlü yazı yazmadı mı?.. Kime ne faydası var?...

(Allahım sen affet!..)

Söyleyeceğim hiç bir şey 'televizyonda gazzeden haberlere gelince neden kanal değiştirdiğimi izah etmeyecek!...

Üzgünüm!... Kızgın!... Ağlamaklı gece!..

Bilmiyorum...

* * *

Çağlayandayım!..

Saadet Partisinin seçim hamlesi olarak 'bulunmaz nimet' kabilinden üzerine atladığı 'İsrailin Gazze saldırısını protesto mitingi'nde!..

Üstad Necip Fazılın Necmettin Erbakanı ve parti geleneğini özetleyen 'din adına siyaset değil de, siyaset başarısı için dini kullanma' anlayışı ile bu anlayıştaki 'din' sebebiyle, bu durumu idrak edemese dahi saadet partisine yönelmiş müslümanların arasındayım. Umulur ki Yeni saadet yönetimi Erbakanın bu nefsaniliğinden kurtulmuş bir yola girmiş olsun. Bu durumun içimde oluşturduğu bir çelişki yok değil; ama gazze!.. Gerçekten üzgünüm!..

Pankartlar ve sloganlar eşiliğinde bir kalabalığın ortasındayım. Sesim çıkmıyor; sesim çıkamıyor sanki!.. Üzgünüm!..

Sol yanımda; bir iki adam mesafede, elinde bir bohçaya konmuş yaralı veya ölü filistinli çocuğu taşıyan kir, toz içinde türbanı düşmüş bir kadına ait resim taşıyarak bağıran bir adam duruyor. Ağlıyor gibi; sesi canhıraş çıkıyor, gözleri kısılmış...

Ellerinde kalkanları ve coplarıyla 'asayişi temin vazifesi'ni icra eden çevik kuvvete neredeyse yaslanmış grubun arasındayım. Ağlayan ve resim taşıyan adam ise resmi havada tutma gayretinde ve çevik kuvvet polisinin kalkanına kalabalığın arkasından tazyikiyle doğrudan yaslanıyor. Üstelik o, bunun farkında değil, ağlıyor ve bağırıyor!..

'Haddi ve çektikleri sınırı' aşmamasını ihtar edecek biçimde adamı yaslandığı kalkanıyla geriye doğru iten çevik kuvvet mensubu genç polis... Sürekli böyle bir itme halinde... Bir şey oluyor; polis biraz sertçe kalkanını sallıyor ve adamın havaya kaldırdığı kollarıyla karışık suratına geliyor kalkan... Az biraz sonra (burnundan galiba) çenesine azıcık kan yürüyor..

Adamın burnunun kanamasını duymadığını bununla beraber polisin de kendi yaptığından memnun olmamış bir halde adama baktığını görüyorum...

Adam bağırıyor:

-Bak bana!.. (Ağlıyor) benim canım yanıyor!... (resmi sallıyarak) o benim kardeşim!..

Kardeşi için ağlıyor; hiç tanımadığı, filistinde bir bohçada taşınan yaralı veya ölü bir çocuk için!..

Ne diyeceğimi bilmiyorum... Ne denebileceğini de...

'Hamasa selam, direnişe devam' böyle bir slogan... Ne bu?.. Öyle yavan geliyor ki; hamas ve filistin orada savaşırken - daha doğrusu kırılırken- tribünde olmanın emniyeti ile tezahürat yapar gibi!... Parti yönetiminin bulabildiği en iyi slogan bu olsa gerek!..

Ağlayan adam gözümden gitmiyor...

* * *
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Dostum!.. Mekke bizim, Kudüs ona hakkını verenindir!..

Hz Ömer oraya yüz yamalı elbisesi ve kel kötü bineğiyle savaşı kazanmış hakim olarak gitti!..

Selahaddin oraya zihni ve kılıcı kadar kıvrak beyaz atı üzerinde savaşı kazanmış hakim olarak gitti!..

Yavuz oraya İslam birliği davasınının manivelası kılıcı elinde savaş kazanmış hakim olarak gitti!..

İslam oraya ne zaman gittiyse, ne zaman Kudüse hakim olduysa dikkat et; Dünya çapında İslam Birliğini idrak ettiği zaman gitti.

Ne zaman Kudüs kapısına vardıysa onu birlik ve beraberliğinin verdiği azamet karşısında boyun eğmiş olandan 'teslim aldı'!...

Kudüs daima hakkını ister!..

Sen ne zaman İslam Birliği yolunda inkişaf edersen, Kudüs daima anahtarını sana teslim etmeye hazırdır!..

Zulüm elbette can yakıcı, elbette kabul edilemez. Lakin durdurmanın yolu nedir?..

Kudüs, Mekke gibi göklere açılan bir berzah değil, İslamın dünyaya hakim kılınması memuriyetinin gerçekleşip gerçekleşmediğini temyiz edici bir mihenktir.

Kudüs, 'tabii işgaliye' neticesi bir hediye değil, memuriyeti yerine getirmiş olmanın mükafatıdır!..

Kudüs devlet(ler) ve cemiyet planında 'İslam olmanın' Dünya İslam Birliğinin sembolü, mükafatı ve işaretidir!..

Sen, ben, bizler... Kudüsün hakkını veremediğimiz için, bohça içinde yaralı veya ölü taşınan kardeşimiz için ne kadar ağlasak yeridir!..

* * *

'İsrail kendini feshetsin ve tüm yahudiler işgal ettikleri toprakları bırakıp gitsin!'

Bu teklifin mevcut durumda en ufak bir makuliyeti olmadığı ortadadır. Bu bir temenniden mütevellit ancak gerçekliğe döndürülmesi mümkün olmayan kolaycı bir ifadedir.

Elbette İsrail olmasaydı, yahudiler filistinde bulunmasaydı iyi olurdu. Lakin 'dı' veznindeki bu düşünceden türetilmiş yukarıdaki gibi bir teklif, kendi durumunu ve karşı tarafın durumunu değerlendirememekten gelen, fazlaca cüretkar ve çözüm üretmekten ziyade prim yapmak gayretine yönelik slogancı bir yaklaşımdır.

Ne kadar mücahidane cümle!.. İsrail gitsin!..

Uzaktasın, ölen sen değilsin ama konuşan sen!..

Ben de konuşacağım!.. Hem de tersine konuşacağım; senin sureta karşı duruşunun tersine!..

Gazze ve şeria... İki parçaya ayrılmış, böylece zaten kıt olan güçleri bölünerek adım adım yutulmaya çalışılan müslümanlara ait iki bölge...

Filistinde yapılan seçimleri -demokrasi ise demokrasi- kazanan haması batı ve israil tanımadı. Onun bu tanımamasına, mücadele stratejisi adına reaksiyon göstermesi gerekirken, bu durumu şahsi veya zümrevi başarısı için fırsat bilip, batı ve israile yanaşarak Batı şeria da ayrı bir iktidar tedarik eden Filistin Yönetimi...

Gazze Hamasın iktidarında, doğrusu hamasın sıkıştırıldığı 40 kmlik dar bir şerit. En başta, halkın temayülüne dahi aykırı davranarak Haması batıya ve israile satan Filistin yönetimi...

İktidarın ikiye bölünmüş olması İsrailin ne kadar işine geliyor; küçük olan, buna rağmen filistin halkının teamüllerini yansıtan hamas ve gazzeden başlıyor kemirmesine... Filistin Yönetimi ve Abbas seyrediyor...

50 sene olmuş, İsrail barış söylemleri terennüm ediyor ve batı barış ilan edilmesini söyleyip duruyor. Sanki barışa yanaşmayan taraf Filistinlermiş gibi...

İsrail öyle kurnaz ve başarılı ki, siyasi arenada gerçekleştirdiği bu başarılar, yıllar yılı gerçekleştirdiği fiili katliamlarından daha önemli; zira bu siyasi hamleler hem katliamların yolunu açıyor hem de sular her durulduğunda bir parça daha kemirmiş olarak filistinin üzerinde ilerleyişine devam edebiliyor.

Filistin yönetimi ise, gerek gücü, gerekse İslam dünyasının birlik olamaması sebebiyle asla mümkün olamayacak şartlara bağlıyor barışı...

Böylece devam ediyor ve savaşarak yokoluyor filistin... Şimdi Haması tasfiye ve gazzeyi yutma hamlesinde İsrail... Batı şeriaya ise sessiz ve daha önce yaptığı gibi sinsice yerleşiyor. Böylece nefsani hırslarına yenilerek haması ve ona iktidarı veren filistin halkını satmış Filistin Yönetimi ve Abbasa şimdilik bir 'aferin' çekiyor. Abbas ise bu aferine karşılık yerleşmeye ses çıkarmıyor.

Bunu en başta yaptı israil; geldi ve yerleşim alanları açarak yahudileri yerleştirdi. Ardından bu yerleşime dayanarak işgal etti. Abbas bunu nasıl yer?.. Nasıldan çok neden mi demeli?.. Bu oyunu yemesinden çok, bu oyuna iktidar olma hırsı ile gelmiş mi demeli?...

Gazze de yaşananların sorumlusu hamastır denilip geçiliyor. Hamastan çok Filistin Yönetimi ve Abbastır Gazze kıyımının müsebbibi... Abbas dahi öyle bir nefs emniyeti ve iktidar sahibi ülkeler sırasında görüyor ki kendini artık, tıpkı diğer ülke yönetimlerinin yaptığı 'yangına işeme' kabilinden İsrailin saldırılarını esefle kınama mesajları yayınlıyor.

Oysa tüm bunlar olmamalıydı. Belki hamas belki filistin davasına dair bir başka organizasyon eşliğinde önce bir birleşme sağlanmalıydı. Üstelik Batı istemedi diye fırsatçılık yapan bir Abbas da olmamalıydı.

Sonra... safiyane bir tavırla 'İsrail kendini feshetsin, yahudiler de buralardan gitsin' biçiminde istek bildirimleri yerine, ciddi ve siyasi arenada yer tutacak İsraili sıkıştıracak hamlelere girişilmeli idi.

Batı şeriada yahudi yerleşim bölgelerine sessiz kalmak yerine yekpareliği sağlamak adına Gazze ile takas dahi bir seçenek olarak sunulabilirdi!..

(Öyle büyümüş gözlerle bakma bana; sen ve çocukların ölmüyor orada!.. Gazze bırakılamaz, kahrolsun İsrail edebiyatına dair 'mücahidane'! fotoğraf vermekten beriyim ben. Burada durup orada ölen ve savaşanlar üzerinden slogan atarak dava sahibiymiş havasına girip bir de davayı satmışlıkla suçlama hiç beni!..)

Şu yapılabilirdi özetle: Mümkün olan bütün cehdinle tüm dünya önünde bir barış planı sunmak ilk defa!... İlk defa ne israilin ne de Birleşmiş Milletler bilmem nelerinin sunduğu değilde, Filistinin sunacağı bir barış planı.

Gazze İsraile terkedilecek!.. Karşılığında Batı Şeria tüm dünya ve İsrail tarafından oluşturulmuş tüm kuşatmalardan, ambargo ve yaptırımlardan arındırılacak. Ve Kudüs tamamen Batı Şeriaya dahil edilecek; yani müslümanlara bırakılacak!.. Batıcı yöneticileri elinde ahmakça arap taassubuna saplanmış ve İsraille ihtilaflı bölge anlaşmazlığı olan Lübnan, Suriye, Ürdün ve Mısır bu anlaşmada filistinin talebinin yerine getirlmesine bağlı olarak bu ihtilafları dahi İsrail lehine neticelendirmeyi anlaşmaya dahil edebilirler.

Tüm dünya önünde bu teklif bir makul ifade edecektir. Elbet batının merhametine güvenilmez. Gazze saldırıları için dahi 'savunmadır' diyebilen bir anlayışa güvenilemez. Ancak siyasi alanda hiç teklif yapmamış bir filistinin durumudur ki birazda bu söylemleri tetikleyen.

İsrail, kendi yayılma ve işgal stratejisine bağlı olarak sürekli yeni ateşkes planları öne sürüyor. Filistin ise sürekli 'israil gitsin, yahudiler terketsin' diyor. Bu zaten İsrailin istediğidir. Uzlaşmaz görünen bir Filistin batıdan ve dünyadan daima tecrit damgası yiyiyor ve İsrailin kucağına düşüyor.

Bugün başarılı askeri ve silah gücüyle tüm arap dünyasını ipe dizip oynatmış İsrail karşısında tek başına bırakılmış bir filistin, sırf toprak ve arabi taassuba dayalı iddia ve siyaseti sebebiyle sistemli biçimde kıyıma maruz bırakılıyor.

Filistin davasını kendi halklarına karşı birer politik malzeme olarak gören ve bu sebeple hareket eden arap dünyasının sözde kalan destek vaatleriyle ve batı dünyasının dayatmaları arasına sıkışmış bu halinden çıkarmak ancak Filistinde oluşacak bu idarenin böylesi bir hamlesiyle mümkündür.

Gazze verilmez değildir. Uluslararası onayı sağlanacak bir barış zemininde Batı Şeriada (belki kudüs başkentli) kurulacak bir filistin devleti, İsrailin taarruz bahanelerini dehleyici bir zemine oturacaktır.

Bu zemine bir kez oturulursa bu İsrailin sonunu aynıyla getirmez belki, ancak onu yıpratır. Zira denildiği üzre 'savaşamayan İsrail biter'... ' İsrail-yahudi sorunu'na bir bakın; mevcut durum daima ve en fazla kısmi ateşkeslere bağlanarak sürdürülüyor. İsrail, barış yanlısı imajını ve terörist filistinli görüntüsünü tesis etmek için, savaşı daima lehine olan noktaya kadar yürütüp ardından ateşkes teklifini uluslararası masaya yatırıyor. Bunu tam 50 senedir başarıyla yürütmüş ve ateşkesi dahi savaş stratejisinin taktik bir unsuru olarak kullanmayı bilmiş gerçek bir 'yahudi kafasıyla' karşı karşıyayız. Kalıcı bir barış asla israil tarafından telaffuz edilmemiştir. Buna dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Şimdi dahi gazzede tüm otoriteyi kendi lehine sağlayıcı ve fiili işgaline açık hale getirici bir hamle ardından, lokma lokma tüketebilmek için bir ateşkesi ortaya atacaktır. İsrail, Ortadoğuda varlık şartını idrak etmiş bir organizasyondur. Savaşması ve daima ihtilafa açık unsurlarla taciz etmesi ve edilmesi şartı vardır. Bu durum, batının ortadoğu politikasına uygunluğu yanında, İsrailin kendi istikbali ile batının çıkarlarını üstüste getirmeyi başardığı noktadır. Oysa bir biçimde bir hamle; gazze ve ihtilaflı bölgelerin teslimine dair mağlubiyet görüntülü bir hamle -nasıl olur bilemem ama-, bir biçimde böyle bir hamle söz konusu olabilse; İsraili birinci dünya savaşı sonrası devletler arası anlaşmalara benzeyen bir genel anlaşmaya imza ve onay verici bir hareket söz konusu olabilse, bu anlaşmada galip çıksa dahi mevcut 'ortadoğuda israil' sorununun süregelen gidişatında bir sapma yaratılabilir.

Üstelik İçinde İsrail sorunu bulunmayan bir ortadoğu yeni bir mecraya girecektir. Elbette Yahudinin göstere göstere gelip, katliam yapa yapa ortadoğunun kalbine oturması daima kine ve nefrete hedef olacaktır. Ancak oluşacak bu yeni durum, dünya çapında bir onaya mevzu edilebilirse İsraili sıkıştıracaktır. Artık, kemire kemire filistini yemesine şu veya bu biçimde, biraz mağlubane olsa dahi set çekilebilmiş olacaktır.

Bu zemin bir kere teşkil edilebilirse, bundan sonra İsrail oluşan bu durumu bozmaya ya cesaret edemeyecek veya ettiği her durumda batılı ve batıcı da olsa tüm dünyanın onay verdiği bir hale karşı durmuş olarak dünyayı karşısına alacaktır.

Şimdi öyle değil mi?.. Zaten tüm dünyayı karşısına almış olarak Filistine saldırmıyor mu?.. Değil; aynı değil!.. Her tarafıyla ihtilaf iddia etmiş ve hiç birinin çözümünü getirmemiş olarak tarruzlarına daima bu durumunu bahane kılıyor. 'Ben saldırıyorum ama onlarda barışa yanaşmıyorlar' diyor özetle.

İyi ya da kötü, galip ya da mağlup; bunlara bakmadan meseleyi Kudüs kapısında durdurabilir ve bir kez olsun bu zemin -kalıcı veya değil- temin edilebilirse; bir kere olsun bu manivelanın çivisi sökülebilirse, artık sonrası halkı müslüman idarecileri küfür veya ahmak batıcı olan İslam Dünyasının varolma hakkını yerine getirip getirememe sorununa bağlanmış bir düğüm başı olarak beklemeye kalır.

Anlaşma zemini İsraili tüm debdebesiyle galibiyetine inandırmış mağlup bir adam edasıyla ona nefs emniyetini vehmettirecek tüm psikolojik unsurlar güdülerek, onun dahi batıyı bu anlaşmaya onaya davet edici bir hale döndürülmesi taktiğiyle oluşturulmalıdır.

Mesele bir biçimde bu süregelen mekanizmanın çivisini sökmek-sökebilmektir. Bu İsraille ihtilaf mevzularını şu veya bu biçimde törpüleyecek bir 'kalıcı barış' anlaşması ile olabileceği ve böylece 'ortadoğu vakıasına' batının ve israilin istediği sürüncemeden farklı bir ivme kazandırmakla yapılabileceği gibi, mevcut yönetimleriyle dahi olsa Türkiye ve arap dünyasının batının şu an içinde bulunduğu durumu iyi değerlendirip, kriz ve siyasi söylemlerin yenilenememesi sebebiyle stres yaşamakta olan batının bu boşluğundan istifade, Filistinde tek bir iktidar ile haması destekleyici ve israili -en azından- doğrudan ticari ve siyasi ilişkilerde dışlamak yoluyla dahi olabilir.

Mevcut durum tam 50 senedir İsrailin menfaatinedir. Ateşkeslerle ara verilen bir savaş ve sürüncemede bırakılmış, çok defa ottan sebeplere ilişik ortadoğu çalkantısı; bu bir şekilde aşılmalı!.. Ya bir barış anlaşması ile veya savaşı İsrailin canını gerçekten yakacak silahlarla yürütebilmesi için haması güçlendirerek. Ama böyle kalmamalı!..

İlahi tecelli ne gösterir bilemeyiz ve o hissimiz elbette baki ancak kıt bakışlarımızla görebildiğimiz odur ki; ya barış yoluyla işleyen mekanizmanın ataleti sağlanarak zamanın onu çürütmesini gözlerken Büyük Doğuya dair oluşu bekleyeceğiz veya Hamasın vurduğu yerde yahudinin canını acıtacak aletlere ulaşmasını temin ederek çözümü çözümsüzlükte arayıcı bir savaşın yürümesini sağlayarak 'Büyük Doğuya dair oluşu bekleyeceğiz.

Ya girilmiş tünelden geri gidilerek çıkılmalı ve tekmil edilmiş haliyle yeni ve son taarruz beklenmeli veya madem ki girildi, tünelde mücadele eden hamas bir biçimde ve eksik dahi olsa ikmal edilerek tünelin öbür ucundan çıkmalı. Ama her halukarda askeri, siyasi, politik, olarak sıkışılıp kalmış bu tünelden bir kez olsun çıkılmalı!..

Ya da, Abbas şahsında heykelleşen İsrail onaylı Batı Şeria Yönetiminin esefle kınama mesajları arasında gazze zaman içinde yenilip yutulur. Katliam sonrası kalanlar Batı şeriaya sürülür. Ardından bu arada batı şeriada sessizce konuşlandırılmış olan yeni yahudi yerleşim merkezleri bahane teşkil edecek boyuta eriştiğinde, bu sefer bu ihtilaf mevzu yapılarak nefs emniyeti ile hamas hakkında atıp tutap Abbas puştunun esefle kınamaları altında Batı şeria işgaline sıra gelir.

* * *

İşte bir siyaset bilmem necisi veya ortadoğu bilmem ne uzmanı olmayan alelade birinin düşünebildikleri; bunu hayata geçirebilecek noktada bulunmadığı gibi, çözümün bu olduğunun dahi iddiacısı değil. Ancak sırf israil saldırdığı zaman çıkıp iki esefle kınama cümlesi kurmak veya bir mitingde slogan atıp akşama motoru soğumuş olarak yatağa girmek yerine, sloganla birlikte hiç olmazsa -doğru veya yanlış- düşünmek gerektiğine inanan biri...

Dedim ya; bilmiyorum... Üzülüyorum... Ama gerçekten... Ve hiç slogan atasım yok!..

Allah tüm müslümanların yardımcısı olsun ve Kudüsü hakedecek keyfiyete bizleri erdirsin!..
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Israil isbirlikcisi RTE isbirliginden vazgecermi?Dün bu adamlarla kucaklasarak is yapan tüccar takimelbiseli,bu menfaatlerinden vazgecermi?Bosuna hev a ve heveste bulunmamak lazim.TC-Israil iliskiler hic bir zaman Anadolu insaninin inanci ve anlayisina göre gelistirilmemistir.Tamamen,emperyal anlayisin kontrolunde olmustur.TC nin ilk taniyan ulke oldugunu da hatirlatmadan gecmemek lazim...
..........
................
Böyle “karı” olmaz olsun!

Türkiye'nin İsrail'le ilişkisi Katolik nikâhı gibi bir şey mi? Bu “karı”yı boşamak imkânsız mı?
İsrail'le ilişkilerin kesilmesini isteyenlere “Bekâra karı boşamak kolaydır” diyor Başbakan Erdoğan…
Daha önce de “Bakkal dükkânı yönetmiyoruz, Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetiyoruz” demişti…
Bunlar ne anlama geliyor?
“Elimiz-kolumuz bağlı” mı demek istiyor Başbakan?
“Türkiye Cumhuriyeti İsrail'e damardan bağlıdır, İsrail'siz yapamayız” mı demek istiyor?
Yoksa Türk Silahlı Kuvvetleri'nin İsrail konusundaki ısrarlarına boyun eğmek zorunda kaldıklarını mı ima ediyor?
İsrail'le “bütün ilişkilerin hemen kesilmesi” imkânsız diyelim…
Siyonist katillere verilen ihalelerden birinin iptal edilmesi de mi imkânsız?
Diplomatik ilişkilerin kesilmesini filangeçtik; “İsrail Hava Kuvvetleri bundan böyle Konya'yı üs olarakkullanamayacak” demek de mi imkânsız?
En ufak bir somut yaptırım da mı uygulanamaz İsrail'e?
Hiçbir şey mi yapılamaz?
Öyleyse “İsrail Birleşmiş Milletler'in kapısından içeriye nasıl giriyor?” söylemi neyin nesidir?
İsrail'in uluslar arası topluluktan dışlanmasıgerektiğini ima edeceksiniz, ama bu terör rejimine yaptırım uygulamanızistendiğinde “biz bakkal dükkânı yönetmiyoruz”, “bekâra karı boşamakkolaydır” deyip geçeceksiniz…
Bunu gören İsrail, “Endişeye mahal yok.Katliamda ne kadar ileri gidersek gidelim, Türk hükümeti bizeyaptırımın 'y'sini uygulamayacaktır. Gazze'nin canına okumaya devam!”demez mi?

* * *
Başbakan'ın İsrail aleyhindeki sert konuşmaları Türkiye'yi İslam dünyasının yıldızı yaptı ve İsrail'in yüreğine korku saldı.
İsrail, “Erdoğan'ın böyle sert konuşması somut yaptırımların habercisi olabilir” diye korkuyordu.
Bu korkuyu “bekâra karı boşamak kolaydır” gibi çıkışlarla silmenin ne âlemi var?
İsrail'i rahatlatmanın ve İslam dünyasını hayal kırıklığına uğratmanın ne alemi var?
“Hiçbir şey yapılmayacak olsa bile birşeylerin yapılabileceği izlenimi uyandırılarak İsrail'e psikolojikbaskı uygulanmalıdır” diyeceğim ama hiçbir şeyin yapılamayacağı fikrinikabul etmem mümkün değil.
Hani Türkiye büyümüş, güçlenmiş, bölgesel süper güç olmuştu?
Kardeşlerimizi göz göre göre soykırımdangeçiren İsrail'in karşısında kılını bile kıpırdatamayacak kadar acizolan Türkiye'nin “bölgesel süper güç”lüğünü ne yapalım?
Alıp da başımıza mı çalalım?
İsrail'e demediğini bırakmayan, ama iş somutadım atmaya gelince 'Orada durun!' diyen Başbakan'ın millete biraçıklama borcu var.
Orada niye durmak gerekiyor?
İsrail'e dokunan çarpılır mı?
Askeri darbe filan mı olur?
Bildiği neyse söylesin, biz de bilelim.
Bilelim ve “Geçiniz!” diyelim.
Allah, bütün risklerden büyüktür.

* * *
“Bekâra karı boşamak kolay”, evet.
Kolay olanı herkes yapar.
Yüzde 47'lik muazzam bir halk desteğiyle iktidara gelen AK Parti'den zor olanı yapmasını beklemek hakkımız değil mi?

* * *
NOT: İsrail'in ilan ettiği “tek taraflıateşkes”e güvenip de rehavete kapılmayalım. İşgal ordusu Gazze'dençıkmaya yanaşmıyor ve HAMAS direnişe devam edeceğini söylüyor. Savaşbitmedi. İsrail'e lanet / Filistin'e destek eylemlerine devam!
H.Albayrak
 

yesim efil

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Eyl 2006
Mesajlar
100
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Konum
istanbul
Allah razı olsun paylaşımınız için sonuna kadar okuudum acı gerçekler maalesef.
 

alisay

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Eyl 2008
Mesajlar
277
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
ALLAH cc gayretini daim eylesin.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Barış gücü İsrail'in projesi



İsrail'in Gazze saldırıları tüm şiddetiyle sürerken bir yandan da barış için çözüm arayışları sürüyor. Bu çerçevede son günlerde İsrail saldırılarının önüe geçmek için ortaya atılan Barış Gücü projesinin aslında daha önce İsrail tarafından Refah-Yol hükümetine teklif edildiği ortaya çıktı.

Milliyet Gazetesi'nin Refah-Yol hükümeti sırasında İsrail başbakanı Netanyahu ile gerçekleştirdiği röportajda, Netanyahu Türkiye'nin İsrail'le ilişkilerini "mükemmel" olarak değerlendirdiği görüşmede, Türk ve Arap askerlerden oluşan bir barış gücünün bölgede konuşlandırılması fikrini öne sürmüş. Netanyahu aynı röportajda Türkiye'nin de içlerinde bulunduğu uluslararası gözlemciler heyetinin bölgeye gelmesinden memnuniyet duyacaklarını ifade ediyor. "Refah-Yol hükümeti korktuğumuz gibi değil" Ayrıca son günlerde İsrail medyasında Türkiye aleyhinde sert ifadelerin yer aldığı gözlenirken, Refah-Yol hükümeti sırasında aynı tepkinin olmadığı dikkat çekiyor. Netanyahu Refah-Yol hükümeti Başbakanı Erbakan hakkında "korktuğumuz gibi değil" derken, o sıra İsrail'le Türkiye'nin ilişkilerinin mükemmel olduğunu belirtiyor. Son zamanlarda Bugün Gazetesi yazarlarından Nuh Gönültaş Refah-Yol hükümeti zamanında İsrail'le yapılan bir takım anlaşmaların belgelerini sunmuş, Filistin'e yardım ve destek konusunda hükümete yüklenen Milli Görüş camiası ise bu iddialara sert tepki göstermişti.

Erdoğan'a çağrı Öte yandan Sabah Gazetesi yazarlarından Umur TALU dünkü yazısında AK Parti lideri ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın 2002 yılındaki sözlerine gönderme yaparak bir çağrıda bulundu. "2002 yılıydı. İsrail yine tank ile, top ile, füze ile ölüm kusuyordu. İktidardaki (ulusal solcu) Ecevit, (milliyetçi) Bahçeli, (liberal) Yılmaz koalisyonu, Genelkurmay'ın büyük ısrarıyla İsrail ile tank anlaşması yapıyordu." diyerek eski bir İsrail saldırısını hatırlatan Talu sözlerini şöyle sürdürdü; "O dönemden arşivde iki "karşı tavır" daha var.

1. Tank ihalesi askıya alınmalı. Dışarıdan gelen paranın adresi birileri tarafından belirleniyor, bu yüzden ihale İsrail'e veriliyor. İhale askıya alınmalı.

2. Tank modernizasyonunun Türkiye'de yapılmaması büyük ayıp. Böyle bir ortamda İsrail'e tank ihalesi verilemez. Bir an önce askıya alınmalı. Türkiye'nin bu ihaleyi iptal etmemesi ayıp. Bu, ülkemiz için kanayan bir yaradır. İSRAİL SALDIRGANLIĞINA ONAY VERMEK VE GÖRMEZLİKTEN GELMEK ANLAMINA GELİR. Ayıptır, basiretsizliktir. " Bu talepleri gündeme getiren kişilerin şimdiki Başbakan Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olduğunu da kayededen Talu şu çağrıda bulunuyor; "Yine kendileri Erbakan iktidarı üyesi iken, İsrail'e verilmiş imtiyazlar var; serbest ticaret ve ölüm kusucu İsrail uçakları ile bizim topraklardaki kankalık gibi; askıya alsalar ya! "

HAMAS: Barış gücü istemiyoruz İsra Haber’e yaptığı açıklamasında Ebu Abir, “İşgalin sona ermesi için Türkiye’nin girişimlerini takdirle karşılıyoruz, şükranlarımızı sunuyoruz. Fakat, Gazze’ye konuşlandırılmak istenen BM barışı koruma gücü, esas olarak işgalciyi korumayı ve işgalin varlığını meşrulaştırmayı hedeflemektedir. Bu proje, daha önceden de gündeme getirildi. Biz, karşı çıktık. Hamas da İslami Cihad da karşı çıktı. Gazze ve Filistin halkı karşı çıktı.

BM barışı koruma gücü içerisinde kimlerin olduğu, hangi ülkenin olduğu bizim için önemli değil. Bakın daha önceden, Arap barış gücünü göndermeyi önerdiler. Buna da karşı çıktık. Gazze’ye BM çatısı altında gelecek her türlü asker ve orduya işgalci muamelesi yapacağız. İşgale karşı savaşacak olan Türk kardeşlerimizin başımızın üzerinde yeri var. Fakat, BM barış gücü içerisinde Gazze’ye gelmelerine karşıyız. Çünkü bu güç, İsrail’i koruyacaktır Filistin’i değil. Bölgede barışın sağlanması için işgalin son bulması gerekiyor. Türk ordusu, Gazze’ye gelince işgalciye karşı mı savaşacak? Eğer işgalciye karşı savaşmak için gelecekseler, buyursunlar gelsinler. Fakat, Türk kardeşlerimizden işgalcileri koruyacak bir projede yer almamalarını, böyle bir tuzağa düşmemeleri diliyoruz. İşgalcileri vurduğumuz gibi BM çatısı altında Gazze'ye girecek olan herkesi vururuz. Hiçbir devlete hüsnüzan göstermeyiz” dedi.
Press Medya/Özel Haber
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt