Dostum!.. Mekke bizim, Kudüs ona hakkını verenindir!..
Hz Ömer oraya yüz yamalı elbisesi ve kel kötü bineğiyle savaşı kazanmış hakim olarak gitti!..
Selahaddin oraya zihni ve kılıcı kadar kıvrak beyaz atı üzerinde savaşı kazanmış hakim olarak gitti!..
Yavuz oraya İslam birliği davasınının manivelası kılıcı elinde savaş kazanmış hakim olarak gitti!..
İslam oraya ne zaman gittiyse, ne zaman Kudüse hakim olduysa dikkat et; Dünya çapında İslam Birliğini idrak ettiği zaman gitti.
Ne zaman Kudüs kapısına vardıysa onu birlik ve beraberliğinin verdiği azamet karşısında boyun eğmiş olandan 'teslim aldı'!...
Kudüs daima hakkını ister!..
Sen ne zaman İslam Birliği yolunda inkişaf edersen, Kudüs daima anahtarını sana teslim etmeye hazırdır!..
Zulüm elbette can yakıcı, elbette kabul edilemez. Lakin durdurmanın yolu nedir?..
Kudüs, Mekke gibi göklere açılan bir berzah değil, İslamın dünyaya hakim kılınması memuriyetinin gerçekleşip gerçekleşmediğini temyiz edici bir mihenktir.
Kudüs, 'tabii işgaliye' neticesi bir hediye değil, memuriyeti yerine getirmiş olmanın mükafatıdır!..
Kudüs devlet(ler) ve cemiyet planında 'İslam olmanın' Dünya İslam Birliğinin sembolü, mükafatı ve işaretidir!..
Sen, ben, bizler... Kudüsün hakkını veremediğimiz için, bohça içinde yaralı veya ölü taşınan kardeşimiz için ne kadar ağlasak yeridir!..
* * *
'İsrail kendini feshetsin ve tüm yahudiler işgal ettikleri toprakları bırakıp gitsin!'
Bu teklifin mevcut durumda en ufak bir makuliyeti olmadığı ortadadır. Bu bir temenniden mütevellit ancak gerçekliğe döndürülmesi mümkün olmayan kolaycı bir ifadedir.
Elbette İsrail olmasaydı, yahudiler filistinde bulunmasaydı iyi olurdu. Lakin 'dı' veznindeki bu düşünceden türetilmiş yukarıdaki gibi bir teklif, kendi durumunu ve karşı tarafın durumunu değerlendirememekten gelen, fazlaca cüretkar ve çözüm üretmekten ziyade prim yapmak gayretine yönelik slogancı bir yaklaşımdır.
Ne kadar mücahidane cümle!.. İsrail gitsin!..
Uzaktasın, ölen sen değilsin ama konuşan sen!..
Ben de konuşacağım!.. Hem de tersine konuşacağım; senin sureta karşı duruşunun tersine!..
Gazze ve şeria... İki parçaya ayrılmış, böylece zaten kıt olan güçleri bölünerek adım adım yutulmaya çalışılan müslümanlara ait iki bölge...
Filistinde yapılan seçimleri -demokrasi ise demokrasi- kazanan haması batı ve israil tanımadı. Onun bu tanımamasına, mücadele stratejisi adına reaksiyon göstermesi gerekirken, bu durumu şahsi veya zümrevi başarısı için fırsat bilip, batı ve israile yanaşarak Batı şeria da ayrı bir iktidar tedarik eden Filistin Yönetimi...
Gazze Hamasın iktidarında, doğrusu hamasın sıkıştırıldığı 40 kmlik dar bir şerit. En başta, halkın temayülüne dahi aykırı davranarak Haması batıya ve israile satan Filistin yönetimi...
İktidarın ikiye bölünmüş olması İsrailin ne kadar işine geliyor; küçük olan, buna rağmen filistin halkının teamüllerini yansıtan hamas ve gazzeden başlıyor kemirmesine... Filistin Yönetimi ve Abbas seyrediyor...
50 sene olmuş, İsrail barış söylemleri terennüm ediyor ve batı barış ilan edilmesini söyleyip duruyor. Sanki barışa yanaşmayan taraf Filistinlermiş gibi...
İsrail öyle kurnaz ve başarılı ki, siyasi arenada gerçekleştirdiği bu başarılar, yıllar yılı gerçekleştirdiği fiili katliamlarından daha önemli; zira bu siyasi hamleler hem katliamların yolunu açıyor hem de sular her durulduğunda bir parça daha kemirmiş olarak filistinin üzerinde ilerleyişine devam edebiliyor.
Filistin yönetimi ise, gerek gücü, gerekse İslam dünyasının birlik olamaması sebebiyle asla mümkün olamayacak şartlara bağlıyor barışı...
Böylece devam ediyor ve savaşarak yokoluyor filistin... Şimdi Haması tasfiye ve gazzeyi yutma hamlesinde İsrail... Batı şeriaya ise sessiz ve daha önce yaptığı gibi sinsice yerleşiyor. Böylece nefsani hırslarına yenilerek haması ve ona iktidarı veren filistin halkını satmış Filistin Yönetimi ve Abbasa şimdilik bir 'aferin' çekiyor. Abbas ise bu aferine karşılık yerleşmeye ses çıkarmıyor.
Bunu en başta yaptı israil; geldi ve yerleşim alanları açarak yahudileri yerleştirdi. Ardından bu yerleşime dayanarak işgal etti. Abbas bunu nasıl yer?.. Nasıldan çok neden mi demeli?.. Bu oyunu yemesinden çok, bu oyuna iktidar olma hırsı ile gelmiş mi demeli?...
Gazze de yaşananların sorumlusu hamastır denilip geçiliyor. Hamastan çok Filistin Yönetimi ve Abbastır Gazze kıyımının müsebbibi... Abbas dahi öyle bir nefs emniyeti ve iktidar sahibi ülkeler sırasında görüyor ki kendini artık, tıpkı diğer ülke yönetimlerinin yaptığı 'yangına işeme' kabilinden İsrailin saldırılarını esefle kınama mesajları yayınlıyor.
Oysa tüm bunlar olmamalıydı. Belki hamas belki filistin davasına dair bir başka organizasyon eşliğinde önce bir birleşme sağlanmalıydı. Üstelik Batı istemedi diye fırsatçılık yapan bir Abbas da olmamalıydı.
Sonra... safiyane bir tavırla 'İsrail kendini feshetsin, yahudiler de buralardan gitsin' biçiminde istek bildirimleri yerine, ciddi ve siyasi arenada yer tutacak İsraili sıkıştıracak hamlelere girişilmeli idi.
Batı şeriada yahudi yerleşim bölgelerine sessiz kalmak yerine yekpareliği sağlamak adına Gazze ile takas dahi bir seçenek olarak sunulabilirdi!..
(Öyle büyümüş gözlerle bakma bana; sen ve çocukların ölmüyor orada!.. Gazze bırakılamaz, kahrolsun İsrail edebiyatına dair 'mücahidane'! fotoğraf vermekten beriyim ben. Burada durup orada ölen ve savaşanlar üzerinden slogan atarak dava sahibiymiş havasına girip bir de davayı satmışlıkla suçlama hiç beni!..)
Şu yapılabilirdi özetle: Mümkün olan bütün cehdinle tüm dünya önünde bir barış planı sunmak ilk defa!... İlk defa ne israilin ne de Birleşmiş Milletler bilmem nelerinin sunduğu değilde, Filistinin sunacağı bir barış planı.
Gazze İsraile terkedilecek!.. Karşılığında Batı Şeria tüm dünya ve İsrail tarafından oluşturulmuş tüm kuşatmalardan, ambargo ve yaptırımlardan arındırılacak. Ve Kudüs tamamen Batı Şeriaya dahil edilecek; yani müslümanlara bırakılacak!.. Batıcı yöneticileri elinde ahmakça arap taassubuna saplanmış ve İsraille ihtilaflı bölge anlaşmazlığı olan Lübnan, Suriye, Ürdün ve Mısır bu anlaşmada filistinin talebinin yerine getirlmesine bağlı olarak bu ihtilafları dahi İsrail lehine neticelendirmeyi anlaşmaya dahil edebilirler.
Tüm dünya önünde bu teklif bir makul ifade edecektir. Elbet batının merhametine güvenilmez. Gazze saldırıları için dahi 'savunmadır' diyebilen bir anlayışa güvenilemez. Ancak siyasi alanda hiç teklif yapmamış bir filistinin durumudur ki birazda bu söylemleri tetikleyen.
İsrail, kendi yayılma ve işgal stratejisine bağlı olarak sürekli yeni ateşkes planları öne sürüyor. Filistin ise sürekli 'israil gitsin, yahudiler terketsin' diyor. Bu zaten İsrailin istediğidir. Uzlaşmaz görünen bir Filistin batıdan ve dünyadan daima tecrit damgası yiyiyor ve İsrailin kucağına düşüyor.
Bugün başarılı askeri ve silah gücüyle tüm arap dünyasını ipe dizip oynatmış İsrail karşısında tek başına bırakılmış bir filistin, sırf toprak ve arabi taassuba dayalı iddia ve siyaseti sebebiyle sistemli biçimde kıyıma maruz bırakılıyor.
Filistin davasını kendi halklarına karşı birer politik malzeme olarak gören ve bu sebeple hareket eden arap dünyasının sözde kalan destek vaatleriyle ve batı dünyasının dayatmaları arasına sıkışmış bu halinden çıkarmak ancak Filistinde oluşacak bu idarenin böylesi bir hamlesiyle mümkündür.
Gazze verilmez değildir. Uluslararası onayı sağlanacak bir barış zemininde Batı Şeriada (belki kudüs başkentli) kurulacak bir filistin devleti, İsrailin taarruz bahanelerini dehleyici bir zemine oturacaktır.
Bu zemine bir kez oturulursa bu İsrailin sonunu aynıyla getirmez belki, ancak onu yıpratır. Zira denildiği üzre 'savaşamayan İsrail biter'... ' İsrail-yahudi sorunu'na bir bakın; mevcut durum daima ve en fazla kısmi ateşkeslere bağlanarak sürdürülüyor. İsrail, barış yanlısı imajını ve terörist filistinli görüntüsünü tesis etmek için, savaşı daima lehine olan noktaya kadar yürütüp ardından ateşkes teklifini uluslararası masaya yatırıyor. Bunu tam 50 senedir başarıyla yürütmüş ve ateşkesi dahi savaş stratejisinin taktik bir unsuru olarak kullanmayı bilmiş gerçek bir 'yahudi kafasıyla' karşı karşıyayız. Kalıcı bir barış asla israil tarafından telaffuz edilmemiştir. Buna dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Şimdi dahi gazzede tüm otoriteyi kendi lehine sağlayıcı ve fiili işgaline açık hale getirici bir hamle ardından, lokma lokma tüketebilmek için bir ateşkesi ortaya atacaktır. İsrail, Ortadoğuda varlık şartını idrak etmiş bir organizasyondur. Savaşması ve daima ihtilafa açık unsurlarla taciz etmesi ve edilmesi şartı vardır. Bu durum, batının ortadoğu politikasına uygunluğu yanında, İsrailin kendi istikbali ile batının çıkarlarını üstüste getirmeyi başardığı noktadır. Oysa bir biçimde bir hamle; gazze ve ihtilaflı bölgelerin teslimine dair mağlubiyet görüntülü bir hamle -nasıl olur bilemem ama-, bir biçimde böyle bir hamle söz konusu olabilse; İsraili birinci dünya savaşı sonrası devletler arası anlaşmalara benzeyen bir genel anlaşmaya imza ve onay verici bir hareket söz konusu olabilse, bu anlaşmada galip çıksa dahi mevcut 'ortadoğuda israil' sorununun süregelen gidişatında bir sapma yaratılabilir.
Üstelik İçinde İsrail sorunu bulunmayan bir ortadoğu yeni bir mecraya girecektir. Elbette Yahudinin göstere göstere gelip, katliam yapa yapa ortadoğunun kalbine oturması daima kine ve nefrete hedef olacaktır. Ancak oluşacak bu yeni durum, dünya çapında bir onaya mevzu edilebilirse İsraili sıkıştıracaktır. Artık, kemire kemire filistini yemesine şu veya bu biçimde, biraz mağlubane olsa dahi set çekilebilmiş olacaktır.
Bu zemin bir kere teşkil edilebilirse, bundan sonra İsrail oluşan bu durumu bozmaya ya cesaret edemeyecek veya ettiği her durumda batılı ve batıcı da olsa tüm dünyanın onay verdiği bir hale karşı durmuş olarak dünyayı karşısına alacaktır.
Şimdi öyle değil mi?.. Zaten tüm dünyayı karşısına almış olarak Filistine saldırmıyor mu?.. Değil; aynı değil!.. Her tarafıyla ihtilaf iddia etmiş ve hiç birinin çözümünü getirmemiş olarak tarruzlarına daima bu durumunu bahane kılıyor. 'Ben saldırıyorum ama onlarda barışa yanaşmıyorlar' diyor özetle.
İyi ya da kötü, galip ya da mağlup; bunlara bakmadan meseleyi Kudüs kapısında durdurabilir ve bir kez olsun bu zemin -kalıcı veya değil- temin edilebilirse; bir kere olsun bu manivelanın çivisi sökülebilirse, artık sonrası halkı müslüman idarecileri küfür veya ahmak batıcı olan İslam Dünyasının varolma hakkını yerine getirip getirememe sorununa bağlanmış bir düğüm başı olarak beklemeye kalır.
Anlaşma zemini İsraili tüm debdebesiyle galibiyetine inandırmış mağlup bir adam edasıyla ona nefs emniyetini vehmettirecek tüm psikolojik unsurlar güdülerek, onun dahi batıyı bu anlaşmaya onaya davet edici bir hale döndürülmesi taktiğiyle oluşturulmalıdır.
Mesele bir biçimde bu süregelen mekanizmanın çivisini sökmek-sökebilmektir. Bu İsraille ihtilaf mevzularını şu veya bu biçimde törpüleyecek bir 'kalıcı barış' anlaşması ile olabileceği ve böylece 'ortadoğu vakıasına' batının ve israilin istediği sürüncemeden farklı bir ivme kazandırmakla yapılabileceği gibi, mevcut yönetimleriyle dahi olsa Türkiye ve arap dünyasının batının şu an içinde bulunduğu durumu iyi değerlendirip, kriz ve siyasi söylemlerin yenilenememesi sebebiyle stres yaşamakta olan batının bu boşluğundan istifade, Filistinde tek bir iktidar ile haması destekleyici ve israili -en azından- doğrudan ticari ve siyasi ilişkilerde dışlamak yoluyla dahi olabilir.
Mevcut durum tam 50 senedir İsrailin menfaatinedir. Ateşkeslerle ara verilen bir savaş ve sürüncemede bırakılmış, çok defa ottan sebeplere ilişik ortadoğu çalkantısı; bu bir şekilde aşılmalı!.. Ya bir barış anlaşması ile veya savaşı İsrailin canını gerçekten yakacak silahlarla yürütebilmesi için haması güçlendirerek. Ama böyle kalmamalı!..
İlahi tecelli ne gösterir bilemeyiz ve o hissimiz elbette baki ancak kıt bakışlarımızla görebildiğimiz odur ki; ya barış yoluyla işleyen mekanizmanın ataleti sağlanarak zamanın onu çürütmesini gözlerken Büyük Doğuya dair oluşu bekleyeceğiz veya Hamasın vurduğu yerde yahudinin canını acıtacak aletlere ulaşmasını temin ederek çözümü çözümsüzlükte arayıcı bir savaşın yürümesini sağlayarak 'Büyük Doğuya dair oluşu bekleyeceğiz.
Ya girilmiş tünelden geri gidilerek çıkılmalı ve tekmil edilmiş haliyle yeni ve son taarruz beklenmeli veya madem ki girildi, tünelde mücadele eden hamas bir biçimde ve eksik dahi olsa ikmal edilerek tünelin öbür ucundan çıkmalı. Ama her halukarda askeri, siyasi, politik, olarak sıkışılıp kalmış bu tünelden bir kez olsun çıkılmalı!..
Ya da, Abbas şahsında heykelleşen İsrail onaylı Batı Şeria Yönetiminin esefle kınama mesajları arasında gazze zaman içinde yenilip yutulur. Katliam sonrası kalanlar Batı şeriaya sürülür. Ardından bu arada batı şeriada sessizce konuşlandırılmış olan yeni yahudi yerleşim merkezleri bahane teşkil edecek boyuta eriştiğinde, bu sefer bu ihtilaf mevzu yapılarak nefs emniyeti ile hamas hakkında atıp tutap Abbas puştunun esefle kınamaları altında Batı şeria işgaline sıra gelir.
* * *
İşte bir siyaset bilmem necisi veya ortadoğu bilmem ne uzmanı olmayan alelade birinin düşünebildikleri; bunu hayata geçirebilecek noktada bulunmadığı gibi, çözümün bu olduğunun dahi iddiacısı değil. Ancak sırf israil saldırdığı zaman çıkıp iki esefle kınama cümlesi kurmak veya bir mitingde slogan atıp akşama motoru soğumuş olarak yatağa girmek yerine, sloganla birlikte hiç olmazsa -doğru veya yanlış- düşünmek gerektiğine inanan biri...
Dedim ya; bilmiyorum... Üzülüyorum... Ama gerçekten... Ve hiç slogan atasım yok!..
Allah tüm müslümanların yardımcısı olsun ve Kudüsü hakedecek keyfiyete bizleri erdirsin!..