Resul Aydın
Kayıtlı Kullanıcı
Bu muhalefet, bu hiddet bu kin ve bu nefret ötekine tahammülsüzlüğün tezahürü değil de nedir?
Bir güzel gelişme bir faydalı adım bir sevindirici hareket bile sevmediğinden sadır olunca onu karalamanın onu hafife almanın onu küçümsemenin ya da kafaları karıştıracak ifadeler kullanmanın saiki başka ne olabilir ki?!
Maalasef bizdeki muhalefet (siyaset, medya, stk ve diğerleri) yaşatma öldür mantığıyla hareket ediyor. İçindeki nefret ile hareket ediyor. Dinlemeden muhalefet ediyor. Anlamadan muhalefet ediyor. İşine gelmeyince anayasayı da yasaları da yok sayabiliyor.
Hukuk dışına çıkılabileceğini açıklamaktan da çekinmiyor. Yani resmen tehdit ediyor.
Allah'tan her seçimde millet ağızlarının payını veriyor da arada bir hülyalarından uyanıyorlar.
Ülkede istikrarı bozan ve kaosa zemin hazırlayan da partisiyle, sivil toplum örgütüyle, medyasıyla, okumuşu yazmışı, muvazzafı emeklisiyle işte bu muhalefet kesimidir.
Tarafların oturup bir noktada buluşmasını öngören mutabakat gibi söylemlere yanaşmazlar. Çünkü onların mutabakattan anladıkları başkalarını dinlemek değil başkalarının onların görüşlerine teslim olmalarıdır. Teslim olunmazsa rejim elden gidiyor, laiklik kalkıyor, cumhuriyet bitiyor vaveylaları koparırlar.
Muhalefet elbetteki sorgulayacak eleştirecek soracak ama bütün bunları yaparken inandırıcı olacak, politika canbazlığı yapmadığına milleti de inandırmış olacak.
Anayasa değişikliği karşısında tüm cepheleriyle muhalefetin takındığı tavır maalesef nefret ve kinin hukuk tanımazlığa dönüştüğünün resmi olmuştur.
Ana muhalefet partisinin özgürlükleri genişleten anayasa değişikliği karşısındaki bu tavrı iliklerine kadar işlemiş bir nefretin sonucudur. (Yaşar Nuri Öztürk milletvekili seçildiği anamuhalefet partisinden istifa ettikten sonra Star gazetesinde yayınlanan yazısında bu nefreti tarif etmişti!)
Bu özellikleri sebebiyledir ki ana muhalefet partisi halk desteğini yitirmiş marjinal bir partiye dönüşmüştür. Halkın değerleriyle mücadeleyi ilke edindiği için de demokrasi insan hakları ve özgürlükler konusunda eski demir perde ülkelerinin tek parti yönetimlerinden daha katıdır.
Kendi dünyalarında olmayan her şeye karşıdırlar. Ötekine saygı diye bir kavramları yoktur.
Ülke demokratikleştikçe hırçınlıkları bu yüzden daha da artmaktadır. Oysa gerçek manada sosyal demokrat olabilir ve iktidarı zorlayabilirlerdi.
Ana muhalefetin içinde bu gerçeği gören yok mudur? Yoktur dersek insafsızlık etmiş oluruz. Elbette ki vardır. Var olmasına vardır da Türkiye'deki siyasi partilerin parti içi demokrasisi farklı seslere ve görüşlere tahammül edecek kıvamda olmadığı için yönetim ne derse o olur.
Hadi ana muhalefetin milletin sorunlarıyla ilgili iyi niyetli yaklaşımı yok, sorunları çözecek alternatif projeden mahrumlar diyelim. Ya isimlerinin önünde profesör unvanı bulunan kimi rektörler ve ilim adamı olması gereken öğretim üyelerine ne oluyor? Özgürlükler için fırsat kollamaları gerekirken özgürlüklere açılan kapıyı zorla kapatmaya çalışmaları ne anlama geliyor?
Özgürlüklerden yana tavır alması gereken ama tam tersine yasaklardan yana tavır koyan ve en azından halkın büyük çoğunluğunun nezdinde saygınlıklarını yitiren bu zevat halkın iradesine karşı ne kadar direneceklerini zannediyorlar?
İşgal ettikleri koltukların gücüyle konuşan bu zevatın acaba halkın huzuruna çıkacak cesaretleri var mı?
Bir güzel gelişme bir faydalı adım bir sevindirici hareket bile sevmediğinden sadır olunca onu karalamanın onu hafife almanın onu küçümsemenin ya da kafaları karıştıracak ifadeler kullanmanın saiki başka ne olabilir ki?!
Maalasef bizdeki muhalefet (siyaset, medya, stk ve diğerleri) yaşatma öldür mantığıyla hareket ediyor. İçindeki nefret ile hareket ediyor. Dinlemeden muhalefet ediyor. Anlamadan muhalefet ediyor. İşine gelmeyince anayasayı da yasaları da yok sayabiliyor.
Hukuk dışına çıkılabileceğini açıklamaktan da çekinmiyor. Yani resmen tehdit ediyor.
Allah'tan her seçimde millet ağızlarının payını veriyor da arada bir hülyalarından uyanıyorlar.
Ülkede istikrarı bozan ve kaosa zemin hazırlayan da partisiyle, sivil toplum örgütüyle, medyasıyla, okumuşu yazmışı, muvazzafı emeklisiyle işte bu muhalefet kesimidir.
Tarafların oturup bir noktada buluşmasını öngören mutabakat gibi söylemlere yanaşmazlar. Çünkü onların mutabakattan anladıkları başkalarını dinlemek değil başkalarının onların görüşlerine teslim olmalarıdır. Teslim olunmazsa rejim elden gidiyor, laiklik kalkıyor, cumhuriyet bitiyor vaveylaları koparırlar.
Muhalefet elbetteki sorgulayacak eleştirecek soracak ama bütün bunları yaparken inandırıcı olacak, politika canbazlığı yapmadığına milleti de inandırmış olacak.
Anayasa değişikliği karşısında tüm cepheleriyle muhalefetin takındığı tavır maalesef nefret ve kinin hukuk tanımazlığa dönüştüğünün resmi olmuştur.
Ana muhalefet partisinin özgürlükleri genişleten anayasa değişikliği karşısındaki bu tavrı iliklerine kadar işlemiş bir nefretin sonucudur. (Yaşar Nuri Öztürk milletvekili seçildiği anamuhalefet partisinden istifa ettikten sonra Star gazetesinde yayınlanan yazısında bu nefreti tarif etmişti!)
Bu özellikleri sebebiyledir ki ana muhalefet partisi halk desteğini yitirmiş marjinal bir partiye dönüşmüştür. Halkın değerleriyle mücadeleyi ilke edindiği için de demokrasi insan hakları ve özgürlükler konusunda eski demir perde ülkelerinin tek parti yönetimlerinden daha katıdır.
Kendi dünyalarında olmayan her şeye karşıdırlar. Ötekine saygı diye bir kavramları yoktur.
Ülke demokratikleştikçe hırçınlıkları bu yüzden daha da artmaktadır. Oysa gerçek manada sosyal demokrat olabilir ve iktidarı zorlayabilirlerdi.
Ana muhalefetin içinde bu gerçeği gören yok mudur? Yoktur dersek insafsızlık etmiş oluruz. Elbette ki vardır. Var olmasına vardır da Türkiye'deki siyasi partilerin parti içi demokrasisi farklı seslere ve görüşlere tahammül edecek kıvamda olmadığı için yönetim ne derse o olur.
Hadi ana muhalefetin milletin sorunlarıyla ilgili iyi niyetli yaklaşımı yok, sorunları çözecek alternatif projeden mahrumlar diyelim. Ya isimlerinin önünde profesör unvanı bulunan kimi rektörler ve ilim adamı olması gereken öğretim üyelerine ne oluyor? Özgürlükler için fırsat kollamaları gerekirken özgürlüklere açılan kapıyı zorla kapatmaya çalışmaları ne anlama geliyor?
Özgürlüklerden yana tavır alması gereken ama tam tersine yasaklardan yana tavır koyan ve en azından halkın büyük çoğunluğunun nezdinde saygınlıklarını yitiren bu zevat halkın iradesine karşı ne kadar direneceklerini zannediyorlar?
İşgal ettikleri koltukların gücüyle konuşan bu zevatın acaba halkın huzuruna çıkacak cesaretleri var mı?
İlim adamından ziyade Yeşilçam figüranına benzediklerini görmüyorlar mı?