Resul Aydın
Kayıtlı Kullanıcı
KİM NEYE ÇALIŞIRSA
Muhammed Raşid k.s. Hazretleri diyor ki:
“Kim Şah-ı Nakşibend k.s. Hazretleri’nin amelini yaparsa Şah-ı Nakşibend gibi olur. Kim de şeytanın amelini yaparsa şeytan gibi olur.” (Hayat Dengemiz, S. Muhammed Saki Erol)
“Kim Şah-ı Nakşibend k.s. Hazretleri’nin amelini yaparsa Şah-ı Nakşibend gibi olur. Kim de şeytanın amelini yaparsa şeytan gibi olur.” (Hayat Dengemiz, S. Muhammed Saki Erol)
NEDEN SOFİ OLUNUR
İmam Rabbânî k.s. Hazretleri şöyle diyor:
“Bir mürşit terbiyesine girmekten maksat; hakiki imana ulaşıp, ilâhi emir ve hükümleri muhabbetle uygulamaktır.” (Mektubât)
“Bir mürşit terbiyesine girmekten maksat; hakiki imana ulaşıp, ilâhi emir ve hükümleri muhabbetle uygulamaktır.” (Mektubât)
EN BÜYÜK DÜŞMAN
Şeyh Sa‘di Şirazî k.s. anlatıyor:
Büyüklerden birinden, “Senin en inatçı düşmanın, iki yanın arasında bulunan nefsindir.” anlamındaki hadisi açıklamasını istedim. Şöyle cevap verdi:
Büyüklerden birinden, “Senin en inatçı düşmanın, iki yanın arasında bulunan nefsindir.” anlamındaki hadisi açıklamasını istedim. Şöyle cevap verdi:
“Bunun manası şudur: Herhangi bir düşmanın hediye ile, ikram ve iltifatla dostluğunu kazanmak mümkündür. Fakat nefs öyle bir düşmandır ki okşadıkça kabarır, şımarır, hürmet gördükçe serkeşliği artar, daha fazla azgınlığa düşer.” (Gülistan)
KERAMETE İTİBAR
Şah-ı Nakşibend k.s. Hazretleri buyuruyor:
“Olağanüstü olaylar ve kerametlere itibar edilmez. İtibar edilmesi gereken, akaid eserlerinde de değinildiği gibi, Rasulullah s.a.v.’in sünnetine uygun hareket etmektir. Her velinin kerameti, aslında Rasulullah s.a.v.’in mucizelerinden biridir.”
(Ahmed Sıddıkî, Şah-ı Nakşibend)
“Olağanüstü olaylar ve kerametlere itibar edilmez. İtibar edilmesi gereken, akaid eserlerinde de değinildiği gibi, Rasulullah s.a.v.’in sünnetine uygun hareket etmektir. Her velinin kerameti, aslında Rasulullah s.a.v.’in mucizelerinden biridir.”
(Ahmed Sıddıkî, Şah-ı Nakşibend)
TEVBENİN KABÜLU
Alimlerden birine sorarlar:
– Bir kişi tevbe ettiğinde, bu tevbenin kabul edilip edilmediğini bilebilir mi?
Alim şöyle cevap verdi:
– Bir kişi tevbe ettiğinde, bu tevbenin kabul edilip edilmediğini bilebilir mi?
Alim şöyle cevap verdi:
– Bu konuda kesin bir hüküm verilemez. Fakat kabul edildiğinin bazı alametleri vardır. Bunlar:
• Kişinin günah işleme arzusundan uzaklaşması,
• Kalbindeki umursamaz rahatlığın gitmesi ve Allah Tealâ’nın her şeye şahit
olduğunu bilmesi,
olduğunu bilmesi,
• Salih ve hayırlı kişilerle birlikte olup; fâsık, günahkâr kimselerden uzak durması,
• Dünya malının azını çok, ahiret amelinin çoğunu az görmesi,
• Kalbinin sürekli Allah’ın farz kıldığı amellerle meşgul olması,
• Dilini lüzumsuz konuşmalardan koruması,
• Devamlı tefekkür hali üzere bulunması,
• Geçmişte işlediği günahlardan dolayı pişmanlık duymasıdır.
(İmam Gazâlî, Mükâşefetü’l-Kulûb)
(İmam Gazâlî, Mükâşefetü’l-Kulûb)
ALLAH'I HATIRLAMAK
Sehl b. Abdullah Tüsterî rh.a. Hazretleri anlatıyor:
Ben daha üç yaşında idim. Dayım Muhammed’in kıldığı gece namazını seyrederdim.
Ben daha üç yaşında idim. Dayım Muhammed’in kıldığı gece namazını seyrederdim.
Bir gün bana:
– Seni yaratan Allah’ı anar, O’nu hatırlar mısın, diye sordu. Ben de:
– Nasıl anabilirim, hatırlayabilirim, dedim. Bunun üzerine bana:
– Yatağa her girişinde dilini oynatmadan kalbinden üç kere: “Allah benimledir, Allah beni görüyor.
– Seni yaratan Allah’ı anar, O’nu hatırlar mısın, diye sordu. Ben de:
– Nasıl anabilirim, hatırlayabilirim, dedim. Bunun üzerine bana:
– Yatağa her girişinde dilini oynatmadan kalbinden üç kere: “Allah benimledir, Allah beni görüyor.
Allah her yaptığımı biliyor.” de, dedi.
Ben de birkaç gece böyle yaptım ve kendisine söyledim. Bu defa yirmi bir kere söylememi tavsiye etti. Ben de yirmi bir kere söyledim ve bu sözlerin tadını kalbimde duydum. Bir yıl sonra dayımı gördüm.
Ben de birkaç gece böyle yaptım ve kendisine söyledim. Bu defa yirmi bir kere söylememi tavsiye etti. Ben de yirmi bir kere söyledim ve bu sözlerin tadını kalbimde duydum. Bir yıl sonra dayımı gördüm.
Bana:
– Oğlum, sana öğrettiklerime ölünceye kadar devam et. Çünkü bunlar dünya ve ahirette sana yarar, dedi.
– Oğlum, sana öğrettiklerime ölünceye kadar devam et. Çünkü bunlar dünya ve ahirette sana yarar, dedi.
Ben de yıllarca böyle yapmaya devam ettim ve bu sözlerin tadına vardım.
Yine bir gün dayım bana:
Yine bir gün dayım bana:
– Sehl! Kim Allah’ın kendisiyle olduğuna, kendisini gördüğüne ve O’nun her yaptığını bildiğine inanıyorsa, bu kimse artık kötülük yapar, Yaratan’a isyan eder mi? Göreyim seni sakın günaha yaklaşıp Rabbine asi olma, dedi. (İmam Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Din)
HAKİKİ REHBER
Ali b. Vefa rh.a. Şöyle der:
“Eğer hakiki bir mürşit bulursan, insanlığının hakikatini bulmuş olursun. İnsanlığının hakikatini bulunca Allah’ı bulursun.
“Eğer hakiki bir mürşit bulursan, insanlığının hakikatini bulmuş olursun. İnsanlığının hakikatini bulunca Allah’ı bulursun.
Allah’ı bulunca da her şeyi bulmuş olursun. Bütün mesele böyle bir mürşidi bulmaktır. Bunu anla, ganimet bil, istifade et!”
(İmam Şa’ranî, el-Envâru’l-Kudsiyye, 1/190)
(İmam Şa’ranî, el-Envâru’l-Kudsiyye, 1/190)