Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ferîdüddîn-i Attâr: Aşkın Yedi Şehrini Gezen Kişi (1 Kullanıcı)

kayip-gönül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 May 2009
Mesajlar
40
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Web Sitesi
www.seydaoglu.com
"Can bu âlemden geçti mi bu âlem sana o âlem oluverir. Bu âlemden o âleme giden yol pek uzun değildir. Arada duvar olan ancak bir soluktur."

Asıl ismi Muhammed bin İbrâhim el-Attâr en-Nişâbûrî el-Hemedânî olup Feridüddin( dinin ışığı, dine ışık veren) ismi ona sonradan paye olarak verilen bir isimdir.

1120’ de Horosan’nın Nişabur kentinde dünyaya geldi. Ünlü mutasavvıf ve soy isminden de anlaşılacağı gibi attar yani eczacıydı. Baba mesleği olan işle uğraşmaktaydı. O muhitte sohbet ve vaazlarıyla meşhur Kutbüddîn Haydar isimli büyük zatın sohbetlerine katılıp faydalanırdı. Attarlıkla uğraşırken bir yandan da dini kitaplar ve Allah dostlarının hayatlarını ve büyük velilerin menkıbe kitaplarını okurdu.

Soy isminin açılımı yapılacak olursa ‘’attâr’’ başka bir deyişle ‘’aktar’’ anlamı çıkar ki o da: baharat ve güzel kokular satan kişi ya da dükkân anlamına gelmektedir. Feridüddin-i Attar hakkında geniş çaplı bir bilgiye sahip olamasak da bilinenlerden yola çıkarak az da olsa birkaç şey diyebilme adına kalemimizi aşk mürekkebine daldırıyoruz. Çünkü biraz sonra hakkında bahsettiğimiz kişi de gönlünün lisanını yazarken kendini aşk deryasına daldırıp o yolda ilerleyen şahane bir kişilik olarak karşımıza çıkacaktır. Ve bizim de onu az da olsa anlatabilmemiz için onun gittiği yolu ve gösterdiği işaretleri ince eleyip sık dokumamız lazım.

Kübreviye tarikatına bağlıdır: Kübreviye tarikatı 13. asırda yaşamış Necmeddin Kübra Hz.leri tarafından kurulmuş olup kendi ismiyle adlandırılmıştır. Mevlana Hz.lerinin babası Bahuddin Veled’ de bu tarikata bağlı olduğu bilinmektedir.

Birçok eser vermiştir Bunlar arasında en ünlüsü 1187’de yazmış olduğu Mantıku't-tayr adlı 4724 beyitten oluşan eseridir. Diğer önemli eseri ise hala tarikatların başvurduğu 80 civarında evliyaullah’ın hayatını ve hallerini anlattığı Tezkiret-ül-evliyadır.

1) Tarîkatnâme: mesnevi türünde yazılmış küçük hikâyelerden oluşur
2) Esrârnâme: tasavvuf hakkında yazılmış mesnevi tarzında olan bir eserdir.
3) Mantık-ut-Tayr ve Makâmât-ı Tuyûr: bu eser bilinen en meşhur eseridir. Konu itibariyle tasavvuf’un kuşdiliyle anlatılmasıdır. Asıl konu Gazâlî'nin Risâlet-üt-Tayr'ından alınmıştır. Türkçeye birkaç defa tercüme edilmiş olsa da en esaslı tercümeyi Gülşehri’nin aynı isimle tercümesi olmuştur.
4) Muhtârnâme: rubailerini 50 bab’da topladığı eseridir.
5) Cevher-üz-Zât: Baki olan tek şeyin Allah olduğunu diğer tüm şeylerin fani olduğunu konu ettiği eseridir.
6) Üştürnâme 7) Bülbülnâme 8) Bisernâme 9) Haydarnâme 10) Deryânâme 11) Leylâ ve Mecnûn
12) Mahmûd-u Ayaz 13) Mahzen-ül-Esrâr 14) Mazhâr-üs-Sıfât 15) Miftâh-ül-Fütûh 16) Vuslâtnâme
17) İrşâd-ı Beyân 18) Velednâme 19) Hırâdnâme 20) Hayâtnâme 21) Şifâ-ül-Kulûb 22) Uşşaknâme
23) Kenz-ül-Esrâr 24) Kenz-ül-Hakâik 25) Mazhar-ül-Âsâr 26) Mîracnâme
27) Misbahnâme 28) Hüdhüdnâme 29) Mahfinâme 30) Kemâlnâme
31) Tercümet-ül-Ehâdîs, 32) Zühdnâme 33) Tezkiret-ül-Evliyâ:

Eserlerinin genelinde tasavvufu ve Allah dostlarını, iyilik ve güzelliği, fani olan her şeyin geçiciliğini Baki kalanın ise yalnız Allah olduğunu defalarca vurgulamıştır.

"Neden öyle abdal abdal bakınıp duruyorsun?

Birkaç yerde okuduğumuz kadarıyla bir gün yine attar dükkânında oturup kitapları karıştırırken hırpani giyimli bir derviş kapı önünde durup içeriye bakarak bir ah çeker:

Ferîdüddîn-i Attâr da : "Neden öyle abdal abdal bakınıp duruyorsun? Yürü git işine senin için hayırlısı budur’’ der.

Derviş: "Ben yükü hafif bir adamım. Dünyada bu hırkadan başka bir şeyim yok. Böyle olunca, bu dünya pazarından çabuk ve kolaylıkla geçip giderim. Fakat sen bu ağır yükleri derleyip topla kendi başının çaresine bak!" deyince,

Ferîdüddîn-i Attâr; "Sen bu dünyadan nasıl göçüp gidersin?" dedi. O zat da; "Bu hırkayı sırtımdan çıkarır, başımın altına yastık yapar, canımı Hakk'a teslim ederim." dedi ve hırkasını başının altına koyarak; "Allah." deyip ruhunu teslim etti.

Bu olay Attâr-i Hz.lerinin Allah dostlarına karşı bağlılığını daha artırdı bu olaydan sonra atarlığı bırakıp Rükneddîn-i Ekaf Hz.lerinin yanına giderek dergâhına yerleşti ve böylece uzun talebelik yılları başlamış oldu.

"Sırlar âlemine uçan kuş idim.
Alçaktan yükseğe çıkmak istedim.
Sırra mahrem kimseyi bulamayınca,
Girdiğim kapıdan ben yine çıktım."

Ferîdüddîn Attar da Muhyiddin-i Arabî, Yunus Emre, Mevlana, Şah-ı Nakşibendî gibi tasavvuf ocağında yetişip bu yolda ilerleyen büyük insanlardan biridir. Tasavvufun gereği olarak fena makamına ulaşması için ve seyri sûlûğünü tamamlamak için ilkin mürşidi ve hocası olan Rükneddin-i Ekaf Hz.lerinin manevi himmet ve tasarrufu altında girmiştir. Daha iyi istifade etmek için de onun dergâhına yerleşmiştir.

Tasavvuf ‘’ nefsi tezkiye kalbi tasfiye’’ dir başka bir deyişle Tasavvuf, Allah’ın, seni sende öldürüp, Kendinde ebediyen diri kılmasıdır. (Cüneyd Bağdadi)

Yolu aşk yolu olanların işi hiç de kolay değildir. İlkin sevgiyi ve aşkı öğrenmek ve gideceği yol hakkında uzun ve yorucu bir öğrenme yoluna giderler mürşitlerinin manevi tasarrufu altında, öğrendiklerini edep kapısından geçirerek ‘’edep ya hu’’ sözünü hayatlarının her safhasına nakşederek tatbik ederler.

Tarikatlar insanları kâmil bir forma dönüştürmek için kurulmuş okullardır. Bu okullara kaydolmak için bir mürşid’in dergâhına girmek şarttır. Her ne kadar bazı kişiler tarafından kötü olarak lanse edilse de günümüzün açlığını dindirecek ve insanları daha insancıl bir hale dönüştürecek olan bu ekol; sünnet-i seniyeden ve kur’an esaslarından bir milim şaşmadan insanlara daha iyi kul olma, feraset gücünü artırma, idrak kabiliyetini artırma ve kendini keşfetmesi için eşsiz bir yoldur. 13. asırdan beri süregelen bu okullar zinciri günümüzde de hala geçerliliğini korumaktadır.

"attar aşkın yedi şehrini gezdi de
biz ancak bir sokağın dönemecindeyiz."
Mevlana

Attar Mevlana Celaleddin Hz.leri ile aynı dönemde yaşamıştır. Hatta rivayetlere göre Mevlana’nın ilerde çok büyük bir derya olduğuna dair müjdeyi Bahauddin Veled’e veren de Attar’dır. Attar’ın sözlerini de -her büyük şahsiyet gibi- ince eleyip sık dokumak lazım. Bildiğimiz doğrularla açıklamaya çalışırsak işin içinden çıkmayız. Çünkü O’nun sözlerinin bir zahiri yönü bir de batîni yönü vardır. Zahir yani görünen yüzünde teni, bedeni, izleri.. vs görürüz; batîni yönünde ise asıl maksadı, gayeyi, iyiyi ve güzeli, doğruyu vs. görürüz.

"ummandan yağmur bulutları gibi var da sefere çık. Seyahat etmeden inci olmazsın"

İran Klasik Edebiyatının devi olan Attar’ın en bilinen eserinin Mantık-ut Tayr olduğunu söylemiştik. Bu eser günümüzde hala okuyucularını celb etmektedir.

Kitab hakkında özetle biraz bilgi verecek olursak:

Kitap yedi bölümden oluşmaktadır: bölümler sırasıyla: ‘’istek vadisi, aşk vadisi, marifet vadisi, istiğna vadisi, vahdet vadisi, hayret vadisi, yokluk(fena) vadisi’’ ‘nden oluşmaktadır. Burada her vadi aslında tasavvuf yolunda ilerleyen birinin aşamalarını göstermektedir. Nefs-i emmara makamından nefs-i mütmain, nefs-i levama gibi makamlara işaret edildiğini anlayabiliriz. Çünkü fena makamına ulaşmak için çeşitli badirelerden ve safhalardan geçmek lazımdı.

İlk vadide-istek vadisi- nefsin kötü istekleriyle insanı kötüye yönelten, kötülüğü emreden bir halde olan nefis, tasavvufta nefs-i emare sıfatıyla adlandırılmaktadır. Yokluk(fena) vadisi ise bizim dünyalık isimle adlandıracağım son vadi, son makamdır. Bu makama nefs-i mutmain makamı de denilir. Bu makamda Allah’ın ‘’ ey iyiliği emreden nefis ben senden razı sen benden razı gir cennetime’’ diye Hitapla sardığı kullarının ulaştıkları makam/vadi/mertebedir. Çünkü bu makama ulaşan kişi kendisi değildir artık. Yunus’un tabiriyle ‘’ beni bende deme, ben, bende değilem’’ sözü tam da bunu anlatmaktadır.

Hüthüt kuşunun diliyle anlatılan eser sîmurg’u bulmak için yola çıkan binlerce kuşun bu çeşitli vadilerde takıldığını anlatır. Yokluk vadisine ulaşanların ise sadece 30 kuştan ibaret kaldığını ve amacına ulaşan, maksadına nail olan, o 30 kuş anlar ki simurg aslında kendileridir. Çünkü artık ne yol kalmıştır ne de kaf dağı, ne de yolcu kalmıştır. ‘’yolculuk sırası içinde geçen zaman içinde fenâda kaybolup yeniden bekaya dönüp, yokluktan varlığa ulaşmıştılar.’’

Burada kuşlar sembol olarak ele alınmıştır. Hakikate ulaşmak için yola koyulan kuşlardır, simurg ise hakikat olarak karşımıza çıkar. Gidilen yol ve erilinilen murad. Aşikârdır.

Kitaptan anlayabileceğimiz başka bir şey ise sîmurg’un farsça bir tabir olduğudur. Sî farsça da otuz, murg ise kuş demek. Artık varın siz birleştirin parçaları. Hz. Feridüddin Moğol hakanı Cengiz Han zamanında yaşadı. O devirdeki Moğol istilasının ateş ve kan kokan havasını tasavvufi ahlak fikrini telkin ederek insanlara yardımcı ve destek oldu.

1193'te Cengizhan, Nişabur'u istila edince Attar’da Moğollara esir düşer. Asker onu satılığa çıkartır. Az bir para verene satmayı düşünmektedir. Ancak Attar'ı tanıyan biri çok yüksek para verir. Asker buna çok sevinir ve satmaya razı olur. Ama attar, askere: "ben bundan daha fazla ederim" diyerek askerin aklını çeler. Asker de onu satmaz. Sonra çok düşük fiyata alıcı bir dilenci çıkar. " Bu piri bana ver; sırtımdaki bir çuval samanı sana vereyim"der. Feridüddin tevazuundan "işte pahamı şimdi buldun. Hemen sat" der. Buna sinirlenen Moğol askeri Attar Hz.lerini öldürür.

Ardında bir dolu hayat hikâyesi bırakarak vuslatına eren Attar Hz.leri kendinden sonra gelen nesillere seslenmeye devam etmiştir. Vefat ettiğinde 73 yaşında olduğu tahmin edilmektir. Allah ona rahmet etsin.

İzdiham Dergisi / 4
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
47
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
attar aşkın yedi şehrini gezdi de
biz ancak bir sokağın dönemecindeyiz."
Mevlana

"ummandan yağmur bulutları gibi var da sefere çık. Seyahat etmeden inci olmazsın"

ALLAH cc RAZI OLSUN KARDEŞİM

SELAM VE DUA İLE
 

~Elçi~

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2007
Mesajlar
2,893
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
44
Esselamun aleyküm
Allah c.c. razı olsun emeğinize sağlık.
Selam ve dua ile...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt